Allah İçin Arınmanın Yolu Zühd
Etimolojik olarak, bir nesneyi veya herhangi bir şeyi değersiz kabul ederek rağbet
etmemek,874 terk etmek, iltifat etmemek, soğuk ve ilgisiz anlamında kullanılır.875 Zühd
tasavvuf terminolojisinde, Allah’a yönelmek, âhireti düşünerek, Allah için dünyaya önem
vermemek, Kuddûsî’nin ifadesiyle elde değil de, gönül atmosferinde mal, mülk ve servet
sevgisini tamamen yok etmek876 ve nefsin/benliğin dünyevî isteklerine sırt çevirmek, Allah’a
ibâdette ve taatte yoğunlaşmak anlamında tanımlanmıştır.877
Zühd, Kur’ân-ı Kerim’de dünyaya karşı olan tüm arzu ve eğilimlere karşı bir
kınama ve kişiyi âhiret hayatının sorumluluğu altında, Allah için dünya yaşamının süsüne,
aldatıcı çekiciliğinden korunmayı tavsiye eden İlâhî işâretle mevcuttur. Örneğin, “Âhiret
hayatı karşılığında bu dünya hayatını satın alanlar var ya, işte bunların azabları
hafifletilmeyecek ve onlara yardım edilmeyecektir.878 âyeti müminler için dünya ve âhiret
hayatının ölçüsünü ortaya koymaktadır. Yine Allah, “Allah’a karşı sorumluluk bilinci duyan
herkes için (iki yaşamdan ) en iyisi, en üstünü âhiret hayatı olduğuna göre artık aklınızı
kullanmayacaksınız?”879 buyurarak, Hakk’a kavuşmanın ânı ve mekânı olan âhiret hayatının
önemini belirgin bir şekilde ortaya koymaktadır.
Bundan dolayı, ilk dönem zâhidleri zühde dair düşüncelerini Allah’ın âyetlerinden
esinlenerek inşâ etmişlerdir. Onlar, dünyayı Allah’a giden yolda/vuslat da engelleyici bir
bariyer olarak görerek kınamışlardır.880 Hz. peygamber (s.)’ de dünya arzusuna karşı zâhid
olmanın kula kazandırdıklarından dolayı mümünlere uyarılarda bulunmuştur. Örneğin,
“Dünyaya karşı zâhid olan ve ( zühd konusunda) vaaz etmek kabiliyetine sahip kişiyi
gördüğünüzde, ona yaklaşınız, çünkü o hikmet telkin eder
”881 buyurarak Hakk’a kavuşmada
dünyaya ve ağyâra yüz çevirmenin yüceliğini vurgulamaktadır.
Fakat ileride de değineceğimiz gibi, sonradan oluşan, olgunlaşan muhabbet/aşk
anlayışı sahibi sûfîler, Kuddûsî örneğinde görüldüğü gibi, her iki dünyaya da karşı “ehl-i aşk”
kavramıyla “ehl-i Hakk” anlayışını öne çıkarark Hakk’a vuslatı her iki dünyadan daha önemli
bir konuma oturttular; ve zühd kavramının sadece âhiret hayatının nimetlerine yönelik
düşüncesi onlar tarafından ağır tenkitlere maruz kaldı.
867 Buhârî, Vudû, 24, 28; Müslim, Tahâret, 34; Ebu Dâvud, Tahâret, 51.
868 Nisâ, 4/43.
869 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrar, vr. 214b.
870 Aynı yer.
871 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 214b.
872 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 215a.
873 Aynı eser, vr. 219a.
874 Tahânevî, Keşşâf, I, 610-612; Cevherî, es-Sıhâh, II, 481; İbn Manzûr, Lisanu’l-Arab, III, 196-197.