-
ŞemÂİlİ
a) Dış görünüşü:
Abdullah Fârûkî el-Müceddidî Hocaefendi, dış görünüş itibariyle heybetli bir görünüşe sâhipti. Fakat onda celâl ve cemâl hâlleri bir arada bulunurdu. Yerine göre bazen son derece güleryüzlü ve sevimli görünür, yeri geldiğinde de celâlli bir yüz ifâdesine sâhip olurlardı. Beyaz tenli ve uzun boylu idi. Sakalları sünnet olan ölçüye uygun uzunlukta idi.
b) Mücâdele aşkı:
Son derece canlı enerjik bir yapıya sâhip olan Hocaefendi, Allah rızâsı için yorulmak nedir bilmez, irşad için sürekli kısa-uzun mesâfeli yolculuklara çıkar, insanlarla samîmî görüşür, araya bir engel koymazdı. Kendisiyle görüşmek isteyen herkese kapılarını açar, edebsiz davranışlar içine girenler olursa, onlara usûlü dairesince hadlerini bildirirdi.
Geçimini kendi çalışmalarıyla sağlar, elinin emeğini yerdi. Bununla da kalmaz, muhtaçlara maddî yardımlarda bulunur, her Ramazan erzak dağıtır, kalacak yeri olmayan, maddî durumu iyi olmayan talebelere maddî-mânevî her türlü yardımı seferber eder, başkalarını da bu hususta gayrete yöneltirdi.
c) İlim ve kitap sevgisi:
Kendisi ledünnî ilme sâhip olmasına rağmen kitabî bilgiyi asla dışlamaz, "Zâhire aykırı olan her bâtın bâtıldır" fetvasınca hareket ederdi. Evinde geniş bir kitaplığı vardı ve sürekli yaptığı araştırma ve incelemelerinde temel ve kaynak İslamî eserlere mürâcaat ederdi. Bütün talebelerine bu tür eserleri kütüphanelerinde bulundurmalarını tavsiye eder, hadis, fıkıh, akâid, tefsir ve tasavvuf kitaplarını okumaya teşvik ederdi.
O, İslam'ın aydınlığını, ihtişâmını ve güzelliğini kelimelerle ve kalemle ifade edilemeyecek şekilde kavrayan bütün gönül erlerinde olduğu gibi, bu târifi imkansız güzellikteki kurtuluş yolunu bütün insanlara var gücüyle anlatmaya ve yansıtmaya hayatını adamıştı.
d) İnsanlara davranış tarzı:
Özellikle çocuklara ve gençlere babacan bir şekilde davranır, Sâlih gençleri kendi evladlarından ayrıt etmez, onlara bir baba şefkati gösterirdi. Özellikle ilim yolunda tahsil gören ve hâfız-ı Kur'ân olan gençlere sohbet meclislerinde özel bir yer verir, onları bilgilerini artırmaya, hıfzlarını güçlendirmeye teşvik eder, bilgi denizine cesâretle dalmak ve Kur'ân-ı Kerîm'i anlayarak okumak konusunda yüreklendirdi. İlim yolunda cesâretsizleri cesâretlendirir, onlara kendi nezâretinde sohbet etme fırsatı tanıyarak, onore eder ve önlerini açardı.
Bilhassa İslâmî gerçeklerden habersiz ve ilgisiz bırakılmış genç kuşaklar, onun şefkat ve sevgisini fazlasıyla yönelttiği ve gözbebeği gibi değer verdiği kitleyi oluşturmuştur. Böylece çevresinde genişleyen ve her kesimden insanı bünyesinde barındıran halkalarda gençlerin varlığı ve etkinliği gözle görülür bir şekilde hissedilirdi. Bu bakımdan o, keskin bir bilinçle uyguladığı ve kesintisiz sürdürdüğü İslamî çalışmalarının, derin bir aşkla sevdiği ve bağlandığı İki Cihan Güneşi, Âlemlere Rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz'in metoduna uygun olmasına azamî gayret göstermiştir.
d) Tebliğciliği:
Haksızlıklar karşısında hiçbir zaman ve hiçbir şekilde sessiz kalamaz, uğruna yaşanması gereken gerçeği her zaman cesaretle ifade ederdi. "Ölmeden önce ölürüz" buyruğunun sırrına erenlerden biri olarak gerçek anlamda dirilmenin ilâhî lutfuna erişen sâlih insanlara günümüzde yaşayan hârikulade bir örnek idi.
O. bütün faaliyetlerini ; başarılarının ancak Yüce Allah'ın yardımı ile elde edilebileceğinin,Allah'ın yardımının da insanını bütün imkânlarıyla çalışıp çabalamasından sonra meydâna gelebileceğinin bilinci ile yürütmüştür. Bu faaliyetleri sonucu, birbirine düşman değişik ideolojilerin ön saflarında mücâdele eden yüzlerce genç, pek çok kimsenin imkânsız sayabileceği olağan üstü değişimlerle, hem İslâmî şuur ve inanca erişmiş, hem de "Allah yolunda kardeşler oluruz" emr-i ilâhîsine imtisâlen güçlü kardeşlik bağlarıyla birleşmişlerdir.
Tebliğ konusunda sınır tanımazdı. Yapılması gerektiği ân, kim olursa olsun ve nerede olursa olsun bu görevini yerine getirir, bu konuda kınayanların kınasından yılmazdı. Gerek İslâm dînini yanlış anlayan ve anlatan ilim kılıklı kimselere, gerekse İslâmî bakımdan yanlışlarını gördüğü siyâsîlere açık bir şekilde tavrını koyar ve onları uyarırdı. O, bu hâliyle; Yıldırım Bâyezît'e ; "Yaptırdığın câmî güzel olmuş, fakat dört köşesinde birer meyhane eksik! " diyerek pâdîşahın içki içtiğini ve bu haramdan vazgeçmesini hatırlatan emir Sultan (k.s) ve emsâli sûfîlerle aynı tavra sâhipti.
Özellikle Resûlullah (s.a.v) konusunda abuk-sabuk konuşan ve kısır ilimleriyle bu alandaki inceliklere bir türlü vâkıf olmayan hocalara karşı sert davranır ve onları sözleriyle uyarırdı. Özlenen Fark dergisinin arka kapağında her ay yer alan "Edep yâ Hû" başlıkla hikmetlerinden bu konudaki uyarılarına sıkça rastlanmaktadır. Nitekim, vefâtından hemen önceki dakîkalarda bir televizyon kanalındaki tefsir programına telefonla katılmış ve Resûl-i Ekrem Efendimizin hakkında yalan-yanlış görüşler serdedenlere karşı Duhâ Sûresinin ledünnî tefsîrini yaparak onları bu konuda aydınlatmaya çalışmıştı.
Affetmeyeceği tek şey, İslâm'a ve Resûlullah (s.a.v) 'e karşı saygısızlıktı.
e) Resûlullah aşkı, sünnet bağlılığı ve Ehl-i Beyt sevgisi:
O, son derece güçlü Resûlullah aşkı, sünnet bağlılığı ve Ehl-i Beyt'in İslâm dînindeki gerçek yerini kavratma şuuruyla, bid'at ve hurâfelere karşı tavrını gönlünde birleştirmiş nâdîde bir Allah dostuydu. Ehl-i Beyt'e bağlılığını sohbetlerinde sık sık dile getirir, onların adı anıldığı zaman sevgi ve vecdle coşkuya kapılırdı. Bu konuda aşırılıklardan uzak, sağlam bir anlayışa sâhipti. Ehl-i Beyt sevgisini ve bağlılığını yansıtan Ehl-i Beyt ve On iki İmamlar adlı bir eser kaleme almıştır. İki ay içinde üst üste iki baskı yapan bu eser, her Müslümana farz olan Ehl-i Beyt sevgisini gönüllere yerleştirme amacına yönelik olarak kaleme alınmış ve gâyesine de ulaşmıştır.
***
Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda Abdullah Fârûkî el-Müceddidî, "Yüreği Sevgi ile Dolu Cesur Bir Dâvetçi" olarak anılacaktır şüphesiz. Kalemiyle ve diliyle bu uğurda yaptığı mücâdeleler unutulamayacak ve talebelerine örnek teşkîl edecektir.
Evet, o, yüreği sevgiyle dolu cesur bir dâvetçi, insanlara ümit aşılayan mücâhit, ilmiyle âmil ihlâslı bir âlim ve kelimenin tam anlamıyla seçkin bir yol gösterici idi. Onun zamanımızın insanına ve özellikle de gençlerine ulaştırmaya çalıştığı mesaj gerçekten incelenmeye değer, önemli bir mesajdır.