“Bir Ömer hiddeti çarpar çehrelere / Beton yapılara kul olanlara”
“Bir Ömer hiddeti çarpar çehrelere / Beton yapılara kul olanlara”
Hz. Ömer
Hicret gerçekleştiğinde, Müminler kendilerine müşriklerden bir zarar gelmesin diye sessizce ve gizli olarak Mekke’yi terk etmeye başlamışlardı. Bir yiğit hariç... Hz. Ömer, hicret için hazırlığını tamamladıktan sonra, müşriklerin sürekli toplandıkları yere giderek şöyle haykırmıştı: “Ben hicret ediyorum; karısını dul, çocuğunu yetim bırakmak isteyen varsa, şu vadide karşıma çıksın!”
Aynı mekânda yatan üç dostun üçüncüsü
putlara tapan bir ailenin çocuğu olarak doğdu. O ailenin yapısına uygun düşük bir hayat yaşıyordu. Çok kadınlı, alkollü, cinayetli bir hayatı vardı. Kılıcı kesiyor, sözü dinleniyordu. Sertti, haşindi, gaddardı. Allah’ın son nebisine karşı Kureyş’in tutunduğu düşmanca tavırda en ön sıralarda yer aldı. Bağırdı, çağırdı, tehdit etti. Sonunda onu öldürmeye karar verdi. Peygamberi öldürmek üzere kılıcını kuşanıp çıktı. Bütününe karşı çıktığı Kuran’ın sadece bir suresinin bir iki ayetini -Tâhâ sûresinin ilk ayetlerini- kapı aralığından dinledi. Savaşmaya kararlı olduğu şey onu etkisi altına aldı. Çok değil, saatler bile geçmeden benliği değişti. Hızla Peygamber aleyhisselamın yanına koştu.
Öldürmeye gelirken, yeniden dirildi
darulerkam’a girmek istediğinde oradakiler endişelendi. İlk vahyin gelmesinden altı yıl geçmişti. O günden beri tehditler savuran Ömer elinde kılıçla kapıda bekliyordu. Önce Hamza (ra) onu karşılamak istedi. Bizzat Peygamber aleyhisselam kalkıp onu karşıladı. Ama Ömer bir saat önceki Ömer değildi. Daha sonra İslam’ın iki numaralı ismi olacak Ömer gelmişti. Öldürmek amacı ile gittiği peygamberin önünde şahadet getirip iman etti. O da sevindi, oradakiler de, melekler de. Yeni bir dönem başladı. Gizlenmek zorunda olan Müslümanlar Ömer’in varlığı ile heyecanlandı. Onun katılımı bireysel oldu; ama kitlesel sonuç getirdi.
Müslüman olduktan sonra yine sert ve keskin kararlı Ömer olarak bilindi; ama bu sefer Müslümanlara güç katan, yüreklendiren biri oldu. O Müslüman oluncaya kadar Kâbe’de aleni ibadet yapılamıyordu. Müslümanlar Ömer’in başkanlığında müşriklerin karşısına alenen çıkıp tekbir getirdiler.
Efendimiz, iki Ömer’den birini istemişti Rabbinden
ömer, Ebu Cehil ve adamlarını şoka soktu. Yeni Müslüman nesle canlılık geldi. Peygamber aleyhisselamın yüzü güldü. Onu çok sevdi. O kadar sevdi ki onu hayatta iken cennetle müjdeledi. Onu Ebu Bekir (ra) sonra ikinci adamı yaptı. Küfür ile iman arasındaki net tavrı nedeni ile ona Faruk unvanını verdi. Kızı ile evlenip onunla aile bağı kurdu.
Peygamber aleyhisselamın ebedî âleme irtihalinden sonra Ebu Bekir (ra) ümmetin başı oldu. Onun irtihalinden sonra da Ömer (ra) ümmetin lideri oldu. On yıl altı ay müminlerin Halifesi olarak yaşadı.
Onun liderliğinde geçen günlerde Ümmet-i Muhammed tarih yazdı. Asırlarca bitmeyen bir gurur buldu. O yaptı, ümmet mutlu oldu. Tarihin seyri değişti. Zayıflar güç buldu. Güç anlayışı değişti. İnsanlık, seçime değil ahirete yatırım için hamallık eden ve elinden imparatorluklar çöktüğü halde yamalı giyinen bir lider tanıdı.
Yoksulların olmadığı ziyafetlere oturmazdı
Görevlendirdiği komutanları zaferden zafere koştu. İslam’ın sesi en gür şekliyle kıtalar arasında yayıldı. Eline Pers imparatorluğunun hazineleri kondu, Kudüs’ün anahtarları kondu, yönetimi Hazar’a kadar ulaştı… O ise Medine’de mütevazı hayatına devam etti. Hiç değişmedi; ama git gide olgunlaştı. Yamalı gömlekler giydi. Ziyafetlere oturmadı. Allah korkusundan eridi aktı… Zaferler onu Allah’a daha yakın yaptı. Ne karnı tıka basa doydu ne de gülerken dişlerini görebilen oldu. Onu görenler hep yaşlı gözlerle gördüler. İnsanların dertlerinden kendi derdini bilmez oldu. Övgülere aldırış etmedi. Tenkitlere dikkat etti.
Tarihin akışında sürüklenmedi, bilakis tarih yazdı. Şehid edilişini bile suistimal etmedi. Ashabın büyükleri bile onun şahadetine gıpta ederken o, yaşlı gözlerle Rabbinin rahmetini umut etti.
Ülkeler fethetti. Şehirler kurdurdu. İslam’ın ilk devleti onun ellerinde şekillendi. Ama hiç despotluk yapmadı. İstişareyi esas aldı. Adalet onun adı ile anılır oldu. Dulların, yetimlerin, gariplerin kimsesi oldu. Gün geldi çuval taşıdı. Gün geldi süt sağdı. Sabahlara kadar sokak sokak dolaşıp dertlileri aradı. Ateşi yanmayanın ateşini yaktı. İnsanları ihya etti. Ardından sürülmesi zor izler bıraktı. Medine’de otururken Irak’ta bir deve yavrusunun kayalıklarda yuvarlanmasından sorumlu tuttu kendisini.
İslamî ilimlerin temelini oluşturacak uygulamalara imza attı. Yazdığı mektupları, yaptığı konuşmaları, emirleri örnek belgeler olarak kaldı. Nesiller boyu sürecek güzel örnekler sergiledi. Cesaretini ve yürekliliğini kullanmaktan çekinmedi. Kerametleri dilden dile dolaştı. Kuran’a bağlılığı, Sünnet’e gösterdiği titizliği bir benzeri gösterilmesi zor sadakatin ürünü idi. Sevenleri de sevmeyenleri de ona hayrandı. O zamanı için seçilmiş gelecek kuşaklar için ideal bir örnekti.
O, zahiddi. limdi. biddi. Mücahidi. Gözü yaşlıydı. Cesurdu. Tavizsizdi. Allah ondan ebediyen razı olsun.
Peygamber Efendimizin dilinde Ömer (ra)
“Peygamber aleyhisselamdan umre yapmak için izin istedim. Bana izin verdikten sonra: ‘Kardeşim, beni de duadan unutma!’ dedi. Bu benim için öyle bir sözdü ki, bütün dünyaya değişmezdim onu” [Ebu Davud ve Tirmizi]
* “Ah şu Ömer! Vallahi, o bir vadiye girse şeytan oraya girmez” [İbni Asakir]
* “Ömer yaşadıkça ümmetime fitne kapısı kapalıdır. Ömer ölünce fitneler ardı ardına gelir” [Deylemi]
“Benden sonra bir Peygamber olsaydı O, muhakkak Ömer olurdu”
[Tirmizi]
* “Resulullah (sav) As oğlu Amr'ı bir muharebeye kumandan olarak gönderdi. O büyük bir zafer kazanarak döndüğünde, efendimize şöyle dedi:
“Ey Allah'ın Resulü! İnsanlardan kimi daha fazla seversin?”
Efendimiz: “Aişe’yi” buyurdular.
Amr: “Kadınları sormuyorum” dediğinde.
Resulullah (sav): “Aişe'nin babasını” buyurdular. [Hz. Aişe’nin babası, Hz. Ömer’di.
Cihada çıkan orduya tavsiye ediyor
Hz. Ömer; komutanlarından Sa’d bin Ebi Vakkas ve beraberindeki mücahidlere şu vasiyeti yapmıştır:
“Sana ve beraberindekilere her durumda Allah’tan korkmanızı emrediyorum. Takva, düşmana karşı en üstün hazırlıktır. Savaşta en güçlü malzemedir. Sana ve beraberindekilere şunu emrediyorum: Sizden çıkacak günahlardan, düşmanlarınızdan sakındığınızdan daha fazla sakının. Bir gurubun günahları onlara, düşmanlarından daha tehlikelidir.
Müslümanlar, düşmanlarının Allah’a isyanları nedeni ile Allah’tan yardım görüyorlar. Böyle olmasa idi biz onlara güç yetiremezdik. Ne onlar kadar sayımız var ne de gücümüz onların gücü kadardır. Eğer günahta onlarla aynı noktada olursak, güçleri ile bizden üstün olmuş olurlar. Bizdeki farklılıktan ötürü Allah’ın yardımını alamazsak, kuvvetimizle onları yenemeyiz.
İyi biliniz ki: Bu yolculuğunuzda sizin beraberinizde, yaptıklarınızı bilen Allah tarafından görevlendirilmiş melekler vardır. Onlardan hayâ ediniz!
Sakın, Allah yolunda iken Allah’a isyan olan günah işlemeyin! Şöyle bir vehme kapılmayasınız: Düşmanımız bizden beterdir. Biz günah işlesek bile, onlar üstümüze salınmaz. Nice kavimlere onlardan daha beterleri musallat edilmiştir!
Allah’tan düşmanınıza karşı yardım dilediğiniz gibi, nefsinize karşı da yardım dileyin”
alıntı
Cevap: “Bir Ömer hiddeti çarpar çehrelere / Beton yapılara kul olanlara”
Cevap: “Bir Ömer hiddeti çarpar çehrelere / Beton yapılara kul olanlara”