Hilafetin son büyük projesi
Hilafetin son büyük projesi: Hicaz Demiryolu
http://www.rayhaber.com/wp-content/u...-Demiryolu.jpg
Sultan Abdulhamit'in ilk yaptığı bağışla düzenlenen kampanyadan gelen paralarla inşa edilen Hicaz Demiryolu, İslam dünyasının büyük fedakarlıklarıyla tamamlanmıştı
Osmanlı'nın en çok tartışılan fakat büyük yeniliklere imza attığı herkesçe kabul edilen padişahı Sultan II. Abdülhamit'in en büyük projesi olan Hicaz Demiryolu ile Medine'ye ilk sefer 1908 yılının 27 ağustos gününde yapıldı.
Hilafetin son büyük projesi olarak kabul edilen Hicaz Demiryolu, İstanbul'dan Medine'ye demiryolu ağı döşemeyi öngörüyordu. Demiryolunun maliyeti 4 milyon lira olarak hesaplanmıştı. Bu rakam devlet bütçesinin neredeyse yüzde 20'sine tekabül ediyordu ve ödemek imkansız gibi görünüyordu. Sultan Abdülhamit, proje için ilk bağışı şahsi malvarlığından yaparak büyük bir kampanya başlattı. İslâm dünyasınca yapılan bu yardımların tek elde toplanması için, “Hicaz Şimendifer Hattı İanesi” kuruldu. Kampanya, sadece Osmanlı topraklarında değil, tüm İslam dünyasında büyük ilgi gördü ve çok fedakar bağışlar yapıldı.
Fas, Tunus, Cezayir, Rusya, Çin, Singapur, Hollanda, Güney Afrika, Ümit Burnu, Cava, Sudan, Pretorya, Bosna- Hersek, Üsküp, Filibe, Köstence, Kıbrıs, Viyana, İngiltere, Almanya ve Amerika'daki Müslümanlar Hicaz Demiryolu'nun yapımı için bağışta bulundular. Hatta Müslümanların dışında, Almanlar, Yahudiler ve birçok Hıristiyan bile bağışta bulundu. Fas Emiri, İran Şahı ve Buhara Emiri gibi devlet idarecilerinden de yardımlar geldi.
Hicaz demiryolu projesi İslam Dünyasında coşku ile karşılanmıştı. Osmanlı, Hindistan İran ve Arap basınında aylarca en ağırlıklı konu Hicaz Demiryolu olmuştu. İstanbul'da yayınlanan Sabah gazetesi, demiryolundan kutsal hat ve halifenin en muhteşem eseri olarak bahsediyordu.
http://www.rayhaber.com/wp-content/u...u-istasyon.jpg
Hicaz Demiryolu'nun günümüze ulaşan bir istasyonu
Hicaz Demiryolu'nun inşaatına Ekim 1903'te başlandı. Demiryolunun teknik işlerinin başında Alman mühendis Meissner bulunuyordu fakat Alman mühendislerin yer almasına rağmen mühendislerin çok önemli bir kısmı Osmanlı milletlerindendi. Hicaz Demiryolu inşaatında 2 bin 666 kâgir köprü ve menfez, yedi demir köprü, dokuz tünel, 96 istasyon, yedi gölet, 37 su deposu, iki hastane ve üç atölye yapıldı.
Demiryolu inşaatında çalışan işçiler, askerler, subaylar sıcak, susuzluk, eşkıya saldırıları gibi olumsuzluklara karşı büyük fedakarlıklar göstererek çalıştılar.
II. Abdülhamit büyük bir incelik örneği göstermiş ve mukaddes topraklarda gürültülü çalışılmamasını Hz. Muhammed’in yüce ruhaniyetini rahatsız etmemesini istemişti. Bunun için rayların altına keçe döşenerek çalışmalar devam ettirildi. Çalışmalar süresince bölgede sesiz lokomotifler kullanılmaya özen gösterildi.
Demiryolu yapımına ilk olarak Şam-Der'a arasında başlandı. 1903'te Amman'a, 1904'te Maan'a ulaşıldı. Maan'dan Akabe körfezine bir şube hattı yapılarak Kızıldeniz'e çıkılmak istendi ise de İngilizlerin karşı çıkmaları sonucu gerçekleştirilemedi. Daha önce yapım imtiyazı bir İngiliz şirketine verilmiş olan Hayfa Demiryolu, inşaat malzemeleri ile birlikte satın alınarak, 1905'te tamamlandı ve Der'a, Yermuk vadisinden Hayfa'ya bağlandı. Böylelikle Hicaz Demiryolu Akdeniz'e ulaşmış oldu. O zamana kadar tarihi Akka şehrinin yanı başında küçük bir kasaba konumunda olan Hayfa, Hicaz demiryolunun ve limanının yapımı ile bir anda gelişti ve bugün bölgenin önemli bir ulaşım merkezi haline geldi.
Demiryolu'nun Maan'a varmasından sonra inşaat ile işletme işleri birbirinden ayrılarak bir işletme idaresi kuruldu ve demiryolunda ilk defa olarak 1 Eylül 1905 yılında yolcu ve eşya taşınmaya başlandı. Aynı sene Mudevvera'ya ve 1 Eylül 1906 tarihinde de Medâyin-i Sâlih'e ulaşıldı. Bu noktadan sonraki inşaatın tamamı Müslüman mühendis, teknisyen ve işçiler tarafından gerçekleştirildi. el-Ûlâ'ya ve nihayet Medine'ye varıldı. İlk trenin törenle 27 Ağustos 1908’de Şam’dan yola çıkmasıyla Şam-Medine hattı açıldı. Hattın bu kadar kısa sürede bitmesi batı dünyasında büyük şaşkınlığa yol açmıştı.
O tarihe kadar toplam bin 464 kilometreyi bulan Hicaz Demiryolu, Sultan Abdülhamit'in tahta çıkışının 33. yıldönümü olan 1 Eylül 1908 tarihinde yapılan resmî bir törenle bütünüyle işletmeye açıldı. Hicaz Demiryolu, I. Dünya Savaşı'na kadar yoğun bir şekilde kullanıldı.
http://www.rayhaber.com/wp-content/u...unel-hicaz.jpg
Hicaz Demiryolu'nun günümüze ulaşan bir tüneli
II. Abdülhamid'in tahtan indirilmesine kadar "Hamidiye Hicaz Demiryolu" olarak anılan ve 18 Ocak 1909'dan itibaren sadece "Hicaz Demiryolu" olarak bilinen hat 1918'de bin 900 kilometreyi aştı. Medine komutanı Fahreddin Paşa'nın Mondros Mütarekesi'nin 16. maddesi gereğince 7 Ocak 1919'da imzaladığı şartname gereği Medine'yi teslim ve tahliye etmesi ile birlikte Hicaz Demiryolu üzerindeki Osmanlı hakimiyeti kalkmıştı. Medine'de bulunan Mukaddes Emanetler, Fahreddin Paşa'nin üstün çabalarıyla Hicaz Demiryolu hattı sayesinde İstanbul'a taşınabildi.
Hicaz Demiryolu, kısa ömrüne rağmen, önemli askerî, siyasî, ekonomik ve toplumsal sonuçlar meydana getirdi. Yabancı sermaye tarafından yapılan demiryollarında istihdam edilmeyen Mühendislik Mektebi mezunu pek çok Türk mühendisinin de ilk tecrübe ve yetişme yeri oldu.
Cumhuriyet Demiryolları'nın yapımı aşamasında gerekli olacak bilgi, beceri ve tecrübe birikiminin temeli Hicaz Demiryolu ile sağlandı ve azımsanmayacak kadar çok teknik eleman yetişti.
Osmanlı Devleti'nin o bölgeyle haberleşmesini de kolaylaştıran Hicaz Demiryolu, Hacca gitmek isteyen Müslümanların da işini oldukça kolaylaştırmış ve büyük sonuçlar doğurmuştur.
Hicaz Demiryolu, meydana getirdiği maddi sonuçların yanısıra, insanlarımızın ortak bir hedef ve ideal etrafında yardımlaşma ve dayanışma bilincinin oluşmasına da önemli bir katkı sağlamıştı.
http://www.rayhaber.com/wp-content/u...olu-harita.jpg
Hicaz Demiryolu güzergah haritası
Cevap: Hilafetin son büyük projesi
Ulu Hakan Abdülhamid Han'ın Bağdat Demiryolu Projesi
II. Abdülhamid'in Bağdat Demiryolu Projesi, dünya çapında başlı başına bir hâdise teşkil etmektedir. Bilindiği üzere Orta Çağdan beri Doğu'yu Batıya bağlayan en önemli ticaret yollarından biri ve başlıcası İpek Yolu" ve "Güneydoğu Yolu" denen ve Cebelitarık'tan Afrika sahillerini katettikten sonra Ümit Burnu'ndan dolaşarak Hindistan'a giden yol güzergâhıdır.
Türkiye üzerinden ve Bağdat-Musul istikâmetinden Medîne'ye varacak demiryolu güzergâhı ucuz ve rahat bir ulaşım imkânı sağlayacağı gibi, ticarî hareketi artırıcı yeraltı ve yerüstü zen-ginliklerinden istifade imkânını geliştirecekti. Bir yandan Musul-Bağdat-Medîne fevkalâde imkânlarla merkeze bağlanırken öte yandan Musul ve Suriye üzerinden İran ve Pakistan'a ayrılacak hat Orta Asya'ya kadar ulaşma fırsatı temin edecekti.
İstanbul-Basra arasında yaklaşık 4 bin km'yi bulan bu proje o zamana kadar gerçekleştirilen hemen bütün hatlardan daha büyük ve kapsamlıdır. Chicago'dan Los Angeles'a giden Santa Fe hattından (ki bu hat o tarihte 2246 km idi) ve Omaha'dan San Fransisco'ya giden Union Pasific Demiryolu'ndan daha uzundu.
PROJENİN GAYESİ
II. Abdülhamid düşmanlarının devamlı ileri sürdükleri gibi bu projenin amacı halife lehine puan toplamak değildir. Bu projenin teknolojik, sanayî, ticarî ve ulaşım yönünden askerî ve stratejik açıdan sayısız faydası vardır. Bundan dolayı hatıralarında "Hicaz Demiryolu inşası benim en eski hülyamdır. Bu yol devletimiz için sadece iktisadî bakımdan büyük fayda etmekle kalmayacak aynı zamanda oradaki kuvvetimizi sağlamlaştırmaya da yarayacağından askerî bakımdan da çok ehemmiyetli olacaktır" diyen II. Abdülhamid işin fevkalâde şuurundadır.1
E.M. Earle, kitabında Sultan II. Abdülhamid'in Bağdat Demiryolu imtiyazını verirken "Aptal" olmadığı, ülkesinin çıkarlarını gözettiğinden bahisle şunları yazar: "Sultan Hamid ne olursa olsun, hiçbir zaman aptal değildir. Bağdat Demiryolu imtiyazını verirken bu akıllı ve aynı zamanda otokratın bir Alman tuzağına düşmüş olduğunu düşünmek saçmalık olur. Sultan Hamid’in vermek âdeti yoktu, vermekten kaçınmaz duruma düştüğü zaman da daima kendisi ve devleti için sonuna kadar kâr ettirecek şeyler verirdi."2 Grey'in "Ben diplomasiyi ondan öğrendim"3 dediği bir diplomat olan II. Abdülhamid nasıl aptal olur? Diğer taraftan onu birçok yönlerden tenkit eden tarihçi Y. Hikmet Bayur, Bağdat Demiryolu projesinin Türk mühendis, usta ve işçisinin yetişmesine vesile olduğunu itiraf eder.
MALÎ KÜLFETİ
Bahsedildiği kadar önemli ve uzun demiryolunun en çetin problemi o gün için devlete yüklediği ağır malî yüktü. Ama sultanın dehası onun da çaresini bulmuştu. Müslümanlar arası dayanışmayı sağlayacaktı. Ama bu muazzam projenin onlara gereği gibi anlatılması icap ediyordu. Sultan, plânını 1900 yılında açıklayınca gerekli paranın temini yolları arandı. Herkes fedakârlık edecekti. Örnek olarak önce kendisi şahsî servetinden 2.5 milyon altın bağışladı. Sivil ve asker devlet memurları aylıklarından % 10 vereceklerdi. Bütün dünya Müslümanlarına yapılan çağrı da semeresini verdi. Mısır Hidiv'i, İran Şah'ı, Haydarabat Nizamı, Okyanus adalarındaki Müslüman cemaat ve diğerleri yardıma koştular. Daha sonra İstiklâl Savaşımızda da yardımımıza koşacak olan Hintli Müslümanlar büyük fedakârlık yaparak gerekli paranın üçte birini karşıladılar. Yardım toplamak için hazine pulu ve Düyûn-u Umûmiye kanalı ile tahvil çıkarıldı.
BATILILAR BOŞ DURMUYOR
Ancak Orta Doğu'nun serveti rüyalarına giren ve bu servet için iştahlanan Batılılara karşı uyanık olmak gerekiyordu. Hem ihaleleri almak hem de fırsattan istifade yağmalamaya çalışacak Haçlı zihniyetli işadamlarını ilk iş olarak Sultan Abdülhamid birbirine düşürdü. Bir hattın ihalesini birine veriyordu ardından bir diğerini devreye sokuyordu. Hat güzergâhında çıkarılacak tarihî ve arkeolojik eserlerin kaçırılmaması için gerekli talimatları da verdi. İleride çok değerlenecek bu toprakların elden çıkmaması için ve Siyonistlerin eline geçmemesi için gerekli tedbirler alındı. II. Abdülhamid Han hat boyu toprakları Memâlik-i Şahâne'den sayarak alınıp satılmasına kesin yasak getirdi. Yabancıların topraklarda bir hak iddia etmemeleri için gizlice bir antlaşma yaptı. 1904 yılına gelindiğinde 4 yıllık kısa bir dönem içinde 3.5 milyon altın toplanmıştı. Daha sonra bu rakam 15 milyon altına çıktı.
Bir yandan dünya pazarlarına girmemizi sağlayan öte yandan demir-çelik üretimini artıran bu muazzam proje tatbikat için 18 Mart 1902 tarihinde Sultanın emri ile Anadolu Demiryolları Kumpanyasına verildi. Yabancıların her an bu güzel esere gölge düşürebileceğini hesaplayan Sultan, hatları mümkün mertebe içeriden geçiriyordu.
Asker, köylü, işçi olanlar dâhil hatta 6.000 kişi çalışmaya başladı. Sonraları bu rakam 700.000'e ulaştı. İşi bilen yabancılara kilometre başı 1 para verilerek işin çabuklaştırılması sağlanıyordu.
İNGİLİZLER DEVREDE
Bir taraftan umdukları neticeyi bulamayan ve Alman rekabetine karşı koyamayan İngilizler, Irak ve Kuveyt petrol yataklarından endişe duydukları için her fırsatta kargaşa çıkarmayı ihmâl etmediler. Bu sebeple Balfour kabinesinde Demiryolu Şirketinden ayrıldıklarını 1903'te resmen ilân ettiler, Demiryolu 1904'de Hardan'a, Beyrut'a 1905’te ise Hayfa'ya vardı. 1902'de Konya'yı ziyaret eden bir yabancı seyyah orada demiryolu sayesinde bir ziraat makineleri sergisi açıldığını, halka ucuz ve taksitle ziraat makineleri verildiğini ve bunların tamiratının da Eskişehir Demiryollarında yapıldığını kaydetmektedir. Abdürreşit İbrahim Efendi adında bir Müslüman seyyah da 1912 yılına ait hatıratında Hindistan, Türkistan, Çin, Japonya ve Rusya'yı baştan başa dolaştığını ifade ederek; "Sultan'ın adı anıldığında her ferdin hürmet gös-terdiğini ve Müslümanların Bağdat Demiryolları için gösterdikleri fevkalâde gayreti" dile getirmektedir.
Yol çok kısa bir zaman içerisinde yapılmasından sonra (8 yıl) 1908 yılında tamamlandığında Medîne Garı'na yaklaşınca Sultan Abdülhamid Han mukaddes beldeye olan hürmeti dolayısıyla o kısma özel ray döşenmesi ve 5-6 km'lik güzergâhta sessiz lokomotif çalıştırılmasın emretmiştir. Açılışın Sultanın tahta çıkışının yıldönümüne rastlaması için de özel bir gayret gösterilmiştir. Açılıştan 8 yıl sonra 1916'da yıllarca bir Arap Şeyhi gibi yetiştirilen İngiliz casusu Lawrens'in tertibi ile ayaklanan Mekke Şerifi Hüseyin'in başkaldırmasıyla Bağdat Demiryolu kundaklandı. Maalesef Şerif yılda 40.000 sterlin için bize arka çevirmişti. Ürdün'deki Maan'dan Medine'ye 680 km kadar yolu İngilizler bombaladılar. Ürdün kendi sınırlarındaki bu yolu günümüzde halen kullanmaktadır.
1938'de Kral Abdülaziz 50.000 Hicaz lirası (yaklaşık 350.000 dolar) vaatte bulundu. Ama bir şey yapılamadı. 1946 ve 1955'de konu yine gündeme geldi. Ama bir faaliyet gösterilemedi. 1955'de 575.000 dolar ayrıldı ise de inşaat şirketi komünizm isnadı ile kabul edilemedi. 1972'de Suriye ve Ürdün kendi hatlarını kullandılar. Bağdat Demiryolu tamamlanınca toplam demiryollarımızın 1856'ya oranla 10 kat uzadığı kaydedilmektedir. Sultan Abdülhamid Han bu proje tamamlandığında eseri görmek için Hicaz'a geleceğini vaat etmiş ancak mahut nifaklar ve ardı arkası kesilmeyen hâdiseler sebebiyle buna fırsat bulamamıştır. 1888'de Macaristan'ın, İstanbul ve Ankara'ya demiryollarının bir parçası olarak bağlandığı proje muazzam faydalar sağlamıştır.
FAYDALARI
Bağdat Demiryolları için 1905 senesine kadar 205.456.975 kuruş 29 para gelir sağlandı ve 36.267.023 kuruş 36 para gider kaydedildiği ifade edilmektedir.. (Bu miktarların günümüze göre değerleri hesaplanmalıdır).
1907 tarihli Beyrut Salnamesi'ne göre toplam gelir 323.990.508 kuruş 7 para ve toplam gider 143.162.576 kuruştur. Böylece net gelirin 180.827.931 kuruş 84 para olduğu an-laşılmaktadır. Demiryolları sebebiyle Batı'ya olan ihracatımızın da arttığı bir vakıadır. 1888'de Almanya'ya yapılan ihracatımızın 2 milyon 300 bin mark'tan 1893'de beş yıl içinde %700 oranında artarak 16 Milyon 500 bin marka ulaşmıştır. 20. yüzyıla girerken bu ihracat 28 milyon 900 bin mark ile rekor seviyeye çıkıyordu.4
Bağdat Demiryolu Projesi binlerce yerleşim yerini geliştirdi. Nüfusların artmasına vesile oldu. Bağdat Demiryollarında kalan ray ve traversleri getirenlere İngilizlerin ağırlığınca altın vaat ettikleri filmlere konu olmuştur. Bugün geriye kalan Medîne-i Münevvere bahçelerinde korkuluk olarak kullanılan ray parçaları, Ambariye Köprüsü Medîne istasyonu camisi ile kömürlü lokomotif ve ahşap vagonlardır (Fotoğraflara bakınız). Bütün dünya Müslümanlarının zengini ve fakiri ile imkânları ölçüsünde destekledikleri hat umulanın üstünde bir performansla kısa sürede bitirildi. Hattın amaçları şöyle özetlenebilir:
a) Haccı kolaylaştırmak ehl-i İslâm'ın kemal-i sürat ve sıhhatle ifa-i farizâ-i hacc-ı şerif edebilmeleri.
b) Yabancı saldırısı vukuunda kutsal mahalleri korumak, bir düşman-i hariciye karşı merkezî hilâfet-i seniyyeden asker yetiştirilmesi maksad-ı âli ve dindarânesinîn gerçekleştirilmesi "İn-gilizlerin Süveyş'i kapatıp bölgeye saldırmaları halinde Osmanlı Devleti zamanında müdahale edememesi endişesi vardı. Bu arada hatta yabancı müdahalesine engel olmak için hükümet, hattın etrafında Osmanlı tebası olmayanların hiçbir şekilde maden işletmek, ocak açmak, ziraat yapmak veya mesken inşa edip ikâmet etmek hakkına sahip olmadıklarını ilân etmiştir."
c) Demiryolu taşımacılık için kullanılırken bölgeye gelen hacı, tüccar ve diğer ziyaretçiler artacaktır. Bunun sağlayacağı yarar hattın ziraat ve sebzeciliğe vereceği hizmetin yanında az kalır.
d) Tebuk-Medine arası tahıl ve sebze-meyve tarımına elverişlidir. Hâlbuki ulaşım güçlüğü nedeniyle ürün pazara ulaştırılamadan tarlada çürümektedir. Hatla ucuza taşınacak ürünler topraktan alınan geliri artırır. Öte yandan demiryolu ile medeniyet götürülecek yerlerden insanların eğitim ve öğretim alıp insanca yaşamalarında yardımcı olacaktır.
Devlet dînî bilgileri vermek üzere ilk ve ortaokullar açabilecektir.
e) Demiryolu ile gelenlere hizmet satabilecek halk gelirini artırma imkânı bulabileceği gibi Kurban Bayramı münasebeti ile küçükbaş hayvan ticareti kolaylaşacaktı.
İngilizlerin büyük bir endişe ile başından sonuna kadar izledikleri hat, bitiminde II. Abdülhamid'in nüfuzuna dünya Müslümanları nezdinde büyük katkıda bulunmuş, İngiliz sömürüsündeki Müslümanlar Halifeye minnet ve şükran duygularını gönderdikleri mektuplar, telgraflar, yazdıkları şiirlerle ifade etmişlerdi.
Ve...
Cennetmekân Abdülhamid Han Hazretlerinin devri, çileler, entrikalar, oyunlarla dolu aydınlarımızın (!) gaflet içinde boğuldukları bir devirdir. Kendisinin düşmanlarının tasdiki ile dahi bu kadar firâseti açık, siyasî bir dâhi olmasına rağmen Devlet-i Aliyye-i Osmaniyenin çöküşüne mâni olamamıştır. Devrinde ve devrinden sonra da anlaşılamamış, talihsiz bir gönül sultanıdır. Kendisini sevmeyenler bile onun açtığı okullarda yetişmişlerdir.
Birlik, beraberlik adına ta o günlerde yaptığımız kanal açma, yolar yapma ve demiryolları döşeme gibi çağrılarımız bugün adetâ unutulmuştur. Eserler yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Biz bunu Novaybe (Mısır), Akabe (Ürdün), Maan, Tebük ve Medine hac se-yahatlerimizde defalarca gördük. Tebük-Bağdat, Tebük-Maan Amman, Suriye seyahatlerimizde içimiz burkula burkula hazin seyirlerle dolu yolculuklarımız oldu. Ürdünlü kaptanımız bize bu yolları hüzünle anlattı. Çaresizlik içinde kıvrandık durduk. Yollarda raylar sökülmüş, ray hatları halen hizmet edecek durumda, fakat içleri taş toprak dolu.
Bugünkü durum: Telefon direkleri şehir merkezlerinde kerevet haline gelmiş, taştan yapılmış boş istasyon binaları dimdik ayakta, bazı yerlerde demiryolları üzerine asfalt dökülmüş, vagon garajları, otobüs garajları haline getirilmiş, (bk. 1. resim) parçalanmış tahta vagonlar, camiye çok yakın olmasına rağmen muslukları çalınmış, kapıları parçalanmış, paslanmış abdesthaneler...
Modern sistem trenleri taşıyacak kadar ayakta olan o yollara bugün ne kadar çok ihtiyacımız var. Bu yolların önemi o gün anlaşılmadı ama keşke bugün anlaşılabilse... Bizim Osmanlı torunu olduğumuzu anlayan orta yaşlı bir Arabın defalarca sarılıp ağlaması bende bugünkü gibi hâlâ sımsıcak ve bir hicrandır. Ve sanki bana "O gün öyle olsa bile yarınlar öyle olmayacak" der gibiydi. Kardeşlik ruhuyla dopdolu, yarınların bizim olduğunu ifade edişini gözyaşlarının damlalarında okudum. Allah o günlerimizi geciktirmesin.
Ali Aşkın
Kaynaklar
1 Eserleriyle ve Hizmetleriyle Sultan Abdülhamid. Aydın Talay. Risale Yay., Şubat 1991, İstanbul.
2 Tarihte Türkler ve Almanlar, Süleyman Kocabaş, Vatan Yay., Eylül 1988, İstanbul.
3 İ. Bardakçı. İmparatorluğa Veda, İst. 1988.
4 II. Abdülhamid ve İslâm Birliği, Dr, Cezmi Eraslan. Ötüken Yay., 1992, İstanbul.
Cevap: Hilafetin son büyük projesi
https://i1.wp.com/www.rayhaber.com/w...ads/hicaz1.jpg
İkinci Abdülhamid'in Hicaz Demiryolu Projesi
Hicaz Demiryolu için “Benim eski rüyamdır” diyen Sultan İkinci Abdülhamid Han’a göre, bu projenin birçok maddî ve manevî hizmeti olacaktı. “Haccın kolaylaşması” sağlanacak, aylarca süren hac yolculuğu .
Ömer Faruk Yılmaz’ın kaleme aldığı, “Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın Hicaz Demiryolu Projesi” kitabı, Çamlıca Basım Yayın’dan çıktı. Binlerce fotoğraf, harita vesikadan seçilerek hazırlanan bu eser, Abdülhamid Han’ın yaptığı hizmetlerin ne kadar stratejik ve ileri görüşlü olduğunu ortaya koyuyor. Tarih boyunca insanlar, ulaşım ve nakliyeyi daha hızlı ve kolay yapmak için pek çok buluşlan gerçekleştirmişlerdir. Nakliyat işini daha hızlı bir şekilde sağlayan bu icatların en önemlisi tekerleğin buluşudur. Ardından tekerleğin makine ve motorla birleşmesiyle, mesafeler kısalmış, uzak coğrafî bölgeler arasında hem beşerî hem ticarî münasebetler hızla artmıştır. Bu artış beraberinde daha fazla faaliyet ve ticareti getirmiştir. Bu gelişmeyi ve ticareti bir sömürge hâkimiyeti kurma gayesiyle kullanan bazı milletlere en ciddi kolaylığı ise demiryolları sağlamıştır.
Buharlı demiryolu işletmesinden önce, çeşitli maden ocaklarında, raylı sistemle çalışan motorsuz vagonların kullanıldığı bilinmektedir. Buhar makinesinin icadı ile demiryolu nakliyatının çehresi de değişmiştir. Demiryolunun gelişmesi dünyada bölgeler arasında farklılıklar göstermiştir. Sanayinin ilerlemiş olduğu yerlerde daha hızla gelişmesine rağmen, arazi şartlarının zorluğu ve iktisadi imkânların kısıtlı olduğu bölgelerde daha yavaş ve hatta onlarca
yıl geç gelişmiştir. Bunun yanında sömürülen topraklarda demiryolunun, sömürünün bir vasıtası olarak, bizzat buraları sömüren devletler tarafından yapılıp işletildiği görülmektedir. Meselâ Hindistan’da İngiliz hükümetinin desteğiyle hususi şirketlerin faaliyetleri neticesi kurulan demiryolları, Hindistan coğrafyasını en ücra köşelerine varıncaya kadar İngiliz sermayesine açmıştır. Demiryollarının gelişmesi sömürgecilik, imar veya iktisadi refahı temin maksadıyla da olsa dünya tarihi bakımından yeni bir devrin başlamasına sebep olmuştur.
Osmanlı Devleti bölge insanına hizmet etti
Osmanlı Devleti’nde İlk Demiryolları Osmanlı Devleti, hızla değişen dünya şartları karşısında kendi dışındaki devletlerin yürüttüğü sömürgecilik faaliyetleri içinde asla yer almamış, daima idaresi altında barındırdığı toplulukların hayatlarını huzur içinde devam ettirebilme gayretinde olmuştur. Sömürgeci devletlerin sömürgelerinden elde ettikleri ucuz hammaddeleri köleler ve ucuz iş gücü sayesinde işleyerek dünya pazarına sürmeleri Osmanlı Devleti’nin iktisadi hayatını da tesir altına almış ve devlet büyük bir buhranla karşı karşıya kalmıştır. Sömürge güçlerinin ucuz insan ve iş gücü ve hammadde sayesinde bir malı ve hizmeti neredeyse sıfır maliyetle başarırken, emeğin ve hammaddenin karşılığını hakkıyla vermeye çalışan devlet ve milletleri iktisadî buhranlarla karşı karşıya bırakmıştır.
Hicaz Demiryolu için “Benim eski rüyamdır” diyen Sultan ikinci Abdülhamid Han’a göre, bu projenin birçok maddî ve manevî hizmeti olacaktı. “Haccın kolaylaşması” sağlanacak, aylarca süren hac yolculuğu ve hac farîzasının ifası da dâhil Şam-Mekke arası gidiş-dönüş olarak 18 güne inecekti. Demiryolunun Cidde’ye bağlanması ile de deniz yoluyla dünyanın her yerine rahatlıkla ulaşılacaktı. Bunun yanında devletin Müslümanlar arasındaki irtibatı güçlendirmesi, asayişin daha seri ve güçlü sağlanması da çok kolaylaşacaktı.