İslam Mimarisinin Tarihi Seyri
İslam Mimarisinin kendine has bir dokusu oluşmuştur. İslam Mimarisinin en belirgin yapısı, cami yapılarıdır. Minarelerle özdeşleşmiş bir mimariden bahsediyoruz. İslam Mimarisi, her coğrafyada değişiklikler arzeder. Bu hem malzeme açısından hem estetik kavrayış açısından böyledir. Şimdi, oldukça kısa ve ana hatlarıyla, İslam mimarisinin tarihi seyrine değinelim.
http://www.asaskan.net/wp-content/up...foglu-kapi.jpg
İslamın ilk çıktığı yıllar, çok zorlu yıllardır ve Arap yarımadasının da özelliği olarak kalıcı mimari yapılar söz konusu olmayan bir coğrafya ve zamandır. Hz Muhammed döneminden kalan bir eser olmamıştır, zaten de o coğrafya açısından bu mümkün değildir. Ancak, Hz Muhammed devrinde inşa edilmiş mimari yapılar olduğunu biliyoruz. Örneğin, Mescid-i Nebevi, en ünlüsüdür.
Dört Halife devrinde de elbette, Arabistan yarımadası şartlarında mimariler oluşmuştur. Ancak bunlar da bugüne dek kalabilmiş değillerdir.
İslam Mimarisinin asıl başlangıcı, Emeviler Döneminde olmuştur. İlk sağlam ve esaslı mimariler üretilmiştir. Emeviler, çoğunlukla daha önceden mevcut bulunan yapıları, İslami donatılarla zenginleştirerek kullanıma sunmuşlardır. Emevi Mimarisinde, çok sayıda kilise ve benzeri yapıların orijinal unsurlarına dokunulmadan kullanımı vardır. Elbette yeni baştan yapılanlar da olmuştur. Ancak bilinmesi gereken şudur ki, İslam Mimarisi açısından derme-çatma mimariden yapı mimarisine geçiş, Emevi mimarisiyle olmuştur.
Özellikle de, kendi devrinde Avrupanın ilim yuvası olmuş Endülüs Emevilerinin sarayları, dönemin en görkemli mimarileri olarak anılmıştı.
http://www.asaskan.net/wp-content/up...refoglu-ic.jpg
Abbasi Mimarisi, çalkantılı bir siyasi ortamdan ötürü, varlık gösterebilmiş değildir. Karahanlı, Gazneli mimarilerinde de eserler verilmiştir.
Asıl klasik İslam mimarisine giriş, Selçuklu Mimarisiyle olmuştur. Selçuklular, Türkistan’ı mescid ve türbelerle donatmışlardır. Selçukluların Anadolu’daki lideri Türkiye Selçukluları, Anadoluyu mimaride donatmışlardır. Türkiye Selçuklularının başkenti olan Konya’da, şehrin merkezinde, Selçuklu mimarisini dimdik görmek bugün dahi mümkündür.
http://www.asaskan.net/wp-content/up...hamam-cami.jpg
Selçuklular sadece dini mimaride değil, askeri, ticari, bayındırlık mimarisinde de son derece verimli olmuşlardır. Han, hamam, kale, mescit, türbe, köprü, v.d. mimari örnekleriyle imzalarını atmışlardır.
Gerek Türkiye Selçukluları öncesi beylikler gerek Osmanlı öncesi beylik teşkilatları da, hükmettikleri süre ve toprak ölçüsünde, mimari örnekler vermişlerdir. Bu konuda boş duran olmamıştır.
Osmanlı dönemi mimarisiyse, prestij mimari devri olmuştur. Kubbe, minare, süsleme alanlarında en üstün örneklerin verildiği devri barındırır. Klasik İslam Mimarisinin zirvesidir. Osmanlılar, mimaride balkanlara ve İstanbula ağırlık vermiş, Anadoluya fazla dokunmamıştır. Bazı tarihçiler bu durumu, zaten önceki devirlerde, gerektiği kadar mimari birikimin Anadoluyu kuşatmış olmasına bağlarlar ve bunda da haksız değillerdir.
Osmanlılar; han, hamam, türbe, meydan, cami, mescit, köprü, çarşı, kanal, yol, külliye, medrese, kervansaray, köşk, vb yapımında, ihtişamlı Devlet-i Ali Osmaniyye’nin hakkını vermişlerdir.
İslam Mimarisinin en yüksek üretiminin olduğu yerlerin hükümdarı, Türklerdir. Bu yüzden, başta İran olmak üzere diğer devletler tarafından da mimari eserler ortaya konulmuş olsa da, öne çıkabilmiş değillerdir. Zaten, Selçuklu ve Osmanlı devletleri, neredeyse tüm İslam coğrafyasına hakim konumdaydılar.
İslam mimarisinde, Türkiye Cumhuriyeti ve çağdaşı İslam ülkelerinde, estetik bir mimariden bahsetmek mümkün değil. Gerçi Osmanlının miras bıraktığı eserler, hala bu dönemin çok üzerinde. Elbette bu durum, dönemle, siyasi güçle, ekonomi ve sanatla ilgili bir durum. Belki de 20. yy ve sonrasının mimari anlayışı, Dubai kuleleri, üstün teknoloji ürünü asma köprüler, betonarme ve sonrasında çelik binalardır. Bir ilerisi de, ekolojik kentler olabilir.
Nasıl ki, malzemeler eski malzemeler değilse, estetik anlayışlar da eski estetetik duygular değil. Bugünün İslam Mimarisi, böyle şekilleniyor, şekillenecek. Aslında bu kötü değil, son derece doğal. Bu süreç hala şekillenmiş ve bir eser ortaya koymuş değil. Yani, şu an için ortada bir eser de, yok. Belki de, var ama göremiyoruz. Bakalım…
asaskan.net