Osmanlı padişahları neden yabancılarla evlenirlerdi?
Soru:"Osmanlı Padişahları neden Türk kızları dururken,yabancı kızlarla evlendiler?Bu durum devlette bir bozulma oluşturmaz'mı?"
Bu konunun 'spekülatif' amaclarla kullanıldığını hepimiz biliyoruz.Osmanlı tarihine,özellikle de hanedanlara ve padişahlara hakaret kastıyla olayı saptıran çevreler var...
Mesala şöyle diyorlar:
"Padişahlar yabancı kadınlarla evlenmek süretiyle,Türk devletinin yapısını bozdular."
İdda yersizdir,çünkü o dönemde orada bir"Türk Devleti"yok...
Yavuz Bahadıroğlu
Cevap: Osmanlı padişahları neden yabancılarla evlenirlerdi?
Türklerin kurduğu çok uluslu bir"Osmanlı İmparatorluğu" (Haşmetini vurgulamak için "İmparatorluk"diyorum yoksa osmanlı,hiç bir zaman"İmparatorluk" kelimesinin içerdiği"Emperyalist" amaçlar taşımamıştır)vardır...
Yavuz BAHADIROĞLU
08/02/2005
Cevap: Osmanlı padişahları neden yabancılarla evlenirlerdi?
Osmanlı padişahlarının, Türk kızları dururken, yabancı kızlarla evlenmelerinin spekülatif amaçlı tartışmalara vesile olduğunu herkes biliyor. Osmanlı tarihine, özellikle de hanedana ve padişahlara hakaret kastıyla olayı saptıran çevreler de var… Mesela şöyle diyorlar:
Kaynak : yorumla.net - “Padişahlar yabancı kadınlarla evlenmek suretiyle, Türk Devletinin yapısını bozdular.”
İddia yersizdir, çünkü o dönemde ortada bir “Türk Devleti” yok, Türklerin kurduğu çok uluslu bir “Osmanlı İmparatorluğu” vardır… (Haşmetini vurgulamak için “imparatorluk” diyorum, yoksa Osmanlı, hiçbir zaman, “imparatorluk” kelimesinin içerdiği “emperyalist” amaçlar taşımamıştır.)
Devletin yapısı etnik (ırk) esasa göre oluşturulmamış, din esasına göre oluşturulmuştur. (Türkiye Cumhuriyeti de bu bakış açısını benimsediği içindir ki, Lozan görüşmelerinde “azınlık” tarifinin etnik esasa göre değil, dinî esasa göre şekillenmesini istemiş ve tarife göre Hristiyan, Yahudi ve sair gayr-i müslim unsurlar “azınlık” sayılırken, Kürt, Laz, Çerkez, Abaza, Arnavut vs. gibi unsurlar “devletin asıl sahipleri” sayılmıştır.)
Ancak başka dinlere ve mensuplarına son derece tolerans gösteren bir dinî anlayış benimsenmiştir. Başka dinlerin mensupları ne horlanmıştır, ne dışlanmıştır, ne de kınanmıştır; hatta inançlarını daha dinamik yaşayabilecekleri imkanlar verilmek suretiyle daha mutlu olmaları sağlanmıştır.
Zaten Osmanlı Devleti’ni, yaşadığı çağın ötesine taşıyıp tarih içinde yıldızlaştıran şey, “öteki”ne (öteki dinlere, öteki dillere, öteki ırklara, öteki kıyafetlere ve tüm farklılıklara) karşı gösterdiği bu anlayışıdır. Bu anlayış sayesinde, Osmanlı Devleti, oldukça uzun sayılabilecek bir süre zirvede kalabilmiş, dünyanın cazibe merkezi haline gelebilmiştir.Bu kimliğinden uzaklaşmaya başladığında ise, çöküş süreci başlamıştır. Buna tarih şahittir.
Böyle bir yapı içinde, dinin belirleyici olması kaçınılmazdır. Nitekim de öyle olmuş, ister atadan kalma, isterse sonradan olsun, her “Müslüman” devletin aslî sahibi sayılmış ve yüreklerle birlikte tüm makamlar ona açılmıştır.
Şöyle de denilebilir: Osmanlı’nın yapısı etnisiteye (ırk kalıplarına) değil, dine dayandığı için, her alanda din belirleyici temel öğe olmuştur. Tabiatıyla, insanlar, milliyetlerine göre değil, dinlerine ve tabii ki liyakatlerine göre değerlendirilmiş, önceden hangi dinden olduğuna bakılmaksızm, Müslüman olan herkes, daha önceki tüm Müslümanlarla eşit haklar kazanmıştır.
Bu hüküm padişah eşlerini ve annelerini de kapsamaktadır…
Hz. Ömer, “Biz, zelil, aşağı kimselerdik. Allahu Teala, bizleri Müslüman yapmakla şereflendirdi” buyuruyor.
Unutmayalım ki, başlangıçta hiç kimse Müslüman değildi; bugün çok büyük hürmet gösterdiğimiz, İslâm tarihinin temelini teşkil eden isimler, sonradan iman edip Müslüman olmuş isimlerdir…
Yani, Müslüman anne-babadan doğmamak bir kusur değildir. Öyleyse, padişah annelerinin önceki dinlerini ve milliyetlerini dikkate almak, hele de bunu “bozulma” sebebi saymak mümkün değildir. Çünkü Osmanlı’nın “ortak payda”sı İslâm’dır. Osmanlı literatüründe, “yabancı” demek, “gayr-i müslim” demektir…
Padişah anneleri ise evlâtlarını “Müslüman” olarak doğurmuşlardır…
Bu çerçevede,
Sultan Birinci Murad’ın annesi Rum asıllı “Horofira” iken, Müslüman olup “Nilüfer Hatun” adını almıştır…
Yıdırım Bayezid’in annesi Bulgar asıllı “Marya” iken, Müslüman olmuş, “Gülçiçek Hatun” diye anılmıştır…
İkinci Murad’ın annesi, kimi kaynaklara göre “Veronika” isimli bir Hıristiyan iken, Müslüman olup “Emine Hatun” adını almıştır…
Fatih Sultan Mehmed’in annesi Sırp kralının kızı “Mara Despina” iken, Müslüman olup “Hüma Hatun” olarak tarihe geçmiştir…
Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Polonyalı “Helga” iken Müslüman olup “Hafsa Sultan” adını almıştır…
Sultan İkinci Selim’in annesi Rus uyruklu “Roza”, ya da Ukraynalı “Roxana” Müslüman olup “Hürrem Sultan” adını almıştır.
Onların Müslümanlığını sorgulamak, hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir. Bir çoğu o kadar “iyi Müslüman’dır ki, dindaşlarının yararlanması içi cami, mescit, çeşme, han, hamam, hastane, imaret gibi sayısız hayır eserleri vücuda getirmiştir.
Bunların çoğu küçük yaşta esir alınıp İstanbul’a getirilmiş olan küçük yaşta kızların arasından seçilmiştir. Böyle bir sistem vardı: Savaşta esir alman kızların arasından en zeki ve güzel olanlar saraya ayrılır, aynı zamanda bir “yetiştirme yurdu” gibi çalışan haremde eğitilir, dinî bilgilerin yanı sıra, dünyevî bilgilerle de donatılır, sözün tam manasıyla padişaha eş ve anne olabilecek seviyeye getirilirlerdi.
(alıntı)
Cevap: Osmanlı padişahları neden yabancılarla evlenirlerdi?
OSMAN GAZİ’ NİN OĞLU ORHAN GAZİYE VASİYETİ
Osman Gazi dünyanın en güçlü, en uzun imparatorluğunu kuran hükümdardır. Derviş gazilerin reisidir. Uç Beyliğinden “Kara Osman Bey, Osman Şah bey, padişah” adlarını aldı. Onun babası ise Ertuğrul gazidir. Horasan’ dan geldi. Anadolu’ da 600 küsur yıl devam edecek bir İmparatorluğun temelini attı. Ölüm döşeğinde iken oğlu Orhan Bey’ e öğüdünde;
Ey oğul! Bugüne kadar tereddütsüz, benim isteğime uydun, sözümü tuttun. Allah cc senin dileklerini yerine getirsin. Benim arzum, mezarımı gümüş kubbenin altına koyasın.
Ey oğul! Anlamadığın konuları alimlerden öğrenip yapasın. İyice bilmediğin hiçbir işe başlamayasın. Sana itaat edenleri has tutasın. Askerlerine yardım etmede cömert olasın. Çünkü insan, ihsanın kulcağızıdır.
Ey oğul! Asla zalim olmayasın. Cihada devam edesin ki, böylece benim ruhum şad olsun. Alimlere riayet edesin ki, işler düzgün gitsin.
Ey oğul! Askerlerine ve malına ilgi duyup gururlu olmayasın. Bizim mesleğimiz Allah’ın dinini yaymakta, kuru kavga ve cihangirlik değildir. Sana da bunlar yaraşır.
Ey oğul! Daima herkese iyilik ve ihsanda bulunasın. Nerede bir ilim ehli duyarsan ona ikbal gösteresin, yumuşak davranasın ki, alemi adaletinle şenlendiresin, böylece memleket işlerini noksansız göresin” dedi.
Osmanlı devletinde bir çok padişah Allah cc dinini tüm cihana yaymak için mücadele etmiştir
Cevap: Osmanlı padişahları neden yabancılarla evlenirlerdi?
Yavuz Bahadıroğlu'nun bu anlamlı yazısının tamamını bizimle paylaştığı için Sıla ablamıza teşekkür ederim...