http://www.yumaksepeti.com/wp-conten...09/08/rain.gif
Yağmur...
gürültüsü yağmurlu bir şarkı sözleri ya bırakır yerini. Bardaktan boşalırcasına
yağan yağmur tatlı bir kaçışmayı da beraberinde getirir.
Evler arabalar caddeler parklar ve kaldırımdan karşıya geçmeye çalışan
küçük kedi... her şey ama herşey ıslanır. Sıcaktan kavrulan ağaçlar susuz
kalan yapraklar ve susuzluktan çatlayan toprak suya kanar.
Yaz yağmurunu pencere kenarından usulca izlerken tuhaf bir duyguya
kaptırıyorsunuz benliğinizi:
"Yağmur nasıl oluyor da hiçbir ayrım yapmaksızın herşeyin üzerine
yağabiliyor. Nasıl bu kadar cömert davranabiliyor?" diye soruyorsunuz kendi
kendinize.
Hayata "kuru kuruya" bağlı olanlar için önemsenmeyecek bir konu belki ama
hayatın kalp atışlarını yüreğinde hissedenler için hayati bir mevzu.
Keza; dünyanın en değerli varlığı olan insanlar olarak birbirimizde kusur
bulmakta inanılmaz hünerler sergileyip karşımızdakini kırıp dökmek için
fırsat kollarken yağmurun verdiği bu ders asla görmezlikten gelinemez.
Yağmur; çirkin güzel küçük büyük zengin fakir yaşlı genç doğulu batılı
siyah beyaz canlı cansız... hiç ama hiçbir hesap yapmadan kendini herkese
sunuyor. Belki bu yüzden seviliyor. Belki de bu yüzden insanlar yağmura
"berekettir–rahmettir" diye methiyeler diziyor...
Yaz yağmuru için yağdığı yerin önemli yoktur. O ayrım yapmaz. Herkesin ve
herşeyin üzerine aynı güzellikte aynı ritimle yağar. Ve bundan dolayı
herkes onu sever. Kimsecikler şikayet etmez ondan....
Bu sabah yine yaz yağmuru yağdı şehrin üzerine. Her damla sanki dudağında
bir şiir mırıldanır gibiydi. Bir şiir... insanda rahatlık hissi uyandıran...
ayrımcılık yapmamayı öğütleyen küçük görmeyi yasaklayan ve herkese kucak
açmayı öğreten bir şiir...
Sizce kaçımız yağmur kadar vefalı yağmur kadar cömert yaşabiliyor hayatı?
Maalesef dostlar maalesef acı ama gerçek ki; dünyanın en değerli varlığı
olan insanlar olarak bir yağmur damlası bile etmiyoruz çoğu kez!
Ve kaybediyoruz kazanmamız gerekenleri... Bir bir dökülüyoruz bu yolda.
Ve yağmur kazanıyor kazanmamız gerekenleri...
Bu yüzden hep havada özgürce dans eden o oluyor. Öyle bir dans ki; görenleri
kendine hayran bırakıyor. Bizse başımız eğik sadece seyretmekle yetiniyoruz
bu güzelliği...
Gökyüzünden salınarak yere inen yağmuru birazdan bir çift ayak çiğnemeye
başlıyor. Ama yağmur buna da aldırış etmiyor. Çünkü; yeri geldiğinde
ezilmenin de kendisine birşeyler katabileceğini acılardan da dersler
çıkarılması gerektiğini iyi hesap ediyor. Yani kaybettiğinde de kazanmasını
biliyor.
Ve mutluluğu asla mutsuzluğun kollarına terk etmiyor. Ve sonunda kazanan
yine o oluyor...
Ne olurdu bizlerde yağmur kadar tertemiz yaşayabilseydik hayatı.
Kirletmeseydik tertemiz duygularımızı. Ne kaybederdik ayıplarımızı
birbirimizin yüzüne vurmak yerine örtmeyi deneseydik. Karşımızdakileri
yaralamak ne kazandırdı ki bizlere bugüne dek. Ne geçti ki elimize sanki?
Ne olurdu yaz yağmuru kadar vefakar olabilseydik!...
Biz nasıl yaşarsak yaşayalım; yağmur yağmaya devam ediyor şehrin üstüne
herşeyin üstüne...
Selam Sevgi e Dua ile...