-
Yankİ
YANKİ
Gecenin sessizliğini , kapı tokmağının tok sesi bozdu.Emine’nin hayalleri korkup kaçıvermişti sanki.Kapıya doğru korkarak baktı.Vakit geç olmuştu.Ali’de çoktan uyumuştu.
Gaz lambasını eline aldı.Titrek ışığının aydınlattığı odanın kapısına doğru yürüdü.
-Kim o?
-Benim Emine.
-Sen kimsin?
-Aç kapıyı.
-Kim olduğunu demeden açmam.
-Tanımadın mı? Benim, Kamil, kocan Kamil.
Birden zaman durdu sanki.Emine ne düşüneceğini bilemedi. Hafızasını yokladı kocasını düşündü ve ;
-Git şuradan benim kocam öleli sekiz yıl oldu.
-Ölmedim Eminem ölmedim bak sana geri döndüm başardım işte bak geldim.
-Bak, delikanlı oğlum var uyanırsa senin için iyi olmaz fazla gürültü etmeden hadi git kapıdan.
-Eminem neden anlamak istemiyorsun .Ben Kamil on altı yıl önce seninle evlenmemiş miydim?
-Bak herif on altı yıldır benim kocam yok sekiz yıl önce öldü haberi geldi.Yaşasaydı sekiz yıldır gelirdi eve.
-İşte o benim açta kapıyı anlatayım sana.
O sırada Ali’nin sesi yankılandı evin içinde
-Anne kim O ? Kiminle konuşuyorsun?
-Kapıda biri var baban olduğunu söylüyor.
-Kim babam mı ? Hani babam ölmüştü?
Ali hızla kapıya doğru yürüdü ve kapının kilidini çevirerek açtı.Kapıyı açar açmaz.
Emine’nin elindeki gaz lambasının yere düşmesi bir oldu. Kapının önünde bir alev topu yükseldi.
Ali hemen kilimin uçlarını toplayıp alevleri bastırdı.Kilimi kapının önüne attı.Gecenin karanlığına genizleri yakan gaz yağı kokuları yayıldı.
-Anne neyin var ne oldu neden attın lambayı elinden?
-Yüzü, yüzü oğlum ,korkuttu beni .
Ali kapıda duran yabancıya doğru baktı.
Kamil ayakta durmakta zorlanıyordu .Bir bacağı dizinin altından kopmuş pantolonu geriye doğru bağlanmış eğri büğrü bir sopaya güçlükle yaslanıyordu. Sol gözü tamamen kapanmış az bir kırmızlık göz kapağı açılıp kapanırsa görünüyordu.Sol gözünün altından boğazına kadar derisi kat kat toplanmış ; yer yer gerilmiş yara izleri korkutucuydu.Sacı sakalı birbirine karışmış,tanınamayacak haldeydi.
-Anne bu babam mı?
-Hayır oğlum baban sekiz yıl önce savaşta öldü.On altı yıl önce sana yüklüydüm gittiğinde.Sesi de hiç benzemiyor babanın sesine.
Ali ayakta duracak hali kalmayan yabancıya bir odun kütüğü getirip;
-Otur,dedi.
Kamil kesik ayağını uzatıp, Ali’ye tutunarak kütüğe oturdu.Ay ışığında Kamil daha açık seçik görünebiliyordu.Gecenin güzelliğini bülbüllerin sesleri tamamlıyordu.Hiçbir gece bu kadar güzel bu kadar gizemli olmamıştı Ali ve Emine için.Gecenin bir yarısında hayatlarına giren bu adam , kendine baktırmak isteyen bir yabancı mıydı?Yoksa gerçekten on altı yıl önce bu yuvadan ayrılan evin direği miydi?
Ali:
-Anlat bakalım sen kimsin şimdi ,dedi.
-Biraz suyun var mı oğlum?
Ali yerinden kalktı eve doğru yürürken oğlum lafını düşündü., düşündükçe hoşuna gitmeye başladı hiç kimse ona oğlum dememişti.Ne hoş kelime ‘’oğlum’’diye mırıldandı.Sonra yine kendi kendine yok yok kendine acındıran bir zavallı bu dedi.Gecenin karanlığında tasın içine su doldurup Kamil’e uzattı.
Kamil karanlıkta Ali’ye yukardan aşağıya doğru baktı.
-Demek ki bu kadar zaman geçmiş.
Bir seferde suyu içti.Başladı anlatmaya .
* * * * * *
-Biliyorum inanmak çok zor ama bir anlatayım. On altı yıldır vatanım için gurbette çektiklerimin acısını unuturum belki.Askerlik için Mısır eyaletine götürüldüm.dört yıl askerlik sonunda Trablusgarp savaşı çıktı.Bizim bölüğü savaşa götürdüler. Bölük savaşamadan İtalyanlara esir düştü.Dört yıl boyunca bizleri Arabistan’da ki esir kampında tuttular .Günlerce yol ,köprü,duvar inşaatlarında çalıştırdılar.Birinci Dünya savaşının çıkması ile birlikte esir değişimi yapılacağını , sabahleyin sadece bir takım elbise giymemizi,yanımıza hiçbir şey almamamızı söylediler.Çok yokluk gördüğümden kaliteli İngiliz urbalarından iki kat üst üste giydim.Gün sonunda değişimin yapılacağı yere geldik .Bölükteki herkesin üzerini arayıp; Osmanlı yetkililerine tek tek götürüp teslim ettiler.Sıra bana geldiğinde üzerimdeki iki kat elbiseyi fark ettiler .Ölüm tutanağı doldurup yolladılar .İşte o an artık ben ölmüştüm.
Beni kendi esirleri ile birlikte esir geri kampına götürdüler .Biliyordum ki doğan güneş benim hayatımın sonu olacaktı.O gece firar etmek için tel örgülerden atladım .Kaçtığımı fark etmiş olacaklar ki köpekleri peşime salmışlar.Gece nereye kaçtığımı bilemeden saatlerce koştum.Çaresizliğim karanlıkta kat kat artıyordu .Sadece köpeklerin sesi kulaklarımda yankılanıyor ve o seslerden kaçmam gerektiğini düşünebiliyordum. Gücüm tükenmişti Kızgın çöl kumlarına çıplak ayaklarım daha fazla dayanamamıştı.Yere kapaklandım .Sert sivri dişler sol gözümden içeri girmişti,kaç tane olduklarını bile sayamamıştım.Korkunç gürültü ve hırıltılar içersinde köpekler beni kumların üzerinde parçalamaya başladılar. Yüzüm boğazıma kadar parçandı. Bacaklarımı kollarımı ısırıp silkeliyorlardı.Hiç kımıldamadan durdum .Birden sessizleştiler öldüğümü zannederek geri döndüler.Üzerimdeki gömleğimi çıkarıp başıma sardım.Sabaha kadar yol yürüdüm .Gün ağarmasıyla birlikte bir kervana rastladım.Beni tedavi edip iyileştirdiler günlerce uyanamamışım.Onlarla birlikte Akdeniz’e ulaştım.yaralarım kapanmış hayatım kurtulmuştu..Şehirdeki karakolda bizim bölüğün Çanakkale cephesine götürüldüğünü ,Benim ölüm raporumun aileme yollandığını öğrendim.
Karakol komutanı istersem beni de askere alabileceğini herkese ihtiyaç olduğunu anlattı.”Ülke zor durumda istersen bizimle “gel deyince ,hiç düşünmeden katıldım.Bir yıl Çanakkale cephesinde kaldım askerlere yemek pişirdim bulaşık ,çamaşır yıkadım hizmet ettim.Bir sabah düşman toplarından gelen bir şarapnel bacağımı benden ayırmıştı.Günlerce acı içinde kıvrandım Mahmudiye Köyü’ndekiler bana sahip çıktılar.Köye yerleştim.Sizlere dönmeye çalıştım ama düşman her yeri işgal etmiş kimseyi bir yerden başka yere göndermiyorlardı.Köyden ayrılamadım.Düşmanın İzmir’de denize döküldüğü haberi gelince yola çıktım ve şimdi işte sizlere ulaştım.
* * * * *
Ali:
-Sizin babam olduğunuzu nerden bilebiliriz ki ya bizi babamdan duyduysan ve kendine baktırmak için kandırmaya çalışıyorsan.
-Emine, bu baban işte desene.
-Nerden bileyim ki kocam olduğunu.On altı yıl olmuş gideli.Sekiz yıldır öldü biliyoruz .
-Yüklüydün giderken Emine,oğlan olursa babamın adını ,kız olursa Zeliha koy dememiş miydim.?
-Ya bunları gerçekten Kamil’den duyup bize anlatıyorsan.
-Başka nasıl inandırabilirim ki sizi?
Kamil ay ışığının aydınlattığı bahçede çevresine bakındı,kendinden izler kanıtlar bulmak istedi.Derken bülbüllerin sesi geçmişine bir köprü oldu,avcılık yapardı.
-Köpeğim ,Yanki .Yaşıyor mu?
Ali :
-Evet ,dedi.
-Getirin siz beni tanıyamadınız ama hayvanlar asla unutmazlar.Bakın nasıl da tanıyacaktır beni.
Ali koşarak dama girdi.Yaşlı Yanki’yi ipinden çözdü bahçeye çıkardı.
Yanki gecenin karanlığında kor gibi yanan gözleriyle kütüğün üzerimde oturan adama doğru baktı.Boğuk ve hırıltılı bir sesle ipe yüklenmeğe başlamıştı. Yanki’nin sesi herkesi susturmaya yetmişti .Hayvan yerinde duramıyor şahlanıp,şahlanıp havlıyordu.
Ali:
-Buraya kadar şimdi öbür gözünü de Yanki parçalamadan git .Kendine baktırabilecek başka bir kapı bul.
Kamil tek ayağı üzerine dikildi .Köpeğe baktı .
-Yanki oğlum diye seslenmesiyle ipin Ali’nin elinden çıkması bir oldu .Köpek öylesine hızlı bir şekilde Kamil’in üzerine atlamıştı ki Kamil sırt üstü yere yuvarlandı..İkisi birbirlerine girdiler.Ali ne olup bittiğini bile anlayamamıştı.
-Canım Yankim biliyordum beni unutmayacağını biliyordum.Birlikte avlandığımız o günleri unutmayacağını biliyordum.
Yanki Kamil’in yüzünü yalıyor üstünde zıplıyordu,yan yuvarlanıp bahçede taklalar atıyor, belini bir sağa bir sola kıvırıp duruyordu.
Ali babasının elinden tutup kaldırdı .”Babacığım “diyerek birbirlerine sarıldılar.Yılların hasreti gecenin karanlığında bitmişti....
Ekrem Ahmet GÖKÇE
-
Cevap: Yankİ
çok güzeldi ya ablam ellerine sağlık
-
Cevap: Yankİ
-
Cevap: Yankİ
çok güzel bir paylaşım ALLAH (c.c) Razı olsun.
Ellerin dert görmesin.