Cevap: Sen Unutturma Allah'ım
Hiç düşündünüz mü; Hazreti Allah (cc) kullarını ne kadar seviyor, cehenneme gitmemelerini ne kadar istiyor?
İsterseniz sözü uzatmadan bir kudsî hadisin hatırlatmasına bir göz atalım, sonra diğer misallere geçebiliriz.
Rabbimizin en çok sevdiği şey nedir, biliyor musunuz?
Kudsî hadiste şöyle bildiriliyor:
– Rabbimiz kulunun işlediği amelleri içinde en çok tevbesini sever.
– Neden?
– Çünkü tevbe eden kul cehennemden kurtulur da ondan. Rabbimiz de kulunu cehennemden kurtaran ameli çok sever.
Hatta bir ana, yavrusunu ateşe atmayı nasıl istemezse Rabbimiz de kulunu cehenneme atmayı ondan çok daha fazla istemez.
Nitekim bir defasında ashabdan biri bir çocukluk hatırasını anlatırken demişti ki:
– Çalılıkta dolaşırken bulduğum bir kuş yuvasından yavruları alıp koynuma koymuştum. Tam bu sırada yavrunun anası başımda dolaşmaya başladı, acıdım, yavruları bırakmak için ihramımı açmaya çalıştığım sırada kuş hemen koynumdaki yavrusunun yanına daldı, kanatlarını yavruları üzerine gerip kollamaya başladı.
Efendimiz (sav)in buna sorusu şöyle oldu:
– Bu annenin yavrusuna bu kadar acıması sizi hayrete mi düşürdü?
Efendimiz (sav) şunu ilave etti: – Hiç şüpheniz olmasın Allah (cc)ın kullarına acıması bu annenin acımasından (kıyas kabul etmeyecek derecede) fazladır.
Bir defasında kadının biri çocuğunu kaybetmiş, deli gibi bir oraya bir buraya koşuyor, yavrusunu arıyor, bulduğu yabancı çocukları da bağrına basıp hemen oracıkta emdiriyordu.
Kadının bu heyecanını gören Efendimiz (sav) yanındakilere;
– Böylesine şefkatli şu kadın hiç yavrusunu ateşe atar mı, diye sordu.
– Atmaz! dediler.
Efendimiz (sav) de tasdik etti;
– Ben de öyle biliyorum, atmaz, dedikten sonra buyurdu ki:
– İşte Allah (cc) da bu kadından çok fazla merhametlidir. Kullarını ateşe atmaz, onlar kendilerini ateşlik amelin içine atmadıkça!
Evet, evet. Allah (cc) kullarını ateşe atmaz, kullar kendilerini ateşlik işin içine atmadıkça!
Bir yolculuktan dönülüyordu. Mola verilmiş, bir kadın da ateş yakarak hazırlık yapmaya başlamıştı. Ateşin alevleri yükselince kadın koşuşturan çocuğunun ateşe düşmesinden korktuğu için hemen onu bağrına bastı ve ateşe düşmesi halindeki dehşeti de tasavvur ederek buna gönlünün dayanamayacağını hayal edip orada bulunan Efendimiz (sav)e dönerek sordu:
– Sen Allah (cc)ın peygamberisin değil mi? Efendimiz (sav) de;
– Hiç şüphen olmasın, buyurdu.
Bunun üzerine kadın şöyle dedi:
– Allah (cc)ın kullarına merhameti bir ananın yavrusuna olan merhametinden daha çok değil mi?
Efendimiz (sav):
– Hiç şüphen olmasın öyledir, buyurunca kadın:
– Öyle ise bir ana yavrusunu ateşe atmaz, diye sızlandı.
Efendimiz (sav)in gözleri yaşardı da buyurdu ki:
– Yüce Allah (cc) ancak kendisine isyan edenleri ateşe atar. Müstahak olmayanları asla!
Demek oluyor ki, Allah (cc) kullarını ateşe atmayı asla istemiyor, sonsuz merhamet ve şefkati ateşi gerektirmiyor. Ancak kullar dürüst hareket etmiyor, ille de ateşlik işler yapıyor, birilerine zulmediyor, haksızlıkta bulunuyor, Yaradanına da isyandan geri kalmıyor, böylece kendi amelleriyle kendilerini ateşe attırıyorlarsa bu da kulların kendi tercihleri...
Sözün özü bu olsa gerektir!..
Cevap: Sen Unutturma Allah'ım
Ne var ki, unutmak yaşamak kadar elimizin altında ve unutulmak ölüm kadar yanı başımızda.
Ölüm bizi geldiğimiz yere, ‘nisyan’a götürüyor tekrar.
Ölüm unutuşlara gömüyor yüzümüzü; tenimizi tanıdıklarımıza yabancı kılıyor.
Yaşarken ölümü anmıyoruz o yüzden.
Yaşarken ölümle aramıza sahte uzaklıklar koyuyoruz.
Unutulmak korkusu bu…
Galiba en çok unutulacağımızı unutuyoruz.
Ve herkesin unuttuğu anlarda, “hatırlanmaya değer olmadığımız zamanlarda hatırımızı tek sayanın Yaratıcımız olduğunu unutuyoruz.
Sen ki hiç unutmadın ve hiç unutmazsın bizi, bize senin zikrini unutturma Rabbim.
Hatırla ki toprak ayağının altından çekiliyor.
Ellerin son defa dokunuyor güle ve güne.
Gözlerinin karası son kareyi alıyor ışıktan ve karanlığa hazırlanıyorsun.
Göz kapaklarının kapanışı seni bir dağın ardına götürecek.
Unutmaya ve unutulmaya hazırlanıyorsun.
Varlığın incecik dudaklarda kuru bir söze dönüşecek.
O dudaklardan insan sıcağını tadamayacaksın mesela.
Hatıran bir taştan ve bir hüzün renkli topraktan ibaret kalacak.
Kahkahalar seni yalnız bırakacak.
Mutluluklar seni hesaba katmadan tamam olacak.
Sana arkalarını dönecekler.
Dönüp yüzüne bakmayacaklar.
Senin kokun uzakları kokusu olacak.
Tenin toprağın soğuğunu tadacak.
Ve gelecek ÖLÜM;
Gözleri gözlerin olacak.
Hatırla ki yarınki gün seni taze bir toprak yığınının altında bulacak.
Bir gün saatinin akrebi senin uzanamadığın zamanlara doğru dönecek.
Sen olmayacaksın…
Kolunda ki saat sensiz zamanları tırmanıyor olacak.
Sulamayı unuttuğun çiçeğin bile senden sonra solacak.
Yüzüne gün ışığı vurmayacak.
Hayatının ebedi rengini dar ve sessiz bir boşlukta bulacaksın.
Ya küle dönecek ya GÜLE DÖNÜŞECEKSİN.
Yarınsız ve sonsuz bir günün yanağında incecik bir gamze olup kristalleşeceksin.
Yüzün solacak
Ellerin hiçbir yere varmayacak
Parmakların hiçbir şeyi göstermeyecek
Ve ayaklarının altında hep boşluk kalacak
Unutma ki şimdi toprak ayağının altından çekiliyor.
Yürüdükçe ince bir hesap çizgisine çekiliyorsun.
Unutma ki elinle ölüme dokunuyorsun
Elinle ölümü dokuyorsun
Hatırla ki gözlerin ölüme bakıyor
Gözlerin bir cesedi alacakaranlığa taşıyor
Hatırla o zamanı ki sen boz topraklar altında derin unutuşlarda eriyorsun
En son kaleminin karanlık izi kalıyor soğuk sayfalarda
Ve sözlerin kırık dökük hatıralara dönüşüyor
Solgun bir gül gibi elden ele dudaktan dudağa taşınıyor
Hatırla…
Hatırla ki sen sözleri genç kalpleri taze aşklara taşıyan ölü bir şairsin.
Hatırla ki sen masum ve sonsuz bakışlı gözlerin kapı aralarında beklediği bir babasın.
“Baba!” çığlıklarını yetiştiremiyor sana oğlun.
Elinin sıcağı özlenen sevgilisin sen.
Hatırla…
Hatırla ki bir mezar taşında iki rakam arasında çizilmiş eğreti bir çizgiye indirgenmişsin.
Mezar taşın unutuldu ve hatta mezar taşın bile seni unuttu diyelim
Ve hep başkaları var dışarıda
Hep yabancılar geziyor yıkık mezar taşları arasında
Kimsenin tanıdığı değilsin artık
Kimsenin özlediği değilsin
Kimsenin beklediği değilsin
Kimsenin ardı sıra gözyaşı döktüğü değilsin
Kimsenin ölüsü de değilsin
Tıpkı şimdi olduğu gibi
Oysa sen ve sonun ne kadar da uzak görünüyordunuz birbirinize
Ey Rabbim senden bir teşehhüt miktarı ömür
Bir LA İLAHE İLLAHLAH miktarı ölüm istiyorum senden.
LA İLAHE İLLALLAH……
SENAİ DEMİRCİ