‘muhammed’un rasulullah’ demeyen müslüman olur mu?
İslamiyet, tevhid dinidir. Tevhid, iki ana temelden meydana gelir. Bunlar birbirini tamamlamaktadırlar. İkisi de ayrı ayrı, yalnız başına düşünülemez. “Lâilâhe İllallah” kelime-i tevhidini, “Muhammed un Rasulullah” yani “Muhammed Allah'ın Resulüdür” cümlesi tamamlar. “Lâilâhe İllallah”ı kabul edip “Muhammed un Rasulullah”ı reddetmek, tevhidi ortadan kaldırır. Resulullah’a inanmayan Müslüman olamaz, cennete giremez.
Nitekim Kuran ı Kerim baştan sona kadar, Hz. Muhammed sallallahu aleyhi veselleme iman edip uymayı emretmiştir. Bu konu da bazı ayet i kerime mealleri şöyledir: “Kim, Allah'a ve Resulüne iman etmezse şüphesiz biz, kâfirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır.” (Fetih; 13)
“Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.” (Ahzab; 71)
“De ki, Allah'a ve Peygamber'e itaat edin! Eğer aksine giderlerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.” (Al-i İmran; 32)
“Onlar, Allah'ı ve peygamberlerini inkâr ederler, Allah ile peygamberlerinin arasını ayırmak isterler. ‘Kimine inanırız, kimini inkâr ederiz’ derler. Bu ikisinin (imanla küfrün) arasında bir yol tutmak isterler. İşte onlar, gerçek kâfirlerdir. Biz de kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.” (Nisa; 150-151)
“Kim, Allah'a ve Peygamberine itaat ederse Allah onu altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. Onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır. İşte, büyük kurtuluş budur. Kim de Allah'a ve Peygamberine isyan eder ve Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa Allah onu da ebedî kalacağı cehennem ateşine koyar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.” (Nisa; 13-14)
“Allah'a ve Resulüne karşı gelen, apaçık bir sapıklıktadır.” (Ahzab; 36)
“Aralarında hüküm verilmek üzere, Allah'a ve Peygambere çağırıldıkları vakit Müminler, ‘İşittik, itaat ettik’ derler, işte kurtuluşa erenler bunlardır.” (Nur; 51)
“Allah'a ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.” (Enfal; 13)
“Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!” (Haşr; 7)
“O kendiliğinden konuşmamaktadır. Onun sözleri, ona bir vahiy ile bildirilmekte, öğretilmektedir.” (Necm; 3-4)
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem de, Kuran ı Kerim’i açıklayarak, imanı şu şekilde tarif etmiştir: “İman; Allah'a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe [yani cennete, cehenneme, hesaba, mizana], kadere, hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna ölüme, öldükten sonra dirilmeye, inanmaktır.” (Buhari, Müslim, Nesai)
Mümin olmak için bütün peygamberlere inanmak gerekir. Yahudiler ve Hıristiyanlar, diğer küfürleri bir yana, Hz. Muhammed sallallahu aleyhi veselleme inanmadıkları için de kâfir oluyorlar. Allahu Zülcelâl, kâfir olarak ölenlere ahirette rahmetiyle muamele etmeyecektir. Allahu Zülcelâl'in rahmeti bu dünyada herkesedir. Yalnız ahirette gayri Müslimlere rahmet yoktur.
Nitekim İbn-i Abbas radıyallahu anhunun belirttiğine göre: “Benim rahmetim her şeyi kuşatmıştır...” (A'raf; 156) mealindeki ayet nazil olunca şeytan ileri atılarak; ‘Ben de bir şey olduğuma göre, Allah'ın rahmetinde benim de payım var!’ demiş, aynı şekilde Yahudi ve Hıristiyanlar da pay iddia etmişlerdir. Fakat yukarıdaki ayetin devamı olarak: “Fakat ben rahmetimi; şirkten sakınanlara, zekâtı verenlere ve ayetlerimize inananlara vereceğim.” (A'raf; 156) mealindeki ayet inince şeytan Allah'ın rahmetinden ümidini kesti.
Fakat Yahudiler ve Hıristiyanlar: “Biz hem şirkten kaçınıyor hem zekat veriyoruz ve hem de O'nun ayetlerine inanıyoruz.” deyince aşağıdaki ayet nazil oldu: “Rahmetime nail olanlar, Ümmi Resule ve peygambere uyanlardır.” (A'raf; 157)
Bu ayet inince Yahudi ve Hıristiyanlar da Allah'ın rahmetinden ümitlerini kestiler. Böylece Allah'ın rahmetinin sadece mü'minlere mahsus olduğu meydana çıktı.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, bu konuda bazı hadisi şeriflerde şöyle buyurmuştur: “Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim de O'nun kulu ve resulü olduğuma şehadet eden, cennete girer.” (Deylemi)
“Allah'ın Rab, benim de peygamber olduğuma kesin olarak inanana, cehennem haram olur.”(Hakim) “Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan [ve diğer kâfirler] elbette cehenneme girecektir.” (Hakim) “Cennete, sadece Müslüman olan girer.” (Buhari, Müslim)
Kuran ı Kerim’de, ehli kitabın kâfir olduğunu bildiren ayeti kerimelerden bazıları şöyledir: “İbrahim ne Yahudi ne de Hıristiyan’dı. O Allah'ı tanıyan doğru bir Müslüman idi.” (Al-i İmran; 67)
“Yahudi veya Hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız” diyenlere de ki: ‘Aksine biz, hanif (doğru olan) İbrahim'in dinine uyarız.” (Bakara; 135)
“Bir de; ‘Yahudi ve Hıristiyanlardan başkası asla cennete giremeyecek’ dediler. Bu onların kendi kuruntularıdır. Sen de onlara de ki; ‘Eğer doğru iseniz, haydi bakalım getirin delilinizi.’ (Bakara; 111)
“Yahudiler: ‘Uzeyir Allah'ın oğlu’ dediler, Hıristiyanlar da: ‘Mesih Allah'ın oğlu’ dediler. Bu, onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkâra sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar!” (Tevbe; 30)
Bütün bunlardan anlaşıldığına göre, Ehl i Kitap’la iman birliğimiz yoktur. Onların Allah'a inançları bile farklıdır. Hıristiyanlar teslise inanırlar, Hz. İsa'ya -haşa- ‘Allah'ın oğlu’ derler. Böyle iman birliği olmaz.
Yapmacık deliller (!)
Bazı insanlar da bazı hadislerin ravileri tarafından kısaltılan rivayetleri delil olarak gösterip ‘La ilahe İllallah’ demenin yeterli olacağını söylüyorlar. Oysa delil olarak sunulan bu hadislerde, farklı rivayetler de vardır.
Bu rivayetlerde, her iki şahadetten de yani Allah'tan başka ilah olmadığına ve hem de Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellemin O'nun elçisi olduğuna şehadet rivayeti de vardır. Nitekim ‘Muaz hadisi’ buna bir örnektir. Yani: “Kim, ‘la İlahe İllallah’ derse cennete girer ve Allah onu cehennem ateşine haram kılar” hadisi gibi…
Nitekim Buhari'nin ‘İlim’ bölümünde rivayet ettiği bir hadis i şerifte Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir kimse, kalbinden, gayet doğru ve samimi olarak, Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem)’in de Allah'ın Resulü olduğuna şahitlikte bulunursa Allah o kimseyi cehennem ateşine haram kılar.”
Bunu duyan Muaz: “Ey Allah'ın Resulü! Bu haberi insanlara bildireyim mi?” diye sorar. Hz. Peygamber (sav) de: “Belki buna dayanıp güvenirler de amel işlemezler” buyurmuştur. Muaz (ra) bu hadisi vebal altında kalmamak için ölüm döşeğinde iken haber vermişti. (Fethu'l-Bari; 1/300)
İslam âlimleri ‘ihtisar’ adı verilen bu gibi kısaltmaların sebebini şöyle açıklamışlardır: “Örneğin: ‘Kim La İlahe İllallah derse cennete girer’ hadisini ele almışlar ve bunu: “Kim, ‘Muhammed un Rasulullah’ kavliyle birlikte bunu derse” diye yorumlamışlardır. Ancak sadece tanıklığın birinci bölümünü söylemekle yetinmişler ve bundan zaten doğal olarak bu tanıklığın ikinci bölümü de anlaşılır, demişlerdir. Çünkü sadece: “Muhammed un Rasulullah’ kesin olarak bilinmektedir, bu itibarla ayrıca zikre gerek duyulmamıştır.” (Fethu'l-Bari; 1/258)
Kaynak: Seyda Muhammed Konyevî; Günümüz Meselelerine Fetvalar, Reyhani Yayınları, 2007.
GÜLİSTAN
Cevap: ‘muhammed’un rasulullah’ demeyen müslüman olur mu?
Emeğine sağlık Allah c.c razı olsun Kardeşim...
Cevap: ‘muhammed’un rasulullah’ demeyen müslüman olur mu?
Allah cc ebeden razı olsun paylaşımın için teşekkürler