Ramazanda dualarımızı sıklaştıralım
Kul duaya başladığında Rabbiyle konuşur. Kul duaya başladığında kulluğunun bilincine varır. Kul ellerini açtığı zaman aciz olduğunu anlar. İstenilen şeyleri verecek olanın Rabbi olduğunun farkına varır. Dua müminin (kendisine düşmanlık eden, nefsine, şeytanlara ve şeytanın ahalisine karşı) silahıdır. Dua ayrıca bir ibadettir. Yapan isteklerini Rabbine arz eder. Bu haliyle hem isteklerine cevap bulur. Hem de Rabbine karşı yapmış olduğu bu istekler için sevap kazanır. Yani karı çok büyüktür. Bu sebeple kabul olunmaz diye vesveselere düşmeden, ancak kabul edilme yollarını da bir tarafa bırakmadan, kabul edilme yollarının vesilelerini arayarak duamızı her daim yapmalıyız.
Âlemlere Rahmet olarak gönderilen gönüllerimize huzur ve mutluluk getiren, Ümmeti olmak şeref duyduğumuz Hz. Fahri Kainat Efendimiz (s.a.s.) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır.
مَا عَلى الأَرْضِ مُسْلِمٌ يَدْعُو اللَّه تَعالى بِدَعْوَةٍ إِلاَّ آتَاهُ اللَّه إِيَّاهَا ، أَوْ صَرَف عنْهُ مِنَ السُّوءِ مِثْلَهَا . ما لَم يدْعُ بإِثْم ، أَوْ قَطِيعَةِ رحِمٍ » فَقَالَ رَجُلٌ مِنَ القَوْمِ : إِذاً نُكْثِرُ . قَالَ : اللَّه أَكْثَرُ
“Yeryüzünde bir müslüman Allah’tan bir şey dilerse, günah bir şeyi istemediği veya akrabası ile ilgisini kesmeyi arzu etmediği sürece Allah onun dileğini mutlaka yerine getirir veya ona vereceği şey kadar bir kötülüğü kendisinden giderir.”
Orada bulunanlardan biri:
- O takdirde biz Allah’tan çok şey isteriz, deyince, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Allah’ın lutfu dilediğiniz şeylerden daha çoktur” buyurdu.(1)
Hadis-i Şerifte aktarıldığı üzere biz bize düşen vazifeleri yerine getirdiğimiz müddetçe ne kadar çok istersek isteyelim, Rabbimiz bunun karşılığını mutlaka verecektir. Bu karşılık sadece istediğimizi şeyin bize verilmesi değildir. Çünkü bizler insanız ve istediğimiz şeyin bize ne kadar hayırlı olduğunun farkında olamayız. Bu sebeple istediğimiz şeyin bizim zararımıza olduğunu bilen Rabbimiz istediğimiz şeyi bize vermemesi de yine çok büyük Rahmet ve Lütuftur. Hakeza yine istediğimiz şeyin karşılığı dünya hayatında verilmesi bile ahrette karşılığını sevap olarak almak var ki, buda çok büyük bir kazançtır. Bu sebeple vaazımıza başlarken de dile getirdiğimiz üzere, biz bize düşen vazifeleri yerine getirdikten sonra “dualarım kabul olmuyor, neden dua yapayım ki” vesvesesine düşmemek gerekir. Hemen bu noktada Efendimizin bir hadisini sizlerle paylaşayım. Şöyle buyuruyor, Rahmet Peygamberi (s.a.s.). “Acele edip, dua ettim kabul olunmadı, demedikçe dualarınız kabul olunur.” Acele etmekten kasıt ise şudur. Efendimiz bu hadisi Ashabına aktardığı zaman, Yâ Resûlallah! Acele etmek ne demektir? diye sorulunca Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Nice defalar hep dua ettim de Rabbimin duamı kabul buyurduğunu gördüğüm yok, der. Duasının hemen kabul edilmemesi sebebiyle bıkar ve duayı bırakır.”(2)
Dualar sadece kişisel yapılmamalıdır. Mümin badece kendisi için istekte bulunan insan değildir. Mümin kendisi için ne istiyor ise diğer bütün müminler için aynısını isteyendir. Kur’an-ı Kerimde Yüce Allah (c.c.) bize şöyle bir emir vermektedir.
فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوَاكُمْ
“Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah gezip dolaştığınız yeri de, içinde kalacağınız yeri de bilir.”(3)
Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde bize nasıl dua yapacağımızı öğretmiştir. Bu dua şekilleri incelendiği zaman özellikle “bize” “bizi” ifadelerinin karşılığı olan kelimelerin sıkça kullanıldığını görürüz. Bu durumda bize, dua ederken ferdi değil bütün inananları içine katan bir dua şeklini benimsememiz gerektiği sonucunu çıkarır. Bu dua şekillerine Kur’an-ı Kerimden birkaç örnek vereyim.
رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ
“Ey Rabbimiz! Hesabın görüleceği gün beni, anamı-babamı ve bütün mü’minleri bağışla!”(4)
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَاماً وَقُعُوداً وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ {} رَبَّنَا إِنَّكَ مَن تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ {} رَّبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِياً يُنَادِي لِلإِيمَانِ أَنْ آمِنُواْ بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الأبْرَارِ {} رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدتَّنَا عَلَى رُسُلِكَ وَلاَ تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّكَ لاَ تُخْلِفُ الْمِيعَادَ
“Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler: ) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru! Ey Rabbimiz! Doğrusu sen, kimi cehenneme koyarsan, artık onu rüsvay etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur. Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz, "Rabbinize inanın!" diye imana çağıran bir davetçiyi (Peygamberi, Kur'an'ı) işittik, hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al, ey Rabbimiz! Rabbimiz! Bize, peygamberlerin vasıtasıyla vâdettiklerini de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil-rüsvay etme; şüphesiz sen vâdinden caymazsın!(5)
وِمِنْهُم مَّن يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
“Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru! derler.” (6)
رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْراً كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
“Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!”(7)
رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَن دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِناً وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَلَا تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا تَبَاراً