İki yol vardı önümüzde...
Ey iman edenler! Allah’tan nasıl korkmak lâzımsa öylece korkun. Sakın siz Müslüman olmaktan başka bir sıfatla can vermeyin.” (Âl-i İmran; 102)
Bir eksiklik var bir yerlerde, bir kopuşun hikâyesi bu. Sımsıkı tutunmamız gereken bir ipin, bilerek ve isteyerek bırakılışı gibi. Uçurumların eşiğine gelmek ve oradan düşeceğini bile bile geriye dönmemek gibi. Hep uyumak ve hiç uyanmamak gibi…
İki yol vardı önümüzde
iyi ve kötü...
Bir gün, üçüncü bir yol daha eklendi hayatımıza. Nasıl olduğunu anlamadan beliriverdi yanı başımızda; bizim sandığımız fakat bizden olmayan, olmaması gereken hayatlar.
Sorgusuzca kabullendik, sanki bize uyar gibi, düşünmeden, telaşlanmadan kabullendik ve başladık o yeni hayatları yaşamaya…
Öyle hayatlar ki; ne çok iyi nede kötü.
İyilikle kötülüğün çarpıştığı, iradenin şaştığı, aklın karıştığı bir yol uzandı önümüzde. Ne garip, değişti her şey aniden. Küçük sandığımız dünyamız büyüdü birden bire. Yeni simalar, yeni dimağlar ve yeni kazançlar.
Gören gözler görmüyor artık, yapılan nasihatler faydasız.
Biz “Her şeyin en doğrusunu yapıyoruz ya!” öyle diyor nefsimiz. Oysa gözlerimizde devleşen isteklerimiz, Hak katında değeri olmayan küçücük şeyler.
“Benim” demeye hakkımız yok, hep “O’nun” dememiz lazım. Nankörlüğün lüzumu yok, olmamalı. Nankörlük çıkmaz sokak gibi değil midir?
Allah’ın isteklerine uymayan görüntümüzü, halimizi, tavırlarımızı bir bir elemeliyiz.
Biz, Allah’ın sevgisinden elenmeden…
KAYNAK : GÜLİSTAN DERGİSİ
Cevap: İki yol vardı önümüzde...
Nankörlük çıkmaz sokak gibi değil midir?
emeğine sağlık çok güzel bir paylaşım.
cezakallahu hayran...
dua ile kardeşim DJ-Reyhani