Bütün ilimler Kuran'da mevcuttur
Hocanın biri cami kürsüsünden vaaz ederken:
“Cemaat! Her şey Kur’an-ı Kerim’de vardır. Onda olmadık hiçbir şey yoktur” deyince cemaatten biri elini kaldırıp: “Hocam! Şu kolumdaki saat bozuldu. Bunun nasıl düzeleceğine dair Kur’an-ı Kerim’de bir şey var mı acaba?” deyince hocaefendi önündeki Kur’an-ı Kerim’i eline alıp şöyle bir bakar gibi yaptıktan sonra demiş ki:
Evladım! Kur’an-ı Kerim’de bunun da yeri var. Sen saatini tamir için nalbanta (atları nallayana) değil de saat tamircisine götüreceksin. Çünkü Allah (C.C.) buyuruyor ki:
“Emanetleri ehline verin” saatin bozulunca onun tamir ehli saatçidir.
Cevaplar bu kabilden de olsa Kur’an-ı Kerim’de her şeyin yeri vardır:
Bütün ilmi hakikatler;
Fenni incelikler;
Kevni (varlıkla alâkalı) hâl ve veziyetler… Kur’an-ı Kerim’de mevcuttur. Hüseyin Avni, İ’câz-ı Kur’ân, sahife: 28’de İbn-i Abbas radıyallah-u anhümânın şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Bütün ilimler, Kur’an-ı Kerim’de mevcuttur. Lâkin insanların anlayışları onu idrakten acizdir.”
Yine aynı eserde bildiriliyor. Hz. Ali (R.A.): “Eğer istersem Kur’an’ın anası olan Fatiha Suresi’nden yetmiş deve yükü olacak kadar tefsir ve esrar (sırlar) çıkarırım. Çünkü bir ayetin yetmiş bin te’vili vardır” beyanında bulunmuştur.
El-Itkân adlı eserinde Sûyûti (C/4, Sf: 32) şöyle bir bilgi veriyor:
“Ebu Bekir bin el-Arabi (rahimehumullâh) Kanunu’t-Te’vil isimli eserinde, Kur’an-ı Kerim ilimlerinin, Kur’an’ın kelime adedine eşit olduğunu ifâde etmektedir. Bu rakam ise, 77 bin 450’ye baliğ olmaktadır.”
İbn-i Abbas’ın (radiyallâh-u anhümâ) şu beyanı çok enterasandır. Demiştir ki:
“Eğer benim devemin ipi kaybolsa, onu Allah’ın kitabından bulurum.”
Meselâ İbn-i Abbas (radıyallah-u anhümânın) Kur’an’ın 63’üncü Suresi’ndeki: “Allah eceli geldiği zaman, hiçbir nefsi geri bırakmaz” (Münafikun Sûresi, âyet: 11) âyetine ve onun da kıyamet gününü haber veren “Teğâbün Sûresi”nin takip ettiğine bakarak Peygamber (S.A.V.) Efendimizin mübarek ömürlerinin 63 sene olduğunu çıkarmışlardır. (Suyuti, el-Itkân: 4/26) Teğâbün Suresi bu ismi, 9’uncu ayette geçen “aldanma” kelimesinden almıştır. Bu ayetin meali şöyledir:
“Sizleri o toplanma günü için derleyip toplayacağı gün ki, o gün teğâbün (kimin aldanıp kimin aldanmadığı kâr ve zararın belli olacağı) gündür.”
Peygamber (S.A.V.) Efendimiz kendisi ile Rabbimiz arasında gizli kalması istenen pek çok esrarı (sırları) ve gayb ilimlerini mübârek şahıslarına inhisar ettirmişlerdir.
Hulefâ-i Râşidîn, İbn-i Abbas, İbn-i Mesûd, Ebu Hureyre radıyallâhu anhüm hazerâtı, murşid-i kâmiller Kur’an’ın sırlarını anlamaya vâris olmuşlardır. Ebu Hureyre (R.A.):
“Ben Allah’ın Resulünden iki kap ilim muhafaza ettim. Bunlardan birisini neşrettim. Diğerine gelince; eğer onu neşretseydim, şu boynum kesilirdi” demiştir. (Hüseyin Avni. İ’cazu’l-Kur’an: 28)
Mevlüt Özcan