Zikrin Sâlik Üzerindeki Tesirleri
Zikirlerin en faydalýsýnýn tevhîd olmasýnýn sebebi, içinde ismi zât’ýn bulunmasýdýr.
Tevhîdi zikr etmek âþýklar için bayram yapmak gibidir. Rivâyete göre Hz. Ali, Peygamber
(s.)’den Allah’a yaklaþtýracak zikri sorunca, Hz. peygamber’in cevabý kelime-i tevhîd
olmuþtur. Birçok hadis ve tefsir kitaplarýnda tevhîd kelimesinin zikrinin faziletinden
bahsedilmektedir. Tevhîd, hem Allah’ýn büyüklüðünü takdis etmek, hem de büyüklüðünü
bildirip öðretmektir1070. Bundan dolayý bütün peygamberlerin zikir ve duasý da tevhîd
olmuþtur.
Zâkirlerin mutluluðu günlerine ve gecelerine yansýr. Onlar için geceler Kur’an’ýn
ilk indiði, Allah’ýn kullarýna en fazla yaklaþtýðý, âþýk ile Mâ’þukun en yakýnlaþtýðý gece gibi
sevinçli otuz günlük nefis mücadelesi sonunda, Ramazan ayýnýn bitimiyle bayram eden
mü’minler kadar mutludur1071.
Zikir kalbin açýlmasýna, geniþlemesine ve devrim geçirmesine neden olur1072. Bu
devrimin gerçekleþmesi için de sevgi lazýmdýr. Kiþi sevdiðini sürekli anmalý ve hatýrýnda
tutmalýdýr. Eðer kiþi sevdiðini anmazsa bu kez gam ve kasvet ile yok olur.
Kuddûsî zikir olarak “kelime-i tevhîd” in önemini çok vurgulamasýna raðmen, âþýk
sâliklerin “Hû” zikrini yapmalarýný ister. Aslýnda “Hû” tevhîdin tefridine iþarettir1073.
Ol nefse mâlik olmaðil hâlik
Sýdk ile sâlik Hû demek ister
O evrende mevcut olan bütün varlýklar “Hû” zikrini yaptýklarýný söyler1074.
Zikrin çok yapýlmasý Kur’an’ýn bir emridir. Zikri çok yapanlar da Allah’ýn sevgili
kullarýdýr/ahibbâ-i Hûdâ. Allah’ý zikr ederken dile getirilen kelime ve lafýzlar içerisinde
sýrlarla dolu zikir “tevhîd” kelimesidir1075. Onun için de sûfî devamlý bu zikri yerine
getirmelidir. Zira Kuddûsî’ye göre, “Allah” ism-i þerifi, zâkire cezbe, coþmak ve farklý bir
sýcaklýk verebilir, yakýcýda olabilir. Halim olmaz ve kalbe hâl çabuk dolar, fakat erken etkisini
kaybeder. Fakat hâl, tevhîd ile kalbe geç dolar ve lakin yok olmaz, kalbde tekrarlanýr.1076
‘Iþkýn þarâbýn eyle nûþ
Derya gibi hem durma co
þ
Et pendimi sýdk ile gûþ
Zikr et hemân leyl-ü Nehâr
Âþýk sûfî’nin ana gýdasý zikirdir. Zikir sûfîyi elinden tutup Hakk’a kavuþturacak,
en yücelere götürüp ruhunu aslýna döndüren önemli amellerden birisidir. Sûfîlere göre
Mâ’þukuna kavuþmak isteyen sâlik, gece-gündüz sürekli zikirle hemhâl olmalýdýr. Zikir,
Allah’ý hatýrlama olduðu için, sûfî kendini devamlý mâsîvaya karþý uyanýk tutar. Mâ’þuk ile
ünsiyet ancak O’nu sürekli anmakla gerçekleþir. Ýlâhî aþkýn þarabýyla kendinden geçen sâlik,
insanlarýn “dîvâne, mecnun, deli” sözlerini kulak arý ederek zikrini yerine getirmelidir. Çünkü
sûfî bu aþkla derya gibi coþarak, bülbülün devamlý ötmesi (zikr etmesi) gibi, Rabbini
anmalýdýr. Eðer âþýk bülbülün yaptýðý kadar Allah’ýn zikrinden mahrumsa, aþkýn lezzetine
varamamýþ demektir. Allah, hatýrlama konusunda sadece bülbülün zikirde devamlýlýðý yanýnda
diðer bütün varlýklarda (eþyâ) bir an bile O’nu zikr etmekten uzak/beri deðildir1077.
Kuddûsî’ye göre zikir, sûfîler için gönlün eðlencesidir. Sûfînin zevk aldýðý âmel,
sürekli Allah’ý arzulamasýdýr ve bu arzunun oluþmasý için de devamlý O’nu anmak gerekir.
Çengeli ýþkýn takup çekdin nice gâfilleri
Zikrine meþgûl olurlar cümle gizl-ü âþikar1078.
Kuddûsî, aþk oltasýna takýlan bütün sûfîler, gizli ve âþýkâr olarak Allah’ý her ân
anar görüþündedir. Zikirde devamlýlýk sûfî için en büyük sermayedir. Bu sermaye insaný
Allah’
ýn veli kullarý arasýnda katar. Kimi bu zikri açýk olarak yerine getirir, kimi de gizli
olarak yapar.
Ýner mezkûra zâkiri zikr ile sâ’y et gice gündüz
Münafýklar ne derlerse desûnler zikri et iksâr1079.
Eðer sûfî için tek gaye Allah ise, zikri sürekli çoðaltmalýdýr. Allah’ýn zâkir
kullarýna bu konuda onlarla sürekli meclisinde beraber bulunmasýdýr. Sûfî, zikir ile
mezkûruna kavuþabilir. Kuddûsî, zikir için abdestin de þart olmadýðýný, sûfî ister abdestli ister
abdestsiz olsun, sürekli zikr etmelidir. Ýnsanlarýn bu konuda tenkitlerini de göz önünde
bulundurmamalýdýr.
1065 Kuddûsî, Dîvân, s.168.
1066
Suzregelman, Ýnâyet Han, Fernandez, Jung Psikolojisi ve Tasavvuf, Ýstanbul, 1994, s. 31
1068
Gazâlî, age., c.І, s. 428
1069
Ra’d, 13/28.
1070 Kuddûsî, Dîvân, s. 185.
1071
Kuddûsî, Dîvân, s.186.
1072
Serrac, Luma’, s. 438.
1074
Kuddûsî, Dîvân, s. 37.
Hû: Allah’ýn mutlak gayb olan hüviyeti künhü, temâþâsý mümkün olmayan zâtý. (Kâþânî, Târifat).
1075
Kuddûsî, Dîvân, s. 43.
1076
Kuddûsî, Ýcâzetnâme-i Kuddûsî, vr. 73a.