Engellİ Çocuklar Ve Engellİlerİn Siniflandirilmasi
ENGELLİ ÇOCUKLAR VE ENGELLİLERİN SINIFLANDIRILMASI
Özürlü Çocuk Kimdir; Zihinsel özellikleri duyusal yetenekleri nörolojik ve fiziksel özellikleri sosyal davranışları ve iletişim becerileri yönünden ortalama ya da normal bir çocuktan farklı olan bunun için profesyonel yardım alması gereken çocuk engelli çocuk olarak tanımlanabilir.(kirk,S.,A.J. Educating Exceptional children)
Ataman yetersizlik ve engel kavramlarını ayırt eder. Ona göre yetersizlik zihinsel,fiziksel, davranışsal ya da duyu organlarının zedelenmesine bağlı olarak tüm ya da kısmen işlevlerinde gözlenen kayıpların ortaya çıkardığı durumdur. Engel ise kişini çevreye uyum sağlayamamasını kapsar.(Ataman; özel eğitim ;Eğitim bilimine giriş)
Beden,zihin, duygusal ya da sosyal gelişimlerindeki özür ve üstün özellikleri yönünden eğitim ve öğretim amaçlarını gerçekleştirmek için normal çocukların eğitim hizmetlerindekine ek olarak birtakım özel hizmet ve önlemleri gerektiren çocuklara özel eğitime muhtaç çocuk denir.(Özsoy;özel eğitime giriş)
Bedensel,zihinsel, ruhsal ve sosyal özelliklerinde belirli bir oranda ve sürekli olarak işlev kaybı veya bozukluğu sonucu normal yaşamın gereklerine uymama durumuna sakatlık ,bu durumdaki kişiye sakat denir.(Çağlar, Doğan;Geri zekalı çocuklar ve eğitimi)Özel eğitim bilimcilerin yaptıkları bu tanımlar yanında devlet de mecliste özel eğitime muhtaç çocukları 2916 sayılı kanunda tanımlamıştır.
Özel eğitime muhtaç çocuklar beden,zihin, ruh,duygu, sosyal ve sağlık özellikleri ve durumundaki olağandışı ayrılıkları sebebiyle normal eğitim hizmetlerinden yararlanamayan 4-18 yaş grubundaki çocuklardır (2916 sayılı özel eğitime muhtaç çocukları koruma kanunu)
Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar, Hangi Özelliklerinden Dolayı Özel Eğitime İhtiyaç Duymaktadırlar
Tanımlarda sık sık vurgulanan farklılıklar çocuğun çevresi tarafından olumlu ya da olumsuz algılanabilir. Bu açıdan bakıldığında zihinsel engelli (zeka düzeyi çok düşük) bir çocuğun yanında zihinsel bakımdan akranlarından çok daha zeki olan bir çocuk da özel eğitime muhtaç olarak kabul edilebilir. Normal özelliklerden sapma gösteren bu iki tip çocuk da özel eğitime ihtiyaç duyacaktır. Birinci örnekteki zihinsel engelli çocuk öğrenemediği ya da zor öğrenebileceği için akranlarına uygulanan eğitim ve öğretim programından faydalanamayacaktır. Üstün zekalı çocuk ise akranlarına uygulanan eğitim ve öğretim programı nedeniyle kendi merak ve uygun öğrenme yaşantılarına giremeyecektir. Bunun bazı tipik örnekleri görülmektedir. Okula başlarken okuma yazmayı bilen, sayıları tanıyan çocuğa farklı bir program geliştirerek müdahale edilmezse çocukta sorunlar ortaya çıkabilir. Çocuğun bildiği şeyler ilgisini çekmeyeceğinden dikkat dağınıklığı ortaya çıkacak ve içine kapanıp kendi hayal aleminde dolaşacaktır. Bu durum onun başarısız bir öğrenci hatta uyum güçlüğü çeken çocuklar gibi algılanarak okuldan atılmasına bile neden olabilir.
Psikolojik,sosyolojik,fizyoloj ik,tıbbi ve eğitimsel açıdan farklılık gösteren her çocuk özel eğitime muhtaçtır denilemez. Bunun yanında polisindaktili dediğimiz el ve ayak parmakları birbirine bitişik olduğu için okuma ayazma etkinliklerinde gelişimi engellenen, spastik olduğu için rahatça yürüyüp konuşamayan ve hatta psikomotor becerileri gerçekleştirmede güçlük çeken çocuklar özel eğitime ihtiyaç duyacaktır.
Engellilerin Sınıflandırılması ; Özel eğitime muhtaç çocukları eğitim açısından daha iyi tanıyabilmek için beş farklı grupta inceleyebiliriz.
1. Zihinsel engelli olanlar,yavaş öğrenenler ve üstün zekalılar
a. Zihinsel engelli çocuklar
Zeka ölçtüğü düşünülen ölçeklerden normalin altında puan alan çocuklar zihinsel engelli olarak tanımlanabilir. çoğu zaman eğitimciler ve ebeveyn çocuğun akranları arasındaki farklılığı değerlendirerek onun normalin altında olduğunu söyleyebilirler. Bu tutum çoğu zaman ciddi hatalara yol açabilir. Bu konuda konunun uzmanından yardım almak gerekir. Öğretmen, ebeveyn tepkisi sonucu öğrenci ya alt ya da özel sınıflara yerleştirilerek sosyal ve akademik başarıların engellenmesine neden olmuştur.
Zihinsel engelli çocukların sınıflandırılmasında ne tür yaklaşımlardan yararlanılmaktadır.
Çocuğun zihinsel engel düzeyi konusunda zaman zaman ortaya konan farklı ölçütler bazı anlaşmazlıklara yol açmaktadır. Farklı amaçlarla yapılan ölçmede zihinsel engel sınırı yıllara göre ölçümlerde farklı olabilmektedir. Ülkemiz için kesin bir ölçüt olmamasına rağmen gelişmiş ülkelerde uygulanan eğitim amaçlı sınıflamada aşağıdaki tablo uygulanmaktadır. Bu tablolardan irincisi zeka testi sonuçlarını ikincisi ise eğitim amacıyla yapılan sınıflamayı göstermektedir.(normal 100 olarak kabul edilmektedir)
Çizelge 1 Zeka Bölümüne Göre Yapılmış Sınıflama
Zihinsel Engellilik Durumu Zeka Bölümü Sınırları
Hafif zihinsel gerilik 55-69
Orta düzeyde zihinsel gerilik 40-54
İleri düzeyde zihinsel gerilik 25-39(bağımlı çocuk)
Çok ileri düzeyde zihinsel gerilik 24 ve altı (tam bağımlı çocuk)
Çizelge 2. Eğitim Amaçlı Sınıflama
Zihinsel Engellilik Durumu Zeka Bölümü Sınırları
Yavaş Öğrenenler Düzeyi (Normal altı çocuk) 70-85 % 3
Eğitilebilir Zihinsel Engellilik Düzeyi 50-70(75) % 1
Öğretilebilir Zihinsel Engellilik Düzeyi 30-35(50,55) % 2-3
Bakım Gerektiren Ağır Zihinsel Engellilik Düzeyi 30 ve aşağısı % 1
b. Üstün zekalı çocuklar
Zeka ölçeğinden 110-130 alan çocuklar üstün zekalı ve yetenekli olarak kabul edilmektedir. Bu çocuklar normal eğitimden yararlanabilmekte uyum sorunu çekmemektedirler. 130 ve daha üstü zeka seviyesine sahip çocuklar mevcut eğitim sisteminden yararlanamayan özel olarak müdahale edilmesi gereken çocuklardır.
Üstün zekalı çocuklar öğrenme özellikleri bakımından önemli farklılıklar gösterirler. Küçük yaşta sözcük dağarcığı üst düzeydedir. Uzun cümleler kurup akılcı konuşabilirler. Güdüsel farklılıkları dikkat çekicidir. Kolayca tatmin olmaz mükemmeli ararlar. Liderlik özellikleri dikkat çekicidir, insanları kolayca etkileyebilirler. Tüm bu ve buna benzer özellikleri ile üstün zekalı çocuklar özel eğitim almak durumunda kalmaktadırlar. Çünkü mevcut eğitim programları öğrencilerin farklı yeteneklerini dikkate almaksızın toptancı bir anlayışla hazırlanıp uygulanmakta ve az sayıdaki öğretmenlerin bu konudaki ilgi ve merakları engellenmekte sadece yönergelere yönetmeliğe uymaları istenmektedir.
2. Duyusal engeli olanlar. İşitme ve görme duyuları çalışmayan ya da sınırlılık gösteren çocuklar.
a. İşitme Engelli Çocuklar
Birincil duyular olarak bilinen işitme ve görme kayıplarının kişinin iletişimi ve uyumu da birincil düzeyde etkileyeceği kesindir.
İşitme engelli olmak işitme sürecinde herhangi bir aşamada işitme algısının gerçekleşmemesi durumudur. İnsanın işitme sınırları(16-20.000 titreşim arası )içindeki sesler aşağıdaki çeşitli işitme kayıplarından dolayı duyulmamaktadır.
- Sağırlık; Gerekli tedavi ve düzeltmeler yapıldıktan sonra işitmenin anadilini konuşmayı olağan yollardan öğrenmeyi etkileyecek kadar fazla olması durumudur. Sağırlık doğum öncesi , doğum anı ve doğum sonrası nedenlerden oluşabilir. Bu durumdaki kişide bu yüzden özel eğitimi gerektiren sağırdır.(Özsoy Y;Özel eğitime giriş)
- Ağır İşitme; Gerekli düzeltmeler yapıldıktan sora iyi işiten kulağındaki işitme kayıpları olağan yollardan anadilini öğrenmesini ağırlaştıracak derecede olma durumudur.(Özsoy Y;Özel eğitime giriş)
- İletimsel İşitme Özürü; Sesin iletilmesi sırasında iletim kanallarından birinde engellenmesi durumudur. Örneğin; kulak zarının, kulak içi organların hastalanmadan veya anatomik bozuklukları işitmeyi engelleyebilir.
- Duyusal-Sinirsel İşitme Özürü; iç kulakta daha çok sinir sisteminin beyne ulaşması engellendiği için ortaya çıkan işitme özürüdür.
- Merkezi İşitme Özürü; Bütün organ ve sistemler normal çalışır ancak beyinde işitme algısı oluşmuyorsa buna merkezi işitme özürü adı verilmektedir.
- Psikojenik İşitme Özürü; Bazı nörotik rahatsızlıklarda görülen eskiden histeri olarak adlandırılan rahatsızlıktır. Geri dönüşümü vardır fakat bazen uzun süreli olabilir.
- Fonksiyonel İşitme Özürü; Sesle ilgili bir problemin olmamasına karşın sesin beyinde yorumlanamaması ile oluşan işitme özürüdür.
b. Görme Engellilik
Tüm düzeltmelere rağmen gören her iki gözün olağan görme gücünün onda birine ya da daha azına sahip olan kişilere kör denilmektedir. Başka bir ifadeyle sağlıklı gören bir gözün yaklaşık olarak 60 metreden görebildiğini 6 metre ya da daha az mesafeden gören ya da daha az görme yetisine sahip olan insanlara kör denilmektedir. Bu oranı matematiksel olarak düşünmemek gerekir. Körlük bazen de bir borudan bakıyor gibi olabilir (tünel görüşü) bazen çok yaklaşmak ya da nesneyi göze 2-5 cm kadar yakınlaştırmak gerekebilir. Bazen gözün yapısı bozulduğu için görüntünün yapısı da bozulur(yamuklaşma) bu durumda düzeltici araçlar ve mercekler kullanmak gerekebilir.
Görme engelli hangi nedenle görme yeteneğini kaybederse ve gelişimin hangi aşamasında olursa olsun başka önemli alanlarda da engellilik geliştirebilecektir. Öğrenme görsel yaşantı yüzünden etkilenecektir.
Özürlüler çevrelerinde olup bitenleri göremedikleri ve yakın takipte tutamadıkları için sürekli güven eksikliği ya da güvensizlik duygusu yaşayabilirler. Sözel ve bilişsel yetenekleri normal hatta daha fazla gelişebilmesine rağmen psikomotor performans ya da beceriler olarak adlandırılan hareket ve davranışlarında önemli engellilik duygusu geliştirebilecektir.
3. İletişim kuramayan, anlaşamayan çocuklar. Konuşma bozukluğu ve yetersizliği olanlar ile öğrenme güçlüğü çekenler.
a. Konuşma Bozukluğu; Dilin etkin kullanımıyla doğrudan ilgilidir. Bir çocuk söylemek istediğini söyleyebiliyor, niyetini karşı tarafa hissettirebiliyorsa başarılı sayılabilir. Konuşmayla ilgili birçok iletişim problemi bulunmaktadır. Bunlar eklemleme bozukluğu, yarık damak konuşması, konuşma gecikmesi , kekemelik, pelteklik ve işitme engellilerde görülen konuşmadır. Bu tür konuşmalar dikkat çekici ve alışılmamış bir şekildedir. İletişim şekli karışık ve bozuktur. Bu sorunların bazıları şunlardır
- Artikülasyon ya da eklemleme bozukluğu; Çocuk seslerin yerlerini değiştirebilir, atlayabilir, sesi bozabilir ya da ses ekleyebilir. Bu sorunlar dilin damak, dişler ve yutakla dudağın hatalı konum ve etkileşiminden kaynaklanabilir.
- Kekemelik; Daha çok4-7ve 12-21 yaşları arsında görülmektedir. Erkeklerde daha yaygındır. Konuşmada seslerin istem dışı uzatılması, çok sık tekrar edilmesi, yersiz duraklama ve donup kalma ve benzer etkenler konuşmanın kalitesini ve ritmini bozmaktadır. En önemli neden olarak baskı ve korku gösterilebilir. Daha önce rahat konuşan çocuk sonraları sorun yaşıyorsa, kekeliyorsa psikolojik sorun aramak gerekir. Bazen aşırı baskıcı tuvalet terbiyesi, evde anne ve babanın kavgaları, baskıcı öğrenme ortamları kekemeliği başlatabilir.
- Ses bozukluğu; Çocuk pek çok sesi normal çıkardığı halde bazı sesleri eklemleyemez. Örneğin “radyo” yerine “adyo” “şekerlik” yerine “ekerlik” der. Burada c,s,ş,r,z gibi bazı sesler atlanarak ses bozukluğuna yol açmaktadır. Bu bozukluk seslerin yerine başka seslerin eklenmesiyle de ortaya çıkmaktadır. Örneğin; “motor” yerine “botoğ” “marangoz” yerine “bağangoz” demektedir. Bazı konuşmalarda boğazdan çıkan ıslık, hırıltı, boğaz temizleme sesi ya da üfürüm sesi birbirine karışabilir. Bu da konuşmanın ve söylenilenlerin anlaşılmasını zorlaştıran bir faktördür. Yarık dudak ya da yarık damak, ağızdaki diş sıralanışının olağandışı olması ve alışkanlıklar ses bozukluklarının gelişmesini sağlamaktadır.
- Öğrenme güçlüğü çeken çocuklar; Öğrenme güçlüğü çeken çocukların birincil duyular dediğimiz görme ve işitme gibi duyuları sağlıklı duyu verileri sağlamaz ya da sağlıyorsa bu bilgileri değerlendirecek zihinsel alt yapıları iyi çalışmaz durumdadır. Bu çocuklar okuma yazma ve konuşmada, sayılarla işlem yapmada güçlüklerle karşılaşırlar. Kendilerini rahatça ifade edemezler. Akranlarına göre öğrenme hızları yavaştır. (Sarı H; Yayınlanmamış doktora tezi15) Öğrenme güçlüğü çeken çocuklar günümüzde MEB’na bağlı normal okullarda eğitim görmektedir. Özel ilgi ve destek verilen öğrenciler ilköğretimi, liseyi ve hatta üniversiteyi bile bitirebilirler. Öğrenme güçlüğünün temelinde çoğu zaman güvensizlik duygusu yatar. Öğretmen samimi, sempatik ve yargısız yaklaşımıyla da çocukların kendilerini sınıf içinde rahat ve güven içinde hissetmelerini sağlayarak olumlu pekiştireçler yardımıyla ve bireyselleştirilmiş eğitim programlarıyla bu tür çocukların öğrenmelerini gerçekleştirmeye çalışmalıdır.( Sarı H; age)5.4. Öğrenme güçlüğüne neden olan etmenler nelerdir?
Davranış bozukluğu olan çocuklar. Sosyal uyum bozukluğu gösterenler ve duygusal bozukluğu olanlar.
Çoğu zaman uyumsuz çocuklar, problem çocuklar, ya da yaramaz çocuklar olarak tanımlanabilirler. Bu çocuklara kötü çocuk, serseri, kopuk, hırçın huysuz, manyak gibi isimler verilebilmektedir. Bu çocuklar okulda ya da akranları arasında iken genellikle bencil, sabırsız, saldırgan, korkak olabilirler. Davranış bozukluğu gösteren çocuğun kim olduğu konusunda en geçerli tanımı Bower yapmıştır. Bu tanıma göre uyumsuz çocuklar;
1-Öğrenmede zihinsel, duyusal ya da sağlık etmenleriyle açıklanamayacak yetersizlik
2-Yaşıtlarıyla ve öğretmenleriyle uygun ilişki kurma ve sürdürmede yetersizlik
3-Olağan durumlarda uygunsuz türde davranış ya da duygular
4-Genel bir mutsuzluk ve çöküntü durumu
5-Kişilik ya da okul problemleriyle ilişkili fiziksel belirtiler, sayrılar ve korkular özelliklerinden bir ya da birden fazlasını uzunca bir süre gösteren çocuklardır.(Özsoy Y age)
Bu çocukların akranları arasındaki oranı % 2 olarak tahmin edilmektedir. Yukarıdaki tanıma uygun olarak uyumsuz çocuklar aşağıdaki davranışları gösterirler.
Çocuklar genellikle kendilerinden beklenen davranışları gösteremez. Hiperaktiftir ve dikkatini bir konuya yöneltemez. Öğretmenler ve ebeveyn sürekli dur yapma ikazında bulunurlar. Çevresindeki kurallara uymada çok sık ve önemli hatalar yaptığı için ileride sosyal uyumsuzluk geliştirebilir. Yeterli güven duygusu geliştirememiş, kötü eğitilmiş çocuklar olabilir. Örneğin; davranış bozukluğu olan çocuk öğretmenine küfredip onun yüzüne tükürebilir, çevresine saldırabilir. Sürekli ağlayabilir. Çevresindeki insanları ısırabilir, çişini tuvalete yapamaz. Sınıf içinde uyumlu davranış sergileyemez. Okul korkusu, ebeveyne aşırı bağımlılık, okuldan kaçma, hırsızlık ve saldırganlık görülebilir.
Bu sorunların nedenleri olarak çocuğun kalıtımsal özellikleri, doğum anı, sonrası ve erken çocukluk yaşantıları patolojik aile(çocuğun temel ihtiyaçlarının karşılanamadığı, ciddi ihmallerin olduğu ya da istismar edildiği aile tipi)ailenin ve çocukların kendi sosyal çevresi tarafından izole edilmesi gösterilebilir. Çocuğun kendi gelişimi ve yakınındaki insanlarla olan ilişkisi sorunların çeşitlenmesini sağlamaktadır. Bu çocuklar bazen nörotik, bazen şizofrenik bazen de içe kapalı ya da otistik olarak da tanımlanabilirler.
Öğretmenler bu tür çocuklara genel bir tanım kullanarak “Sorunlu çocuklar” adını verirken sosyal çalışmacılar ”sosyal uyumsuz çocuklar” psikolojik danışmanlar ise “duygusal bozukluğu olan çocuklar” olarak tanımlamaktadırlar.
Bu çocuklar genelde MEB’e bağlı özel eğitim ve öğretim kurumları tarafından kabul edilmediği için devletin resmi ilköğretim okullarına devam etmek durumundadırlar. Bu da çeşitli sorunlara yol açmaktadır. Bu sorunların aşılabilmesi için okullarda özel eğitim uzmanı, sosyal çalışmacı, okul psikologu, okul doktoru, hemşiresi kadrolarının açılması mümkün olabilir.5.5. Birden fazla engeli olan çocuklar
Hem işitmeyen hem de konuşamayan ya da hem göremeyen hem duyamayan çocuklar gibi konuşamama yanında zihinsel yönden gerilik gösteren çocuklardır. Birden fazla engeli olan çocukların daha çok gelişimi anne karnındaki döneminde ve genellikle de kromozomlarla ilgili gelişmelerden etkilendiği söylenebilir. Bunlardan birkaçı şu şekildedir;
Down sendromu: anne karnındaki gelişimin başlangıcında normal düzende olması gereken 21 çift kromozomlar yanlış gruplaşma nedeniyle üçleme yapar. İki yerine üç kromozom bir araya gelir. Bu çoğu zaman düşük ve ölü doğuma yol açmakla beraber doğum olursa çocukta mongolizm denilen hastalık belirtileri görülür. Bu çocuklarda özellikle zihinsel yönden bir gerilik gözlenir. Akciğerlerin dolaşım sistemi ve kalbinde hastalık geliştirmesi olasılığı yüksektir. Bunların sistemli bir bakıma ve eğitime ihtiyaçları vardır.
Fenilketonüri: ülkemizde iyi bilinen bir engel türüdür. Kalıtımsal bir metabolizma hastalığı olan bu hastalık çocuk doğduğunda özel bir diyetle beslenirse zeka geriliğine yol açması önlenebilir. Bu hastalıkta çocuk anne sütüyle beslendiği zaman ciddi zihinsel ve hayati sorunlar geliştirebilir. Bunun için hemen doğumdan sonra topuktan alınacak birkaç damla kanla yapılacak test çocuğun durumunu ortaya koyabilir.
1960-70’li yıllarda sakinleştirici etkisi nedeniyle hamile anneler tarafından kullanılan Thalidomide adlı ilaç anne karnındaki embriyonun gelişimini engellemiş ve doğumda çocuk çok engelli biri olmuştur. Doğan çocukların elleri ya da başka önemli organlarında eksiklikler, kalpte bozukluklar, gözlerde ve kulakta şekil ve görev bozuklukları ağız ve dişlerde bozukluk, omuzdan ellilik, kalçadan ayaklılık, parmak sayılarında ve dizilişinde eksiklik ve fazlalıklar gibi önemli engeller görülebilir.
Sereblal palsi (cereblal palsy) Doğum sırasında beyin hücrelerinin oksijensiz kalması geri dönüşümü olmayan ölümlere yol açar. Doğan çocuk (bazen zihinsel özür olmaksızın) görme,işitme,konuşma,hareket ve zihinsel alanda önemeli yetersizlikler gösterebilir. Spastiklik en önemli engelli gurubunu oluşturur. Titreme ve katılık ile ataksi de (sert ve katı hareketlerle zorlanarak yürüme,hareket etme) sık görülebilir
Menenjit ve Ensefalit: Doğum sırasında çocuğun kızamık veya boğmaca gibi bulaşıcı hastalıklar beyin hücrelerine ulaştıkları zaman beyin hücreleri farklı düzeylerde tahrip olur. Sonuçta çok farklı sorunlarda gelişmeye başlar. Dikkat eksikliği, hiparaktivite, epilepsi ile zihinsel yönden gerilik ve bunlara bağlı pek çok duygusal ve davranışsal problemler görülebilir.