Edilen dualarımız neden kabul olmaz?
'Bu 10 şeyden dolayı kalbi ölenlerin duası kabul olmaz' İbrahim b. Edhem'den 10 neden:
İbrahim b. Edhem, Basra Çarşısı'ndan geçiyordu. İnsanlar onu bulmuşken etrafına toplandılar ve sordular: "Allah’a dua ediyoruz da, O, bizim duamızı kabul etmiyor. Neden?" İbrahim b. Edhem şu cevabı veriyor:
Çünkü, sizin kalpleriniz on şeyden dolayı ölmüş:
1- Allah’ı bilirsiniz ama O'na kulluk etmezsiniz.
2- Kur'an okursunuz, ama onunla amel etmezsiniz.
3- Peygamberimiz’in ümmetinden olduğunuzu iddia edersiniz ama O’nun sünnetiyle amel etmezsiniz.
4- Allah'ın nimetini yersiniz, ama onun şükrünü eda etmezsiniz.
5- Şeytana düşmanlık iddiasında bulunursunuz fakat onu takip eder ve onun isteğine uygun hareket edersiniz.
6- Cennete girmek iddiasında bulunursunuz ama onun için hiç bir hazırlık yapmazsınız.
7- Cehennemin hak olduğunu söylersiniz ama ondan kaçmazsınız.
8- "Ölüm haktır" dersiniz, fakat onun için hazırlık yapmazsınız.
9- Yataktan kalktığınızda insanların kusurlarıyla uğraşırsınız. Ama kendi kusurlarınızı unutursunuz.
10- Ölülerinizi gömersiniz ama onlardan ibret almazsınız. Allah sizin duanızı nasıl kabul etsin! Haydi, hemen Allah'a karşı işlerinizi düzene koyun ki, Allah da bütün hallerinizi düzeltsin."
alıntı
Cevap: Edilen dualarımız neden kabul olmaz?
Allah (c.c) razı olsun kardeşim.
Cevap: Edilen dualarımız neden kabul olmaz?
"DUA EDİYORUZ KABUL OLMUYOR.. NEDEN KABUL OLMADI
SORU: DUA EDİYORUZ KABUL OLMUYOR.. NEDEN KABUL OLMADI DİYE SERZENİŞTE BULUNMAK DOĞRU MUDUR?
AÇIKLARSANIZ SEVİNİRİM..
CEVAP..: Beşinci Nokta:İman duayı bir vesile-i kat’iyye olarak iktiza ettiği ve fıtrat-ı insaniye, onu şiddetle istediği gibi; Cenab-ı Hak dahi “Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var?” mealinde
قُلْ مَا يَعْبَؤُا بِكُمْ رَبِّى لَوْلاَ دُعَاؤُكُمْferman ediyor. Hemاُدْعُونِى اَسْتَجِبْ لَكُمْemrediyor.
Eğer desen:“Birçok defa dua ediyoruz, kabul olmuyor. Halbuki âyet umumîdir, her duaya cevab var ifade ediyor.”
Elcevab:Cevab vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Her dua için cevab vermek var; fakat kabul etmek, hem ayn-ı matlubu vermek Cenab-ı Hakk’ın hikmetine tâbi’dir.
Meselâ: Hasta bir çocuk çağırır: “Ya Hekim! Bana bak.” Hekim: “Lebbeyk” der.. “Ne istersin?” cevab verir. Çocuk: “Şu ilâcı ver bana” der. Hekim ise; ya aynen istediğini verir, yahut onun maslahatına binaen ondan daha iyisini verir, yahut hastalığına zarar olduğunu bilir, hiç vermez.
İşte Cenab-ı Hak, Hakîm-i Mutlak hazır, nâzır olduğu için, abdin duasına cevab verir. Vahşet ve kimsesizlik dehşetini, huzuruyla ve cevabıyla ünsiyete çevirir. Fakat insanın hevaperestane ve heveskârane tahakkümüyle değil, belki hikmet-i Rabbaniyenin iktizasıyla ya matlubunu veya daha evlâsını verir veya hiç vermez.
Hem, dua bir ubudiyettir. Ubudiyet ise semeratı uhreviyedir. Dünyevî maksadlar ise, o nevi dua ve ibadetin vakitleridir. O maksadlar, gayeleri değil.
Meselâ: Yağmur namazı ve duası bir ibadettir. Yağmursuzluk, o ibadetin vaktidir. Yoksa o ibadet ve o dua, yağmuru getirmek için değildir. Eğer sırf o niyet ile olsa; o dua, o ibadet hâlis olmadığından kabule lâyık olmaz.
Nasılki güneşin gurubu, akşam namazının vaktidir. Hem Güneş’in ve Ay’ın tutulmaları, küsuf ve husuf namazları denilen iki ibadet-i mahsusanın vakitleridir. Yani gece ve gündüzün nurani âyetlerinin nikablanmasıyla bir azamet-i İlahiyeyi ilâna medar olduğundan, Cenab-ı Hak ibadını o vakitte bir nevi ibadete davet eder. Yoksa o namaz, (açılması ve ne kadar devam etmesi, müneccim hesabıyla muayyen olan) Ay ve Güneş’in husuf ve küsuflarının inkişafları için değildir.
Aynı onun gibi; yağmursuzluk dahi, yağmur namazının vaktidir. Ve beliyyelerin istilası ve muzır şeylerin tasallutu, bazı duaların evkat-ı mahsusalarıdır ki; insan o vakitlerde aczini anlar, dua ile niyaz ile Kadîr-i Mutlak’ın dergâhına iltica eder.
Eğer dua çok edildiği halde beliyyeler def’olunmazsa denilmeyecek ki: “Dua kabul olmadı.” Belki denilecek ki: “Duanın vakti, kaza olmadı.” Eğer Cenab-ı Hak fazl u keremiyle belayı ref’etse; nurun alâ nur.. o vakit dua vakti biter, kaza olur. Demek dua, bir sırr-ı ubudiyettir.
Ubudiyet ise, hâlisen livechillah olmalı. Yalnız aczini izhar edip, dua ile ona iltica etmeli. Rububiyetine karışmamalı. Tedbiri ona bırakmalı. Hikmetine itimad etmeli. Rahmetini ittiham etmemeli.
Dua-yı kavlî-i ihtiyarînin makbuliyeti, iki cihetledir. Ya aynı matlubu ile makbul olur veyahud daha evlâsı verilir.
Meselâ: Birisi kendine bir erkek evlâd ister. Cenab-ı Hak, Hazret-i Meryem gibi bir kız evlâdını veriyor. “Duası kabul olunmadı” denilmez. “Daha evlâ bir surette kabul edildi” denilir. Hem bazan kendi dünyasının saadeti için dua eder. Duası âhiret için kabul olunur. “Duası reddedildi” denilmez, belki “Daha enfa’ bir surette kabul edildi” denilir. Ve hâkeza… Madem Cenab-ı Hak Hakîm’dir; biz ondan isteriz, o da bize cevab verir. Fakat hikmetine göre bizimle muamele eder. Hasta, tabibin hikmetini ittiham etmemeli. Hasta bal ister; tabib-i hâzık, sıtması için sulfato verir. “Tabib beni dinlemedi” denilmez. Belki âh ü fîzârını dinledi, işitti, cevab da verdi; maksudun iyisini yerine getirdi.
DÖRDÜNCÜ NÜKTE:Duanın en güzel, en latif, en leziz, en hazır meyvesi, neticesi şudur ki: Dua eden adam bilir ki, birisi var ki; onun sesini dinler, derdine derman yetiştirir, ona merhamet eder. Onun kudret eli herşey’e yetişir. Bu büyük dünya hanında o yalnız değil; bir Kerim zât var, ona bakar, ünsiyet verir. Hem onun hadsiz ihtiyacatını yerine getirebilir ve onun hadsiz düşmanlarını def’edebilir bir zâtın huzurunda kendini tasavvur ederek, bir ferah, bir inşirah duyup, dünya kadar ağır bir yükü üzerinden atıpَالْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ der.
BEŞİNCİ NÜKTE:Dua, ubudiyetin ruhudur ve hâlis bir imanın neticesidir. Çünki dua eden adam, duası ile gösteriyor ki: Bütün kâinata hükmeden birisi var ki; en küçük işlerime ıttıla’ı var ve bilir, en uzak maksadlarımı yapabilir, benim her halimi görür, sesimi işitir. Öyle ise; bütün mevcudatın bütün seslerini işitiyor ki, benim sesimi de işitiyor. Bütün o şeyleri o yapıyor ki, en küçük işlerimi de ondan bekliyorum, ondan istiyorum. İşte duanın verdiği hâlis tevhidin genişliğine ve gösterdiği nur-u imanın halâvet ve safîliğine bak,قُلْ مَا يَعْبَؤُا بِكُمْ رَبِّى لَوْلاَ دُعَاؤُكُمْ sırrını anla veوَ قَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِى اَسْتَجِبْ لَكُمْ fermanını dinle.اگر نه خواهى داد ، نه دادى خواه denildiği gibi: Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi.
سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
اَللّهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ مِنَ اْلاَزَلِ اِلَى اْلاَبَدِ عَدَدَ مَا فِى عِلْمِ اللّهِ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ وَ سَلِّمْ سَلِّمْنَا وَ سَلِّمْ دِينَنَا آمِينَ. وَ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Cevap: Edilen dualarımız neden kabul olmaz?
Rabbim dualarımızı kabul edilen dualardan eylesin inşaallah.Emeğinize sağlık Allah razı olsun..