Kamil insan Kâbe gibi mübarektir
Allahu Teala Kâbe’yi insanlara, kulları için bina ettirmiştir. İnsanı ise bizzat kudret eliyle yaratmıştır. Kuldaki bütün güzel hâl ve kıymet Allahu Teala tarafından yaratılmıştır. Sonra onlar içinden kamil olanlarını dinini temsil edecek halifeler yapmıştır. İnsan-ı kamil, bazı yönleriyle Kâbe’den daha faziletlidir.
Abdullah b.Amr (r.a) anlatıyor:
Rasulullah (s.a.v)’ı Kâbe’yi tavaf ederken gördüm; şöyle diyordu:
“Sen ne güzelsin, kokun da ne hoştur. Sen ne kadar büyüksün, hürmetin de çok büyüktür. Muhammed’in nefsi elinde olan Allah’a yemin olsun ki, müminin hürmet ve kıymeti senin hürmetinden daha büyüktür.
Allah (c.c) onun malını, kanını haram kılmış ve bize mümin hakkında ancak hayır düşünmemizi (onu haksız yere suçlamak ve karalamaktan kaçmamızı) emretmiştir.”601
İbnu Abbas (r.a) anlatır:
“Rasulullah (s.a.v) Kâbe’ye baktı ve: ‘Senin hürmetin ne kadar büyüktür. Müminin Allah katındaki hürmeti senden daha büyüktür’ buyurdu.”602
Allahu Teala Kâbe’yi anlatırken:
“Doğrusu insanlara (mâbet olarak) ilk kurulan ev; Mekke’de bulunan, alemlere) bir hidayet ve bereket kaynağı kılınan Kâbe-i muazzamadır ”603 buyurur.
Haremi Şerif, Kâbe ve civarıdır. Allahu Teala’nın etrafını bereketlendirdiği özel yerdir. Bu mübarek yer müminler için hazırlanmıştır. Şu halde kamil insan, kendisi için yapılan yerden daha mübarektir. Bu müminin ne kadar şerefli olduğu gösterir. Elbette ki bu kamil bir mümindir.
Eşref-i Rûmî (k.s) (874/1470), bu konuda şu güzel açıklamaları yapar:
“Allah dostu velilerin gönülleri de birer Kâbe’dir. Mekke-i Mükerreme’de bulunan Kâbe’ye, ‘Kâbe-i Halîlî’ derler. Gönül kâbesine de, ‘Kâbe-i Celîlî’ derler. Mekke’deki Kâbe’yi Halil İbrahim Aleyhisselâm taşla ve toprakla bina etmiştir.
Gönül kâbesini (kalb-i selimi) ise Aziz ve Celil olan Allah, azamet nurları ve edep süsleri ile yaratmıştır. Mekke’deki Kâbe’yi Allah için ziyaret edenin vücudu ateşten kurtulur.
Velilerin gönülleri olan kalp kamil insanı, Allah için ziyaret edenlerin ise hem canları, hem vücutları ateşten kurtulur. Kaldı ki Yüce Dosta ulaşmak da buradan geçer. Onun için Mevlana Celaleddin-i Rûmî (k.s) şöyle der:
“Siz, ey hacca giden kavim! Nerdesiniz, nerede? Mâşukunuz burada. Geliniz, hep bu yana geliniz!..”
Şeyh Safi (k.s) bu beyti şöyle açıklar:
“Beytullah yeryüzünde ikidir. Birisi Mekke-i Mükerreme’deki Beytullah’tır. Halk onu kendisine (hac) farz oldukça ziyaret eder. Diğeri de ehlullahın gönül kâbesidir. Yukarıdaki beyitte geçen hitap, o kâbenin talipleri için söylenmiştir. Burada anlatılmak istenen şudur:
Mekke’deki Kabe’yi ziyaret eden kimse İslam’ın bir farzını yerine getirmiş olur. Ariflerin gönül kâbesini ziyaret eden kimse ise gerçek marifete erer, Yüce Rabbini tanır. Yani Mevlana (k.s) şunu diyor:
“Ey Allah’ı tanımak ve bilmek (marifetullah) isteyenler!..Hakkı arayanlar!.. Gönül kâbesine gelin ve onu bu kâbeden talep edin.”604
Allahu Teala Kâbe’yi insanlara, kulları için bina ettirmiştir. İnsanı ise bizzat kudret eliyle yaratmıştır. Kuldaki bütün güzel hâl ve kıymet Allahu Teala tarafından yaratılmıştır. Sonra onlar içinden kamil olanlarını dinini temsil edecek halifeler yapmıştır. İnsan-ı kamil, bazı yönleriyle Kâbe’den daha faziletlidir.
Abdullah b.Amr (r.a) anlatıyor:
Rasulullah (s.a.v)’ı Kâbe’yi tavaf ederken gördüm; şöyle diyordu:
“Sen ne güzelsin, kokun da ne hoştur. Sen ne kadar büyüksün, hürmetin de çok büyüktür. Muhammed’in nefsi elinde olan Allah’a yemin olsun ki, müminin hürmet ve kıymeti senin hürmetinden daha büyüktür.
Allah (c.c) onun malını, kanını haram kılmış ve bize mümin hakkında ancak hayır düşünmemizi (onu haksız yere suçlamak ve karalamaktan kaçmamızı) emretmiştir.”601
İbnu Abbas (r.a) anlatır:
“Rasulullah (s.a.v) Kâbe’ye baktı ve: ‘Senin hürmetin ne kadar büyüktür. Müminin Allah katındaki hürmeti senden daha büyüktür’ buyurdu.”602
Allahu Teala Kâbe’yi anlatırken:
“Doğrusu insanlara (mâbet olarak) ilk kurulan ev; Mekke’de bulunan, alemlere) bir hidayet ve bereket kaynağı kılınan Kâbe-i muazzamadır ”603 buyurur.
Haremi Şerif, Kâbe ve civarıdır. Allahu Teala’nın etrafını bereketlendirdiği özel yerdir. Bu mübarek yer müminler için hazırlanmıştır. Şu halde kamil insan, kendisi için yapılan yerden daha mübarektir. Bu müminin ne kadar şerefli olduğu gösterir. Elbette ki bu kamil bir mümindir.
Eşref-i Rûmî (k.s) (874/1470), bu konuda şu güzel açıklamaları yapar:
“Allah dostu velilerin gönülleri de birer Kâbe’dir. Mekke-i Mükerreme’de bulunan Kâbe’ye, ‘Kâbe-i Halîlî’ derler. Gönül kâbesine de, ‘Kâbe-i Celîlî’ derler. Mekke’deki Kâbe’yi Halil İbrahim Aleyhisselâm taşla ve toprakla bina etmiştir.
Gönül kâbesini (kalb-i selimi) ise Aziz ve Celil olan Allah, azamet nurları ve edep süsleri ile yaratmıştır. Mekke’deki Kâbe’yi Allah için ziyaret edenin vücudu ateşten kurtulur.
Velilerin gönülleri olan kalp kamil insanı, Allah için ziyaret edenlerin ise hem canları, hem vücutları ateşten kurtulur. Kaldı ki Yüce Dosta ulaşmak da buradan geçer. Onun için Mevlana Celaleddin-i Rûmî (k.s) şöyle der:
“Siz, ey hacca giden kavim! Nerdesiniz, nerede? Mâşukunuz burada. Geliniz, hep bu yana geliniz!..”
Şeyh Safi (k.s) bu beyti şöyle açıklar:
“Beytullah yeryüzünde ikidir. Birisi Mekke-i Mükerreme’deki Beytullah’tır. Halk onu kendisine (hac) farz oldukça ziyaret eder. Diğeri de ehlullahın gönül kâbesidir. Yukarıdaki beyitte geçen hitap, o kâbenin talipleri için söylenmiştir. Burada anlatılmak istenen şudur:
Mekke’deki Kabe’yi ziyaret eden kimse İslam’ın bir farzını yerine getirmiş olur. Ariflerin gönül kâbesini ziyaret eden kimse ise gerçek marifete erer, Yüce Rabbini tanır. Yani Mevlana (k.s) şunu diyor:
“Ey Allah’ı tanımak ve bilmek (marifetullah) isteyenler!..Hakkı arayanlar!.. Gönül kâbesine gelin ve onu bu kâbeden talep edin.”604
İmam Rabbanî (k.s) şöyle demiştir:
“Kâbe, mânen bu ümmetin evliyâsını ziyaret eder. Onların nurlarından bereket isteğinde bulunur.”605
Şeyh Eşref et-Tanevî’nin belirttiği gibi; “Buradaki yücelik, iman ve kamil insanın kalbinin Cenâbı Hakk’ın tecelli yeri olmasından kaynaklanır. Fakat bu fazilet ayrıdır. Bundan insana secde edilebilir manası asla çıkmaz.”606 Zira böyle bir şey haramdır.
Kamil mürşit, Allah ve Resulü adına hürmete, saygıya ve edebe lâyıktır. Müminlere bu vazife vaciptir. Meleklerin Adem Aleyhisselâm’a secde etmeleri Allah’ın emri ve rızası için olduğu için şirk anlamı taşımaz. Şükür manasına gelir.
Şeytanın bu secdeye yanaşmayışı ise kibir ve hasedindendir. Bu yüzden ilâhi huzur ve rızadan kovulmuştur. Müminlerin Kâbe’nin önünde Allah’a yönelip secde etmeleri, Allah’ın muradı ve emri olduğu için Allah’a ibadet, Kâbe’ye ise hürmettir.
Aynı şekilde kamil velileri sevmek, onlara hürmet göstermek tevazu ve edeptir. Üzerlerindeki ilâhi heybetten bunu gerektirir. Hem bu Allah ve Resûlü’nün emridir.
DR DİLAVER SELVİ---KAYNAKLARIYLA TASAVVUF 1
Cevap: Kamil insan Kâbe gibi mübarektir
Haremi Şerif, Kâbe ve civarıdır. Allahu Teala’nın etrafını bereketlendirdiği özel yerdir. Bu mübarek yer müminler için hazırlanmıştır. Şu halde kamil insan, kendisi için yapılan yerden daha mübarektir. Bu müminin ne kadar şerefli olduğu gösterir. Elbette ki bu kamil bir mümindir.
Allah c.c. herkesi oralara gitmeye nasip etsin abi Allah razı olsun..
Cevap: Kamil insan Kâbe gibi mübarektir