-
ALLAH’IN Sistemi
Kur'ânı Kerim; muhteşem ilâhî bir sistemi açıklamakta, bilinmeyen bütün soruları cevaplamaktadır. Dünyaya niçin geldik? Vazifelerimiz nedir? İnsanlar öldükten sonra herşey Dünyada bırakılıp yok mu olunuyor? Ölüm ötesi yaşam var mı?
Tüm bunları insanlar bilmeliydi. Cenâbı Allah'ın muhteşem sistemini içeren İlâhî Yasaları; Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) aracılığı ile, bir ışık olarak insanlara gönderilen Kur'ânı Kerîm'den öğrenmekteyiz. Din denilen bu sistemi, çok iyi ve çelişkisiz kavramak, üzerinde derin derin düşünmek, sırrı çözmenin anahtarıdır. Din, Yaratıcı Kudreti hissetmek, tanımak ve tasdik etmekle başlar. Bu dinin adı, İslâm yani Allah'a teslimiyettir. Bütün kâinatın da Allah'a teslim olarak ibadet halinde olduğunu Kur'ân bize bildirmektedir. İslâmiyet sadece belli bir topluluğun dini değil, bütün insanların ve muhteşem düzen içindeki evrenin de Yüce Yaratıcı'sına olan hamdının ve şükrünün ifadesidir.
Kitabımızın ikinci bölümünü teşkil eden Allah'ın Sistemi, beş başlık altında toplanmıştır : Peygamberler, Kitaplar, Allah Katında Din İslam'dır, İbadet, İnsana Verilen Nimetler.
alıntı
-
Cevap: ALLAH’IN Sistemi
PEYGAMBERLER
Yüce Yaratıcı'nın yasalarını insanlara bildirmekle görevlendirilmiş Allah'ın elçileri olan peygamberlerin, istisnasız bütün toplumlara gönderildiğini Kur'ân ayetlerinden anlaşılmaktadır. İnsanlara yaratılış kanunlarını tebliğ ederek, Allah'ı öğrenmeleri ve doğru yola gitmeleri için vazifelendirilen resullerin sayılarını yalnız Cenâbı Hakk bilmektedir. Ancak binlerce olduğu rivayet olunur. Kur'ânda; ilk insan ve ilk Resul Hz. Adem'den Son Peygamber Hz. Muhammed'e kadar, 27 peygamberin isimleri ve öyküleri bildirilmiştir. Bu peygamberler genellikle Ortadoğu kökenlidir. Her topluma bir peygamber gönderildiğine göre, diğer bölgelere de çok daha fazlasının geldiğini Kur'ân açıklamaktadır.
PEYGAMBERLERİN GÖNDERİLME SEBEPLERİ
16/36: Andolsun ki Biz: Allah'a ibadet edin ve azgın kişilerden sakının diye her topluma bir peygamber gönderdik...
4/165: Rahmet müjdeleyici ve azab uyarıcı gönderdik ki, elçiler geldikten sonra insanların Allah'a karşı bahaneleri olmasın...
Rahmet; merhamet, nimet verme, bağışlama, lütuf manalarına gelmekle beraber, sevgi, şefkat gibi anlamları da içerir. Azab ise büyük sıkıntı, eziyet, işlenen suçlara karşılık dünyada ve ahirette çekilecek cezadır.
Cenâbı Allah insanlara emir ve yasalarını öğretmek için rahmet müjdeleyici ve azab uyarıcıları olarak peygamberler göndermiştir. Böylece Yaratıcı'sını gönlünde hisseden, tanıyan insan, iman ederek azgın kişilerin etkisinden de kurtulmuş , insanların da bu dünya'da ve ölüm ötesi yaşamda, ilâhî yasaları bilmiyorduk gibi bahaneleri de kalmamıştır.
HER TOPLULUĞA BİR PEYGAMBER
10/47: Her topluluğun bir peygamberi vardır...
35/24: ... Hiçbir topluluk yoktur ki içinden bir uyarıcı gelip geçmemiş olsun.
4/164: Resuller var, hayat ve hatıralarını daha önce sana anlattık; resuller var, hayat ve hatıralarını sana anlatmadık...
Cenâbı Allah; her topluluğa açık deliller ile bir peygamber gönderdiği gibi, onların yolundan giden veliler ve ilâhî ilim sahipleri ile de insanları aydınlatmaktadır. Değerli İslâm Bilgini Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK, Kur'ân'daki İslâm'da bu konuya şu açıklamayı getirmektedir : " Adlarından ve hayat hikayelerinden bahsedilmeyen birçok peygamber gelip geçmiştir. Bu Kur'ân'sal perspektif bizi şu sonuca götürür : Biz, Son Peygamber'den önceki tarihlerde yaşamış büyük insanların, mesela Budha'nın, Sokrat'ın, Eflâtun'un, Konfüçyus'un v.s. birer peygamber olabileceğini ihtimal içinde görürüz, fakat peygamber olduklarına hükmetmeyiz. "
PEYGAMBERLER EŞİTTİR
2/136: ... Bütün Peygamberlere, Rabb'i katından verilen kitab ve ayetlerin hepsine iman ettik. O'nun peygamberlerinden hiç birini diğerinden ayırt etmeyiz...
2/285: ... Allah'ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız...
40/78: Hiçbir peygamber, Allah'ın izni olmaksızın her hangi bir ayeti kendiliğinden getiremez.
Din bir bütün olduğu için tüm peygamberler Cenabı Allah katında eşittir. Aralarında ayrılık yapmak doğru değildir. Çünkü peygamberler, Mutlak Tek Varlık'tan vahy almaktadır. Getirdikleri vahiylerde de yol ve metot dışında esasta bir farklılık bulunmamaktadır. Peygamberler de Cenâbı Allah'tan aldıkları bilgileri insanlara aynen iletmekle görevlendirilmişlerdir. Ancak peygamberler arasında bir mertebe farkının bulunduğunu Kur'ân bildirmektedir. Bakara 2/253: " İşte bu peygamberlerden kimini, kimine üstün kıldık. Allah onlardan bazısı ile konuşmuştur. Bazılarını da derecelerle yüceltmiştir... " Ayette açıklandığı gibi her peygamberin kendine mahsus özellikleri bulunmaktadır. Örneğin Cenâbı Allah Hz. Mûsa ile bizzat konuştu. Meryem oğlu Hz. İsâ'ya da açık mucizeler vermiş ve Ruhul Kudüs ile yani Meleği Cebrail Aleyhisselam ile de desteklemiştir. Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizi de İlâhî Kitab'ların son ve en mükemmeli olan Kur'ân'ın tebliğcisi olarak ve "Mirac" mucizesi ile en yüksek mertebelere ulaştırmıştır.
SON PEYGAMBER
33/40: Fakat O, Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur.
34/28: Biz seni, bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik...
3/31: Ey Muhammed, de ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.
33/21: And olsun Allah'ın Resulünde sizin için, Allah'ı ve Ahiret Günü'nü arzu edenlerle, Allah'ı çok ananlara güzel bir örnek vardır.
Kur'ân'da hikmet ile dolu öyküsü anlatılan Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) Cenâbı Allah'ın sevgili kulu, son Resulü ve varlıklara da gönderilen büyük bir lütuftur. Hikmet; gizli sebep, oluş sırrı, gerçeği ilim, akıl ve gönül ile yakalama demektir. Ayetlerde: " Allah'ı seviyorsanız Peygamberinize uyunuz ve Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için Peygamberiniz de çok ğüzel örnekler vardır. " diye buyrularak Peygamber Efendimizin insanlık alemine bir rahmet olduğu açıklanmaktadır
-
Cevap: ALLAH’IN Sistemi
İLÂHÎ KİTAPLAR
Kitap, " Allah'ın sözleri " manasına gelen özel bir anlamda kullanılmıştır. Cenâbı Allah, meleği Cebrâil Aleyhisselam aracılığı ile peygamberlerine vahiy (ilâhî bildirme) ile yasalarını göndermiş ve bunların kaydedilmesiyle oluşan belgeler de kitap haline getirilmiştir. İlâhî Kitaplar dörttür. Tevrat Hz. Mûsa'ya, Zebûr Hz. Davud'a, İncil Hz. Îsâ'ya ve Kur'ânı Kerîm de Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'e indirilmiştir. Ayrıca bazı peygamberlere de sayfa oluşturan küçük ilâhî belgelerin de gönderilmiş olduğunu Kur'ân açıklamaktadır.
Tevrat, Hz. Musa hayatta iken indirilmiş, fakat Babil İmparatorluğu istilasında, Antlaşma sandığı ile birlikte yok edilmişti. Sonradan sözlü ve yazılı aktarım ile yeniden yazıldığından orjinalliği kaybolmuştu.
Zebur'u yazma lütfu, Tevrat'tan sonra Yahudilerin kralı Hz.Davud'a verilmişti. Yüce Yaratıcı'ya şükür, yalvarış ve yakarışlarla İlahi Aşk'ı anlatıyordu.
İncil ise, Hz. İsa'ya indirilmiş, fakat onun zamanında kaleme alınmamıştı. 25-30 yıllık sözlü bir aktarımdan sonra İncil'in yazımına başlanmış ve 40 yıl devam etmişti. Araştırmacılar, Q incili olarak bilinen ve sonradan yok edilmiş olan gerçek İncil'in, Hzİsa'nın varisleri "Havariler" tarafından kaleme alındığını kabul ederler. Kilise teşkilatı; yazılmış birçok İncil arasından kendi aralarında da çelişki bulunan Matta, Markos, Luka ve Yuhanna'yı esas İncil olarak kabul ederek resmileştirmişti. İncil Hz.İsa zamanında Kur'an ile paralellik göstermekle beraber, sonradan Kilise teşkilatı tarafından değiştirilerek ayrı bir din haline getirilmiştir.
Son Resul Hz. Muhammed'in peygamberliği müddetince 23 yılda indirilen Kur'ânı Kerîm, Peygamber Efendimiz görevde iken yazıldığı ve ezberlenildiği için tek bir harfi bile değişmemiştir. Kur'ân; Genel Vahiy Kitabını tasdik ederek özetlemiş, insanlığın olgunlaşması için birçok yeni hükümlerin ilâvesi ile de son şeklini almıştır. Hicr suresi ayet 15/9: " Kur'ânı elbette Biz indirdik, kesinlikle onu Biz koruyacağız. " diye buyrulmakla Kur'ân'ın Kıyamete kadar aslının korunarak insanlara kılavuzluk edeceği açıklanmıştır.
TEVRAT, ZEBÛR VE İNCİL
5/44: Gerçekten Tevrat'ı Biz indirdik. Onda bir hidayet ve bir ışık vardı...
21/105: Andolsun Tevrat'tan sonra Davûd'a verilen Zebûr'da " Cennete salih kullarım varis olacaktır " diye yazmıştık.
5/46: Ardından O peygamberin izleri üzerine Meryem oğlu İsâ'yı gönderdik. Tevrat'ı tasdikliyordu. Ona İncil'i verdik. Onun içindeki Tevrat'ın tasdikleyicisi ve güzele kılavuzdu, takvaya sarılanlara bir öğüt.
Cenâbı Hakk'tan bir hidayet ve ışık olarak gelen Tevrat, Zebûr ve İncil; zamanın insanlarına kurtuluş müjdecisi olarak verilmiştir. Kendinden öncekini tasdik eden bu Îlâhî Kitaplar, Allah'ın yasalarına sımsıkı sarılanlar için öğüt ve mutluluk kaynağı olmuştur.
KUR'ÂNI KERÎM
2/97: ... (Resulüm) Kur'ânı senin kalbine; bir yol gösterici ve müjdeleyici, önce gelen kitapları da doğrulayıcı olarak O indirmiştir.
10/57: Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, mü'minler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.
2/2 : Kur'ân, takva sahibi için hidâyet kaynağıdır.
7/3: Rabbinizden size indirilene uyun. Kur'ânı bırakıpta başka dostların peşinden gitmeyin. Ne kadar az öğüt alıyorsunuz!
Kur'ân; toplamak, biraraya getirmek demektir. Diğer bir manası da okumak anlamına gelir. Mucizevî bir şekilde dini esasları, yasaları, öğütleri ve birçok gerçekleri toplayıp birleştirmiştir. İnsanların doğru yolu bulabilmeleri için, her zaman okunması gerekeceğinden, Cenâbı Allah özel olarak " Kur'ân " ismini vermiştir.
Kur'ân vahiy ile indirilmiştir. Vahiy, Cenâbı Allah'ın sözleridir. Şuara 26/192-194'de şöyle buyrulmuştur : " Kur'ân muhakkak ki, bütün alemleri var eden Allah'ın vahyidir. (Resulüm) Onu Cebrâil, uyarıcılardan olasın diye senin gönlüne indirdi. " Kur'ân'ın büyük bölümü, elçi melek Hz. Cebrâil aracılığı ile Peygamber Efendimizin gönlüne inmiştir. Şûra 42/51: " Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder... " İnsanlar, yaratılışları icabı dayanamadıklarından Allahü Teâlâ onlarla yüzyüze konuşmaz. Sözlerini, ya doğrudan doğruya peygamberlerin gönüllerine vahyeder ki, onlar uyanık ve uyku hallerinde iken de olabilir. Yahut da Hz. Mûsa'ya olduğu gibi, sözlerini, ağaç gibi bir cisimden, (perdeden) işittirir, ancak konuşan görülmez. Veya bir elçi melek (Hz. Cebrâil) göndererek Yasa'larını vahyeder. Genel olarak resullere bu şekilde vahy gelmiş ve hafızalarına bir daha unutamayacakları şekilde kaydedilmiştir. A'la 87/6: " Sana Kur'ân'ı okutacağız, sen hiç unutmayacaksın. "
Kur'ân rahmettir. Kur'ân'ın ana kavramlarından biri olan rahmet; merhamet, bağış, lütuf demektir. Sevgi, şefkat anlamlarını da içerir. Allah'ın en büyük nimetlerinden biri olan rahmet, istisnasız bütün yaratılan varlıkları kuşatmıştır. Araf 7/156 ayetinde şöyle buyrulmaktadır : " ... Rahmetime gelince o her şeyi topyekün sarıp çevrelemiştir. " Lütuf, sevgi, merhametin kaynağı Cenâbı Allah, rahmetini Kur'ân ile de insanlara yansıtmıştır. Kur'ân'a uyanlar; İlâhî Kanunları öğrenip, tatbik ederek rahmetten en büyük nasibini alır, dünya'da mutlu bir yaşam ile ahiret hayatında da cennete kavuşurlar.
Kur'ân inananları hidayete erdirir. Hidayet, kılavuzluk, rehberlik etmek demektir. Allah insanları ulaştırdığı yol, doğru yol, doğruyu ve güzeli bulma yoludur. Hidayet; insanın iman ederek emir ve yasaklara uyup, Allah'a itaat ve ibadet etmesi, böylece de Cenâbı Allah'ın arzu ettiği doğru yola, Allah'ın yoluna girmesidir. Enbiya 21/73 de: " (Hz. Yakup, Hz. İshak) Onları, emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık. Onlara iyilikler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar, daima Bize ibadet eden kimselerdi. " Yasin 36/61'de de " Bana ibadet ve itaat edin! Doğru yol budur diye bildirmedim mi? " diye buyrulmaktadır. Hidayete ulaşmak, insanlardaki niyet ve gayretlerinin bir neticesidir. Ankebut 29/69 da şöyle buyruluyor: " Bizim uğrumuzda didinenleri, Biz elbette yollarımıza ulaştırcağız. "
Hidayete erme kulun isteği ve Cenâbı Allah'ın da lütfu ile mümkün olmaktadır. Kasas 28/56: " ... Sen istediğin kişiyi doğru yola iletemezsin. Ama Allah, dilediğine kılavuzluk eder. Hidayete erecekleri O daha iyi bilir. " Hidayete erme lütfuna erişmiş olanların bir üst mertebesi de takvadır. Muhammed 47/17: " Hidayete ermiş olanların da Allah hidayetlerini arttırdı ve onlara takvalarını verdi. "
(Bkz. Bu Kitap, Allah'ın Sevdikleri, Takva Sahipleri)
Kur'ân nur'dur. Nur; ışık,aydınlık, karanlıktan kurtularak aydınlığa kavuşmak demektir. Göklerin ve yerin nuru olan Cenâbı Allah, Kur'ânı da insanlara bütün Dünyayı aydınlatan bir nur olarak göndermiştir. Kur'ân; nur gibi ışık saçan hakikatlerin, İlâhî Yasaların, insanlarca akıl ve gönül gözüyle algılanarak, onları karanlıktan aydınlığa kavuşturmak için indirilmiştir. İbrahim 14/1. ayette şöyle buyrulmaktadır: " (Resulüm bu Kur'ân) Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan nura, herşeye galip ve övgüye layık olan Allah'ın yoluna çıkartacak olan bir Kitap'tır. "
Kur'ân gönüllere şifa ve öğüttür. Şifa; bedeni ve ruhî bir sağlığa kavuşma, gönlün ferahlanması anlamına gelmektedir. Kur'ân; insanları cehaletten, her türlü sapıklıklardan koruyarak kalp yumuşaklığı ve merhamet verir. İnsanları manevi dertlerden, şüphenin bütün hastalıklarından korur. İnanç kuvveti ile gönülleri ferahlatır ve Cenâbı Allah'ın ipini tutan mü'minler de tam bir güvene kavuşur.
Kur'ân; insanları iyiliğe davet eden, her türlü kötülüklerden korunmaya teşvik eden, en güzel öğütleri veren İlâhî bir Kitaptır. Aralarında Peygamber Efendimizin bulunduğu topluma, rahat ve kolaylıkla tebliğ edilmesi için, Arapça olarak indirilmiştir.
-
Cevap: ALLAH’IN Sistemi
ALLAH KATINDA DİN İSLÂM’DIR
Din, Allahü Teâla ile insanlar arasındaki İlâhî Kanunlar'ın bütünüdür ve peygamberler aracılığı ile insanlara ulaşmıştır. Evrenin, Dünya'nın, hayatın ve insanın yaratılış gayeleri, varoluş şekilleri açıklanarak, onları manasızlıktan ve boş işlerden kurtarır. İnsanlar, Yüce Yaratıcı'larını tanıyarak hamd ve şükür etme mutluluğuna erişirler; böylece cemiyet hayatlarında da barış ve huzur içinde, kardeşçe mutlu bir hayat yaşama olanağı elde ederler. Zümer 39/3: " İyi bilin ki, halis Din ancak Allah'ındır... "
İslâm kelimesi, selâm kökünden gelir. Selâm; güven, barış, huzur, itaat, selâmlaşma anlamlarını taşır. İslâm; Allah'a teslim olma, müslüman ise islâm olan demektir. Şu halde İslâm Dini'nin esası; güven, huzur ve barıştır. Huzur ve mutluluğun mutlak sırrı; Yaratıcı'ya sığınarak teslim olma gerçeğidir. Âli İmrân 3/83: " Halâ Allah'ın Din'inden gayrisini mi arıyorlar? Oysa ki gökte ki şuurlular da, yerdekiler de ister istemez O'na teslim olmuşlardır ve yalnız O'na döndürülecektir. "
GENİŞ ANLAMDA İSLÂM
2/132: Bu Dini, İbrâhim kendi oğullarına vasiyet ettiği gibi (torunu) Ya'kûb'a da vasiyet etti. Ya'kûb da dedi ki: " Oğullarım, Allah sizin için bu Din'i seçip beğendi. Başka dinlerden sakının, yalnız müslüman olarak can verin. "
3/52: ... Havâriler, İsâ'ya dediler ki: " Biz Allah'ın yardımcılarıyız, Allah'a iman ettik. Bizim halis müslümanlar olduğumuza tanık ol. "
3/84: De ki: " Biz Allah'a iman ettik. Bize indirilene (Kur'ân'a), İbrâhim'e, İsmâil'e, İhsak'a, Ya'kûb'a ve torunlarına indirilene de, Mûsa'ya, İsâ'ya ve peygamberlere Rablerinden verilene de inandık. Onlardan hiçbiri arasında bir ayırım yapmayız. Ve biz, ancak Allah'a boyun eğen müslümanlarız. "
Kur'ân; ilk insan ve Peygamber Hz. Adem'den Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) e kadar, insanlara vahy ile gelmiş bütün kitapların getirdiği dinin bütününe İslâm demektedir. İslâm Dininin dar çerçevesinde kalan kısmı, Peygamber Efendimize Kur'ânı Kerîm ile gelen son parçasıdır.
Cenâbı Allah, vahiyle gelen Tevrat ve İncil bağımlısı olanlara kitap ehli demektedir. Bunlar, Kur'ân'ın hiçbir ayetinde " Ayrı bir din mensubu " olarak vurgulanmamıştır. Ancak insanlar tarafından ortaya atılan uydurma dinlerden sakınılması uyarısı yapılmıştır. Kitap ehlinin büyük bir bölümü, vahyin doğrultusundan sapmış bir kısmı ise takva sahibi olmuşlardır. Ali İmran 3/113-115: " Kitap Ehli (Yahudi ve Hıristiyanlar) hepsi bir değildir. İçinden Allah huzurunda el bağlayan, hak ve adaleti ayakta tutan bir zümre de vardır... Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanırlar, iyiyi ve güzeli emrederler... Hayır işlerinde yarışırcasına koşarlar... Allah, takva sahiplerini çok iyi bilmektedir. " Vahiyden sapan kitap ehli ise Kur'ânı yalanlamışlar, cennete lâyık yegâne toplumun kendilerinin olduğunu iddia etmişlerdir. Ancak aralarında bir zümre de var ki; hem kendi kitaplarına, hem de Hz. Muhammed (s.a.v.) e gelene inanmışlar ve hep müslüman olduklarını vurgulamışlardır. Kasas 28/52-53: " Bundan evvel kendilerine kitap verdiğimiz öyle kimseler vardır ki, bu Kur'âna da iman ederler. Kur'ân kendilerine okunduğunda; " Biz buna iman ettik, şüphe yok ki bu Rabbimizden gelen bir hak Kitaptır. Doğrusu biz, daha önceden de müslümanlardandık. " derler. "
Bütün peygamberler; toplumlarına Allahü Teâlâ'ya iman ederek O'na teslim olmayı tebliğ etmişlerdir. Vahy ile gelmeyen uydurma dinlerden sakınmalarını, başkalarını ortak koşmadan aracısız olarak, içtenlik ve samimiyet ile Cenâbı Allah'a ibadet edilmesi gereğini anlatmışlardır. Allah'ın Din'i İslâm; bütün insanlara güven, huzur ve barışı sağlayan İlâhî Yasa'ların bütünüdür. Şu halde; kitap sahipleri olan Hz. Mûsa'ya, Hz. Davûd'a ve Hz. İsâ'ya gelen vahy'ler Allah'ın Dini'dir ve İslâm Dini'nden de başka bir şey değildir. İslâm'dan gayri bir din, muhakkak ki Allah'ın Dini olamaz.
DAR ANLAMDA İSLÂM
5/3: ... Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizde ki nimetimi tamamladım ve sizin için İSLÂM'ı seçtim...
5/48: (Ey Muhamed) Sana bu Kitab'ı (Kur'ânı Kerîm'i) hak ile indirdik. O, kendinden önceki kitapların tasdikçisi ve bekçisidir.
Ayet ile belirtildiği gibi; Hz. Muhammed (s.a.v.)e vahiy ile gelen son dine de İslâm adı verilmiştir. Kur'ân; önce gelen İlâhî Kitap bağımlılarını da müslüman olarak isimlendirdiğinden, vahy ile inmiş dinler de İslâm Dini'dir. Kitapların sonuncusu olan Kur'ânı Kerîm; diğer kitapları tasdik eder ve önce gelen kitap ve sahifelerin bir bölümü kayıp ve tahrif olduğundan bir bütün olan İlâhî Yasalar'ın da bekçisi ve gözcüsüdür. Allah'ın Yasa'larını Kur'ân Kıyamet'e kadar koruyacaktır.
İslâm Din'i, bütün insanlara bir rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimizin bildirdiği ve aynı zamanda bütün peygamberlerin tebliğ etmiş olduğu dindir. Allah katında din; insanlara güven, huzur ve barışı sağlayan İslâm Dini'dir.
ALLAH KATINDA DİN İSLÂM'DIR
3/19: Allah katında din ancak İslâm'dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim (vahiy) geldikten sonra, aralarında kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler...
30/30: Yüzünü hak Din olan İslâma çevir. O fitrat (yaratılış) Din'i ki, Allah insanları o Din üzerine yaratmıştır...
3/85: Her kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, o kimseden bu din asla kabul edilmez ve o kimse ahirette ziyana uğrayanlardan olur.
İnsanlar; aralarındaki kıskançlık ve azgınlıkları yüzünden, vahiy ile indirilen kitapları, kendi nefisleri istikametinde manalarını değiştirmeye ve bozmaya çalışmışlardır. Ancak mutlak din; insanlara, barış, huzur, güven veren İslâmiyet'tir. Çünkü Allah, insanları, yaratılıştan o din üzere var etmiştir. Her kim, Allah'ın Dini olan İslâmdan başka bir din ararsa, onlar zarara uğrayanların ta kendileri olurlar.
Bazı İslâm bilginleri : " İslâmın dışında başka bir din kabul olunmaz. " ifadesini; yalnızca Hz. Muhammed (s.a.v.)e ineni İslâm Dini, diğer peygamberlere geleni de başka dinler olarak, yanlış bir anlayışla algılamışlardır. Oysa, Allahü Teâlâ'nın Dini bütündür. Bütün peygamberlere inen vahiylerin tümü, Genel Vahiy Kitabını oluşturur. Kur'ânı Kerîm'de, onların bir parçası hülasası ve son şeklidir. Hepsinin ismi de Allah'ın Din'i olan İslâm'dır.
KİTAPLARDA YOL VE METOT FARKLILIĞI
5/47: İncil'e inananlar, Allah'ın bu kitapta vahyedip indirdiklerine göre hükmetsinler. Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar dinden çıkmışlardır.
5/48: Sana bu Kitab'ı (Kur'ânı Kerîm'i) hak olarak indirdik. O, kendinden önceki Kitab'ların tasdikçisi ve koruyucusudur... Her biriniz için bir yol ve metot belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek topluluk yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi sınava tabi tutacak. O halde, durmayın hayırlarda yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O size, tartışmış olduğunuz şeylerin esasını bildirecektir.
5/68: Kitab sahibi insanlar! Sizler Tevrat ve İncil'i ve Rabbinizden sizin için indirilen hükümlerini tatbik edip yerine getirmezseniz, hiçbir sözünüzde durmamış olursunuz.
3/113-115: Ehli Kitab (Yahudi ve Hıristiyanların) hepsi bir değildir. İçinden Allah huzurunda el bağlayan, hak ve adaleti ayakta tutan bir zümre de vardır. Gece saatlerinde secdelere kapanmış olarak Allah'ın ayetlerini okurlar. Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanırlar, iyiyi ve güzeli emrederler, kötüyü ve çirkini yasaklarlar. Hayır işlerinde yarışırcasına koşarlar. İşte onlar barış ve iyilik sevenlerdir... Allah, takva sahiplerini çok iyi bilmektedir.
29/46: ... Şöyle deyin: " Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik; Tanrınız ve Tanrımız bir. Ve biz O'na teslim olanlarız. "
Cenâbı Allah; Yahudi ve Hıristiyanlardan da kitaplarındaki yasalara uymalarını ve o esaslara göre hüküm vermezlerse, "dinden ve imandan sapmış kimseler olurlar. " uyarısını yapmaktadır.
En son gelen ve en mükemmel vahy Kitabı olan Kur'ânı Kerîm, önceki kitapları tasdik eder. Onların üzerinde emin bir koruyucu ve muhafız durumundadır. Çünkü Tevrat, Babilliler tarafından yok edildiğinden sonradan sözlü aktarım ile yeniden yazılarak orjinalliği kaybolmuş, İncil ise gerçek İncil yok edildiğinden birbiriyle bile çelişkili dört İncil esas kabul edilmiştir. Son gelen ve bir harfi bile kıyamete kadar değişmeyecek olan Kur'ân, diğer İlâhî Kitaplar içinde emin bir kaynaktır. Cenâbı Allah; insanları tek bir topluluk da yapabilirdi, ancak böyle yapmadı. Yaratan Mutlak ve Tek Kudret olduğuna göre İlâhî Kitaplarda, yol ve metotdaki küçük değişiklikler dışında, esasda hiçbir fark yoktu. Yani peygamberlere indirilmiş kitaplar ve sahifeler birleştiğinde, tek ve kalın bir kitap haline de gelebilirdi. İşte esası bir fakat yol ve metotları ayrı olan bütün kitap verilen insanların, yasalara göre sınava tabi tutulacaklarını Cenâbı Allah takdir etmiş, insanlara da peygamberleri ve kitapları vasıtasiyle bildirmiştir. O halde durmayın hayırlı işlere koşun, sonucu güzel işler için yarışın. Sonunda hepiniz Allah'ın huzurunda toplanacaksınız. O size tartışmakta işlediğiniz fiillere göre hak ettiğiniz ceza veya ödülü verecektir.
KIYAMETTE HER ÜMMET KENDİ KİTABINA DAVET EDİLİR
45 /28: Kıyamet günü tüm ümmetleri (toplulukları), toplanıp diz çökmüş görürsün. Her topluluk kendi kitabına davet edilir. Bugün yapıp ettiklerinizin karşılığı ile yüzyüze getirileceksiniz.
İnsanlar kendi inançlarında Bakara 2/256 " Dinde zorlama yoktur. " ayetinin genel prensibine uygun olarak, dilediği ilâhî kitabı seçmekte özgür bırakılmışlar ve Kıyamet'te de her topluluğun kendi kitaplarına göre ceza veya ödül göreceği belirlenmiştir.
Ancak ; diğer İlâhî Kitap'ları tasdik ve özetleyen, insan fıtratına (yaratılışına) uygun bir çok yeni hükümlerle en son gelenin, en mükemmel olması doğal bir neticedir. Kur'ânı Kerim; manası ve sözü ile hiç bozulmadan Kıyamet'e kadar orijinalliğini koruyacak, insanlarda hakikatleri bilme ve kurtuluş ümidi olmaya devam edecektir.
-
Cevap: ALLAH’IN Sistemi
İBADET
İbadet; Cenâbı Allah'ın buyruklarını yerine getirme, emir ve yasaklarına uyma, O'nu bilme, rızasını ve sevgisini kazanmaktır. İbadetin ruhu ihlâstır. İhlâs; saf ibadet, temiz sevgi ve yürekten bağlılık demektir. Yapılan ibadetlerin temelini, hiçbir karşılık ve menfaat beklemeden yalnız ve yalnız Allah'ın hoşnutluğu için olanı teşkil eder. İlâhî bir düzen içinde ve en mükemmel bir şekilde yaratılmış olan evren ve canlıcansız tüm varlıklar, Yüce Yaratıcı'larına karşı ibadet halindedirler. Evrendeki yaratılmış varlıkların ve devam eden oluştaki en küçük zerreden en büyüğüne kadar istisnasız bütün hareketleri, zorunlu ve şuur dışı bir dua ve ibadet faaliyeti olduğunu Kur'ânı Kerîm bize bildirmektedir.
Allahü Teâlâ; varlık yapımız gereği yapmakta olduğumuz zorunlu ibadetlerin dışında, şuurlu bir kulluk görevi yapmamızı biz insanlardan istemektedir. Yeryüzünde Cenâbı Hakk'a ibadet eden, şuur ve akıl sahibi yegane varlık da yine insandır. Buna rağmen insan, doğuştan Rabbini bilme özelliği ile yaratılmıştır (Araf 7/172).
TÜM VARLIKLAR İBADET HALİNDEDİR
17/44: Yedi Gök, Dünya ve ikisi arasında olanlar, O'nu tespih ederler. O'nu övgü ile tespih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tespihini farkedemezsiniz...
13/15: Göklerde ve yerde kim varsa gölgeleriyle birlikte ister istemez ve sabah-akşam Allah'a secde eder.
22/18: ... Göklerde ve Yerde olan herşey; Güneş, Ay, Yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan çok kimseler hep Allah'a secde ederler.
17/84: De ki: Hepsi varoluş programları doğrultusunda fiiller ortaya koyarlar...
Tespih; uzay boşluğunda yüzme, Allah'ı anma, dua etme, zikretmektir. Secde ise boyun bükme, ezilme anlamına gelir. Yukarıda geçen ayetler, ilerleyen modern bilim ile ancak yeni açıklığa kavuşmuştur. Bilindiği gibi atomun yapısını, ortasındaki pozitif elektrik yüklü atom çekirdeği ile etrafında dönen negatif yüklü elektronlar oluşturmaktadır. Atomun çekirdeği durumunda olan Güneş ile etrafında zorunlu olarak dönen Dünyamız, Mars, Satürn, Venüs v.s. gibi yıldızlar; bizim gök adamız olan Samanyolu ekseni etrafında dönmektedirler. Yaratılışları icabı zorunlu olarak hareket eden bütün gök adaları da İlâhî Kanun gereği Allah'ı tespih etmektedirler. Böylece makrodan mikroya kadar bütün evrenin zorunlu olan bu hareketlerinin, Kur'ân'a göre bir ibadet halinden başka birşey olmadığını öğrenmekteyiz.
Mekke'de Cenâbı Allah'ın emri ile Hz. İbrahim'e inşa ettirdiği Kâbe (Allah'ın evi) İslâm Dünyası'nın manevî çekim merkezidir. Her yıl Dünya'nın muhtelif bölgelerinden akın eden milyonlarca insan, Kâbe'nin çevresini dolaşarak Allahü Teâlâ'ya ibadet etmektedirler, tıpkı atom çekirdeğinin etrafında dönen elektronların durumu gibi.
Büyük tasavvuf alimi Mevlâna Celâlettin Rumî Hazretleri (1207-1273), yaşadığı yıllarda ne atomun ne Güneş Sisteminin ve ne de gök adalarının yapısını biliyordu. Onun kurduğu Mevlevîliğin Sema törenlerinde; dairevî dönmek suretiyle yapılan zikirli ibadet, kainattaki dönüş ile yapılan zorunlu ibadete, mucizevî olarak bilinçli bir katılımdır.
YALNIZ BANA İBADET EDİN
1/2: Hamd (övgü, şükür ve minnet), Alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.
1/5: Yalnız Bana ibadet edin ve yalnız Benden yardım dileyin!
Hamd; Cenâbı Allah'ın sonsuz yüceliğini övgü, şükür ve minnet duyguları ile anmadır. Hamd iki türlü yapılır. Birincisi söz ile, ikincisi de Cenâbı Allah'a yönelerek O'nun rızasını kazanmak için, fiili olarak ibadet ve hayır işleri yapmaktır. Alemlerin Rabbi ise; mikrodan makroya kadar bütün yaratılmış varlıkların hepsinin Rabbı (gerçek terbiyecisi), Sahibi, Maliki anlamına gelmektedir. Herşey Allahü Teâlâ'nın yaratmasıyla meydana gelmiştir ve O'nun mutlak hakimiyeti altındadır. Hiçbir şey başıboş değildir. Onları; her an koruyarak. büyüterek, olgunlaştırarak terbiye etmektedir. İbadet; yalnız nimetlerin en büyüğü olanı hayatı bizlere bağışlayan Yüce Yaratıcı'ya karşı yapılır. Ayette Cenâbı Allah insanlara seslenerek şöyle buyurmaktadır: " Ey insanlar! Ben evrenin, göklerin, varlıkların ve sizin Mutlak Sahibiniz Allah'ım; Bana ibadet ederek minnetle hamd edin, şükredin. Sizin Yaratıcı'nız ve Sahibi'niz olarak yalnız ve yalnız Ben'den yardım dilenir. " Hûd 11/123: " Rabbine kulluk et! Yalnız O'na dayanıp güven!... "
İNSANIN YARATILIŞ SEBEBİ
51/56: Ben cinleri ve insanları sadece Bana ibadet etsinler diye yarattım.
2/21: Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki korunabilesiniz.
İnsanları ibadet etmeleri için yaratan Cenâbı Allah, onlardan yapmakta oldukları zorunlu ibadetin dışında şuurlu ibadete geçerek kulluk etmelerini istemektedir. Gerçeği öğrenerek Allah'ın kulu olduğu bilincine kavuşan insan, Cenâbı Allah'a övgü ve yüceltme duyguları ile hamd ve şükür etme mutluluğuna erişir. İlâhî Güzellik ve Sevginin Kaynağı Yüce Yaratıcı'sına özlem ve isteyiş ile dopdolu olan kul, Yaratan'ın da karşılık vermesi ile İlâhî Mutluluk'a kavuşur. Fecr 89/2730: " Ey sükûna kavuşmuş benlik! Dön Rabbine, razı edici ve razı edilmiş olarak. Gir kullarımın arasına. Gir cennetime. "
YARATAN İLE YARATILANIN SEVGİSİ
2/152: Öyle ise siz Beni anın ki, Ben de sizi anayım...
2/186: Ey Muhammed! Kullarım sana Beni sorarlarsa; Ben, hiç şüphesiz onlara yakınım, Bana dua ettikleri vakit dua edenin dileğine karşılık veririm...
Sevginin Kaynağı Cenâbı Allah; çok sevdiği kullarının dualarına, onların sevgi dolu yakarışlarına hemen cevap verir, dileklerini yerine getirir. Kemal (mükemmel bir olgunluk) mertebesine ulaşmış kulların ibadetleri ise, sevginin aşka dönüşmüş halidir. Bakara 2/165: " ... İman sahiplerinin Allah'a sevgisi, herşeyden daha fazla, herşeyden daha kuvvetlidir... " Yine Kur'ânı dinleyelim. Maide 5/54: " ... Allah yakında kendilerini sevdiği ve Kendisini seven... bir topluluk getirecektir..." Sevgi; insanların yaratılış nedeni ve Cenâbı Allah tarafından verilen en büyük güç ve kudret kaynağıdır. İbadet, Yaratan ile yaratılanın bir sevgi alışverişidir.
DOĞRU YOL ALLAH'A İBADETTİR
3/51: ... Allah'a kulluk edin, işte bu dosdoğru bir yoldur.
36/60-61: " Ey Ademoğlu! Şeytana kulluk etmeyin, o sizin için açık bir düşmandır. Bana ibadet edin, doğru yol budur. " demedim mi?
Allahü Teâlâ, doğuştan insanlara Rabbini bilme özelliği vermiş (Araf 7/172) ve Kur'ân ile de yasalarını bildirmiştir. Bütün bunlara rağmen şeytan, insanların zayıf tarafı olan nefislerini etkileyerek; para, mal, servet ve makamın esiri yapar. Bazı Dünya'lık yapmış insanlara da kulluk ettirir. Oysa insanlar; bu gibi Dünya nimetlerinin geçici olduğunu, gerçek mutluluk ve kurtuluşun iman ederek Cenâbı Allah'a teslim olmakla elde edildiği gerçeğini, nefsinin ve şeytanın yanıltmasıyla anlayamaz.
Şeytan, ihlâs ile iman etmiş gerçek inananlara hiçbir şey yapamaz. Mü'minler; Alemlerin Rabbi Allah'a tam bir teslimiyet ile iman eden, güvenen ve kulluk edenlerdir ki böylece de doğru yola ulaşır; kurtuluşa erişirler. İbâdetler, gösteriş ve ikiyüzlülükten uzak olmalıdır. Kur'ân Maûn Suresi ile bu gerçeği belirtmektedir: " Gördün mü o Din'i yalan sayanı? İşte odur ki yetimi iter-kakar. Yoksulu doyurmayı özendirmez.Vay haline o namaz kılanlara ki, namazlarında bilgisizlik içindedirler. İkiyüzlülüğe sapandır onlar. Ve onlar iyiliğe engel olanlardır. "
İBADETTEN UZAKLAŞANLAR
25/77: De ki: Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?
40/60: Rabbiniz buyurdu ki: Bana ibadet ve dua edin ki, karşılığını vereyim. Bana ibadet etmekten yüz çevirenler, yarın aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir.
İnsanların yaratılış sebebi; Cenâbı Allah'ı bilmek, hoşnutluğunu ve sevgisini kazanmak için O'na tam bir teslimiyet ile ibadet etmeleri içindir. Bunu yerine getirmeyenlerin Allah'ın yanında hiçbir değerleri olmayacakları gibi, aşağılanmış bir halde dünyada ki sınavlarını da kaybedeceklerdir.
-
Cevap: ALLAH’IN Sistemi
İNSANA VERİLEN NİMETLER
Nimet; lugat anlamı olarak iyilik, lütuf, ihsan, yiyecek-içecek gibi faydalı şey, rızık demektir. Cenâbı Allah'ın insanlara bahşettiği nimetler sonsuzdur. İbrâhim 14/34: " ... Eğer Allah'ın nimetlerini sayacak olursanız, onu bitiremezsiniz... "
Biz insanlara verilen nimetlerin en büyüğünü muhakkak ki hayat teşkil eder. Hac 22/66: " Size hayat veren O'dur... " Allahü Teâlâ'nın kullarına olan lütuflarından bir bölümünü Kur'ân'dan dinleyelim. Mü'min 40/64: " Allah O'dur ki, Yeryüzü'nü nimetlerle rızıklandırdı... " Lûkman 31/20: " Allah, göklerde ve yer'de bulunan şeyleri sizin emrinize verdi ve görünür görünmez nimetleri üstünüze saçtı... " Kasas 28/73: " Rahmetin bir eseri olarak geceyi ve gündüzü sizin için oluşturdu ki; onda huzur bulasınız, O'nun lütfundan birşeyler dileyesiniz ve şükredebilesiniz diye... " Bakara 2/22: " O Rabb ki, Yeryüzü'nü sizin için bir döşek, göğü bir bina yaptı. Ve gökten bir su indirdi de onunla sizin için bir ürün çıkardı... " Mü'min 79: " Bir kısmından binek edinesiniz, bir kısmından yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratan O Allah'tır. Hayvanlarda sizin için daha nice faydalar var... " En'am 6/165: " Sizi Yeryüzü'nde halifeler yapan O'dur... "
Cenâbı Allah, sayılamayacak kadar bilip bilmediğimiz daha birçok nimetleri insanlara lütfetmiş, istifadelerine vermiştir. Bu nimetlerden; insanlara yakılan İki İlâhî Işık ile İnsanın Halifeliği önem taşır.