Tâbiînin meşhurlarından Tâvus Hazretleri hikâye eder:
“Hacc’a gidiyordum. Yanımda bir de çocuk vardı. Fakat binecek bir hayvanı ve yiyecek bir şeyi yoktu. Ona:
- Ey yavrum, dedim, yiyecek bir şeyin var mı?
Bana gülümseyerek baktı da dedi ki:
- En iyi azık takvâdır. Kerîmlerin evine giderken yiyecek götürmek revâ mıdır?
İhram mahalline gelince ihram kuşanıp hepimiz koro hâlinde “Lebbeyk” çağırıyorduk. Çocuk yine bize uymuyor ve susuyordu. Ona:
- Korkuyorum, korkuyorum, dedi, ya red cevabı alırsam hâlim nice olur? Bu sebeple Lebbeyk diyemiyorum.Çocuğun bu sözü üzerine çok ağladım ve kendi kendime ‘ey ihtiyar! Bu çocuk red olunmaktan korkuyor, ya sen red olunmazsan ne yapacaksın?
Sonra Minâ’ya kurban kesmek için geldik. Kurbanlarımızı kestik, fakat çocuk kurban kesmedi. Yüzünü gözünü topraklara sürüyor ve Rabbine şöyle yalvarıyordu:
-Ey benim Rabbim! Herkes kurbanlarını kesiyor. Benim kurban edecek hiçbir malım yok. Ancak bu küçük vücudumu senin rızan için kurban etmek istiyorum, benden bunu kabül buyur!.
Ve o masum çocuk, kelime-i şehâdet getirerek oracıkta ruhunu teslim ediverdi. Elbet herkes buna kâdir değil, bu aşk işi, vecd işi ve sıdk işi. Cenabı Hakk Ma’rifetinin nuru ile çocuğun kalbini doldurmuş, onu aşkına esir etmiştir. Bilmez misin ki, aşk bahçelere güller hediye eder. Ve âşıkların işinden yine âşıklar anlar. Evet:
Toprak bedene canı lütfeden Kudret-i Haktır,
O’nun sevdası ile gönül şâd olacaktır!.
(Kaynak: Onlar Nasıl Kuldu, M.Necati Bursalı, Çelik yay.)