-
Cemil Emmi
Serpil Başaran tarafından yazıldı.
Karınca Dağlarının eteklerine yaslanıp yatan ihtiyar bir adama benzer bizim kasaba.. Burada yaşayan insanlar güneşin üzerlerine doğmasına fırsat vermeden, tarlalarına koşarlar. Yalnız ihtiyar ve çocuklar kalırdı kasabada. ”Yazın başı pişenin kışın aşı pişer” sözünü düstur edinmiş, toprağın kıymetini bilen, yiğit insanlardır.
İnce bir dere akardı kasabanın ortasından. Bu dere hem çevreyi yeşertir hem kasabayı ikiye ayırır hem de çocuklar için paylaşılmaz bir oyun alanı olurdu. Neler oynardı çocuklar neler? Şahitti derenin suyu bütün oyunlara, bazen de dayanamaz oyuna karışıverirdi.
Güneş tam tepeye gelince, sıcak iyice bastırır, ezan okunur, yumurcaklar evlerine koşturur, ihtiyarlar camiinin yolunu tutarlardı. Kimse şunu yemem, bunu sevmem demez; büyük bir iştahla önlerine ne konduysa yerlerdi. E...çabuk olmaları lazımdı çünkü Deli Cemil'in geçişini izleyeceklerdi... Sokağın başında bir tangırtı duyulur, bir tekerlek gıcırtısı ona eşlik ederdi. İşte işte Deli Cemil !.. Uzun boylu, simsiyah kaşlar, gözler ve sakal biraz tıknaz, mahcup görünüşlü bir adamdır Cemil Emmi. Yeşil uzunca bir palto giymiş, içinde yakasız gömlek, yırtılmaya yüz tutmuş eski bir pantolon ve kara lastik ayakkabısıyla arz-ı endam ediyordu. Hey hey Deli Cemil Emmi geliyor !!!! Sağ elinde tahtadan yapılmış, basit, bidon kapağından yapma tekerlekli arabasının başına kırmızı ip geçirmiş, ipi sıkıca tutuyor ve sanki bir kamyon gibi ses çıkarıyordu. Sol elinde ise gittiği evlerden topladığı yiyecekleri doldurduğu naylon torbası… Bütün haşmetiyle geliyordu Cemil Emmi. Bütün kuşlar gibi çocuklarda pencerelere üşüşmüşlerdi. Haylaz üç-dört çocuk Deli Cemil 'in arkasına saklanmışlardı. İşte gösteri zamanı... Çocukların birisi uzun bir sopayla arabasına dokunur, elinden alınacağı korkusuyla Cemil EMMİ büyük bir hışımla ardına döner; sesi, yeri göğü inletirdi. Çocuklarda bu olaya alkışla tempo tutar, tezahürattan geri kalmazlardı. Bu sefer de çocuklardan başka birisi sol elinde tuttuğu torbaya dokunur, mıhlanmış gibi duran Cemil Emmi aslan gibi kükrer; bu da fayda vermeyince çocukları kovalardı. Çocuklar nefes nefese evlerine kaçarlardı. Bir günlük Deli Cemil macerası biter, kasaba eski sessizliğine bürünüverirdi. Cemil Emmi de zafer kazanmış kumandan edasıyla evinin yolunu tutardı. Dere artık yorulmuştu: yavaş yavaş akarken çocukların bitmez tükenmez enerjisine yenik düşmüştü. Eteklerini toplayıp gitmek istermişçesine bir sağa bir sola yalpalayarak sessizce akmaktaydı. Daha sakin, daha yorgun, usul usul mahmur gözlerle etrafa bakar. Bu dere bahar gelince karların erimesiyle coşar, kışın ise daha temkinli hareket eden birliğin ve bereketin timsali olurdu... Çocuklar istemese de artık teker teker evlerinin yolunu tutmuşlar, birbirleriyle yarış ederek yola dökülmüşlerdi. Evde bulunan ihtiyarlarda pencerelerde batan güneşi değil oğullarının, kızlarının, gelinlerinin yolunu gözlemektedir. Ee kolay mı? Akşama kadar toprakla halay tutan, karakucak güreş eden, rızıklarını toprakta bulan toprağın evlatları eve döneceklerdi. Sofralar kurulmuş, odalar düzeltilmiş, hayvanlar yemlenmiş, çocuklar sakinleştirilmiş, aşını topraktan kazanan, sabahtan akşama kadar güneşin altında çalışan eli öpülesi insanlar gelecekti... Geçim bayrağını devrettikleri evlatlarının yolunu gözlemek içlerini sızlatsa da boyunlarını büküp beklemekten başka ne gelirdi ki.. Onları bir nebzede olsun rahat ettirmeliydiler, atadan böyle görmüş ve böyle sürdürmek lazımdı. Cemil Emmi' de evine girmiş, ihtiyar anacığıyla sofraya oturmuş, ertesi gün dolaşacağı mahalleleri düşünüyordur herhalde... Akıllı olup dünyanın yükünü çekeceğine, deli ol dünya senin kahrını çeksin diyesi gelirdi ya tarladan dönenlerin içinden, bu düşünceleri yorgunluktan öte bişey değildi…
-
Cevap: Cemil Emmi
"Akıllı olup dünyanın yükünü çekeceğine, deli ol dünya senin kahrını çeksin diyesi gelirdi ..."
Çok güzel bir hikaye,Teşekkürler.