-
114- Nas
114-NAS:
--------------------------------------------------------------------------------
1- De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine,
2- İnsanların hükümdârına,
3- İnsanların ilâhına,
4- O sinsi vesvesecinin şerrinden.
5- O ki, insanların göğüslerine vesveseler fısıldar.
6- Gerek cinlerden, gerek insanlardan.
--------------------------------------------------------------------------------
-
Cevap: Nas
Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla
Nas suresi ayet 1
De ki: İnsanların Rabbine sığınırım,
Nas suresi ayet 2
İnsanların malikine,
Nas suresi ayet 3
İnsanların (gerçek) ilahına;
Felak suresinde olduğu gibi burada da "eûzü billahi" denilerek Allah'ın üç sıfatı zikredilmiş ve O'na sığınılması telkin edilmiştir. Birincisi; "Rabb'in nas'tır" yani insanları yetiştiren, mürebbisi, sahibi ve efendisi olan Allah. İkincisi "Melik'in Nas"tır; yani bütün insanların padişahı ve hükümdarı olan Allah. Üçüncüsü; "İlah'in Nas"tır. Yani, insanların gerçek mabudu olan Allah. (İlah'ın Kur'an-ı Kerim'de iki anlamda kullanıldığı bilinmelidir. Birincisi, mabud olmadığı halde, kendisine ibadet edilen şahıs veya bir şeydir. İkincisi, kendisine ibadet edilmesi gereken gerçek mabuddur. O'na ibadet edilse de, edilmese de O ilahtır. Allah (c.c.) için nerede ilah kelimesi kullanılmışsa, bu ikinci anlamda kullanılmıştır.) Bu üç sıfatın zikredilmesinin nedeni; "İnsanların Rabb'i, Melik'i ve Mabud'u olarak kamil iktidar sahibi ve kullarını korumaya kadir olan Allah'a sığınırım. Ancak O, insanların kendi kendilerini kurtaramayacağı şeyden onları kurtarır." inancının pekişmesi içindir.
Sadece bunun için değil O'nun (c.c) ; Rabb, Melik ve İlah olduğunu vurgulamak içindir de. O'nun dışında hiçkimseye sığınılmayacağını ve gerçek sığınağın O (c.c) olduğu inancını güçlendirmek de bu nedenler arasındadır.
-
Cevap: Nas
Nas suresi ayet 4
'Sincice kalplere vesvese ve kuşku düşürüp duran' vesvesecinin şerrinden.
Nas suresi ayet 5
Ki o, insanların göğüslerine vesvese verir (içlerine kuşku, kuruntu fısıldar) ;
Burada "Vesvâsil Hannâs" kelimesi kullanılmıştır. "Vesvas"ın anlamı, "tekrar tekrar vesvese veren"dir. Vesvesenin anlamı insanın kalbine ona hissettirmeden peşpeşe kötü düşünce sokmaktır. "Vesvese" kelimesinde yapılan fiilin sürekliliği, tekrarı sözkonusudur. "Zelzele" kelimesindeki tekrarda olduğu gibi. Çünkü insanı bir zerre kışkırtmak yeterli olmaz. Ona bir fiili işletebilmek için onu tekrar tekrar kışkırtmak gerekir. İşte bu çalışmaya "vesvese", vesveseyi verene de "vesvâs" denir. "Hânnâs" kelimesine gelince, bu kelime Hunus'tan türemiştir. "Hunus"un anlamı açığa çıktıktan sonra saklanmak veya ileri çıkıp geri çekilmektir. "Hannas" "hunus"un mübalağa siğasıdır. Bu nedenle "hannas" kelimesi sözkonusu fiili çokça yapan, tekrarlayan anlamına gelir. Burada vesvese verenin vesvese vermek için insana tekrar tekrar geldiği açıktır. Bunun yanına "hannas" kelimesi gelince anlam şöyle olur: Vesvese veren ve geri çekilen, tekrar tekrar gelerek vesvese vermeye çalışan. Diğer bir ifadeyle birincisinde başaramadığında vesvese vermek için tekrar tekrar ikinci, üçüncü, dördüncü defa gelen.
"Vesvasil Hannas"ı anladığımıza göre şimdi de onun şerrinden Allah'a sığınmanın ne anlama geldiği üzerinde duralım. Bu şerden Allah'a sığınmanın anlamı, şerrin kalbe yerleşmemesi için Allah'a dua etmek ve sığınma isteminde bulunmaktır. İkinci anlamı; Allah (c.c.) yolunda çalışanın aleyhinde halkın kalbine vesvese verene karşı daima Allah'a sığınmaktır. Hakka davet edenler için, kalplerine vesvese verilenlerin herbirine tek tek ulaşıp bu olumsuzluğu düzeltmenin mümkün olamayacağı açıktır. Hak davetçilerinin, Allah'a daveti bırakarak her bireyin davetçiler hakkındaki yanlış düşünceleri düzeltemeyeceği ve ithamlara cevap veremeyeceği ve bunlar için vakit ayıramayacağı bilindiğine göre, tek çare bütün bunlardan Allah'a sığınmaktır. Ayrıca muhaliflerin seviyesine inerek kendini savunmak için onlara cevap vermesi de uygun değildir. Onun için Allah, hak davetçilerine yol gösterir ve şöyle buyurur: "Şerre karşı Allah'a sığınarak hiçbir şeye aldırmadan davete devam edin. Çünkü buna karşı çıkmak sizin göreviniz değildir. Bu; Rabb'in nas, Melik'in nas ve İlah'in nas'ın işidir."
Burada vesvesenin, şer fiilinin başlangıcı olduğu sonucu da çıkmaktadır. Vesvese, gafil ve zihni boş olan bir insan üzerinde önce etkili olur ve kalbinde kötülüğe istek meydana getirir.
Bu kötü niyet daha sonra irade haline gelir ve vesvesenin de etkisiyle irade pekişir. Son adımda ise şer amel ortaya çıkar. Vesvese verenin şerrinden Allah'a sığınmanın anlamı, Allah'ın henüz başlangıcında şerri yoketmesidir.
Olaya başka bir açıdan yaklaşırsak, vesvese verenlerin çabasını şu şekilde sıralayabiliriz: İnsanı, önce küfür, şirk, ateistlik, Allah (c.c.) ve Rasulüne isyan ve müminlere karşı düşmanlık için kışkırtırlar. Eğer bunda başarılı olamamışlarsa ve kışkırtılan kişi oyuna gelmeyerek İslam'a girmişse, bu kez onu İslam içinde bid'ata teşvik ederler. Bunda da başarılı olamazlarsa, onu günaha teşvik ederek, bunlarda bir sakınca olmadığını telkin ederler. Böylece küçük günahların birikerek büyük günahlara dönüşmesini isterler. Bunda da başarılı olamazlarsa, söz konusu kişinin müminliğinin kendisi ile sınırlı kalmasına ve galip gelmek için çalışmasına çaba gösterirler. O şahıs tüm bunlara rağmen hiç bir oyuna gelmezse, cin ve insanlardan bütün şeytanlar saldırıya geçerek halkı onun aleyhine kışkırtırlar. Bu noktada şeytan, mü'min insana gelerek şöyle kışkırtır: "Bunlara tahammül etmen korkak olduğunu gösteriyor. Aslında senin de onlara karşılık vermen gerekirdi." Bu, şeytanın son silahıdır. Şeytan böylece Hak davetçilerini saptırmak ve verimsiz bir alana itmek ister. Davetçi eğer bu tuzaktan da kurtulursa, şeytan çaresiz kalır, Bu konuda Kur'an'da şöyle buyurulur: "Eğer şeytanın seni kışkırttığını hissedersen Allah'a sığın!" (Araf: 200, Fussilet: 36) , "De ki: Şeytanın kışkırtmasından Sana sığınırım" (Mu'minun: 97) . "Muttakilerin durumu, şeytandan kötü bir düşünce geldiğinde hemen Allah'ı hatırlayarak doğru yolu bulmalarıdır." (A'raf: 201) Şeytanın son tuzağından da kurtulanlar hakkında Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:
"....Buna ancak nasip sahipleri eriştirilir." (Fussilet: 35)
Burada bir başka noktaya da dikkat edilmelidir. O da, insanın kalbine sadece dışarıdan cin ve şeytanlardan vesvese gelmediğidir. İnsanın kendi nefsi de vesvese verir. Yanlış düşünce ve sapmış aklın da vesvese vereceği ihtimal dışında değildir. İnsanın gayri meşru istek ve hevesleri, irade gücü ve muhakemesinin de onu saptırabileceği bilinmelidir. Bu konu Kur'an-ı Kerim'de şöyle açıklanmıştır: "Biz onun nefsinin ne vesveseler verdiğini biliriz." (Kaf: 16) . Rasulullah cuma namazı hutbesinde okunması sünnet olan duada şöyle buyurmuştur: "Nefsin şer ve fitnelerinden Allah'a sığınırız." (Neuzu billahi min şururi enfusina.)
-
Cevap: Nas
Rabbim razı olsun emeginize saglık