Ramazan orucu nun dindeki yeri
Dindeki yeri:
Ramazan orucu dinin şartlarından müslüman olmanın gereklerindendir. Çünkü Kur'an, sünnet ve alimlerin icması gerekliliğini açık seçik ortaya koymaktadır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Ey İman edenler! Size sizden öncekilere farz kılındığı, üzerlerine yazıldığı gibi sizler üzerinede oruç farz kılınmıştır. Umulurki Allahın azabından (Onun bu emrine uyarak) korunursunuz, sakınırsınız” (Bakara suresi 183.ayyet). Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "İslam beş büyük temel üzerine bina edilmiştir –bu temeller arasında oruç tutmayı da zikretmiştir-“ (Hadis muttefekun aleyhtir). İslam alimleri orucun farz olduğunu tutulması gerektiğini söylemişlerdir.
Fazileti:
Orucun islam dininde büyük bir fazileti vardır. Yüce Allah kudsi bir hadiste şöyle buyurmuştur: "Adem oğlunun yapmış olduğu her amele on katından yedi yüz kata kadar ecir yazılır. Yalnızca oruç bundan müstesnadır. Çünkü orucun karşılığını Ben veririm” diye söylemiştir (Muslim rivayet etmiştir). Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cennette Reyyan adında bir kapı vardır. Kıyamet günü oruç tutanlar bu kapıdan cennete girerler. Onlardan başka hiç kimse de o kapıdan giremez. Denilirki: Oruç tutanlar neredeler? Bunun üzerine oruç tutanlart ayağa kalkarlar ve onlardan başka hiç kimse girmemek sureti ile cennete girerler. Onlar girdikten sonra da cennetin kapısı üzerlerine kapanır” (Hadis muttefekun aleyhtir).
İşte bu hiç kimsenin kaçırmaması gereken bir fırsat, cennete giriş için bir imkândır. İstifade ve kazançla dolu olan bu ramazan günleri iyi değerlendirenler içinde cenneti kazanmada bir yoldur.
Ramazan orucunu tutmanın meşru kılınmasının hikmet:
Oruç içerisinde insanın nefsini günahlarından arındırması, toplum ve insanlığı günahların pisliğinden uzaklaştırmasından, Dünya hayatının insanın gözü önünde küçülmesinden, fakirin halinin durumunun anlaşılıp Ona merhamet edilmesinden, şeytanın insan bedeni içerisinde, insanın damarları içerisinde serbestçe gezintisinin engellenmesinden ötürü oruç farz kılınmıştır.
Orucun terim ve kelime manası:
Kelime manası: kelime olarak tutmak manasına gelir.
Terim olarak ise: sabahın çıkışından güneşin batışına kadar kişinin her türlü orucu bozan şeyden uzaklaşmasına oruç denir.
Ramazn orucunun farzlığı:
Ramazan orucu her hicri senenin dokuzuncu ayında tutulması farzdır.
Vacib olabilmesi için gerekli olan beş şart:
1. Müslüman olmak
2. Buluğa ermek
3. Aklı yerinde olmak
4. Oruç tutmaya güç yetirebilmek
5. Yolculuk halinde olmamak
Mesele:
1-Ramazanın gündüzünde her kes oruçlu iken eğer kâfir müslüman olursa, yada çocuk buluğa ererse, yada delinin aklı başına gelirse ne yapmak gerekir?
Böyle bir durumda oruç üzerlerine vacib olduğu andan itibaren oruçlarını tutarlar ve bozmazlar.
2-Yolculuğa çıkan kişi yolculuktan dönerse, yada kadın adet kanından temizlenirse yada oruç tutmaya gücü yetmeyen kişinin oruç tutmaya gücü yeterse yada hasta iyileşirse ne yapmak gerekir?
Böyle bir durumda o günün orucu tutulmaz, daha sonra kaza edilir. Çünkü bu konuda İbnu Mesud şöyle demiştir: “ Kim ramazan gününe oruç tutmadan başladı ise bu şekilde o günü tamamlasın” diye buyurmuştur (Hadisi İbnu Şeybe rivayet etmiştir).
3-Eğer ramazanın girişi öbür günün ortasında belli olursa ne yapmak gerekir?
Bu ramazanın girişinin tam kesin belli olmadığı zamanlarda vuku bulan bir şeydir. Böyle bir durumda günün geri kalanı oruç tutularak geçirilir ve daha sonra o günün kazası tutulur. Çünkü Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “İçinizden kim güne oruçlu başladı ise gününü oruçlu olarak tamamlasın ve kimde güne oruçlu başlamadı ise gününü oruçlu olarak tamamlasın” (Bu hadis Aşure orucu ile alakalıdır. Buhari ve Muslim rivayet etmiştir).
Oruçta niyet:
Farz oruçların tutuluşunda geceden oruca niyet edilmesi gerekmektedir. Çünkü Aişe validemizin rivayet etiği bir hadiste Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Kim orucu geceden toplamazsa Onun için bir oruç yoktur (kim farz oruç için geceden niyet etmezse o oruç tutamaz demektir)” (Ahmed ve İbnu Hibban ve İbnu Huzeyme rivayet etmişlerdir). Niyetin edileceği vaktin gecenin başı yada ortası yada sonu olması şart değildir, gecenin her hangi bir vaktin de niyet edilebilir. Eğer kişi gece kalkıp oruç için niyet getirmeyi düşünmüş bu şekildede uykuya dalmış ta sabah ezanı okunduktan sonra uyanmış ise o kişi o şekilde orucunu tamamlar.
Nafile oruç için geceden oruca niyet etmek şart değildir.gündüz öğleye kadar yememiş içmemiş bir kişi gündüz vakti oruç tutmaya niyet edebilir. Aişe validemiz şöyle buyurmuştur: "Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir gün yanıma gelip yiyecek her hangi bir şey varmı diye sordu? Bende yoktur dedim. Oda: o zaman oruç tutayım diye buyurdu” (Muslim rivayet etmiştir)
Ramazan ayınıun girdiğinin belli olması:
Ramazan ayının girdiği iki şekilde belli olur:
1. Ramazan hilalinin görülmesi ile ramazan ayının girdiği belli olur. Kim hilali görürse Onun üzerine oruç tutmak vacib olur. Hilalin görüldüğünde oruç tutulması için bir kişinin şehadet etmesi yeterlidir.
2. Ramazan orucuna başlanılabilmesi için eğer ramazan hilali şaban ayının otuzuncu gecesi görülmeyecek olursa şaban ayı otuz güne tamamlanır otuz birinci gün bu şekilde ramazanın birinci günü olarak kabul edilir. Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu konuda şöyle buyurmuştur: "Ramazanı hilali gördüğünüz zaman tutun ve ayın bitiş hilalini gördüğünüz zamanda orucu bırakın. Eğer hilali göremyecek olursanız şabanı otuza tamamlayın” demiştir (Hadis muttefekun aleyhtir)
SORULAR
1. Orucun faziletini zikret?
2. Oruç ne zaman farz kılınmıştır?
3. Orucun kelime ve terim manasını zikret ve meşru kılınmasındaki hikmeti açıklavacib olması için neler gerköektedir?
4. ramazan ayının girdiği nasıl belli olur?
ORUCUN KAZASI KONUSU
Kazaya düşen oruçların bir an önce tutulması gerekmektedir. Çünkü insan bu şekilde borçlanmıştır ve borçlu bir şekilde ölme ihtimalinden ötürü bir an önce ödemesi Onun için faydalıdır. Buna rağmen kazası öbür ramazanın gelişinden öncesine kadar ertelenebilir. Çünkü Aişe validemiz şöyle buyurmuştur: "Ben ramazandan üzerime kazaya kalan oruçları şaban ayı gelinceye kadar Peygamberin bulunmuş olduğu konumdan ötürü kaza edemezdim” (Hadis muttefekun aleyhtir). Kaza orucunun hepsinin bir anda tuutulması şart değildir. Kaza orucu aralıklarla da tutulabilir.
Ramazanın kazasını diğer ramazan gelinceye kadar tamamlamayan kişinin üzerine ne düşer?
Eğer orucu her hangi bir sebebten dolayı kaza edemeyecek olursa üzerine o tutamadığı günleri kaza etmekten başka bir şey yoktur. Ve eğer her hangi bir sebeb olmaksızın kazasını yerine getirmezse kazasını tuttuğu gibi birde kazaya kalan her gün için bir fakirin karnını doyurur. Bunu yaptıktan sonrada yapmış olduğu hatadan dolayı Yüce Allaha tevbe etmesi gerekir.
Kim ramazanın kazasını tutamadan ölürse ne yapılması gerekir?
Her hangi bir sebebten ötürü eğer tutamamış ise artık bu kaza o vefat eden kişiden düşer her hangi bir şey gerekmez. Ve eğer sebebsiz yere orucu terk ederse işte o zaman mirasçılar ölen kişinin malından her gün için bir müslümanı doyurmak suretiyle cezasını öderler.
Üzerinde keffaret orucu ve adak orucu olup bu şekilde vefat etmiş kimse için ne yapılması gerekir?
Keffaret orucu: Kişinin ramazan gününde ailesi ile cinsel ilişkiye giren kişiye verilen atmış bir gün oruç tutma cezası keffaret orucuna bir örnektir. Adak oruç ise: Bir işinin olabilmesi için Yüce Allaha oruç adamak sureti ile olur. Böyle bir durumda eğer ölen kişinin üzerinde keffaret orucu var ise o zaman Onun malından her gün için bir fakirin karnını doyurmak sureti ile cezası ödenir. Ve eğer adak orucu var ise o zamanda mirasçılarının bu adak orucunu o öldükten sonra tutmaları gerekir. Çünkü bir kadın Peygamber efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) yanına gelmiş ve: Benim annem vefat etti Onun üzerinde tutması gereken bir adak orucu vardı Onun yerine oruç tutabilirmiyim? diye Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)e sordu. Bunun üzerine Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Ona: “Eğer Senin annenin bir borcu olmuş olsa idi ve sende bu borcunu ödemiş olsa idin. Bu borç ödenmiş sayılırmıydı? diye sordu. Kadın: Evet diye cevap verdi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem): “O zaman annenin yerine oruç tut” diye buyurdu. (Buhari rivayet etmiştir)
İbnu Kayyım rahimehullah bu konuda ramazan orucu kulun dini vecibelerinden biri olduğunu ölümü ile bu vecibenin ondan kalktığını, adak orucun ise kulun kendi kendini borçlandırdığını bu sebebten kulun kula olan borcuna benzerlik gösterdiğinden ötürü nasıl kullar arasındaki anlaşmalar alacak ve verecekler ölümle noktalanmayıp mirascıları üzerine bu borçları ödemeleri gerekiyorsa öylede adak orucun borcunuda borc sahibi ödeyemediği zaman mirascıları öder.demiştir. .islam-tr.com/
Cevap: Ramazan orucu nun dindeki yeri
Bu güzel ayda Ramazan ırmağını coşturarak o kadar güzel anlatmışsınız ki ne güzel..