Kadir Gecesi'nin kadrini biliyor muyuz?
Çok büyük bir ülkenin sahibi ve sayısız hazineleri bulunan bir padişah tahta çıkışının yıldönümünde, sarayın kapılarını halka açıp şöyle bir ilân yaptırmış:
— Ey millet! Herkes dilediği kadar altın, pırlanta, elmas, zümrüt, inci, mercan, zebercet alsın. Kabınızı getirin, istediğiniz kadar doldurun.
Bedavadan hazinelerden gönlünce yararlanmak iyiymiş hoşmuş ama, padişahın bir şartı varmış.
— Herkes hazineye akşamla sabah güneşin doğuşu arasında girebilecek.
Halkın bir kısmı:
— Kim geceleyin uykusunu bırakıp da kalkacak, madem bir iyilik yapacaksın, evimize göndersene, deyip mışıl mışıl uyumuş.
Bir kısmı ise:
— Gece de olsa gidelim. Fırsat bu fırsat, belki bütün ömrümüzde kazanamayacağımız kadar bir hazineye sahip oluruz, diyerek saraya koşmuş. Ama birkaç dakikada hazineden biraz altın ve mücevher alıp hemen evine gelip uyumuş.
Bir kısmı ise, “yükte ağır pahada hafif” dediğimiz fazla değerli olmayan eşyaları almış.
Bazıları ise, hazineden mümkün olan en yüksek miktarı alabilmek için günler öncesinden plânlar yapmış, arabalar kiralamış, hamallar tutmuş, hatta ortaklıklar kurmuşlar.
O kadar ki, ertesi gün çok yorgun ve uykusuz olduklarından bir süre istirahat etmişler. Önce onların uzun bir hazırlık yapıp kan ter içinde çalışmalarını garipseyen kimseler, hazineden aldıkları mücevherleri görünce şaşkına dönüp:
— Keşke, biz de onlar gibi çalışsaydık, demişler.
Çünkü, onların bir gecede elde ettiği mücevherler, ülkenin en zengin insanının tam 30 bin gecede, yani 83 yılda kazanabileceği kadarmış.
O çağda yaşayıp böyle bir fırsatı yakalamış olsaydınız, bu dört gruptan hangisi gibi davranırdınız?
Tabiî ki sonuncu şıkkı yapmayı düşünürdünüz. Aklı olan herkes böyle davranır çünkü.
Öyleyse buyurun, Padişah-ı Ezelî, belirli gün ve gecelerde sonsuz hazinesinin kapılarını ardına kadar açıyor. Bilhassa Ramazan’da, özellikle de Kadir Gecesinde kullarını akıl almaz ihsanlara ve ikramlara mazhar ediyor.
Ne yazık ki, insanların bir kısmı o geceyi uykuyla geçiriyor. Bir kısmı birkaç saat ibadet edip uykuya yenik düşüyor. Bir kısmı belki de sabahlıyor, ama zamanını cami ve türbeleri gezerek, televizyondan mevlid ve film izleyerek geçiriyor. Pek azı ise, iftardan sabaha kadar istiğfar, dua, Kur’an, salâvat ve namazla meşgul oluyor.
Biz mü’minler, ne yazık ki, Kadir Gecesinin kadrini bilmiyoruz. Bu gece öylesine kutlu bir gece ki, adına özel bir sure indirilmiş. Bu surenin sadece şu ayeti bile değerini anlatmaya yeter:
“Kadir Gecesi, bin aydan daha hayırlıdır.”
Aman ya Rabbi! Bu ne muhteşem bir müjde, ne müthiş bir fırsat, ne harika bir ikram!
Bunu hakkıyla anlamaktan aklımız, ruhumuz, kalbimiz acizdir.
Bazı hesaplar yapalım isterseniz. Bakın bu ayet ne derin manalar ihtiva ediyor:
Cemil