Kul ve Kamu Hakkı (Vaaz)
Hayatımızın her alanında dikkat etmemiz gereken en önemli hususların başında insani ilişkilerimiz gelmektedir. Bu ilişkiler sadece kendi yaşantımızı değil, kendisiyle irtibata geçtiğimiz insanları ilgilendirmektedir. Bu haliyle sosyal ilişkiler, doğru bir zemine oturtturulduğunda dünya huzuru ve ahiret memnuniyeti getirirken, yanlış yollara aktarıldığı andan itibaren dünya sıkıntısının yanı sıra ahirette en çok sıkıntıya düşeceğimiz kul hakkını doğurmaktadır. Günümüzde üzerinde hassasiyetle durulan, birçok vaaz, hutbe, konferans, panel veya tv, radyo programlarında hakkında sözler sarf edildiği halde çokça yanlışa düştüğümüz bir konu hakkında “kul ve kamu hakkı” üzerinde durmaya, bilgilerimizi yeniden gözden geçirerek hatalarımızı düzeltmeye ve ilişkilerimiz meşru bir zemine oturtmaya çalışacağız. Yüce Rabbim bilmediklerimizi öğrenme fırsatı, bildiklerimizi ise hayatımıza aktarma fırsatını bizlere nasip etsin.
Toplumumuzda yaşayan bütün insanlar için birlik ve beraberliği sağlamak, üzerimize düşen vazifelerdendir. Bu vazifeye gerçekleştirmenin en önemli yolu ise insan haklarına saygı duymaktır. İnsan hakları, diline, dinine, ırkına cinsiyetine, milliyetine, sosyal statüsüne ve rengine bakılmaksızın insana insan olduğu için tanınan hakların genel adına denmektedir. Bütün canlıların elde ettiği temel haklar vardır ki; bu haklar İslam dinince dokunulmazlık kapsamına alınmıştır. Sevgili Peygamberimiz Veda Hutbesinde bu dokunulmazlık haklarını bütün insanlığa şöyle bildirmektedir.
İnsanlar!
Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay, bu şehriniz Mekke nasıl kutsal bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, nâmus ve şerefiniz de öylece mukaddestir; her türlü tecâvüzden masûndur.
Ashâbım!
Yarın Rabbinize kavuşacaksınız. Bugünkü her hâl ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız. Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsinler. Olabilir ki, bildirilen kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak hıfzetmiş olur.
Ashâbım!
Kimin yanında bir emânet varsa, onu sâhibine versin . Fâizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Fakat aldığınız borcun aslını ödemek gerekir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle bundan böyle fâizcilik yasaktır. Câhiliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz de Abdülmuttalib'in oğlu amcam Abbas'ın fâiz alacağıdır.
Ashâbım!
Câhiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası, Abdülmüttalib'in torunu (amcalarımdan Hâris'in oğlu) Rabîanın kan davasıdır.
Ey Nâs!
Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu konuda Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah'ın emâneti olarak aldınız. Onların nâmus ve ismetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır.
Mü'minler!
Size iki emânet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. Bu emânetler, Allah'ın kitabı Kur'ân ve O'nun Peygamberinin sünnetidir.
Ashâbım!
Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden nüfûz ve saltanatını kurma gücünü ebedî olarak kaybetmiştir. Fakat size yasakladığım bu şeyler dışında, küçük gördüğünüz şeylerde ona uyarsanız, bu da onu sevindirir. ona cesâret verir. Dininizi korumak için bunlardan da uzak kalınız.
Mü'minler!
Sözümü iyi dinleyin, iyi belleyin. Rabbiniz birdir, babanız birdir. Hepiniz Âdem'densiniz, Âdem de topraktan yaratılmıştır. Hiç kimsenin başkaları üzerinde soy sop üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük, ancak takvâ iledir. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Böylece bütün Müslümanlar kardeştir. Gönül hoşluğu ile kendisi vermedikçe, başkasının hakkına el uzatmak helâl değildir. Ashabım! Nefsinize de zulmetmeyin. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır. Bu nasihatlerimi burada bulunanlar, bulunmayanlara tebliğ etsinler.
Ey Nâs!
Cenâb-ı Hak Kur'an da her hak sahibine hakkını vermiştir. Mirâsçı için ayrıca vasiyyet etmeye gerek yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa, ona âittir. Zina eden için ise mahrûmiyet vardır. Babasından başkasına soy (neseb) iddiâsına kalkışan soysuz, yahut efendisinden başkasına intisâba yeltenen nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lânetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın. Cenâb-ı Hak böylesi insanların ne tevbelerini ne de adâlet ve şâhitliklerini kabûl eder.
Ashabım!
Allah'tan korkun, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, malınızın zekatını verin, âmirlerinize itaat edin. Böylece Rabbinizin Cennetine girersiniz.
Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.s.) çağlar ötesinden insanlara aktardığı Veda hutbesinde ifade edilen ve insanlar için dokunulmaz olarak kabul ettiğimiz bu hakları ihlal etmek kul hakkını doğurmaktadır. Bu sebeple nasıl bir yaşam sergileyelim ki bu yaşantıda kul hakkı olmaz diye kendimize sorar isek Veda hutbesini birçok kez okuyup Efendimizin bildirdiği ilkeleri hayatımıza aktarmalıyız.
Kul hakkını ihlal etmemiz neticesinde başımıza gelecek olan sıkıntıların neler olduğunu yine Peygamber Efendimizden öğrenelim. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde Kul hakkının önemini bizlere şöyle aktarmaktadır. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu.
Ashâb: - Bizim aramızda müflis, parası va malı olmayan kimsedir, dediler.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnâd ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir” buyurdular. (1)
Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde ise kul hakkı kimden alınmış ise o hakkın iade edilmesini istemektedir. Efendimiz şöyle buyurmaktadır.
مَنْ كَانَتْ عِنْدَهُ مَظْلَمَةٌ ﻷخِيهِ مِنْ عِرْضِهِ أوْ شَىْءٍ مِنْهُ فَلْيَتَحَلِّلْهُ مِنْهُ الْيَوْمَ مِنْ قَبْلِ أنْ َ يَكُونَ دِينارٌ وَ دِرْهَمٌ، إنْ كَانَ لَهُ عَمَلٌ صَالِحٌ أُخِذَ مِنْهُ بِقَدْرِ مَظْلَمَتِهِ، وإنْ لَمْ تَكُنْ لَهُ حَسَنَاتٌ أُخِذَ مِنْ سَيِّئَاتِ صَاحِبِهِ فَحُمِلَ عَلَيْهِ
"Üzerinde (bir dîn) kardeşinin nefsine yâhut malına tecâ*vüzden doğmuş bir hakk bulunan kimse, dînâr ve dirhem bulunma*yacak (kıyamet günün)den evvel, bugün dünyâda mazlumdan o hakkı bağışlamasını istesin. (Helalleşilmediği takdirde) zâlimin sâlih ameli bulunursa, ondan zâlimin zulmü miktarı alınır (da mazluma verilir). Eğer zâlimin haseneleri (iyilikleri) bulunmazsa, mazlumun seyyielerinden (günahlarından) alınıp zâlim üzerine yükletilir" (2)
İslam Dini insanlar arasında kul hakkının ihlalini yasak kapsamına alırken bunun yanında Müslümanların birbirleriyle olan diyaloglarının nasıl olması gerektiğini de bildirmektedir. Bu hususta Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) Müslüman olarak bizlerin birbirimize karşı nasıl bir davranış sergilememizi şöyle ifade etmektedir.
المسلمُ أَخــو المسلم لا يَظلِمُه ولا يُسْلِمُهُ . ومَنْ كَانَ فِي حاجةِ أَخِيهِ كانَ اللَّهُ فِي حاجتِهِ، ومنْ فَرَّجَ عنْ مُسلمٍ كُرْبةً فَرَّجَ اللَّهُ عنه بها كُرْبةً من كُرَبِ يومَ القيامةِ ، ومن سَتَرَ مُسْلماً سَتَرَهُ اللَّهُ يَومَ الْقِيامَةِ
“Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Din kardeşinin ihtiyacını karşılayanın, Allah da ihtiyacını karşılar. Müslüman’dan bir sıkıntıyı giderenin Allah da kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Bir Müslüman’ın ayıbını örtenin, Allah da kıyamet gününde ayıplarını örter.” (3)
Kul hakkının en kapsamlı bir şekilde ihlal edildiği şey ise kamu hakkıdır. Bu manada kamu hakkı kul hakkından daha kapsamlı bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü kul hakkı ihlali dendiğimizde akla ilk gelen, bir şahsın diğer şahıs veya şahıslarla kurmuş olduğu ilişkileri yanlış bir zemine oturtması neticesinde ortaya çıkan hak ihlalidir. Kamu hakkı ise, bir şahsı veya birkaç şahsı değil o toplumda yaşayan ve o devlet çatısı altında bulunan bütün bireyleri, yani toplumu, yani milleti ifade etmektedir. Bu önemli durumu lütfen göz ardı etmeyelim. Şu hususu sizlerin dikkat-i nazarına sunmak isterim. Belki kul hakkını ihlal ettiğimiz şahsı bulup ondan helallik alma ihtimalimiz vardır. Ancak kamu hakkını alır isek kimden helallik alacağımız tamamen bir muammadır. Bu sebeple kamu hakkını gözetmemiz, bu hususta titizlikle davranmamız gerekmektedir. Çünkü kamu hakkını Tüyü bitmemiş yetimin hakkı olarak özetleyebiliriz.