Allah, kendisiyle birlikte, isim ve sıfatlarıyla zatını yaratıklarına izhar etmek
istediğinde, kendisi için tecellî etti ve kendisinden, alem olarak isimlendirilen bir varlık
vücuda getirdi. Bu durumu Allah şöyle beyan eder: “Göklerde ve yerdeki her şeyi kendisinden
sizin için müsahhar kıldı”1535. Bu da alemin tamamı, Allah’tandır, düşüncesini tamamen
kanıtlamaktadır. Kuddûsî de, Alemde varolan her varlığın Allah tarafından yaratıldığını,
Alemde mevcut olan görünen ve görünmeyen varlıkların, bütün hayvanların, böceklerin,
kuşların sürekli görüşündedir. Sadece hayvanların değil, bütün varlıkların, meleklerin,
feleklerin ve sudaki semeklerin Allah’ı tarafından tecellî ile yaratıldığını söyler. Kuddûsî
yalnızca canlı varlıkların değil bütün cansız varlıkların da Allah’ı sürekli andıklarını ve O’nu
tek yaratıcı olduğunu sürekli tesbih ettikleri görüşündedir.
İnsü cin dâim kullukta kâim
Vahşu behâim der Allah Allah
Nemlu tuyûr hem zikreder her dem
Nâtıku ebsem der Allah Allah
Yerler felekler cümle melekler
Suda semekler der Allah Allah
Zi ruh cemâdât eyler ibâdât
Cümle mahlukat der Allah Allah
1536
Yukarıda da ifade edildiği gibi, Kuddûsî’nin ontolojisinde, bir “tek” hakikat vardır,
oda, Hakk’ın Zatı’dır. İnsan varlığın çeşitliliğini, kendi epistemolojisiyle ortaya koyar. Yâni
İlâhî Zatın birden fazla görünümü, insanın bilgisi açısından çokluk olarak görünür.
Kuddûsî’ye göre, sûfî, aşkla Allah’a bağlandığı zaman her nereye ve her neye bakarsa orada
Hakk’ın veçhini görür. Zira sûfî, “Allah Adem’i kendi suretinde yarattı”1537 hadisini ruh -
beden ilişkisine, yani Yaratıcı ve evren ilişkisinin bir görünümü olarak görmüştür. Ve bu
anlayışta varlık felsefesinin en temel argümanlarındadır. Sûfîler bu hadisi, Allah insanı
şekillendirdi ve güzel bir surette yarattı şeklinde yorumlamışlardır. Bundan dolayı o, her
varlıkta Yaratıcı’dan dolayı en mükemmel ve güzel şeyler görür.
Kuddûsî’ye göre, sûfî, zâhiri alemden ibaret olan halk perdelerini tek tek aşarak beşerî
bilincini üst bir bilincine ulaştığı zaman, ontolojik bir birliğe ulaşır. Sûfînin de yegâne gayesi
budur. Sûfî, İlâhî bilince ulaşınca, vahdeti yakalar ve Hakkın gerçek birliğini idrâk eder.
Kuddûsî’nin söylemi ile artık sûfî için Hakk ve halk ayırımı yok olmuştur, her yerde sadece
Hakk’ın Zâtı vardır. Zira, epistemolojik olarak İlâhî Zâtın Hakk ve halk görünümleri, sûfî
şuurun son hedefi değildir.1538 Nitekim Kuddûsî bu konuya işaretle şöyle söylemektedir:
Her neye bakarsa görür onda Hudânın vechini
Ol kişi kim çeşmini bir ehl-i ışk açmış ola
1539
Kuddûsî’ye göre, en büyük ibâdetlerden birisi de, insanın Allah’ın yaratıklarını ve o
muhteşem sanat eserlerini düşünerek, Yüce Yaratıcı’nın büyüklüğünü ve kudretini bilmektir.
Eğer insan, kendisinin meniden yaratıldığını, içinde ve dışında olan esrarengiz gerçekleri
sağlıklı bir şekilde düşünürse, varlıkların Yaratıcısı ve her şeyin sahibi olan Allah’ın vücut ve
vahdaniyetini ve şanının yüceliğini ayne’l-yakîn bilir. Aklını kullanıp, Allah’ın “akledin”
buyruğuyla hareket edip tefekkür eden kimsenin gönül dünyasında Mârifetullah oluşur.1540
Kuddûsî’ye göre, hakikati sınırlayan hiçbir güç yoktur. Hakikat, Allah’ın varlığıyla
devam eden bir olgudur. Nasıl güneş tam tepedeyken gölgeler yok olur ve güneşin ışınları
hareket edip, duran her şeyi içine alırsa, o vakit gölge, gölgelenen şeyin içine girer, delil
medlülün içinde yok olur, varlık yoklukla birleşir ve kadimin ortaya çıkmasıyla sonradan
yaratılan varlıklar1541 yok olur. İşte insan benliği de İlâhî benlik içinde yok olarak “tek” Hakk
olan varlık bakî kalır.
1514 Bk. Müslim, îmân, 147.
1515 Secde, 32/7.
1516 Kuddûsî, Dîvân, s. 22.
1517 Kuddûsî, Dîvân (İE), s. 340.
1518 Kuddûsî, Dîvân, s. 144.
1519 Kuddûsî, Dîvân (Külliyat), s. 220.
1520 Hucvîrî, age., s.320.
1521 Wolfgang Smith, Kâinat ve Aşkınlık, Çev: Mehmet Ali Özkan, İnsan Yay., İstanbul, 1996, s.???
1522 Kuddûsî, Dîvân, s. 64.
1523 Nesefî, İnsanu’l-Kâmil, s.252.
1524 Kuddûsî, Dîvân, s.131.
1525 Kuddûsî, Dîvân, s. 123.
1526 Kuddûsî, Dîvân, s. 123.
1527 Toshihiko Izutsu, The Concept and Reality of Existence, Tokyo, 1971, p.16.
1528 Toshihiko Izutsu, The Absolute an the Perfect Man in Taoism, Zurich, 1967, p, 398–405.
1529 Kuddûsî, Dîvân, s. 109.
1530 Kuddûsî, Dîvân, s. 111.
1531 Izutsu, The Concept and Reality, s.35.
1532 Kuddûsî, Dîvân, s.135.
1533 İbnü’l- Arabi, Fütuhat, II, 56.
1534 Bk., İhvanı-Sefa Risaleleri, III, 337.
1535 Casiye, 45/13.
1536 Kuddûsî, Dîvân, s. 164.
1537 Buhârî, isti’zân,1; Müslim, Birr, 115, Cennet, 28.
1538 Afifi, Sufi Thought, s. 30.
1539 Kuddûsî, Dîvân, s.165.