Müslüman kadının sorumluluğu
MÜSLÜMAN KADININ SORUMLULUĞU
Kadının yozlaşmasından söz ederken Müslüman kadının İslami değerlerden sıyrılarak, Batının kültürü ile kültürlenmesini kast ediyoruz. Evet, Müslüman kadın gerek İslam coğrafyasının tümünde, gerekse yaşadığımız coğrafyada yozlaştırılmıştır. İslam toplumunun ilk yıllarında Kur’an’ın şekillendirdiği ve Peygamber aleyhisselatu vesselam’ın öğretileriyle hayat bulan Müslüman kadın profili zamanla bozulmuş ve Müslüman kadın kendi öz benliğinden uzaklaştırılmıştır. Kendi öz benliğini terk eden kadın da İslam ümmetinin diğer kısımları gibi kendi asli kimliğini terk etmiş ve asli vazifesini unutarak, sanal vazifelerin peşinde koşmuştur.
İslam fıtrat dinidir. Tüm hükümleri fıtrata uygun ve fıtratın emrettiğidir. Kadın için emredilen hükümler de, İslam’ın kadına biçtiği rol de fıtridir. Batı, kadına bir meta’ gözüyle bakar. Onun bedeninden faydalanır. Ona yalancı bir özgürlük ve eşitlik sunar. Ama onu sadece görsel bir zevk aracı derekesine indirir. İslam ise kadına asli değerini verir. Onu yüceltir. Toplum içinde onun da erkek gibi fakat kendine has bir konumunun olduğunu söyler. Ama erkek ile eşit mükellefiyetler yüklemez. Kadının misyonu farklıdır. Annelik misyonu onu toplumun terbiye edicisi kılar. O bir anne olarak gelecek nesillere yön verir. Çocuğun ahlak binasını o inşa eder. Eş olma misyonuyla eşini destekler. İslam’ın aile müessesesi onun omuzlarında yükselir. Aile yapısını korumak ve aileye İslami bir yön vermede eşinin ortağıdır. Bir davetçi misyonu vardır. Toplum içerisindeki diğer kadınların ıslahı için emri bil maruf nehyi anil münker görevini ifa eder. Toplumun ıslahı açısından kadının bu görevi ifa etmesi, yerine göre erkeğin ifa etmesinden daha büyük değer taşır.
İfsadın olduğu yerde mutlaka ıslah da olmalıdır. Toplum içerisinde kadın noktasında ki var olan ifsadı hepimiz gözlerimiz ile görüyoruz. Toplumu bozmaya çalışanlar her alanda kadını bir mal gibi kullanmakta, mallarının, mülklerinin satışı için kadını araç olarak kullanmakta; sanat, özgürlük adı altında kadını maddi ve manevi elbiselerinden soymakta ve daha birçok melaneti kadın üzerinden gerçekleştirmek istemektedirler. Hepimiz bu durumun farkındayız. Toplumun yarısını oluşturan kadınların ıslahı noktasındaki çalışmalar çok önemlidir. Bu noktadaki çalışmaların kadınlar tarafından yapılması daha başarılı sonuçlar getirir kanaatindeyiz. Yani toplumdaki ifsadın önüne geçebilecek olan yine kadındır.
Müslüman kadının İslami manada sorumluluklarını şöylece özetleyebiliriz.
1- İslam’ın Müslüman bir birey olmasından dolayı kadından istediği hükümlere özen göstermeli, cennete, ahiret kurtuluşuna ulaşmak için ilahi emir ve yasaklar konusunda dikkatli olmalıdır. Ğaybe iman, namazı ikame etmek, Ramazan orucunu tutmak gibi ibadi hükümler ile yalan söylememek, gıybet etmemek, söz taşımamak gibi ahlaki hükümler konusunda hassas olmalıdır.
“Ey peygamber! İnanmış kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira edip getirmemek, iyi işleri yapmak konusunda sana karşı gelmemek hususunda sana biat etmek istediklerinde onların biatlerini al. Onlar için Allah’tan mağfiret dile.” (Mümtehine: 12)
“Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mümin kadınlarına söyle, cilbablarıyla (üst elbise) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmaları ve eziyet görmemeleri için daha iyidir.” (Ahzab: 59)
Bu ayetlerde ve Kur’an’ın geriye kalan ayetlerinde erkeğe has kılınan Cuma namazı, cihad gibi özel hükümler hariç, kadın Rabbi Zülcelalin bütün hükümlerinin muhatabıdır. Bu emirlerin yerine getirme noktasında sorumludur ve bu sorumluluğunun bilincinde olmalıdır. Yapılan tüm davranışların Allah katında bir hesabının olduğunu, söylenen her sözden, yapılan her davranıştan dolayı hesaba çekileceğini unutmamalıdır. Allah’ın emirlerine bağlılık konusunda, ashab neslinin kadınlarını örnek almalıdır.
2- ilim öğrenmeye ve var olan ilmi seviyesini yükseltmeye, kitap okuyarak kendini yetiştirmeye çaba sarf etmelidir. İlk Müslüman neslinden Hz. Aişe (r.anha) validemizi incelediğimizde İslam’ın kadını ne kadar üst mertebelerde görmek istediğini açıkça görürüz. Hz. Aişe’nin ilim noktasında büyük hizmetleri oldu. İslam âlimleri arasında özel bir konumu vardır.
Ebu Musa el Eşari: ‘Bizler, müşkil bir mesele ile karşılaştığımızda gider Hz. Aişe’ye sorardık’ demiştir.
Abdurrahman bin Avf’ın oğlu Ebu Seleme: ‘Resulullahın sünnetini Hz. Aişe’den daha iyi bilen; dinde derinleşmiş, ayetlere bu derece vakıf ve sebebi nüzulleri bilen, feraiz ilminde mahir bir kimse görmedim’ demiştir.
Bilindiği gibi feraiz ilmi ilimlerin en müşkül olanlarındandır. Bu da Hz. Aişenin ilmi seviyesini gösterir. Hz. Aişe Peygamberimizden iki bin iki yüz hadis rivayet etmiş, sahih hadis kitapları Hz. Aişe’den çok sayıda fetvayı nakletmişlerdir. Belki bugün her kadınımız Hz. Aişe’nin ilmi seviyesini yakalayamayabilir. Fakat imkan ve şartalar göre öğrenmeli ve öğretmelidir. Genel anlamda tüm bacılar İslami ilimlerde kendilerine yetebilecek bir konuma gelmeli; özelde de kimi bacılar bazı ilim dallarında söz sahibi olmalı ve söz söyleme makamına gelebilmelidir. İslami ilimlerin temelinde Arapça dilini öğrenmek yatar. İmkânı olan bacıların Arapça ilimlerini öğrenmeleri çok faydalı olacaktır. Ailelerin de bu konuda hassas olmaları ve müsait olan kız çocuklarını ilim merkezlerinde yetiştirmeleri önemlidir.
3- Kocasına meşru dairede itaat etmeli; eşiyle iyi geçinmeli, evinin düzenini, temizliğini sağlamalı, yemek ve evin diğer ihtiyaçlarını karşılamalıdır.
Ashab kadınlarından Esma binti Yezid çok güzel konuşan biri idi. Bir gün hanım sahabeler Esma’yı temsilci olarak Peygamber aleyhisselatu vesselam’a gönderdiler. Esma, Peygamber aleyhisselatu vesselam’a:
“Anam babam sana feda olsun ey Allahın Resulü! Ben kadınlar tarafından sana gönderilen bir elçiyim. Allah Seni erkeklere ve kadınlara Peygamber olarak gönderdi. Biz, Sana ve Senin Rabbine iman ettik. Fakat biz kadınlar olarak sizlerin evlerinizde kapanıp duruyoruz. Siz erkekler ise Cuma namazı kılmak, camilere ve cemaatlere gitmek, hastaları ziyaret etmek, cenazelerde bulunabilmek, defalarca hac etmek, bunlardan daha faziletlisi olarak da Allah yolunda cihad etmek gibi üstünlüklerle bizi geçmiş durumdasınız. Şurası muhakkak ki erkek kısmı hac ve umre etmek, kâfirlerle savaşmak için evlerinizden çıktığınızda mallarınızı biz koruyor, iplik eğirip elbiselerinizi dikiyor ve çocuklarınızı besliyoruz. O halde biz kadınlar, o hayırlı işlerin ecir ve sevabında size ortak olamaz mıyız?”
Peygamber aleyhisselatu vesselam, Esma’yı sonuna kadar dinledikten sonra şöyle buyurdu:
“Ey hanım! Şunu iyice anla ve seni gönderen hanımlara bildir ki, kadın kısmının kocasıyla geçinip onun hoşnutluğunu kazanması, saydığın ecirlere denk olur.”
Bu rivayette de görüldüğü gibi hanımların ev işlerini ibadet bilinci içerisinde yapmaları onlara erkeklerin sevap için yaptıkları ibadetlerin ecrini kazandırır. Hanımların ev işlerini Allah rızasını kazanmak kastı ile yapmaları, ibadet bilinci içerisinde hareket etmeleri çok önemlidir.
4- Emri bil maruf nehyi anil münker görevinin ifasına dikkat etmelidir. Etrafındaki Müslüman kadınlarla, kızları, halaları, teyzeleri, komşu kadınlarla v.s. ilgilenmeli, onlarla ilişkilerinde İslami ahlakla muamele etmeli ve İslamı anlatmalıdır.
‘’Sizden kim bir münker görürse onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin. Buna da günü yetmezse kalbiyle o münkere karşı buğz etsin, nefret etsin. Bu da imanın en zayıf noktasıdır’’ Hadisi genel bir hitaptır ve erkek kadın ayrımı yapmamıştır. Bu bağlamda hanımlar da hassasiyet göstermelidir. Allah Resulünün ashabından Ümmü Şerik bu konuda güzel bir örnektir. İslam’ı seçtikten sonra Kureyş kadınlarının evlerini sık sık ziyaret eder ve onları İslam’a davet ederdi. İslam’ı hanımlar arasında anlatmayı kendine vazife bilmiş ve bu uğurda çalışmasını yürütmüştür. Fakat müşrikler onu yakalamış, hapsetmiş, üç gün kızgın güneşin altında aç ve susuz bekletmişlerdir. Bu sıkıntılara rağmen o dininden dönmemiş ve serbest kalınca tebliğine devam etmiştir.
İslam, sadece erkekleri değil kadını da cahiliyyenin kötülüklerinden kurtarmış, kadına da erkek gibi değer vermiş ve onu da kötülüklerin izale edip, hakkın hâkim kılınmasında sorumlu kılmıştır. İslam’da kadının veya erkeğin egemen olduğu bir toplum modeli yerine vahyin düsturlarının egemen olduğu bir toplum vardır. Tabi bunun manası kadınla erkeğin her alanda eşit olması değildir. İslam da kadın erkek münasebetlerinde eşitlik değil adalet; birbirine rakip değil, karşılıklı yardımlaşma söz konusudur. Kadının misyonu ve konumu onun istibdatlarına ve fıtratına uygundur.
Allah’u Teâlâ, bizlere mümin ve mü’minelerin hak için yardımlaştığı bir toplum nasip eylesin!
Zülfikar Fırat