Şehvet tufaninin aci meyvesİ: Zİna
İnsanı hayvanlardan ayıran önemli özelliklerden birisi de cinsi ihtiyacını belirli kurallar dahilinde yerine getirmektir. Maalesef, günümüzde modern hayat diye dayatılan gayri insani hayat tarzı, Müslümanları da etkilemekte, bu konudaki hassasiyet zaman zaman zarar görmektedir.
Zina salgın bir hastalık gibi insanımızı bunaltmakta, kalpleri karartmakta, bunalımları artırmakta ve aileleri dağıtmaktadır. Öyleyse bu felâketten kendimizi nasıl sakınmamız gerektiğini bilmek ve gerekli tedbirleri almak durumundayız. Bu konudaki gerekli bilgileri bilsek bile, hassasiyetimizi muhafaza edebilmek için sık sık kendimizi kontrol etmeli ve nefis muhasebemizi yapmalıyız.
Önce, zinanın tanımını bir hatırlayalım. Zina; insanın kendisine nikâhı düştüğü halde, aralarında nikâh bulunmayan bir kadınla veya kendisine nikâhı düşmeyen hala, teyze, kız kardeş gibi kadınlarla cinsi münasebette bulunmaktır.
Ancak zina sıradan bir haram, bir suç değildir. Ve özellikle yalnızca bir kişiyi değil, en az iki, belki çok defa birçok aileyi ve hatta toplumun genelini bozan, rahatsız eden bir felâkettir. Maddi ve manevi açılardan yıkıcı özelliklere sahiptir.
Kulluk açısından zina, insan için öyle büyük bir afettir ki, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem bir hadisi şerifte şöyle buyurmuştur: “Bir kişi zina yaptığında, iman onun kalbinden çıkarak başının üzerinde bir gölge gibi durur. Zinadan ayrılınca imanı geri döner.” (Ebu Davud, Tirmizi)
Zinaya yaklaşmayın!
Son derece ilginçtir ki Allahu Zülcelâl bir ayeti kerimede şöyle buyurmuştur: “Zinaya yaklaşmayın, çünkü o bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.” (İsra; 32)
Buradaki “zinaya yaklaşmayın” ifadesi ile insan tabiatına dikkat çekmekte ve bize ders verilmektedir. Çünkü zinaya götürecek hareket ve durumların olduğu bir ortam, insanın nefsanî arzularını harekete geçirir. Arzular harekete geçince de akıl devreden çıkar ve kişi âdeta iradesi felç olmuş, robotlaşmış bir şekilde günaha, zinaya yönelir. İşte, bu sebeple, ayette “zinaya yaklaşmayın!” buyurulmuştur. Çünkü yaklaşıldığında içine düşülme tehlikesi çok fazladır.
Bu nedenle, iradesi güçlü bile olsa insanın bu tür ortamlardan uzak durmaya çalışması lazımdır. Zinanın ne kadar etkili bir günah olduğu konusunda, büyük mürşidlerden Ahmed el-Haznevi Hazretlerine atfedilen şu söz bize bir fikir verebilir: “Bir vadi dolusu altın olsa, kalbime onu çalarım diye vesvese gelmez; ancak söz konusu bir kadın olsa nefsime güvenemem.”
Zinanın getirdiği felâketler
Zina, insanların birbirlerine karşı olması gereken, hürmet, iffet, samimiyet, şefkat gibi duyguları tahrip ederek, toplumsal huzuru ve güven ortamını zedeler.
Zina, nesillerin kesilmesine, fitnenin çoğalmasına ve insanların bozulmasına yol açan ve sahibini cehenneme sürükleyen çok kötü bir huydur.
Bazı alimlerimiz şöyle demişlerdir: “Zinadan kaçının. Çünkü zinada altı büyük afet vardır. Bu afetlerin üçü dünyada, üçü de ahirette sahibine ulaşır.
Dünyada görülen afetler:
1- Rızkının bereketi noksanlaşır, darlık çeker.
2- Ömrü kısalır, yüzündeki nur kaybolur.
3- İnsanlar tarafından kötü olarak anılır.
Ahirette görülen afetler:
1- Allahu Zülcelal'in gazabına uğrar.
2- Hesabı çetin olur.
3- Yüzüstü cehenneme atılır.
Semure bin Cündüp radıyallahu anhdan rivayet edilen bir hadisi şerifte, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, bir sabah yanında bulunan sahabelere şöyle buyurdu: “Bu gece rüyamda bana iki kişi gelerek;
— Yürü! Dediler. Onlarla birlikte yola çıktık. Yolda, fırın gibi bir yapının yanına vardık. İçeriden feryatlar ile karışık sesler geliyordu. İçeriye göz atınca, içinin çıplak kadın ve erkeklerle dolu olduğunu gördük. Aşağıdan yükselen alevler vücutlarını sarıyordu. Alevler, vücutlarını sarınca hep birlikte feryat ediyorlardı. Yanımdakilere:
— Bunlar nedir? Diye sordum. Bana dediler ki:
— Bunlar, (dünyada iken) zina yapan kimselerdir.” (Buhari)
Dikkat! İlk gözlerde başlıyor…
İnsanı zinaya düşüren bir takım sebepler vardır. Bu sebeplerden birisi, nefsin arzularının peşine düşmek suretiyle, azaların arzularını yerine getirmektir. Azalarının arzularını yerine getiren kimse, eninde sonunda zinaya düşer.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, bir hadisi şerifte şöyle buyurmuştur: “Allahu Zülcelâl, insanoğluna zinadan bir nasip takdir etmiştir. Şüphesiz o, buna mutlaka erişir. İki gözün zinası bakmaktır. İki kulağın zinası, yasak olan sözleri dinlemektir. Dilin zinası (haram sözleri) konuşmaktır. Ellerin zinası, tutmaktır. Ayağın zinası, (gidilmesi haram olan yerlere) gitmektir. Kalbin zinaya meyli ve isteği vardır. Tenasül uzvu bu azaların arzusunu ya yerine getirir ya da yalanlar.” (Buhari)
İşte insan, bu azalarının arzularını yerine getirirse şehveti kendisine galip gelir ve zinaya düşer. Onun için Yahya aleyhisselama: “Zinanın başlangıcı nereden başlar?” diye sorduklarında, şöyle cevap vermiştir: “Göz ve şehvetten başlar.”
Şehveti insana, Allahu Zülcelâl bir nimet olarak vermiştir. Fakat insan, Allahu Zülcelal'in vermiş olduğu bu nimeti, yerinde değerlendirmezse kendisini zinaya düşürecek yollara sokarsa ahiretini perişan eder.
En önemli tedbir; Uzak durmak
İnsanı zinaya götüren bir takım sebepler vardır. Bunlardan korunan insan zinadan da korunur. Bu sebeplerden birisi bakışlardır. Kendisine yabancı olan bir kişiye bakan insanın şehveti uyanır ve onun peşine düşerek, zinaya kadar gider.
Allahu Zülcelâl ayeti kerimede şöyle buyurmuştur: “Mümin kadınlara da söyle; gözlerini sakınsınlar, namus ve iffetlerini esirgesinler; görünen kısımları hariç, ziynetlerini teşhir etmesinler.” (Nur; 30–31)
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem de şöyle buyurmuştur: “Göz de ferc gibi zina yapar. Gözün zinası da bakmaktır.” (Buhari)
Bakmanın bir şekli de avret mahallerine bakmaktır. Bu da şehvetin uyanmasına ve zina yapılmasına bir sebeptir.
Onun için Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem bir hadisi şerifte şöyle buyurmuştur: “Bir erkek, diğer bir erkeğin avret yerine bakmasın. Kadın da kadının avret yerine bakmasın. Bir erkek başka bir erkekle, kadın da başka bir kadınla aynı örtü içinde yatmasın.” (Müslim)
Namahremle bir arada bulunmak
Zinanın bir sebebi de yabancı kadınlarla bir arada bulunmaktır. Günümüzde İslâmî bilgi ve hassasiyeti zayıf olan Müslümanlar, kadın erkek karışık oturup kalkmakta bir beis görmezler. Sözüm ona “Bunda ne var ki, bizim kalbimizde kötülük yok. Biz kardeş gibiyiz. Akrabayız, komşuyuz” gibi sözlerle, hareketlerine haklılık vermeye kalkışırlar.
Bu sözler halkımızın, imanlı olmalarına rağmen, dinin aslından ne kadar uzak kaldığının en açık göstergelerinden biridir. Ayrıca medya ve kötü arkadaşlar vasıtasıyla, insani, fıtri mahremiyet duyguları da köreldiğinden, yaptıklarının ne anlama geldiğini ve gerçekte Hak katında ne derce kötü ve tehlikeli bir işe giriştiklerinden haberleri yoktur.
Oysa, yabancı kadınlarla bir arada bulunmak, insanı zinaya götüren en tehlikeli şeydir. İnsan yabancı kadınlarla bir arada bulunmakla, hem bakarak hem de şehvetinin artması sebebiyle, zinaya düşmekten kendisini muhafaza edemez.
Fiili olarak zinaya düşülmese bile bakmaktan, konuşmaktan ve beraber olmaktan dolayı nefislerin lezzet aldığını, hangi akıl sahibi insan inkâr edebilir? Ayrıca, aileler arası onca kötülükler, geçimsizlikler, psikolojik çöküntüler, hatta katliamlar bize ne anlatıyor? Her gün haberlerde gördüğümüz, okuduğumuz onca intihar, rezillik ve şiddet nereden kaynaklanıyor?...
Biz dinimizi, eğer Peygamberimizden öğrenmeyecek, kendi “çağdaş” kafamıza göre “yorum”layacaksak, bu nasıl bir kulluk olur?...
Eğer Peygamberimize kulak verirsek, o örnek insanın şöyle söylediğini göreceğiz: “Yabancı kadınların yanına girmekten sakının.” (Buhari)
Yine başka bir hadisi şerifte Efendimiz aleyhisselam; “Dikkat edin! Bir erkek yabancı bir kadınla baş başa kaldığında muhakkak üçüncüsü şeytandır.” (Tirmizi, Rada' 16) diye buyurmuş ve ümmetinin birbirine yabancı olan kadın ve erkeklerini bir arada bulunmaktan men etmiştir. Çünkü bir kimse, yabancı kadınlarla bir arada bulunduğu zaman, şeytan hemen orada hazır olur. İkisi arasında fitne çıkartarak zinaya düşürür.
Demek ki zinaya yol açabilecek söz ve davranışlarımızı yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor.
İletişim araçlarıyla gelen zina
Günümüzde başka bir tehlike de görsel ve yazılı basın ve internet üzerinden gelmektedir. Nefislere haz veren görüntü ve yazılar, reklâmlar, sohbetler, zinanın her türlüsüne davetiye çıkarmaktadır. Olur olmadık yer ve şekillerde insanımızı abluka altına alan şehvet fırtınası, gözleri, kalpleri ve zihinleri ateş yuvasına çevirmektedir.
İnsan ruhu, herhâlde tarihte hiç bu kadar saldırıya uğratılmadı! Bu tufandan, başta kendimizi, sonra da ailemizi ve en azından yakın çevremizi korumak zorundayız.
Eğer gözler, kulaklar, eller, ayaklar zina yapıyorsa ki öyle olduğunu Peygamber Efendimiz aleyhissalatu vesselam haber veriyorlar; öyleyse, haram müziklerden, namahremle sohbet etmekten, açık saçık film, reklam, fotoğraf vs.den uzak durmamız gerekiyor. Bu fiillerin TV veya internet vasıtasıyla, cep telefonuyla vs. yapılması işin aslını değiştirmiyor. Birçok âlimimiz, gerçek dünyada haram olanın görüntülü ve sanal ortamda da haram olduğunu belirtiyorlar.
Zinadan korunmanın güzellikleri
İnsanın kendisini zinadan ve zinaya götüren sebeplerden koruması, hem dünyası hem de ahireti için en selâmetli yoldur. Zinadan uzak durmanın yolu, Allahu Zülcelal'in emir ve nehiylerinin dışına çıkmamaktır.
Nitekim Allahu Zülcelâl bir ayeti kerimede şöyle buyurmuştur: “...Onlardan (yabancı kadınlardan) bir şey istediğiniz zaman, perde arkasından isteyin.” (Ahzab; 53)
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem de bir hadisi şerifte şöyle buyurmuştur: “Bana iki çene arası ile iki bacak arasını koruma hususunda garanti verene, ben de cenneti garanti ederim.” (Buhari, Tirmizi)
İnsanın kendisini zinadan koruması, Allahu Zülcelal'in katında çok makbuldür. Nitekim Allahu Zülcelâl, böyle kimseleri methederek, ayeti kerimede şöyle buyurmuştur: “Allah'ın halis kulları zina etmezler.” (Furkan; 68)
Nasuh bir tövbe tek çare
Olabilir ki insan nefsinin ve şeytanın hilelerine uyarak zinaya düşerse bir daha yapmamak üzere, hemen bu haline tövbe etmeli ve zina yapan diğer insanları da bu yanlış yoldan çevirmek için gayret sarf etmelidir. Çünkü zinanın yaygınlaşması, Allahu Zülcelal'in gazabına sebep olur. Gelen gazap ise bütün topluma gelir.
Son söz olarak, kendimize bir söz verelim; “Bütün dünya insanları, hâşâ Allah yokmuşçasına günahlara düşseler de ben yine de bana onca nimeti veren Rabbimden haya edip bu pisliklere bulaşmayacağım. En azından bulaşmamak için bütün gayretimi ortaya koyacağım. Yoksa kıyamet günü ben nasıl Rabbimin huzuruna çıkarım? Nasıl Resulullahın yüzüne bakarım? Nasıl ondan şefaat isteyebilirim?”
Allahu Zülcelâl hepimizi asrın getirdiği şerlerden ve pisliklerden muhafaza etsin. (Âmin)
SÜLEYMAN KARAKAŞ
GÜLİSTAN DERGİSİ