Sebepler, kediler, köpekler...
Bismillahirrahmanirrahim
Arkadaş!
Esbab ve vesaiti insan kucağına alıp yapışırsa, zillet ve hakarete sebep olur. Meselâ, kelp, bütün hayvanlar içerisinde birkaç sıfat-ı haseneyle muttasıftır ve o sıfatlarla iştihar etmiştir. Hattâ, sadakat ve vefâdarlığı darb-ı mesel olmuştur. Bu güzel ahlâkına binaen, insanlar arasında kendisine mübarek bir hayvan nazarıyla bakılmaya lâyık iken, maalesef, insanlar arasında mübarekiyet değil, necisü'l-ayn addedilmiştir. Tavuk, inek, kedi gibi sair hayvanlarda, insanların onlara yaptıkları ihsanlara karşı şükran hissi olmadığı halde, insanlarca aziz ve mübarek addedilmektedirler.
Bunun esbabı ise, kelpte hırs marazı fazla olduğundan esbab-ı zahiriyeye öyle bir derece ihtimamla yapışır ki, Mün'im-i Hakikîden bütün bütün gafletine sebep olur. Binaenaleyh, vasıtayı müessir bilerek Müessir-i Hakikîden yaptığı gaflete ceza olarak necis hükmünü almıştır ki tâhir olsun. Çünkü hükümler, hadler, günahları affeder. Ve beynennâs tahkir darbesini, gaflete kefaret olarak yemiştir.
Öteki hayvanlar ise, vesaiti bilmiyorlar ve esbaba o kadar kıymet vermiyorlar. Meselâ, kedi seni sever, tazarru eder-senden ihsanı alıncaya kadar. İhsanı aldıktan sonra öyle bir tavır alır ki, sanki aranızda muârefe yokmuş ve kendilerinde sana karşı şükran hissi de yoktur. Ancak Mün'im-i Hakikîye şükran hisleri vardır. Çünkü, fıtratları Sânii bilir ve lisan-ı halleriyle ibadetini yaparlar-şuur olsun, olmasın. Evet, kedinin mırmırları "Yâ Rahîm, yâ Rahîm, yâ Rahîm"dir. (Mesnevi-i Nuriye, s. 62)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
ESBÂB : Sebepler.
VESÂİT : Vâsıtalar, araçlar, âletler.
KELB : Köpek.
MUTTASIF : Vasıflanmış.
İŞTİHAR : Meşhur olma, tanınma, ün alma.
DARB-I MESEL : Atasözü.
NECİS-ÜL AYN : Pisliğin ta kendisi.
MARAZ : Hastalık, illet, dert, belâ.
ESBÂB-I ZÂHİRİYE : Görünüşe ait sebepler.
MÜN\'İM-İ HAKİKÎ : Gerçek nîmet verici olan Allah.
BİNÂENALEYH : Bunun üzerine, bundan dolayı.
MÜESSİR : Eseri yapan; tesirli, dokunaklı.
MÜESSİR-İ HAKİKÎ : Gerçek tesir sahibi.
NECİS : Pis, murdar.
TÂHİR : Temiz, pak.
BEYNE\'N-NÂS : İnsanlar arasında.
KEFFARET : Bir mecburiyet altında veya yanlışlıkla işlenmiş günahı affettirmek ümidiyle şeriata uygun olarak verilen sadaka veya tutulan oruç.
VESÂİT : Vâsıtalar, araçlar, âletler.
TAZARRU' : Bir şeye gizlice yaklaşmak. * Kendi kusurlarını bilip kibirden vaz geçip tevâzu ile yalvarmak.
MUÂREFE : Karşılıklı görüşme ve tanışma.
SÂNİ : Herşeyi sanatla yaratan Allah.
Cevap: Sebepler, kediler, köpekler...
Evet, kedinin mırmırları "Yâ Rahîm, yâ Rahîm, yâ Rahîm"dir. (Mesnevi-i Nuriye, s. 62)
PEYGAMBERİMİZ VE KEDİLER
Dinî kaynaklarda kediler ile ilgili bir çok vak'a anlatılır. Bir gün Peygamber Efendimiz, abdest almak için hazırlık yaptı. Ancak, bir kedi geldi ve abdestini alacağı sudan içmeye başladı. Allah Resulü (asm), o kedicik suyunu içene kadar bekledi, onu ürkütmedi, ne vakit o mahlûk suyunu içip, hararetini iyice giderdi, ondan sonra abdestini aldı. Sordular: “Su kirlenmedi mi?” “Hayır” dedi, Peygamber Aleyhisselam (asm). “Kedi aile fertlerinden bir ferddir, hiçbir şeyi kirletmez.” Peygamber Efendimiz’in (asm) hane-i saadetine, ve mescidine sık sık uğrardı kediler. Ve Allah’ın Resulü (asm), kedileri severdi. Mübarek elleriyle, sırtlarını sıvazlardı. Gerçek adı, Abdurrahman b. Sahr olduğu halde, Peygamber Efendimiz’den (asm) pek çok hadis nakleden, Suffa ashabının göz bebeği bir büyük sahabiyi, Müslümanlar Ebu Hureyre olarak tanırlar. Ebu Hureyre, “Kedicik babası” demektir.
BEDİÜZZAMAN’IN KEDİLERİ
En meşakkatli sürgün zamanlarında bile, etrafındaki, canlılarla alâkadar olan ve yakınında kedi eksik olmayan Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin de besleyip baktığı bir kedisi vardı. Bakın, kedilerin “nankörlük” tabir edilen görünüşteki minnetsizlikleri, Üstad’ın bakış açısıyla nasıl bir hakikat dersine dönüyor ve kedi milletini haksız bir ithamdan kurtardığı gibi, bizlere de yine çok kıymetli ve hikmetli bir ders veriyor: “Hatırıma geldi, “Nasıl bu vazifesiz canavarcıklara mübârek denilir?” Sonra gece yatmak için uzandım. Baktım, o kedilerden birisi geldi, yastığıma dayandı, ağzını kulağıma getirdi. Sarîh bir sûrette, “Yâ Rahîm, yâ Rahîm, yâ Rahîm, yâ Rahîm” diyerek, güyâ hatırıma gelen îtirazı ve tahkiri, tâifesi nâmına reddedip yüzüme çarptı.”
çok etkileyici bir konuya değinmişsin
paylaşımın için teşekkürler.
ALLAH C.C Razı olsun....
Cevap: Sebepler, kediler, köpekler...
Hz. Ebu Hureyre anlatır:
“Bir gün elbisemin içinde küçük bir kedi taşıyordum. Resulullah efendimiz beni görünce, “Nedir bu?” buyurdu. Ben de; “Kedicik!” dedim. Bunun üzerine Resulullah, “Ey Ebu Hureyre” buyurdu. Yani kediyi seven, onlara ana babalık eden kimse buyurdu.
Allah c.c ebeden razı olsun. Emeğine sağlık Kardeşim...