Namazda Konuşmak, Namazı Bozar mı?
Namaz bütünüyle zikir, duâ, tesbîh, tahmîd ve tehlîlden ibaret*tir. İlk farz kılındığı günlerde Ashab-ı Kiram'dan bazısının namaz kılarken birbirlerine selâm verdikleri ve konuştukları vakidir. Son*ra Melek Cebrail'in işareti üzerine Resûlüllah (A.S.) Efendimiz on*ları böyle yapmaktan men'etmiştir. O bakımdan namaz kılarken ko*nuşmak, namazı bozar, hükmü konulmuştur.
Zeyd b. Erkam CR.A.) den yapılan rivayette, demiştir ki : Biz*ler (önceleri) namazda iken konuşurduk, Öyle ki bizden bir adam yanıbaşmda namaz kılan arkadaşıyla konuşurdu. Bu hal, VE KU*MU LİLLAHİ KANİTÎN (Ve Allah'a saygı ve korku dolu bir gönül ile el bağlayıp durun!» âyeti ininceye kadar devam etti. Bu âyet inince susmakla emrolunduk, (namazda) konuşmaktan men'-olunduk.»
Aynı rivayeti Tirmizî şu lâfızla nakletmiştir : «Bizler, Resûlül-lah'ın (A.S.) arkasında namaz kılarken konuşurduk..»
îbn Mes'ud (R.A.) den yapılan rivayette, demiştir ki . «Bizler, Peygamber (A.S.) Efendimiz namazda iken kendisine selâm verir*dik, o da selâmımızı alıp cevaplardı. Necaşî'nin yanından (Medine'*ye) döndüğümüzde yine kendisine o vaziyette iken selâm verdik, se*lâmımızı alıp cevaplamadı. Bunun üzerine kendisine dedik ki : «Ey Allah'ın Resulü bizler daha önce sana namazda iken selâm verirdik sen de selâmımızı alıp cevaplardın.» Bize şöyle buyurdu : «Şüphesiz ki namazda (kendine has) bir meşguliyet vardır.»
Diğer bir rivayette aynı hadis şöyle nakledilmiştir : «Bizler Mek*ke'de bulunduğumuz sıralarda, henüz Habeş diyarına gitmeden ön*ce Peygamberimiz (A.S.) Efendimize (namazda iken) selâm verir*dik. Habeş diyarından dönüp geldiğimizde yine (namazda iken) Ona selâm verdik, fakat o selâmımızı alıp cevaplamadı. O sebeple yakın ve uzak kalma duygusu beni aldı, tâki O namazını kılıp bitirdi. Bu*nun sebebini sorduğumda buyurdu ki : «Şüphesiz ki Allah kendi emrinden dilediğini ortaya çıkarır, şimdi de namazda konuşmama*mız için yeni bir emir ortaya koymuştur.»
Muâviye b. Hakem'den (R.A.) yapılan rivayette, şöyle demiştir:
Bir ara Resûlüllah (A.S.) Efendimizle beraber namaz kılıyordum, ansızın hazır bulunanlardan bir adam aksırdı, ben de YERHAMU-KELLAH dedim. Cemaat göz uçlarıyla bana bakmaya başladılar. Ben de, ananız sizi yitirsin, size ne oluyor ki durup bana bakıyorsu*nuz?! dedim. Bunun üzerine onlar ellerini uylukları üzerine vurma*ya başladılar. Beni susturmak istediklerini görüp anlayınca sustum. Resûlüllah (A.S.) Efendimiz selâm verip namazdan çıkınca, anam -babam ona feda olsun, ne önce, ne de sonra Ondan daha güzel eği*ten ve öğreten bir muallim görmüş değilim, Allah'a yemin ederim ki, ne bana yüzünü ekşitip isteksizlik gösterdi, ne beni dövdü, ne de kinci bir dil kullandı, sadece şöyle buyurdu : «Şüphesiz ki bu na*mazda insanların sözlerinden hiçbiri yakışmaz ve uygun düşmez. Namaz ancak teşbih, tekbîrdir ve Kur'ân okumaktır. «Veya Resû*lüllah (A.S.) nasıl buyurduysa öyledir.
Hadislerin açık delâletinden şu hükümler anlaşılmaktadır :
1- Mekke'de mü'minler henüz Habeşistan'a hicret etmeden önce namazda iken konuşmaya ve selâm vermeye ruhsat vardı. O bakımdan belirtilen dönemde namazda konuşmak veya selâm verip almak namazı bozmuyordu.
2- Bakara sûresinin 238 âyeti inince, namazda konuşmak, se*lâm verip almak yasaklandı.
3- O bakımdan namazda konuşmak, selâm verip almak, ak-sırana duâ etmek gibi namaz dışı sözler sarfetmek namazı bozar.
4- Namazda insan sözüne benzer sözler sarfetmek, konuşmak, selâm verip almak gibi namaz dışı söz ve davranışlar Allah'ın em*riyle yasaklanmıştır. O bakımdan mü'minlerin uyması farzdır, uy*mayanlar hem günahkâr olurlar, hem de namazları bozulur.
5- Namazda önemli bir olay karşısında göz ucuyla bakmak namazı bozmaz.
6- Namazda et-Tahiyyatta iken, birinin söz ve hareketini dü*zeltmesini veya konuşmasını kesmesini hatırlatmak için elleri diz*ler üzerine vurmak da namazı bozmaz.
7- Namaz belli teşbih, zikir, kıraat ve tahmid ile tehlilden olu*şur. Hz. Peygamber (A.S.) onu nasıl öğretmişse, aynen korunması ve uygulanması farzdır.
Hadislerin "ışığında nıüctehit imamların görüş, tesbit, istidlal ve içtihatları : .
a) Hanefilere göre :
Namazda huşu' (saygı dolu edeple, korku ve tazimle) durmak müstehabdır. Çünkü Cenâb-ı Hak, huşu' üzere olanları övmüştür. O bakımdan namaza duran kimsenin bakışları secde yerini aşmama-İldir.
Namazda göz ucuyla sağa veya sola bakmak mekruh değildir. Ancak yüzünü de baktığı cihete çevirirse kerahet işlemiş olur.
Namazda unutarak veya kasden veya yanılarak, az veya çok olsun, namazı düzeltmekle ilgili bulunsun konuşmak namazı bozar. İmamın yaptığı hatayı düzeltmek için de olsa hüküm yine böyledir. Meselâ, imam oturacağı yerde ayağa kalkar, o da ona «otur!» derse veya ayağa kalkacağı yerde oturursa, o da ona «kalk!» derse, nama*zı bozulur. Belirtilen hususta konuşulan söz az olsun, çok olsun fark etmez. Ancak teşehhüt miktarı oturduktan sonra belirtilen ölçü ve anlamda konuşursa, namazı bozulmaz.
Konuşmanın sınırı:
Konuştuğu sözü yanındakiler tarafından duyulmasa bile, kendi*si işitecek seste ise, yine namazı bozulur. Kendisi de işitmiyecek ka*dar sessiz bir konuşma (fısıldama) ise, namazı kerahetle caiz olur.
Namazda selâm vermek veya verilen selâmı alıp cevaplamak -bile bile yapılıyorsa- namazı bozar. Ama selâm vermekle namazın bozulmayacağını sanıyor veya unutarak selâm veriyorsa, namazı bozulmaz. Ancak unutarak verilen selâm, namazdan çıkma selâmı ise, hüküm böyledir. Başkasına selâm vermek ya da almak niyetini taşıyor ve unutarak ağzından çıkıyorsa, üim adamlarının çoğuna gö*re, o da namazı bozar.
b) Safilere göre :
Namazda iki harf teleffuz etmek veya manası anlaşılan bir harf teleffuz etmek (duyulacak kadar sesli söylemek) en sahih kavle gö*re, namazı hükümsüz kılar. Ancak elde olmayarak dili kayar da az bir söz söyler veya namazda olduğunu unutarak bir söz ağzından çıkar veya İslâm'a yakın zamanda girdiği için onun haram kılındığı*nı bilmeden söylerse namazı bozulmaz. Ama konuşulan söz çok olur*sa, en sahih kavle göre bozulur.
c) Hanbelîlere göre:
Namazda ondan olmayan yabancı bir söz, bir kelime söylemek, bütün imamların ittifakıyla namazı hükümsüz bırakır. Çünkü Re-sûlüllah (A.S.) Efendimiz, «Şüphesiz ki bu namaza, insan sözünden hiçbir şey yakışmaz, uygun düşmez» buyurmuştur.
Namazda bir manaya delâlet etmese bile en az iki harften mey*dana gelen bir kelime veya bir manaya delâlet eden bir harften mey*dana gelen bir kelime konuşmak, üç imama göre de namazı bozar. Mâlikîlerin bu husustaki görüşü farklıdır.
Namazda, namazdan olmayan yabancı bir kelime konuşmak, is*terse unutularak söylenmiş olsun namazı bozar. Şafiî ve Mâlikîle-re göre, unutularak söylenirse, bozmaz.
Namazı bozup bozmayacağım bilmediğinden namazda bir kelime konuşursa, namaz bozulur. Şâfiilere göre, bozulmaz. Namazda zorla konuşturulan kimsenin de bu suretle namazı bozulmuş olur.
Bunun gibi, namazda yanılan imama, «unuttun», veya kalkaca*ğı yerde oturan imama, «ayağa kalk» derse, Mâlikîlerin dışında üç imama göre namazı bozulur.
d) Mâlikîlere göre :
Namazda, namazdan olmayan yabancı bir söz, bir kelime kul*lanmak, namazı bozar. Namazda konuşulan şeyin sının, mana ifa*de eden bir kelime olmasıdır. Mana ifade etmiyen veya bir kelime öl*çüsünde olmayan bir şey teleffuz etmek namazı bozmaz.
Yanılarak az bir kelime söylemek namazı bozmaz. Ayrıca na*mazı düzeltmek niyetiyle gerek imamdan, gerekse ona uyan kimse*den sadır olan bir söz de namazı bozmaz. Bu, ister selâm'dan önce, ister sonra olsun fark etmez. Ancak bu sözün Örfen çok olmaması şarttır.
Yorumlar, rivayetler ve tahliller :
1076 nolu hadîsi Tirmizî sahîhlemiştir. Aynı konuda Buharı ile Müslim Câbir b. Abdullah'tan (R.A.), Taberânî ise Ammar (R.A.) dan rivayet etmişlerdir. Hafız Bezzar, Ebû Saîd'den tahrîc ederek rivayete ağırlık kazandırmışlardır.
Hadîs, namazda konuşmanın haram kılındığına delâlet etmek*tedir ki, bu hususta ilim adamları arasında pek farklı bir görüş or*taya çıkmamıştır. Ancak kelime üzerinde durulmuş ve sınırları be*lirlenirken az farklı içtihatlar ortaya çıkmıştır.
îlim adamlarının çoğu, namazda meydana gelen konuşma ister unutularak, ister kasden, isterse bilmeyerek gerçekleşsin, her üç halde de namazı bozacağına hükmetmişlerdir. İmam Sevrî, îbni Mü*barek îmam Nahaî, Hammad b. Ebi Süleyman ve İmam Ebû Hanîfe de aynı görüş ve içtihattadırlar. Katade'den yapılan iki rivayetten biri bu manadadır.
ilim adamlarından bir kısmı ise, unutarak ve bilmeyerek konu*şulan sözün farklı hüküm taşıdığını söylemişlerdir. Nitekim îbn Mün-zir aynı hususu îbn Mes'ûd, Ibn Abbas ve Abdullah b. Zübeyir'den
(Allah hepsinden razı olsun) rivayet etmiştir. Tabiînden Urve b. Zü-beyir, Ata' b. Ebî Rebah, Hasan el-Basrî, Katade de aynı görüştedir*ler. el-Hâzimî ise, bu manada bir rivayeti Amr b. Dinar'dan yapmış*tır.
Müctehit imamlardan İmam Mâlik, îmam Şafiî, İmam Ahmed, îmam Ebu Sevr ve arkadaşları da bu rivayetleri benimsemişlerdir. Nevevî ise, bunun cumhurun görüşü olduğunu belirtmiştir.
Birinci gruba dahil olanlar, konunun başında naklettiğimiz ha*dîslerle istidlal etmişlerdir. Şöyle : Namazda konuşmak mutlaka namazı bozar, ister kasden, ister unutarak, isterse bilmeyerek vaki olsun, fark etmez.
İkinci gruba dahil olanlar, unutarak konuşanın namazı bozul*maz derken, Resûlüllah'm (A.S.) yanılarak konuştuğu, fakat nama*zını bozmayıp devam ettiği rivâyetiyle istidlal etmişlerdir. Ayrıca Taberânî'nin Ebu Hüreyre (R.A.) den yaptığı şu rivayeti de delil olarak göstermişlerdir: «Peygamber (A.S.) Efendimiz unutarak na*mazda iken konuştu ve namazını öylece bina edip tamamladı.» Hem Resûlüllah (A.S.), «Ümmetimden hata ve nisyan kaldırılmıştır», ya*ni bu iki şeyden dolayı muahaza edümiyeceklerdir, buyurmuştur.Diğer bir rivayette, ise hadîs şu lafızla tesbit edilmiştir : «Şüp*hesiz ki Allah, benim ümmetimin hata ve nisyamndan vazgeçip (gü*nah saymamıştır).»
Aynı rivayeti İbn Hibban, Dârekutni, Taberânî, Beyhakî ve Hâ*kim de tahric etmişlerdir.
İkinci grup diğer yandan Muaviye b. Hakem'in hadîsiyle istid*lal edip namazda namaz dışı konuşmasından dolayı Resûlüllah (AS..) ona namazını iade etmesini emretmemiştir.
Birinci grup, yukarıda «Ümmetimden hata ve nisyan kaldırıl*mıştır» mealindeki hadîsi şöyle yorumlamışlardır : «Buradaki kaldı*rılmıştır, sözünden maksat günahı kaldırılmıştır, hükmü ise bakidir, yani günahı gerektirmez ama namazı bozar hükmü söz konusudur. Nitekim Hatâ ile adam öldürene keffaretin vâcib olduğu şer'î bir hüküm olarak yer almaktadır. O halde hatâ ile adam öldüren gü*nahkâr olmasa bile, keffaret ödemek zorundadır.
Konumuzu oluşturan Zeyd b. Erkam hadîsinde «kanıtın» sıfatı, «susmak»la yorumlanmıştır. Bunu, Zeynüddin, Tirmizî şerhinde beİtmiştir. Îbnü'l-Arabî ise, bu kelimenin on kadar' mânası bulundu-iına dikkatleri çekmiştir. Namazda susup konuşmamak o on ma*lısından biridir.
1077 nolu tbn Mes'ud hadisi ikinci bir rivayetle Ebu Dâvud ve in Hibban tahrio etmişlerdir. İbn Hibban aynı zamanda bunu sa-thlemiştir. Ebu Davud'un tesbit ettiği rivayette, namazdan sonra esûlüllah'ın CA.SJ onun selâmını cevapladığı kaydedilmektedir ki u, namazda bulunduğumuz bir sırada bize selâm verenin selâmı amazdan sonra cevaplamamızın müstehab olduğuna delâlet eder. litekirn aynı görüş ve içtihat, Ebû Zer, Atâ', Nahai ve Sevri'den ri*âyet edilmiştir.
Ibn Reslân ise, namazda verilen selâmı işaretle cevaplamanın Üsteha.b olduğunu belirterek Şafii'nin de mezhebinin buna cevaz erdiğini, cumhurun da bu görüşte olduğunu söylemiştir. Nitekim [z. Suhayb (R.A.) diyor ki : «Resûlüllah (A.S.) Efendimize uğradığımda namaz kılıyordu, selâm verdim, o da selâmımı işaretle alıp bvapladı.»
İleride bu meseleye tekrar dönülecektir.
1078 nolu Muaviye b. Hakem es-Sülemi hadîsini aynı zamanda bn Hibban ile Beyhakî tahric etmişlerdir.
Namazda, konuşan kişinin susması için ashabın ellerini dizleri*me vurmaları, yanılanı sübhanellah demek suretiyle ikaz etme he-ıüz meşru kılınmadan önceki zamana ait bir uyan şeklidir. Hadîs, ıamazda konuşmanın haram kılındığına delâlet etmektedir. İmam Svzaî ise, namazda meydana gelen bir aksaklığı düzeltmek için ko-ıuşmakta bir sakınca yoktur, demiştir.
Namazın teşbih, tekbir ve Kur'ân okumaktan ibaret olduğu be-irtilmiştir. Bu bir hasır ifade eder mi? Ettiğini söylersek, o takdirde ıamazda bu üçünün dışında başka bir şeyin yeri yoktur, dememiz gerekir. O bakımdan ilim adamlarından bir kısmı, namazda duâ ya*pılmaz demişlerdir. Oysa namazda bazı duaların yapılacağına dair sahih hadisler ve rivayetler mevcuttur. O halde hadîste belirtilen üç şey, duayı içine almaktadır.
Nitekim yapılan ciddi tesbitlere göre, namazda konuşmanın ha*ram kılınması Mekke'de meydana gelmiştir. Dua ve zikirlerin namazda yapılmasıyla ilgili tavsiyelerin çoğu ise, Medine'de vuku' bul*muştur.
Zeylaî, namazda unutarak veya yanılarak konuşan kimsenin] namazı bozulmaz diyenlerin delil olarak seçtikleri, «Ümmetimden hatâ ve nisyan kaldırıldı» mealindeki hadis üzerinde durarak şu bilgileri vermektedir
Hadîs her ne kadar birçok fakîh tarafından bu lafızla rivayet edilmişse de aslında bundan farklı olarak tesbit edilmiştir. Bizim en yakın olarak rastladığımız rivayette şu lâfızla nakledilmiştir: «Allah bu ümmetten üç şeyi kaldırdı...» îbn Adiy el-Kâmil'd© Ebû Bekre'-deh (R.A.) rivayet etmiştir. Daha çok yaygın olan şekli ise şöyledir: «Şüphesiz ki Allah, benim ümmetimin hata ve nisyanından dolayı (günah yazmayıp) geçmiştir.» Nitekim îbn Abbas, Ebu Zer, Ebu Der-dâ, İbn Ömer ve Ebû Bekre (Allah hepsinden razı olsun) den rivâ yet edileni bu ölçü ve anlamdadır.
îbn Mâce'nin talâk bölümünde Evzâi'den, onun da Atâ' b. Ebî Rebah'dan, onun da îbn Abbas'dan, Onun da Resûlüllah (A.S.) Efen-dimiz'den rivayet ettiği hadîsin meali şöyledir : «Şüphesiz ki Allah ümmetimden hatâ, nisyan ve bir de zorlandıkları şeyi (in günahını) kaldırmıştır.»
İbn Hibban aynı rivayeti kendi Sahîh'inde 3/68 bölümünde îbn Abbas'tan merfuân rivayet etmiştir. Hakim ise el-Müstedrek'inde talak bahsinde tahrîc etmiş ve «Şeyhayn'in şartına göre sahihtir* demiştir.
Buharî ile Müslim bu hadisi tahric etmemişlerdir. Aynı hadîsi Taberânî kendi Mu'cenı'inde Hz. Sevban (R.A.) dan merfuân şöyle rivayet etmiştir : «Şüphesiz ki Allah, ümmetimin haj-tâ, nisyan ve bir de zorlandıkları şeyin (günahını affedip) geçmiş*tir.»
Ayrıca Taberânî Ebû Derdâ'dan da, sözü edilen hadîsi biraz de*ğişik lafız ve anlamda şöyle rivayet etmiştir : «Şüphesiz ki Allah, ümmetimin nisyan ve bir de zorlandıkları şeyin (günahını affedip) geçmiştir.»
Ebu Nuaym'm ise, Muhammed b. el-Musaffa tarikiyle Velid b. Müslim'den, onun da Mâlik'ten, onun da Nâfi'den, onun da îbn ner'den, onun da Resûlüllah CA.S.) Efendimizden yaptığı rivâyet-«Şüphesiz ki Allah, ümmetimden hata ve nisyanm (günahını) Jdırmıştır.» denilmektedir. Ancak el-Ukiylî bunu kendi kitabında 3 almış îbn Musaffa'nın malûl olduğunu söylemiş, Ahmed b. Han-ıl de onun zayıf olduğunu belirtmiştir,
Zehebî bu zat üzerinde durmuş ve hem sadûk, hem meşhur ol-ığuna dikkatleri çekmiştir. Salih Cezere ise, onun birçok nıenakîr-ri olduğunu, ancak kendi kanaatince onun sadûk bulunduğunu eylemiştir. Ahmed b. Hanbel'in oğlu Abdullah ise, yukarıda meali-. naklettiğimiz hadisi Muhammed b. el-Musaffa'nın rivayet ettiği-:, bunun güvenilir olup olmadığını babasından sorduğunu, baba*nın onu münker görüp zayıf saydığım söylemiştir.
Zehebî tekrar kendi tesbit ve görüşünü şöyle belirterek konuyu oktahyor: «Îbn Musaffa sikadır, Sünnete bağlı bir kişidir ve aynı imanda hadîs âlimlerindendir.»[534]Nitekim Ebu Hatim de onun saduk olduğuna dikkatleri çekmiş, luhamnıed b. Avf de onun vefatından sonra onu rüyasında görmüş e «nereye gittin?» diye sormuş. O da «hayra ve iyiliğe...» diye ce-ap vermiş, sonrada şunu ilâve etmiştir: «Biz her gün Rabbımızı iki lefa görmekteyiz..»
Ayrıca Zeylaî, 1078 nolu Muaviye b. Hakem hadîsini tahlil ettik-en sonra metinde geçen «lâ yaslehu» cümlesini şöyle yorumiamış-ır : «Burada lâ yaslehu butlana delâlet etmez, namazda namaz lışı konuşmanın mahzurlu olduğunu ve her mahzurlu şeyin nama-;ı hükümsüz bırakmıyacağım söyleyebiliriz. Ayrıca hadîsi böyle yo--umlayıp istidlal edenler, ikinci delil olarak, Resûlüllah'm (A.S.) vluaviye'ye namazda konuşmasından dolayı onu iade etmesini em-'etmediğini göstermişlerdir.
Bu başta Buhari ve Müslim'in Câbir'den (R.A.) yaptıkları riva*yet birincilerin görüş ve içtihadını kuvvetlendirmektedir. Şöyle ki; Câbir (R.A.) diyor ki : Resûlüllah (A.S.) Efendimiz beni elçi olarak Beni Mustalık kabilesine gönderdi. Dönüp geldiğimde bir tarafa gi*diyordu; Onu devesi üzerinde namaz kılar bir halde buldum. Konuş*tum, eliyle işarette bulundu, sonra yine konuştum, hem okuyordu, hem başıyla (bana) işarette bulunuyordu. Namazını bitirince, «seni gönderdiğim hususta ne yaptın?» diye sordu ve şöyle ilâve etti : «Se*ninle konuşmaktan beni ancak namaz kılmam alıkoydu..»
Sahih olduğu kabul edilen bu hadis, namazda dünya kelâmı et*menin haram olduğuna delâlet etmektedir. Nitekim Dârekutnî'nin Ebu Şeybe'den, onun da Yezid Ebû Hâlid ed-Dâlâni'den, onun da Ebû Süfyan'dan, onunda Câbir (R.A.) dan yaptığı rivayette, Pey*gamber (A.S.) şöyle buyurmuştur : «Konuşmak namazı bozar, ab-desti bozmaz.»
Ancak bu hadîsin râvîleri arasında Ebu Şeybe İbrahim b. Os*man bulunuyor ki, onun zayıf olduğunu söyleyenler çoğunluktadır. Aynı zamanda Yezid ed-Dâlâni de zayıf kabul edilmiştir. İbn Hib-ban onunla ihticac caiz değildir, demiştir. Tabii rivayette infirad et*tiği zaman onunla ihticac doğru olmaz, demek istemiştir. Zehebî, Yezîd Ebû Hâlid'in meçhul olduğunu belirtmiştir.
Namazda konuşmanın namazı bozup bozmayacağı hakkında ilim adamlarının farklı görüş ve tesbitleri olmuştur. İbn Dakiyk el-îyd, ilgili hadîslerin açıklamasında özetle diyor ki : «İbn Münzir di*yor ki : îlim ehli, namazı düzeltmek niyeti olmaksızın namaz için*de bile bile kasden konuşan kimsenin namazının fasit olduğunda ic-ma etmişlerdir.»
Yanılarak veya bilmeyerek konuşan kimsenin namazının bozu*lup bozulmayacağı hakkında da ilim adamlarının görüş ve tesbitle*ri farklı olmuştur. İmam Tirmizî kendi Sünen'inde birçok ilim adam*larının bu konuda unutanla, bilmeyen ve kasden konuşan arasında bir fark olmadığım, her üç halde de namazın bozulacağını söyledik*lerini belirtmiştir. îbn Mübarek, Sevrî, Nahaî, Hammad b. Ebî Sü*leyman, Ebu Hanîfe ve başka ilim adamları aynı görüşü izhar 'et*mişlerdir.
Bir diğer grup, unutanla, bilmeyen ve bilerek konuşan arasında fark bulunduğunu ileri sürmüşlerdir. Nitekim İbn Münzir, İbn Mes'-ud'un, Abdullah b. Zübeyr'in ve İbn Abbas'm (Allah hepsinden ra*zı olsun) içtihat ve görüşleri bu cümledendir, demiştir. Tabiînden de Urve b. Zübeyir, Atâ b. Ebî Rebah, Hasan el-Basrî ve Katade de bu paralelde yer alanlardandır.
Birinciler Zeyd b. Erkam'm (R.A.) hadisiyle, ikinciler ise, Peyamber (A.S.) Efendimizin yanılarak konuştuğu, fakat namazı kes-tneyip kalan kısmı tanıamladığıyla ilgili rivayetlerle ihticac etmiş-erdir. Aynı zamanda «Şüphesiz ki ümmetimden hata ve nisyan kal-iırılmıştır» mealindeki hadisle dö istidlal etmişlerdir.
Çıkarılan Hükümler
1- Namazda hüşû üzere bulunmak sünnettir.
2- Namazda secde yerine bakıp dikkati başka tarafa çekrne-ımek de sünnettir.
3- Namazda bazı dikkat çekici olaylardan dolayı göz ucuyla sağa veya sola bakmak mekruh değildir. Yüzü sağa veya sola çe*virmek mekruhtur.
4- Namazda konuşmak, az olsun çok olsun, kasden veya ya*nılarak ya da unutarak olsun mutlaka namazı bozar. Bu, Hanefîlere göredir.
5- Namazda ister etrafındakiler, isterse kendisi duyacak ka-I dar sesli konuşmak namazı bozar.
6- Namazda verilen selâmı alıp cevaplamak veya birine selâm vermek de namazı bozar.
7- Şâfiîlere göre, namazda konuşulan kelime iki harf olur ve*ya mâna taşıyan bir harf olursa, yine de namazı bozar. Ancak yanı*larak veya namazda olduğunu unutarak az bir kelimeyle konuşur veya İslâm'a yeni girdiği için namazda konuşmanın haram olduğu*nu bilmediğinden konuşursa, namazı bozulmaz. Konuşulan söz çok olursa, mutlaka namazı bozar.
8- Namazda zorla konuşturulan kimsenin de namazı bozulur.
9- Mâlikîlere göre, mana ifade etmiyen bir kelime söylemek namazı bozmaz.
10- Namazda namazı düzeltmek için konuşmak da Mâlikîlere göre namazı bozmaz. Ancak bu konuşmanın örfen çok olmaması şarttır.