Okul öncesi çocuk ve somutlaştırma ile eğitim
Çocuk beyninin ve buna bağlı olarak algısının gelişiminde soyut ve somut düşünebilme yetisi çok önemlidir. Son yüz yılın yarısına kadar çocukların soyut zekâlarının çok sonra geliştiği (6 yaştan sonra) öne sürülse de şimdilerde yapılan araştırmalarda çocukların soyut zekâsının daha önce geliştiği hakkında kanıtlar elde edilmiştir.
Somut zekâ elle tutulup gözle görülen şeylerin algılanması iken, soyut zekâ elle tutulup gözle görülemeyen ama varlığı bilinen kavramları kapsamaktadır.
Çocuk eğitiminin özellikle anaokulu ve sonrasına denk gelen bölümünde çocuğun soyut ve somut zekâsının farkında olmak, rüyaları anlatıp anlatamadığı, sevgi denen şeyin varlığını nasıl ifade ettiği vs önemlidir. Fakat çocuk eğitiminde ebeveynlerin önemle üzerinde durması gereken konu çocukların olayları somutlaştırma metodu ile daha iyi öğrendiği ve daha iyi anladığıdır.
Ayrıca bir durum çocuğa somutlaştırma ile anlatıldığında çocuğun öğrenmesini istediğimiz bu olayı ileride tekrar hatırlaması kolaylaşmaktadır.
Çocuğun şekillenmesini istediğimiz davranışı ile ilgili özellikle okul öncesi dönemde masallar ve hikâyelerin anlatılması çocuğun davranışının olumluya kanalize edilmesinde büyük önem taşır. Hikâye kitaplarından ayrı olarak ebeveynin çocuğun ihtiyacına uygun masallar türetmesi ve anlatması çocuğun olaya yabancılaşarak bakmasını ve bu olaydan ders çıkarmasını sağlayabilir.
Mesela yemek yemekte zorluk çeken bir çocuğa yemek yemeyi sevmeyen bir sincabın hikâyesi anlatılabilir. Masalların gece uykusundan hemen önce anlatılmasının da daha iyi olduğu bildirilmektedir. Ertesi gün çocuk tekrar yemekte zorluk çıkardığında çocuğa "yine mi yemeğini yemiyorsun" demektense "aaa dünkü sincaba benzedin, nasıldı o hikâye hatırlıyor musun" denilebilir.
Bu sayede hem çocuğun dikkati yemek konusundan uzaklaşır ve bu sayede çocuğun inadı kırılabilir hem de çocuğun biraz yumuşaması elde edilebilir. Her şeyden önemlisi çocuk ile ebeveynin ilişkisi olumsuza yönlenmemiş, biri kızan diğer kızılan olmaktan kurtulmuş olur.
Bir diğer somutlaştırma örneği birden çok çocuğun annesi olan hanımların çok sık yaşadığı bir problemi iyi hallediyor olabilir. Kardeşlerin birbirlerine kıyaslama yaparak annelerine "biliyorum sen onu daha çok seviyorsun" "hayır sen beni daha az seviyorsun" "hangimizi daha çok seviyorsun" gibi yakınmaları söz konusu olduğunda annenin "hepinizi eşit oranda seviyorum" demesinden ziyade bunu göstermeye çalışması çok daha yararlı olacaktır.
Anne büyük bir kartona kocaman bir kalp çizip "kalbimin burasıyla annemi, burasıyla babanı, burasıyla seni, burasıyla kardeşini... vs" demesi çocuklara görsel bir kanıt sunacak ve daha sonra yine böyle bir olay gerçekleştiğinde "hani ben size kalbimi çizmiştim ya" denilerek durum hatırlatılabilecektir.
Özellikle küçük çocukların ebeveynlerinden ve daha büyük kardeşlerinden daha erken uyuması gerektiğini anlamaları çok güm olmaktadır. Çoğunlukla çocuklar bunu reddetmek isterler ve bu konuda anne babalar sıkıntı yaşarlar.
Böyle bir durumda da çocuklara hayvanlar âleminden örnek vermek belki bir belgeseldeki yavrusu uyurken kendisi gözcülük yapan aslan seyrettirilebilir ya da mahallede yeni yavrulamış bir kedi ya da köpeğin yavrularının büyüme evreleri gün be gün çocuğa gösterilerek büyüdükçe daha az uyuyan yavruların durumu ona gösterilebilir.
Bu gibi örneklemler, canlı hayattan kesitler ve masallar çocuğun etrafını gözlemleme ve durumlardan ders çıkarma yeteneğini de geliştirmektedir. Öte yandan ebeveynin çocuğa bir şeyi anlatmak için olumlu bir çaba içinde olması da ebeveyn çocuk ilişkisini geliştirecek daha iyi bir aşamaya getirecektir.
Çocuğun beynini kullanma, düşünme, anlamlandırma ve doğru yorumlama açısından da gelişimine hız katılacaktır. Ebeveynlerin burada anlatılan birkaç örnekle sınırlı kalmamaları, çocuklarının yaşına, cinsiyetine ve karakterine uygun kendi oluşturdukları çözümlerle ilerlemeleri çok daha yerinde olacaktır.
Ömer Akgül
Araştırmacı yazar