Mütevazı, fakat kararlı bir peygamber
Öyle bir peygamber ki…
Allah-u Zülcelâl ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: ‘(Ey Muhammed!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik!’ (Enbiya;107)
Bazı Evliyaların belirttiğine göre, Allah-u Zülcelâl Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemi methederek şöyle buyurmuştur: ‘Ey Habibim! Sen olmasaydın bu kâinatı yaratmazdım.’ (Bu söz, birçok kitapta hadis-i kudsi olarak geçmişse de sahih rivayete göre, hadis-i kudsi olmayıp bazı Evliyalara ilham yoluyla gelmiş olan bir kelamdır.)
İşte, böyle bir Peygamberin ümmeti olmak, bizim için ne büyük bir mükâfattır. Tabi ümmetliğe kabul edilmek şartıyla... Allah-u Zülcelâl, hepimize Hz. Peygamber sallallahu aleyhi veselleme ümmet olmayı nasip eylesin. (Âmin)
İnançsızlık ve küfür rüzgârlarının bütün şiddetiyle estiği bu asırda, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemi anlamak ve anlatmak, en kudsi vazifemiz olmalıdır.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin gösterdiği ve bize bildirdiği vazifelerimizi idrak edemediğimiz veya terk ettiğimiz anda, batıl düşünceler her zaman ve her mekânda başköşeye tahtını kuracak, insanlık O'nu anlama ve idrak etme noktasına ulaşamayacaktır.
O şefkat ve rahmet Peygamberine, ne ölçüde layık olduğumuzun hesabını iyi yapmalıyız. Bulunduğu cennette dahi ümmetini düşünen, ümmetinin derdiyle ağlayan, ümmetinin sevinciyle sevinen rahmet Peygamberi Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellemi, en köhne kalplere dahi nakşetmeliyiz.
Aksi halde onun şefaatiyle kendimizi kurtaracağımızı sandığımız anda, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin bizlere nasıl yüz çevirdiğini -Allah korusun- görürüz. Bu vesileyle onun birçok özelliklerinden, mütevazı, sabırlı ve kararlı oluşunu dile getirtelim.
Tevazu sahibi bir fatih
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi veselleme, şu yeryüzünde hiçbir insana nasip olmayan çok büyük başarılar nasip olmuştu. Buna rağmen söz konusu başarılar, onun gönül aynasına hiçbir zaman övünme ve gurur olarak yansımadı.
Hıristiyan dininde olan Adî bin Hâtem et-Tâî, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem hakkında duyduklarından dolayı, onun bir hükümdar mı yoksa bir peygamber mi olduğu hususunda tereddüt etmişti. Kabilesinden bir heyeti yanına alarak, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin huzuruna vardığı esnada, çaresiz bir kadın, bir dileğinden dolayı oraya geldi ve kalabalıktan biraz çıkarak kendisini dinlemesini istedi.
Allah Resulü hemen ayağa kalktı ve kadın sözünü bitirip kendi isteğiyle oradan ayrılıncaya kadar, sokak başında ayakta durdu. Bu manzarayı gören Adî şöyle der: “O'nun bu yumuşak başlılığını ve alçakgönüllülüğünü gördükten sonra, kesinlikle inandım ki, şüphesiz O bir peygamberdir, hükümdar değildir.” (Siret-i İbn Hişam)
Fethedilen şehirlere girerken, dünyanın her muzaffer komutanının başı gururla yükselir. Ama Mekke ve Hayber fatihi, böyle bir zafer durumunda bile dua ve niyazlarla başını Allah'ın huzurunda yerlere eğerek şehre girdi.
İbn-i İshâk Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin, Mekke'nin fethi sırasında Zîtuvâ denilen yere ulaştığında, Allah'ın kendisine fethi nasip ettiğini görünce, devesi üzerinde secdeye kapandığını şu sözlerle rivayet etmiştir: “Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Zîtuvâ'ya ulaştığında, Allah'ın kendisine fetih nasip ettiğini görünce bineği üzerinde secde yapmak için derlenip toplarlandı ve başını secde için eğdi. Başını o derecede eğmişti ki, alnı neredeyse mahfenin tahtasına değecekti.” (Siret-i İbn Hişam)
Dünya ehli bilgili insanlar, elde ettikleri her başarıyı kendi güçlerine, kendi akıl ve yeteneklerine, kendi kudretlerine atfederler. Fakat Allah'a yakın olanlar, böyle düşünmeyi Allah'a isyan kabul ederler. Çünkü onlar, insanı başarıya götüren her harekette Allah'ın her şeye hâkim olan kudretinin rol oynadığını bilirler. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: “Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ne zaman sevinçli bir haber alsa, hemen secdeye kapanırdı.” (İbn Mace)
Azimli ve Kararlı Oluşu
Allah Teâlâ Kur'ân-ı Kerîm'de: “Peygamberlerden azimet sahibi olanlar.” (Ahkâf; 35) buyurarak, bu tür peygamberleri övmüştür. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem peygamberlerin sonuncusu olduğu için Allah Teâlâ bu niteliği, özellikle onun karakter ve kişiliğine yerleştirmişti.
Başından sonuna kadar, İslâm’ın her başarısı, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin azim ve kararlılığını en güzel şekilde görüntüleyen olaylardır.
Kureyş liderleri baskı ve engellemelerden bir fayda göremeyince Hz. Peygamber sallallahu aleyhi veselleme başkanlık, mal-mülk ve en güzel kadınlarla evlendirmeyi teklif ettiler. Ama Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, onların bu tekliflerini yüzlerine çarptı. İbn-i Hişâm, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin Ebu Talib'e şöyle buyurduğunu bildirmiştir: “Amcacığım! Kureyş kabilesi sağ elime güneşi, sol elime de ayı koysa yine de Hakk'ı anlatmaktan vazgeçmeyeceğim.” (Ahmed bin Hanbel)
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin hayatının her harfi, ömrü boyunca bu ilahi buyruğu nasıl eksiksiz yaşadığına ve onları nasıl uyguladığına şahittir.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem felaket ve hezimetler karşısında sabreder, buna karşılık bir nimet ve ilahi lutfa erdiğinde şükrederdi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem birbirine zıt bu iki niteliğin, ikisine birden sahipti. Ve ikisini birden yaşadığını fiilen de göstermiştir.
Ona başımız feda
Asırlardır O'nun nur saçan simasından mahrum kaldık. Müslümanlar olarak garip kaldığımız şu asırda dahi, O'na ulaşacak yolları arama ve onu bulma, en güzel hayalimiz ve amacımız olmalıdır. Günah bataklığına bulaştığımız anlarda dahi, onun şefaatinden medet umarken, onun rahmet Peygamberi olduğunun idraki içinde olmalıyız.
O Rahmet Peygamberi, mübarek kabr-i şerifinde kan ağlarken, Allah-u Zülcelal'in 'Habibim' dediği, yüzü suyu hürmetine kâinatı yarattığı, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi veselleme başlarımızı feda etmeyi bilmeliyiz.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, dünyadayken bizlere rahmet vesilesi olduğu gibi, ahirette de şefaatçi olacaktır, inşaallah. Nitekim Allah-u Zülcelâl ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: “Gecenin bir kısmında uyanıp, sırf sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni Makam-ı Mahmuda (Şefaat makamına) gönderir.” (İsra;79)
Şefaat-i Uzma’nın sahibi
Ayet-i kerimeden de anlaşılacağı gibi, Allah-u Zülcelâl, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi veselleme büyük şefaat ve övülecek makam verecektir, inşaallah.
Enes radıyallahu anhudan rivayetle, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: ‘Kıyamet gününde sırat köprüsünün başında durur, ümmetimin geçmesini beklerim. O sırada İsa aleyhisselam gelerek: ‘Ya Muhammed! İşte bütün Peygamberler sana ricaya geldiler. Allah'ın, ümmetleri -amellerine göre- ayırıp dilediği yere göndermesini, onların mahşerin öldürücü sıkıntısından kurtarmasını istiyorlar.’ Der.
O gün, insanlar gırtlaklarına kadar tere gömülürler. Mü'minlere serin bir hava olurken, kâfirleri tamamen öldürücü sıkıntılar kaplar. İsa'ya: ‘Ya İsa! Ben gelinceye kadar bekle!’ der giderim. Arş-ı âlâ'nın altına varınca, hiç bir meleğin ve hiçbir Peygamberin görmediği şeylerle karşılaşırım. O sırada Allah, Cebrail'e vahyederek (emir vererek): ‘Git Muhammed'e söyle; ‘Başını secdeden kaldır. Dilediğini iste. İstediklerine şefaat et. Şefaatin kabul olunacaktır.’ buyurur.”
“O zaman ümmetime şefaat ederim. Önce (şefaate hak kazananlardan) her doksan dokuz kişiden bir kişiyi kurtarırım. Rabbime yalvarmaya devam ederim. Hatta Rabbim bana: ‘Ümmetinden bir gün dahi gönülden ‘Lâ ilâhe illallah’ deyip o imanla ölenleri dahi şefaatinle cennete koy!’ deyinceye kadar yerimden kalkmam.” (Ahmed bin Hanbel)
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenleredir.” (Ebu Davud, Bezzar, Taberani, İbn Hıbban, Beyhaki)
Görüyorsunuz ki Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem hem bu dünyada ve hem de ahirette bizim için kurtarıcı ve şefaatçi olacaktır. Ama bizim de âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin şefaatine layık olabilmek için onun yolundan gitmek ve onun ahlakı ile ahlaklanmamız lazımdır. Bu mevzuda elimizden gelen gayreti göstermemiz lazımdır.
Allah-u Zülcelâl hepimizi, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi veselemin şefaatine nail eylesin… (Âmin)
SEYDA MUHAMMED KONYEVî
Cevap: Mütevazı, fakat kararlı bir peygamber
Güzel paylaşım için;
Emeğine sağlık Allah c.c razı olsun Reyhani Kardeşim.