DÜnya muhammed(s.a.v)’e hasret kaldi
Dünya tarihinde Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellem kadar sevilen başka bir zat yoktur...
O'na Allah âşıktır...
O'na Melekler âşıktır...
O'na yıldızlar, aylar, güneşler âşıktır...
O'na ağaçlar, çiçekler, kuşlar âşıktır...
Kâinatta her ne varsa O'na âşıktır...
İşte bu kadar sevilen bir zatın, Yüce Dostuna kavuşması kadar acı bir olay dünya tarihinde yoktur...
O'nun dar-ı bekaya irtihalinden sonra, Medine-i Münevvere'de sanki güneş doğmaz olmuş, gündüzler gece olmuştur...
O'nun mübarek devesi Kusva, Cennet-ül Baki'ye gitmiş boylu boyunca uzanmış ve oracıkta can vermiştir...
O'nun nur cemalini görmeden yaşamak, Sahabelerine çok zor gelmiş, çoğu sahabe Medine-i Münevvere'yi terk etmiştir.
“O Sevgili yerin altındayken, biz nasıl yerin üstünde yaşarız!” Demişler ve dünyanın her tarafına dağılmışlardır...
Hz. Bilal Şam'a gitmiş, Saad bin Ebi Vakkas Çin'e gitmiş, Eba Eyyub el Ensari İstanbul'a gelmiş. Vehb bin Kuşeyre (Allah onlardan ve onları sevenlerden razı olsun) Afrika'ya gitmiştir...
O Peygamber sevdalıları, artık tek bir gaye için yaşıyorlardı: Şehid olmak ve Resulullah'a kavuşmak!
Hz. Bilal Şam'da vefat edeceği gün, dostlarına şöyle diyordu: “Sakın ben ölüyorum diye üzülmeyin, ben sevgilime kavuşuyorum, bugün benim düğün günümdür.”
Aişe radıyallahu anha validemiz, vefat edeceği gün, Arapların düğünlerde gelenek haline getirdikleri bir bitkiyle tabutunu süslemelerini vasiyet etmişti.
Müslümanlar şehadete âşık insanlardı... Çünkü şehadet Resulullah'a kavuşmaktı...
Ulubatlı Hasan, İstanbul surları önünde, oklarla delik deşik olmuş vücudundan oluk gibi kan akarken gülümsüyordu. Fatih yanına yaklaştı ve sordu:
- Ulubatlı, vücudundan kanlar akarken bu gülümsemenin sebebi nedir? Ulubatlı dedi ki:
- Peygamber kucağını açmış beni davet ediyor, ben nası sevinmem!
Bu günahkâr kardeşiniz bir kız çocuğunun vefatına şahit olmuştu. Bu yavrucuk, hafızlık eğitimi alırken dermansız bir hastalığa yakalanmıştı...
Vefat anı yaklaştığında, dudakları kıpırdıyor, fısıltı halinde heceliyordu: “Allahumme salli ala Muhammed... Allahumme salli ala Muhammed...”
Sonra gülümseyerek vefat etti...
Simsiyah gözleri sabit bir noktaya bakıyor ve gülümsüyordu...
Herhâlde vefat ederken Muhammed Mustafa'nın o doyumsuz nur cemaline bakıyordu...
O Güzeller Güzeline âşıkların gözyaşları adedince salât-u selâm olsun...
O'ndan söz etmek çok güzel...
O’nu sevmek çok güzel...
O’nun aşkıyla ciğeri püryan olmak çok güzel...
Gözlerden yağmur gibi yaşlar dökmek çok güzel...
O’ndan ayrılık acısıyla yanmak da çok güzel...
O'nun Yüce Dostuna kavuşmasını dile getiren bir şiirle, aşkıyla yanalım, kendimizden geçelim Sevgili Gülistan âşıkları...
Muhammed dünyadan göçtü
Mekke ağlar Kâbe ağlar
Yüce Dostuna kavuştu
Safa ağlar, Merve ağlar
Arafat'ta vakfe yaptı
Dallar ağlar, yaprak ağlar
Veda hutbe irad etti
Kusva ağlar deve ağlar
Medine'ye hicret etti
Yollar ağlar, kumlar ağlar
Sevr dağına kadem bastı
Dağlar ağlar, taşlar ağlar
Kuba'da mescit yaptırdı
Minber ağlar mihrab ağlar
Sırtında taşlar taşırdı
Hurma ağlar, bahçe ağlar
Muhammed dünyadan göçtü
Ayşe ağlar Fatma ağlar
Yüce Dostuna kavuştu
Hasan ağlar Hüseyin ağlar
Sahabeler feryad eder
Bilal ağlar, Ammar ağlar
Ömer şaşkın gelir gider
Ebubekir, Osman ağlar
Enes kabrini kazıyor
Kazma ağlar, kürek ağlar
Ali cenaze yıkıyor
Sular ağlar kefen ağlar
Muhammed dünyadan göçtü
Fakir ağlar, garib ağlar
Sokaklarda yatıyorlar
Yetim ağlar öksüz ağlar
Ebu Reyhan yazar durur
Kalem ağlar defter ağlar
Bir gün Baki'ye koyulur
Evlât ağlar, dostlar ağlar...
ABDULLAH MUHAMMED REYHAN
GÜLİSTAN DERGİSİ
Cevap: DÜnya muhammed(s.a.v)’e hasret kaldi