Namazda Dua ve Zikirde Bulunmak
Namaz baştan sonuna kadar belirlenmiş şekilde zikir ve du*adan ibarettir. Ancak bu ibadeti yaparken onun dışında olan bir*takım zikir ve duada bulunmak doğru olur mu veya namazı bozar mı? Bu soruya ancak ilgili hadisleri ve müctehid imamların tesbit, istinbat ve ictihadlarmı nakledince cevap vermiş oluruz.
Abdurrahman b. Ebi Leyla'nın kendi babasından yaptığı ri*vayette, onun şöyle dediğini nakletmiştir: .
"Farz olmayan bir namazda Rasulüllah (s.a.v.) Efen*dimizin okuduğu surede ne kadar cennet ve cehennem kavramları anılınca O'nun şöyle Allah'a sığındığını duy*dum: "Cehennem ateşinden Allah'a sığınırım ve Cehennem*liklere veyl olsun!".
Hadisin Açık Delaletinden Şu Hüküm Anlaşılıyor:
Farz olmayan bir namazı kılarken, cehennem ve azaptan söz edilen yerde, ondan Allah'a sığınmak; teşbih ve tazimden söz edi*len yerde, Cenab-ı Hakkı teşbih ve tenzih etmek meşrudur. Aynı zamanda bunun müstehab olduğunu söyleyen müctehidler de vardır.
Nitekim Uz. Aişe (r.a.) dan yapılan rivayette, o şöyle haber vermiştir:
"Ayın dolunay haline geldiği gecede ben Rasulüllah (s.a.v.) Efendimizle birlikte kalkıp namaz kılarak ibadette bulunduk. Rasulüllah (s.a.v.) Bakara, Al-i İmran ve Nisa surelerini okuyordu. Bu halde iken ne kadar korkutucu bir ayete geldiyse, Allah'a dua edip istiazede bulundu (O'na sığındı). Ne kadar beşaret va'deden bir ayete geldiyse, mutlaka Allah'a dua edip O'na rağbet eyledi."
Musa h. Ebi Aişe'den yapılan rivayette, adı geçen şöyle demiştir
"Bir adam evinin damında namaz kılıyordu. Zamm-ı Sureyi okurken, "Artık bunu yapan (o yüce kudret) ölüleri diriltmeye kadir değil midir?" mealindeki ayeti okuyun*ca: "Seni tenzih eder teşbihte bulunurum, evet sen kadir*sin!" dedi. Bunun üzerine kendisinden neden böyle yaptığı sorulunca , şu cevabı verdi: "Ben bunu Rasulüllah (s.a.v.) Efendimizden işittim, o da böyle yapıyordu."
Bu hadislerin ravilerinin sıka (güvenilir) olduğu tesbit edil*miş, sadece birinci hadisin ravisi Musa b. Ebi Aişe'nin irsal yaptığı, yani rivayet zincirinde bir sahabenin adını anmadığı görülmüştür. Bununla beraber abid ve güvenilir bir kişi olduğunu et-Takrib sahibi belirtmiştir.
Hadislerin Işığında Müctehid İmamların İstidlal ve İctihadları:
Bu konudaki hadis ve rivayetlerin çoğunun sahih olduğuna bakılınca, müctehid imamların hepsinin nafile namazlarda zamm-ı sure okunurken dua ve zikirde bulunmanın sünnet veya müstehab olduğunda ittifak etmeleri akla gelebilir. Ancak onlar*dan her birinin kendi yöntem ve metoduyla yaptığı tesbit, istidlal ve jctihadlar az farklı olarak ortaya çıkmıştır. Şöyle ki:
a) Hanefilere göre: Namazda insanların sözüne benzer şekilde dua etmek, zikir ve teşbihte bulunmak namazı bozar. Bu husustaki kuralları ise şöyledir: Namaz esnasında Kur'an'da ve Hadiste olmayan bir dua veya teşbih ile dua ve teşbihte bulunmak namaza münafî sayılır ve o gibi dileklerin insanlardan talep edil*mesi de gayr-i mümkün addedilmez. O bakımdan kişinin namaz kılarken Allah'ın kitabından , Rasulüllah'm (s.a.v.) sünnetinden istediği dua ve zikirlerle duada bulunabilir, zikredebilir. Bir de in*sanlardan istenmesinin gayr-i mümkün görüldüğü hususları da istemekte bir sakınca yoktur. Mesela rızık istemek, mal ve çocuklarda feyiz ve bereketin doğmasını talep etmek bu cümledendir. Yani bu gibi isteklerle namaz bozulmaz.
b) Malikilere göre: Nafile namazda dünya ve ahiretle ilgili hayırlı şeyleri istemek, buna benzer dileklerde bulunmak mutlaka namazı bozmaz. Hatta insanlardan istenmesi mümkün olan şeyleri bile Allah'tan istemekte bir sakınca söz konusu değildir.
c) Şafîilere göre: Namaz esnasında namazı bozan dua, ha*ram veya gayr-ı mümkün bir şey istemekle ilgilidir. Bunun dışında kişi namazda istediği şekilde dünya ve ahiret hayrını dile getirip Cenab-ı Hak'tan isteyebilir. Şu şartla ki, o dileğini Allah'tan başkasına arzetmemeli ve O'ndan başkasından iste-memeli...
d) Hanbelilere göre: Namaz esnasında namazı bozan dua,
kitap ve sünnette varid olmayanıdır ve aynı zamanda ahiretle ilgi*li bulunmayanıdır. Mesela dünyevi ihtiyaçları ve gerekli şeyleri istemek : Allah'ım! Bana güzel bir zevce ihsan eyle gibi isteklerde bulunmak bu cümledendir.
Diğer bir rivayete göre: Ahmed b. Hanbel, namazda yapılan bu gibi dua ve zikirlerin cehren değil gizli yapılması halinde doğru olabileceğini söylemiştir.
îmam Şafii ise, belirtilen ölçüler çerçevesinde nafile namaz*larda rahmet ayetine gelince, ilahi rahmet ve,cenneti istemek; azap ayetine gelince, cehennem ve ateşinden Allah'a sığınmak müstehabdır.
Bu konuda diğer bir rivayet de Avf b. Malik (r.a.) den yapılmıştır. Adı geçen şöyle demiştir:
"Rasulüllah (s.a.v.) Efendimizle birlikte bulunuyordum. (Gece ibadetine) kalktım. Rasulüllah (s.a.v.) önce ağzını misvakladı ve abdest aldı. Sonra kalkıp namaza durdu: Fa-tiha'yı okumaya başladı, arkasından Bakara suresini oku*du. Bu arada ne kadar bir rahmet ayetine geldiyse duraklayıp (Allah'tan rahmet) diledi. Ne kadar bir azap ayetine geldiyse duraklayıp (ondan Cenab-ı Hakk'a) sığındı. Sonra rukü'a vardı, ayakta durduğu kadar rukü'da bekledi ki o esnada şöyle diyordu: "Sübhane zi'-ceberuti ve'-melekuti ve'-kibriyai ve'-azam eti". Sonra secdeye vardı ve rüku'da durduğu kadar orada durdu da bu esnada şöyle diyordu: "Sübhane zi'1-ceberuti ve'1-melekuti ve'1-kibriyai ve'l-azameti. Sonra (kalkıp ikinci rek'atte Fatihadan sonra) Al-i İmran suresini ve arkasından bir sure, bir sure daha oku*du. Sonra birinci rek'atte yaptığının bir benzerini yaptı. "
Bu hadisin isnadında yer alan ricalin hepsi sıka (güvenilir)dır. Darekutni de aynı görüşü izhar etmiştir.
Çıkarılan Hükümler:
1) Nafile namazlarda kıraat esnasında geçen rahmet ayet*lerine gelinince Allah'tan rahmet dilemek; azap ayetlerine geli*nince cehennem ateşinden Allah'a sığınmak, müstehabdır.
2) Namazda bu tarz bir dilek ve sığınmanın cehren söylenmesinde bir sakınca yoktur.
3) Gece kalkıp ibadet ederken, iki rekat namaz kılmak ve
bu namazda uzun sureleri okumak kimine göre sünnet, ki*mine göre müstehabdır.
4) Yine gece namazında rüku ve secdeyi uzatıp Cenab-ı Hakk'a tazimde bulunarak teşbihte bulunmak müstehabdır.