Ahlak Hayatımızı Güzelleştirir
Kocaman bir dünyada yaşıyoruz. Herkes birbiriyle iyi geçinmek durumunda Böylece rahat ve huzurlu bir hayat sürebiliriz.
Bunca şey söyledik bir önceki yazılarımızda ahlaka dair. Yoldan geçerken okuldan tanıdığımız birine selam verdiğimizde aramızda bir bağ olduğunu hissederiz. Bir şey isterken arkadaşımızdan güler yüzle, samimi bir sözle isteriz ve çözülür buzlar.
İnsanları iyi yönleriyle ele alıp onları oldukları gibi kabul ettiğimizde aradaki sorunların çözümü de kolay olur. Biliyoruz ki dünya bizim etrafımızda dönmüyor. Herkes bize iyi davransın, güler yüzlü olsun bize karşı dürüst olsun bizi sevsin bize saygı duysun istiyorsak bunları karşımızdakine göstermek durumundayız. Bize nasıl davranılmasını istiyorsak başkalarına öyle davrandığımızda ancak özümüz sözümüz bir olur. Arkadaşımız bir derdinden dolayı üzgün bir şekilde kenarda oturuyorken bizim vur patlasın çal oynasın tavırlarımız arkadaşlığımızı nasıl etkiler?
Üzgün olduğumuzda yanımızda bizi anlayan dinleyen birilerinin olmasını isteme hakkımız nasıl olur?
Bir sorun yaşadığımızda oturup konuşmayı bilmezsek nazlanır ve özür dilemeyi hep karşıdan beklersek küsmelerle dolu arkadaşlıklarımız olursa büyüklerimiz bizden yaka silker herkes etrafımızdan kaçarsa bu iyi bir insan olduğumuzu gösterir mi?
“ Müslüman, elinden ve dilinden başkalarının emin olduğu kimsedir “ diyor Peygamberimiz.
Başkalarına bu güveni veriyor muyuz?
Ahlaki tutumlar yalnızca bu dünyada biraz daha rahat edelim diye mi var? Ahrete yönelik bir durumları yok mu?
Doğru sözlü olmamız gerektiğini Rabbimiz söylediği için biliyoruz. O dediği için yalandan uzak duruyoruz. Böylece hem rabbimizin isteklerini yerine getirdiğimiz için sevap kazanıyoruz, hem de dünyada iyi işler yapıyoruz.
Biliyoruz ki bu dünyada yaptığımız şeyler, Allah’ın rızasına uygun olduğu takdirde bize ahrette sevap olarak geri döner, yaptıklarımız boşa gitmez.
İnsanlar bizi sevsin diye güler yüzlü olmayız.
Peygamberimiz güler yüzün sadaka olduğunu söylediği için yüzümüz güler. Ama sonucunda insanlarda bizi sever.
Arkadaşlarımız arasında popüler olmak için onlara hediye alıp durmayız. Hediyeleşmenin Peygamberimizin ahlakı olduğunu bildiğimiz için bunu yaparız ve sonuçları da dünyada ve ahrette güzel olur.
Allah insanı en güzel şekilde yaratmıştır. Bedenini de ruhunu da güzel yaratmıştır. O halde o güzelliğe yakışır şekilde davranalım. Sonradan pişman olacağımız şeyler yapmak yerine vakit varken kendimize çeki düzen verelim. Ve bilelim ki bu dünyada ne kadar sevap elde edersek ahrette o kadar mutlu olacağız.
Dinimizi kocaman bir bahçe gibi düşünelim. Bahçenin ilerisinde kocaman bir ev olsun. Altı basamaklı bir merdivenden çıkarak eve ulaşalım. Kapıyı açıp içeri girdiğimizde beş odalı güzel bir evle karşılaşalım. Bu ev her şeyiyle güzel tasarlanmış. Odalar çok güzel. Peki bahçe? Bahçe bakımsızca çiçekler yerine bataklıklar varsa ağaçlar yapraklarını dökmüş, çiçekler solmuş her yerde yaban otları türemişse o evi uzaktan güzel görebilir miyiz? Bahçe kapısından bakınca evin güzelliği kendini göstermez ki böyle kötü bir bahçede.
Şimdi düşünelim;
O kocaman ev İslam’ın şartlarını temsil eden beş odadan oluşuyor. O eve girerken altı basamak çıktık. Buda imanın şartlarını temsil eden altı şarttan oluşuyor.
Bahçe ise ahlakı temsil ediyor. Bahçedeki her çiçek ahlak kurallarının birine ait.
Doğruluk, iyilik, dostluk, kardeşlik, sevgi, saygı, adalet, cömertlik… Bunlar varsa evimiz harika bahçe manzaralı güzel bir eve dönüşür. Öyleyse ahlak çiçeklerimizle hayatımızı güzelleştirmeye devam edelim