Allah İçin Sevgi; Ahireti Kazanma Vesilesidir
http://www.tevbekapisi.com/files/image/sevgi.jpg İnsanın kalbinde mü'min kardeşlerini Allah için sevme duygusu kuvvetlendikçe, bu sevgi, sahibini dostluğa, yardım etmeye, sevdiğini malıyla, canıyla ve diliyle müdafaa etmeye teşvik eder. Allah için olan sevgi, bir kimseyi şahsı için değil de, ahiret nimetlerini kazanmaya vesile olmasından dolayı sevmektir. Onun için Fudayl bin İyaz (rahmetullahi aleyh) demiştir ki: "Bir kişinin, mü'min kardeşinin yüzüne sevgi ve merhamet duyguları ile bakması kendisi için bir ibadettir." Unutmamak lazımdır ki, Allah için mü'min kardeşlerini seven kimseler, sevgilerinin miktarınca mükâfat ve sevap kazanır.
Mü'min olan kimseleri, ancak mü'min olanlar sever. Mü'min olan kimseye buğzetmek, münafıklık alâmetidir. Bu söz, hepimize büyük bir derstir. Şayet niyetimiz Allah için olursa, mü'min kardeşlerimizde sevecek bir haslet muhakkak buluruz. Çünkü onlar Allah-u Zülcelâl’e iman etmişlerdir. Eğer onlara sevgi gözü ile bakarsak, mutlaka kalbimizde onlara karşı sevgi oluşur. Ama daima kusur aramaya çalışırsak, şeytan ve nefis, bizi peşine takarak, mü’min kardeşlerimize karşı kalbimizi kinle doldurur. Mü'min kardeşler olarak birbirimize kızmadan, buğzetmeden, kin duymadan, birbirimize hep iyilikle, rıfkla, yumuşaklıkla davranmalıyız.
Hz. Hüseyin (radıyallahu anh) diyor ki: “Allah-u Zülcelâl, bütün insanları topladığı zaman: - Fazilet sahipleri neredeler? Diye bir ses duyulur. Bir grup insan ayağa kalkıp, cennete doğru yürümeye başlarlar. Bunun üzerine melekler önlerine çıkarak: - Nereye gitmek istiyorsunuz? Diye sorunca, onlar da: - Cennete gitmek istiyoruz, derler. Melekler: - Hesaptan önce mi? Diye sorunca, onlar da: - Evet, hesaptan önce! Derler. Melekler: - Siz kimsiniz? Diye sorunca: -Biz fazilet sahipleriyiz, diye cevaplarlar. Melekler: - Dünyadaki faziletiniz ne idi? Diye sorunca: - Bize karşı yapılan cahillikleri olgunlukla karşılar, bize kötülük edenlerin kusurlarını affederdik, derler. Bunun üzerine melekler: - Haydi, cennete giriniz, iyi amel işleyenlerin mükâfatı ne güzeldir, derler.
Arkasından yine aynı ses: - Dünyadayken Allah'a dost olanlar nerede? Diye seslenir. Bu çağrı üzerine bir grup insan, yine cennete yönelirler ve meleklerle karşılaşırlar. Melekler, onlara kim olduklarını sorunca: - Biz yeryüzünde Allah-u Zülcelâl'in dostlarıyız, derler. Melekler: - Allah'a nasıl dost olmuştunuz? diye sorarlar.
- Bizler dünyadayken, Allah için birbirimizi seviyor, Allah için birbirimize ikramda bulunuyor ve Allah için birbirimizi ziyaret ediyorduk, derler. Bunun üzerine melekler: - Haydi, cennete giriniz, iyi amel işleyenlerin mükâfatı ne güzeldir, derler.” (Envarü’l Aşikin; 504)
İşte, Allah için sevmenin, dünyada mü'min kardeşlerimizle iyi geçinmenin, iyi davranmanın mükâfatı böyledir.
Seyda Muhammed Konyevi Hz. (K.S)
Cevap: Allah İçin Sevgi; Ahireti Kazanma Vesilesidir
Allah razı olsun allah ömür verdıgı kadar allah rızası için işler yapmayı nasıp etsın bana
Cevap: Allah İçin Sevgi; Ahireti Kazanma Vesilesidir
amin ecmain inşlh burcum güzel gönlünden geçenelri rabbim nasıp etsin sana yardımlaşmayı çok seven birisin
Cevap: Allah İçin Sevgi; Ahireti Kazanma Vesilesidir
BİRKAÇ SAATLİK DÜNYA HAYATI
İçinde yaşadığımız evren tüm hassas dengeleriyle üstün akıl sahibi bir Yaratıcı tarafından var edilmiştir. Evrenin içinde son derece küçük bir yer kaplayan Dünya ise tüm küçüklüğüne rağmen büyük amaçlarla yaratılmıştır. İnsanların yaşantıları içinde hiçbir şey başıboş bırakılmış değildir. Kainattaki her noktada büyük bir güç ve akıl gösterisi sunan Yaratıcı, insanı da kendi başına bırakmamış, dünyaya belli amaçlar için göndermiştir.
Allah insanların yeryüzünde bulunuş amaçlarını da, Peygamberine vahyettiği Kitap'ta bildirmiştir.
O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.
(Mülk Suresi, 2)
Şüphesiz biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık. (İnsan Suresi, 2)
Allah yeryüzü üzerinde hiçbir şeyin amaçsız olmadığını da yine Kuran'la bize haber vermiştir:
Biz, bir 'oyun ve oyalanma konusu' olsun diye göğü, yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratmadık. Eğer bir 'oyun ve oyalanma' edinmek isteseydik, bunu, kendi katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık, böyle yapardık.
(Enbiya Suresi, 16-17)
Allah (cc) razı olsun.
Bizim yeryüzünde bulunma gayemiz Kuran-ı Kerim Ayetlerindeki Yazılanlar gibi olmalıdır.