Nur risalelerine çok müştak ve onların mütalaasından intibaha gelen bir doktora yazılan bir mektuptur.
Merhaba ey kendi hastalığını teşhis edebilen bahtiyar doktor, samîmi ve azîz dostum!
Senin hararetli mektubunun gösterdiği intibah-ı rûhî, şayan-ı tebriktir.
Biliniz ki, mevcudat içinde en kıymettar, hayattır; ve vazifeler içinde en kıymettar, hayata hizmettir; ve hidemat-ı hayatiye içinde en kıymettar, hayat-ı faniyenin hayat-ı bakiyeye inkılap etmesi için sa'y etmektir. Şu hayatın bütün kıymeti ve ehemmiyeti ise, hayat-ı bakiyeye çekirdek ve mebde ve menşe cihetindedir. Yoksa, hayat-ı ebediyeyi zehirleyecek ve bozacak bir tarzda şu hayat-ı faniyeye hasr-ı nazar etmek, ani bir şimşeği sermedî bir güneşe tercih etmek gibi bir dîvaneliktir.
Hakîkat nazarında, herkesten ziyade hasta olan, maddî ve gafil doktorlardır. Eğer eczahane-i kudsiye-i Kur'aniyeden tiryak-misal îmanî ilaçları alabilseler, hem kendi hastalıklarını, hem beşeriyetin yaralarını tedavi ederler. İnşaallah, senin şu intibahın senin yarana bir merhem olacağı gibi, seni dahi doktorların marazına bir ilaç yapar.
Hem bilirsin; me'yus ve ümitsiz bir hastaya manevî bir tesellî, bazan bin ilaçtan daha nafidir. Halbuki, tabiat bataklığında boğulmuş bir tabib, o bîçare marîzin elîm ye'sine bir zulmet daha katar.
İnşaallah, bu intibahın, seni öyle bîçarelerin medar-ı tesellî ve nurlu bir tabib yapar.
Bilirsin ki, ömür kısadır, lüzûmlu işler pek çoktur. Acaba, benim gibi sen dahi kafanı teftiş etsen, malûmatın içinde ne kadar lüzûmsuz, faidesiz, ehemmiyetsiz odun yığınları gibi camid şeyleri bulursun? Çünkü, ben teftiş ettim, çok lüzûmsuz şeyleri buldum. İşte, o fennî malûmatı, o felsefî maarifi faideli, nurlu, ruhlu yapmak çaresini aramak lazımdır.
Sen dahi Cenab-ı Haktan bir intibah iste ki, senin fikrini, Hakîm-i Zülcelalin hesabına çevirsin, o odunlara bir ateş verip nurlandırsın; lüzûmsuz maarif-i fenniye, kıymettar maarif-i İlahiye hükmüne geçsin.
Zekî dostum,
Kalb çok arzu ederdi, ehl-i fenden, envar-ı îmaniyeye ve esrar-ı Kur'aniyeye iştiyak derecesinde ihtiyacını hissetmek cihetinde Hulûsi Beye benzeyecek adamlar ileri atılsın. Hem madem Sözler senin vicdanınla konuşabilirler; herbir Sözü, şahsımdan değil, belki Kur'an'ın dellalından sana bir mektuptur ve eczahane-i kudsiye-i Kur'aniyeden birer reçetedir farzet. Gaybûbet içinde, hazırane bir musahabe dairesini onlarla aç. Hem arzu ettiğin vakit bana mektup yaz; ben cevap vermesem de gücenme. Çünkü, eskiden beri mektupları pek az yazarım. Hatta üç senedir, kardeşimin çok mektuplarına karşı, birtek cevap yazdım.
Said Nursî