Ramazan orucu ve diğer oruçlara niyetin en son vakti hakkında detaylı bilgi
Oruca Ne Zaman Niyet Etmelidir?
Ramazan orucuna, zamanı belirlenmiş adak orucuna ve nâfile oruçlara; akşamdan itibaren ertesi günü kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir.
Ramazan orucunun kazası ile vakti belirtilmemiş adak orucuna, nâfile olarak başlanıp bozulmuş oruçların kazâsına ve keffâret oruçlarına niyet ise, akşamdan itibaren imsâk vaktine kadar yapılır. Bu vakitten sonra yapılan niyetle bu oruçlar sahih olmaz.
Şâfiîlere göre, nâfile oruç için, güneş batana kadar niyet câizdir. Yeter ki niyete kadar orucu bozucu birşey yapılmasın.
* Bir kimse geceleyin herhangi bir oruç için niyet ettiği halde, imsâk vaktinden önce bu niyetinden dönse, bu dönme sahihtir.
* Ramazan-ı şerîfin her günü için ayrı niyet lâzımdır. Çünkü araya geceler girmekte ve her günün orucu, ayrı bir ibâdet sayılmaktadır.
* Bir kazâ orucuna güneşin doğuşundan sonra niyet edilse, o oruç kazâ yerine geçmez, nâfile oruç tutulmuş olur. Kazâ oruçlarına mutlaka imsâk vaktinden önce niyet edilmesi şarttır.
* Bir kadın, henüz hayız hâlinde iken geceden oruca niyet etse, imsâk vaktinden evvel de hayız hâlinden çıksa, niyeti sahih olur, oruç tutması gerekir. * * *
Niyetin vakti: Her gün güneş battıktan sonra başlar, zeval vaktinden az öncesine kadar devam ede.İşte bu süre Ramazan orucuna niyet getirme zamanıdır. (El-Muhit - Serahsi - Mecmau'l-Enhür - İbn Âbidin.)
Ramazan orucu, belirli adak orucu ve bir de nafile oruç için o günün orucuna veya mutlaka oruç tutmaya veya nafile oruç tutmaya niyet getirilir ve bu da zevalden öncesine kadar gerçekleşirse caiz olur. Çünkü o gün başka oruç tutulamaz. Bunu biraz daha açıklayalım:
Ramazan ayında güneş battıktan ta zeval vaktine kadar geçen zaman içinde ister Ramazan orucuna, ister mutlaka oruca, ister nafile oruca niyet etsin, bu niyet Ramazan orucuna yöneliktir ve sahihtir.
Bunun gibi, ayın beşine rastlayan perşembe günü oruç tutmayı adayan kimse, o gün herhalde adak orucunu tutmakla yükümlü bulunduğundan başka bir oruca veya nafile oruca ya da mutlak bir oruca niyet ederse, bütün bu niyetler sadece adak orucu yerine geçer. (Camiussağir - Kaadıhan - Fetâvâ-yi Hindiyye - Kuduri - Ebûlhasan.)
Bu hususta eğleşik, yolcu, hasta ve sıhhatli kimse arasında fark yoktur. (Et-Tebyin – Zeylaî.)
Zevaldan Az Öncesine Kadar Niyet Caizdir:
Zevalden önce orucu bozacak bir fiilde bulunmayanlar için bu sürenin sonuna kadar geçen zaman içinde niyet getirmek caizdir. Ama fecir doğduktan sonra orucu bozacak bir fiilde bulunur, sonra oruca niyet getirirse, bu caiz değildir. (Şerh-i Tahavi.)
O halde akşamdan baygın veya uykuda kalıp zevalden az önce uyanan kimse, orucu bozacak bir fiilde bulunmadığı için kendine gelince hemen niyet ederse, yani zeval vakti geçmeden oruç tutmaya azmederse, bu niyet sahih olur. (Siracü'l-Vehhac - El-Bedayi' – Kâsani.)
(Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/201-202.)
Selam ve dua ile...
kaynak
Sorularla İslamiyet
Cevap: Ramazan orucu ve diğer oruçlara niyetin en son vakti hakkında detaylı bilgi
ZEVAL VAKTİ
Güneşin gökyüzünün ortasından batıya doğru hareket etme zamanı. "Zâle" fiilinden mastar olup anlamı; yer değiştirmek, ayrılmak, yok olmak, güneş batıya meyletmek, güneş tam tepe noktaya gelmek gitmek.
Zeval sözcüğü öğle namazının vaktini belirlemede bir fıkıh terimi olarak kullanılır. Çünkü öğle vakti, güneşin gökyüzünde çıktığı en yüksek noktadan batıya doğru meyletmesiyle başlar ve herşeyin gölgesinin bir misli uzamasına kadar devam eder. Cisimlerin, güneş tam tepe noktada iken yere düşen gölgesi bunun dışındadır. Bu gölgeye "fey'-i zeval" denir. Öğlenin bu ilk vaktine "asr-ı evvel" denir. Bu, Ebû Yûsuf, İmam Muhammed, Şâfiî, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel'in görüşüdür. Ebû Hanîfe'ye göre ise, öğlenin vakti, fey-i zevâl dışında, cisimlerin gölgesi iki misli uzayıncaya kadar devam eder. Bununla öğle namazı vakti çıkmış, ikindi namazı vakti girmiş olur. Buna da "asr-ı sânî" denir. Cisimlerin gölgesinin mislini hesaplamada zeval vaktinde bu cisimlerin sahip oldukları gölge, uzunluğa itibar etmede uzayan gölgeye eklenir.
Öğle namazı vaktinin başlangıcı, güneşin tepe noktasından batıya yönelmesidir. Delil şu âyettir: "Güneşin batıya kaymasından, gecenin karanlığına kadar geçen süre içinde namazları kıl, sabah namazını da eda et. Çünkü sabah namazında melekler hazır bulunur" (el-İsrâ', 17/78).
Öğle namazı vakti zeval'l-e başladığına göre zeval süresinin belirlenmesi gerekir. Çünkü tam zeval vaktinde ne kazaya kalmış farz namaz, ne vitir gibi vacip bir namaz, ne de cenaze namazı kılınır. Daha önce okunmuş bir secde âyetinden dolayı tilâvet secdesi de yapılamaz. Aksi halde bunların iâdeleri gerekir. Diğer yandan zeval vaktinde nâfile namaz da kılınamaz. Ancak kılınacak olursa, mekruh olmakla birlikte geçerli olur ve iadesi gerekmez. Çünkü bu mekruhluk, nafile namazların sıhhatine engel olmaz. Bununla birlikte güneş doğarken, batarken ve tam tepe noktasında iken kılınmakta olan bir nafile namazı bozup, kerâhet vakti çıktıktan sonra kaza etmek daha faziletlidir. Bu üç vakitle ilgili yasaklama, güneşe tapanlara benzememek içindir.
Zeval vaktinin süresine gelince; İslâm'da gün "şer'î" ve "örfi" diye ikiye ayrılır. "şer'î gün"; ikinci fecirden güneşin batmasına kadar olan süredir. "Örfi gün" ise güneşin doğuşu ile batışı arasındaki süredir. Günün süresindeki bu görüş ayrılığı zeval vaktinin süresinde de farklı sonuca yol açmıştır. Birinci görüşe göre, bu konuda örfi gün geçerli olup tam zeval vaktine "istiva vakti " denir.Bu güneşin her kesin tam başı üzerinde olduğu veya o hiizaya geldiği andır. İşte kerahet zamanı da yalnız bu andan ibarettir. İkinci görüşe göre; bu konuda "şer'î gün" geçerlidir. Şer'î günde "istivâ" vakti, zeval vaktinden biraz önce belirli hale gelir. Bu durumda kerâhet vakti de, bu istivâ vaktinden önce, zeval vaktine kadar olan süreden ibarettir.
Meselâ; ocak ayının ilk günü, ikinci fecirle güneşin batması arasındaki şer'î günün süresi 11 saat 10 dakika olmuş olur. Buradaki örfi gün de 9 saat 25 dakikadır. Bu durumda şer'î günün yarısı, yani istiva zamanı fecirden 5 saat 35 dakika sonra olup, güneşin doğmasından 3 saat 50 dakika sonraya rastlamış olur. Bu yüzden şer'î günün yarısı, zeval vaktinden 52 dakika önce olmuş olur. İşte bu 52 dakikalık süre bir kerâhet zamanıdır. Harzem fakihlerinin görüşü bu şekildedir.
Zeval vaktinde namaz kılma yasağı şu hadise dayanır. Ukbe b. Âmir el-Cühenî (r.a) şöyle demiştir: "Üç vakit vardır ki, Rasûlüllah (s.a.s) bize, bu vakitlerde namaz kılmamızı ve ölülerimizi defnetmemizi yasakladı: Güneş doğduğu zaman yükselinceye kadar, güneş tepe noktasına geldiği zaman zevaline kadar, güneş batmaya meylettiği zaman" (Müslim, Müsâfirîn, 293; Ebû Dâvud, 51; Tirmizî, Cenâiz, 41, Mevâkît, 31, 34, Cenâiz, 89; İbn Mâce, Cenâiz, 30; Dârimî, Salât, 142; Ahmed b. Hanbel, IV,152; bk. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm İlmihali, İstanbul 1991, 206, 207, 232-234).
Hamdi DÖNDÜREN
Cevap: Ramazan orucu ve diğer oruçlara niyetin en son vakti hakkında detaylı bilgi
FECR, FECİR
Güneşin doğmaya başlama zamanı, tan vakti, güneşin doğmasından önceki alacakaranlık.
Fecr (yahut fecir) sözlük anlamı yarmak demektir. Araplar yerden suyun toprağı yararak çıkıp akmasına inficâr derler. Sabah aydınlığına, şafak sökmesine ve tan yerinin ağarmasına da fâil manasında masdar olarak fecr derler ki, geceyi ve karanlığı aydınlığı ortaya çıkardığından dolayı ona bu ad verilmiştir.
Namaz, oruç ve hac gibi ibadetler belli bir vakit içersinde yerine getirilir. Yani bu ibadetlerin belirlenen o zamanlarda yapılması şarttır. Bu vakitler ya güneşe göre veya aya göre tespit edilir. Mesela günde beş defa kılınan namazların vakitleri güneşe göre; yılda bir ay tutulan ramazan orucunun başlangıç ve sonu da, gökteki aya göre tayin ve tesbit edilir.
Sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı vakitlerinde namaz kılınması yani beş vakit namazın vakti âyetle sabittir. Kur'an-ı Kerîm'de "Hiç şüphesiz namaz insanlara belirli vakitlerde farz kılınmıştır" (en-Nisâ, 4/103) buyrularak buna işaret edilir. Bu, vaktin namazın farz olmasına sebep teşkil etmekte ve o vakitte kılınmasıyla da edasının bir şartı olmaktadır.
Ancak bu vakitlerin başlangıcı ve sonu hadislerle tesbit edilmiştir. Meselâ sabah namazının vakti ne zaman başlar ve ne zaman biter? Bu, Hz. Peygamberce (s.a.s.) bildirilmiştir. İşte fecr kelimesi bize sabah namazı vaktinin geldiğini ve imsak vaktinin başladığını bildiren bir zaman parçasını anlatmaktadır.
Fıkıh terimi olarak fecr, tan yerinin ağarması ve sabah vaktinin başlangıcı demektir. Ayet ve hadislerde gecenin bittiğini gündüzün başladığını, yatsı namazı vaktinin bitip sabah namazı vaktinin başladığını, oruç tutacak kimse için yeme ve içmenin sona erdiğini ve imsak olduğunu bildiren anı ve zamanı ifade eder.
Fecr kelimesi Kur'an-ı Kerîm'de vakit manasında, sabah vaktini bildirmek üzere birkaç yerde geçmektedir. Orucun başlama vaktini bildiren âyette: "Fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar (yani tan atana kadar) yiyebilir ve içebilirsiniz, (bu vakitten) sonra da, geceye kadar orucu tamamlayın" (el-Bakara, 2/187) buyurulmaktadır. Kadir gecesinin tan yerinin ağarmasına, şafak sökmesine kadar devam ettiğini bildiren ayette de; "O gece tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir" (el-Kadr, 97/5) buyrulmaktadır. Bazıları, orucun başlangıç vaktini güneşin doğuşuna kadar getirmek istiyorlar veya sabah namazını gece namazı sayıp sabah namazı güneş doğuncaya kadar kılındığına göre oruç vakti de güneşin doğuşundan sonra başlamalıdır gibi bir yorum yapmak istemişlerdir. Halbuki bu ayet gecenin, fecrin doğuşuna yani tan atana kadar devam ettiğini bildirmektedir. Tan yeri ağarınca gece bitmiş olacağından oruç tutacak kimsenin bu andan itibaren yeme, içme ve cinsi ilişki gibi işlerden uzak durması gerekir. Nitekim Hz. Aişe'nin naklettiği bir hadiste: "Bilâl ezanı geceleyin okuyordu. Bundan dolayı Allah'ın elçisi: 'İbn Ümmi Mektum ezan okuyuncaya kadar yiyiniz, içiniz çünkü o fecr doğmadan ezan okumaz' buyurdu" (Buhâri, Savm, 17) denilmek suretiyle şafağın sökmesinin orucun başlangıcı, vakti olduğu belirtilmiştir.
İslâm hukukunda fecr, kâzib fecr ve sâdık fecr veya birinci fecr ve ikinci fecr olmak üzere iki kısma ayrılır.
Fecr-i Kâzib veya birinci fecr, herhangi bir vaktin başlangıcı değildir. Namaz ve oruç açısından bir şey ifade etmez. Yatsı namazının vakti henüz devam etmektedir. Sabaha karşı doğuda tan yerinde ufuktan gökyüzüne yukarıya doğru dikey olarak piramit şeklinde yükselen bir aydınlık meydana gelir ki buna fecr-i kâzib denir. Araplar buna "zenebü's-sirhan" yani kurt kuyruğu diye isim vermişlerdir. Bundan sonra yine kısa bir süre karanlık başlar, bu karanlıktan sonra Fecr-i Sâdık meydana gelir. Ufukta yatay olarak boydan boya yayılıp dağılan aydınlığa fecr-i sâdık veya ikinci fecr denilir. Hz. Peygamber (s.a.s.): "Sakın ashabım sizi ne Bilâl'in ezanı ne de fecr-i müstatil sahurunuzdan alıkoymasın. Fakat siz sahur hususunda ufuktaki fecr-i müstatire itibar ediniz" buyurmuştur. Müstatil fecr-i kâzib, müstatir fecr-i sâdıktır (Müslim, Sıyam, 40-44).
Fecr-i sâdıkla sabah namazı vakti girer, oruç yasağı başlar. Oruç ikinci fecrin doğuşundan güneşin batışına kadar devam eder. Sabah namazı da ikinci fecrin doğuşundan başlar, güneşin doğuşuna kadar süren zaman içinde kılınır. Yani fecr-i sâdık demek güneşin doğuşu demek değildir. Fecr-i sâdık ile güneşin doğuşu arasında yaklaşık olarak bir saat kadar veya biraz fazla bir vakit bulunduğu söylenebilir. Çünkü Cebrail, Peygamberimize birinci gün sabah namazını fecr doğunca kıldırmış, ikinci gün ise ortalık iyice aydınlandığı zaman kıldırmış ve bu iki vakit arasındaki zaman "senin ve ümmetin için vakittir, bu aynı zamanda senden önceki peygamberlerin de vakti idi" demiştir (es-Serahsı, I, 141).
Fecr-i kâzib henüz gece vakti sayıldığından bu zamanda yatsı kılınabilir, oruç tutacak olan yiyip içebilir. Fecr-i sâdıktâ ise sabah vakti girmiş, gece bitmiş, yatsı vakti ve sahur vakti geçmiş demektir.
Osman ESKİCİOĞLU