-
Dördüncü Mesele
Dördüncü Mesele
Sedd-i Zülkarneyndir.
Nasil bildin ki, birseyin vücudunu bilmek, o seyin keyfiyet ve mahiyetini bilmekten ayridir. Hem de bir kaziye çok ahkâmi tazammun eder. O ahkâmin bazisi zarurî ve bazisi dahi nazarî ve muhtelefün fîhâdir.
Hem de malûmdur: Bir müteannid ve mukallid bir sâil, imtihan cihetiyle, bir kitapta gördügü bir meseleyi, egerçi bir derece de muharref olsa, bir adamdan sual etse, tâ gaybda olan malûmuna cevap verse, o cevap iki cihetle dogrudur: Ya dogrudan dogruya cevap verse; veyahut sâil-i müteannidin malûmuna ya bizzat veya teville cevab-i muvafik veriyor. Ikisi de dogrudur. Demek bir cevap, hem vâkii razi eder, zira haktir; hem sâili ikna eder. Zira egerçi murat degilse, malûmuna tatbik eder. Hem makamin hatirini dahi kirmiyor. Zira cevapta ukde-i hayatiyeyi derc eder ki, makasid-i kelâm ondan istimdad-i hayat eder.
Iste cevab-i Kur'ân dahi böyledir. Bundan sonra zarurî ve gayr-i zarurîyi tefrik edecegiz. Iste, cevab-i Kur'ânîde mefhum olan zarurî hükümler ki, inkâri kabul etmez, sudur:
Zülkarneyn müeyyed min indillah bir sahistir. Onun irsad ve tertibiyle, iki dag arasinda bir sed bina edilmistir: zâlimlerin ve bedevîlerin def-i fesatlari için... Ve Ye'cüc-Me'cüc, iki müfsit kabiledirler. Emr-i Ilâhî geldigi vakit sed harap olacaktir, ilâ âhirihî. Bu kiyasla, ona Kur'ân delâlet eden hükümler, Kur'ân'in zaruriyatindandirlar. Bir harfin inkâri dahi kabil degildir. Fakat o mevzuat ve mahmulâtin keyfiyatlarinin tesrihatlari ve mahiyetlerinin hududu ise, Kur'ân onlara kat'iyyü'd-delâlet degildir. Belki "Âmm hâssa, delâlet-i selâseden hiçbirisiyle delâlet etmez" kaidesiyle ve mantikta beyan olundugu gibi, "Bir hüküm, mevzu ve mahmulün