Neden Mirac'a gerek duyuldu?
http://www.risalehaber.com/images/news/59600.jpg
Bismillahirrahmanirrahim
Meselâ, deniliyor ki: Cenâb-ı Hak “Ona şahdamarından daha yakın.” (Kaf Sûresi, 50:16.) dir, herşeye herşeyden daha yakındır. Cisimden, mekândan münezzehtir.2 Her velî, kalbi içinde Onunla görüşebilir.3 Neden dolayı velâyet-i Ahmediye (a.s.m.), Mirac gibi uzun bir seyahatin neticesinden sonra, her velînin kendi kalbinde muvaffak olduğu münâcâta muvaffak oluyor?
Elcevap: Şu sırr-ı gàmızı iki temsille fehme takrib ediyoruz. On İkinci Sözün sırr-ı i’câz-ı Kur’ân ve sırr-ı Mirac hakkında olan şu iki temsili dinle:
Birinci temsil: Bir sultanın iki çeşit mükâlemesi, sohbeti, görüşmesi vardır; iki tarzda hitabı, iltifatı vardır:
Birisi, âmi bir raiyetiyle, cüz’î bir iş için, hususî bir hacete dair, has bir telefonla sohbet etmektir.
Diğeri, saltanat-ı uzmâ ünvanıyla ve hilâfet-i kübrâ namıyla ve hâkimiyet-i âmme haysiyetiyle ve evâmirini etrafa neşir ve teşhir maksadıyla, o işlerle alâkadar bir elçisiyle veya o evâmirle münasebettar büyük bir memuruyla konuşmaktır, sohbet etmektir ve haşmetini izhar eden ulvî bir fermanla bir mükâlemedir.
İşte, “En yüce sıfatlar Allah’a aittir.” (Nahl Sûresi, 16:60.) şu temsil gibi, şu kâinat Hâlıkının ve Mâlikü’l-Mülk ve’l-Melekûtun ve Hâkim-i Ezel ve Ebedin iki tarzda mükâlemesi, sohbeti, iltifatı vardır.
Birisi cüz’î ve has, diğeri küllî ve âmm. İşte, Mirac, velâyet-i Ahmediyenin (a.s.m.) bütün velâyâtın fevkinde bir külliyet, bir ulviyet suretinde bir tezahürüdür ki, bütün kâinatın Rabbi ismiyle, bütün mevcudatın Hâlıkı ünvanıyla Cenâb-ı Hakkın sohbetine ve münâcâtına müşerrefiyettir. (Sözler, 31. Söz)
Bediüzzaman Said Nursi
LÜGAT:
Alâkadar : Alâkalı, İlgili
Âmi : Basit, Sıradan
Cenâb-I Hak : Hakkın Ta Kendisi Olan, Şeref Ve Azamet Sahibi Yüce Allah
Cüz’î : Ferdî, Kişisel
Evâmir : Emirler
Fehm : Anlayış
Ferman : Emir, Buyruk
Hacet : İhtiyaç
Hâkim-İ Ezel Ve Ebed : Varlığının Başı Ve Sonu Olmayan, Hâkimiyeti Zaman Öncesinden Sonsuza Kadar Devam Eden Allah
Hâkimiyet-İ Âmme : Genel Hâkimiyet, Hükümranlık
Hâlık : Herşeyin Yaratıcısı Olan Allah
Has : Özel
Haşmet : Heybet, Görkem
Haysiyet : Özellik
Hilâfet-İ Kübrâ : En Büyük Halifelik
Hitab : Konuşma
Hususî : Özel
İltifat : Önem Ve Değer Vererek, Lütufla Hitap Ve Muamele Etme
İzhar : Gösterme
Kâinat : Evren, Yaratılmış Herşey
Maksat : Gaye
Mâlikü’l-Mülk Ve’l-Melekût : Görünen Ve Görünmeyen Bütün Mülkün Ve Âlemlerin Sahibi Olan Allah
Mekân : Yer
Mirac : Peygamberimizin (A.S.M.) Allah’ın Huzuruna Yükselişi Ve Bütün Kâinat Âlemlerini Gezdiği Yolculuk
Muvaffak : Başarılı
Mükâleme : Konuşma
Münâcât : Dua, Allah’a Yakarış
Münasebettar : İlişkili, Bağlantılı
Münezzeh : Arınmış, Yüce
Nam : Ad
Neşir : Yayma
Raiyet : Vatandaş
Saltanat-I Uzmâ : En Büyük Saltanat, Egemenlik
Semerat : Meyveler, Neticeler
Sırr-I Gàmız : Anlaşılması Zor Sır
Sırr-I İ’caz-I Kur’ân : Kur’ân’ın Mu’cize Oluşunun Sırrı, Espirisi
Sırr-I Lüzum : Gerekliliğin Sırrı
Sırr-I Mirac : Miracın Sırrı, Özü
Takrib : Yaklaştırma
Temsil : Kıyaslama Tarzında Benzetme, Analoji
Teşhir : Sergileme
Ulvî : Yüce
Velâyet-İ Ahmediye : Peygamberimizin Velâyeti
Velî : Allah Dostu
Cevap: Neden Mirac'a gerek duyuldu?
Bir padişahın iki türlü konuşması vardır. Biri, bir vatandaşla telefon ederek küçük bir meseleyi görüşmesi. Diğeri de devlet başkanı, halifelik yönü ve milletin idarecisi olarak, emirlerini her tarafa duyurmak için özel bir elçisi ile konuşması, sohbet etmesi, onun aracılığı ile ferman yayınlamasıdır.Bu örnekte olduğu gibi Cenab-ı Hakkın da kulları ile iki tarzda muhatap olması vardır. Biri, özel ve cüz’i, diğeri de geniş ve genel mahiyette bir konuşması. Cenab-ı Hakkın bazı velilerle özel ve cüz’i anlamda ilham etmesi birinciye örnektir.
Ama Peygamberimiz (a.s.m) bütün velayet mertebelerinin üstünde bir büyüklük ve yücelikte, kâinatın Rabbi, bütün varlıkların Yaratıcısı olarak Cenab-ı Hakkın sohbetine müşerref olması ise ikinci ve mükemmel olanına misaldir.
Peygamber (a.s.m.) elçiliği iki taraflıdır. Birisi halktan Hakka, diğeri de Haktan halka. Birisi mi’râç’in bâtıni tarafı olan velayet yönüdür, diğeri de zahiri tarafı olan risalet yönüdür.
Yani Peygamber (a.s.m.) bizi temsilen Cenab-ı Hakkın huzuruna çıktı, başta insanlar olmak üzere bütün varlıkların ibadet, kulluk, tesbih ve zikirlerini toplu olarak (askerin komutana tekmil vermesi gibi) arz etti. Bu yönüyle Miraç halktan, insanlardan, varlıklardan Hakka bir gidiştir. Diğeri de Cenab-ı Hakkın biz kullarından istediklerini, emir ve yasaklarını Resul olarak getirmiştir. İbadetlerin özü ve esası olan beş vakit namazı Miraç hediyesi olarak getirmesi gibi…
Güzel paylaşım için; Allah c.c razı olsun. Emeğine sağlık kardeşim....