Cevap: Edebi Manzumeler..
İhtiyar Oduncu
Bir miktar odunu, vurup sırtına,
İhtiyar bir adam, koyulur yola.
Hava gâyet sıcak, yol ise uzun,
Adamda başlamış, büyük bir hüzün.
Alnından akıyor, şıpır şıpır ter,
Dizinde mecâl yok, gözlerinde fer.
Düşe kalka biraz daha yol alır,
Velâkin çok geçmez, tıkanır kalır.
Şöyle der: 'Çekilmiyor artık bu hayat,
Görmedim ömrümde hiçbir gün rahat.
Şöyle yatsaydım ocak başında,
Odun taşımak zor, yetmiş yaşında.'
Sonunda odunu yerlere atıp,
Haykırır yürekten, etrafa bakıp:
'Nerdesin Azrâil, gelsene artık!
Çekilmez oldu bu ihtiyarlık!'
Etrafa yayılan sesi işitip,
Gelir hemen biri, oldukça muzip.
'Beni çağırdın der, bir derdin mi var?
Dileğin nedir ki, söyle ihtiyar!'
İhtiyar bakar iş tehlikelidir,
Beti benzi solar, lâfı çevirir:
'Dileğim, yükümü kaldır sırtıma!
Yavaşça gideyim, eski yoluma!'
Cevap: Edebi Manzumeler..
İstavrit
Küçük istavrit yiyecek bir şey sanıp
Hızla atıldı çapariye
Önce müthiş bir acı duydu dudağında
Gümbür gümbür oldu yüreği
Sonra hızla çekildi yukarıya
Aslında hep merak etmişti
Denizlerin üstünü
Neye benzerdi acep gökyüzü
Bir yanda büyük merak
Bir yanda ölüm korkusu
'Dudağı yırtıklar' denir, şanslıdır onlar
Hani görüp de gökyüzünü, insanı
Oltadan son anda kurtulanlar.
Ne çare balıkçının parmakları hoyratça kavradı onu
Küçük istavrit anladı; yolun sonu...
Koca denizlere sığmazdı yüreği
Oysa şimdi yüzerken
Küçücük yeşil leğende
Cansız uzanıvermiş dostlarına
Değiyordu minik yüzgeci
İnsanlar gelip geçti önünden
Bir kedi yalanarak baktı gökyüzünün içinden
Yavaşça karardı dünya
Başı da dönüyordu
Son bir kez düşündü derin maviyi
Beyaz mercanı bir de yeşil yosunu
İşte tam o anda eğilip aldım onu
Yü! rüdüm deniz kenarına
Bir öpücük kondurdum başına
İki damla gözyaşından ibaret
Sade bir törenle saldım denizin sularına
Bir an öylece bakakaldı
Sonra sevinçle dibe daldı
Gitti, tüm kederimi söküp atarak
Teşekkürü de ihmal etmemişti
Birkaç değerli pulunu avuçlarıma bırakarak
Balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme
Sorar gibiydiler; 'Neden yaptın bunu?' diye...
'- Bir gün, diye açıkladım sebebini...
Bir gün bulursam kendimi
Yeşil leğendeki istavrit yavrusu kadar çaresiz
Son ana kadar hep bir umudum olsun diye...'
Cevap: Edebi Manzumeler..
Zulüm Yaşamaz
Fâre dişleriyle kesti fidanı,
Duymadı fidandan çıkan figânı,
Fidanın dibinden fırlayan yılan,
Zavallı fâreye vermedi aman.
Bir kirpi ansızın çıktı meydana,
Batırdı okunu zâlim yılana.
Kirpiyi bir tilki eyledi helâk,
Can vermiş yatıyor, yerde kirpi bak.
Bir köpek tilkinin geldi yanına,
Yavaşça sokulup girdi kanına.
Orada gezinen kaplanın biri,
Cüssesi kocaman, dişleri iri.
Pençesi köpeği böldü ikiye,
Kim demiş bir zulüm devamlı diye.
Avcının okuyla kıvrandı kaplan,
Avcı derisini yüzdüğü zaman.
Bir atlı gelerek istedi postu,
Elinde bir kılıç; atlının dostu.
Atlı, bir lahzada indi atından,
Avcı, oluverdi tatlı canından.
Postu terkisine koyup giderken,
'İşte çalışmadan kazandım.' derken.
Atının ayağı değdi bir taşa,
Başı parçalandı bak, baştanbaşa.
Görenler dedi ki: 'Yaşamaz zulüm,
Zâlimin boynunda soluyor ölüm...'
(Alıntı)
Cevap: Edebi Manzumeler..
Çok güzel paylaşımlar. Emeğine sağlık Kardeşim.
Cezakallahu Hayran...
Cevap: Edebi Manzumeler..
Ecmain Abi.
Okuyan gözlerine Yorum yazan ellerine sağlık
Cevap: Edebi Manzumeler..
hepsi birbirinden güzel paylaşımlardı ama en çok karabıyıklı süleymanın hikayesinden etkilendim bu kadarmı güzel anlatılır..emeğine sağlık abdurrahmn Allah razı olsun
Cevap: Edebi Manzumeler..
Evet aslında o hikaye kısmen de olsa beni anlatmış,
Ama çok eski zamanları gözümün önüne serdi.
Kırmızı Araba manzumesini paylaşırken ve okurken gözyaşlarıma engel olamadım.