Nafakalarının Nasıl Olacağı Babı
7-....... Bize Vekî' haber verdi ki, İbn Uyeyne şöyle demiştir:
Ma'mer ibn Râşid bana şöyle dedi: Sufyân es-Sevrî bana:
— Sen ailesi için onların bir senelik azığını, yâhud senenin bir kısmında yiyecekleri azığı toplayan kimse hakkında birşey işittin mi? diye sordu.
Ma'mer:
— Bana bu hususta birşey gelmedi, dedi.
Sonra bir hadîs zikretti ki, o hadîsi bize İbn Şihâb ez-Zuhrî, Mâlik ibn Evs'den; o da Umer(R)'den olmak üzere şöyle tahdîs etmişti:
— Peygamber (S) -kendine mahsûs olan- Benu'n-Nadîr hurma mahsûlünü satardı ve ailesi için, onların bir senelik azığını habsederdi .
8-.......îbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Mâlik ibnu Evs ibn Hadesân haber verdi. (ez-Zuhrî dedi ki:) Cubeyr ibn Mut'un*in oğlu Mu-hammed bana onun hadîsinden bir kısmını zikretmişti. Ben gittim, nihayet Mâlik ibn Evs'in yanma girdim ve ona bu hadîsten sordum. Bunun üzerine Mâlik ibn Evs de bana şöyle dedi: (Bana Umer ibnu'l-Hattâb'ın elçisi geldi, seni Mü'minlerin Emîri çağırıyor, dedi; onunla beraber) gittim, nihayet Umer'in huzuruna girdim. (Biz onun yanında otururken) Umer'in kapıcısı Yerfa' geldi de:
— Ey Mü'minlerin Emîri! Usmân, Abdurrahmân ibn Avf, Zu-beyr, Sa'd ibn Ebî Vakkaas geldiler, senden izin isterler, dedi.
— Evet, deyip onların içeriye girmelerine izin verdi.
Râvî dedi ki: Onlar içeri girdiler, selâm verip oturdular. Biraz eylendikten sonra Yerfa' yine geldi ve Umer'e:
— Abbâs ile Alî hakkında da iznin var mı? dedi. Umer:
— Evet, deyip onlara da izin verdi.
Bunlar da girdiler, selâm verip oturdular. Abbâs:
— Ey Mü'minlerin Emîri, benimle şu Alî arasında hükmet, de*di.
(Allah'ın, Rasûlü'ne fey' olarak tahsîs ettiği Nadîr oğullan hur*malığından dolayı Abbâs ile Alî arasında ihtilâf vardı, birbirine sert sözler söylemişlerdi.)
Huzurda bulunan topluluk Usmân ile arkadaşları:
— Ey Mü'minlerin Emîri! Bunların aralarında hüküm ver de, birini diğerinden rahat ettir (yânî gönüllerini huzur ve sükûna erdir), dediler.
Bunun üzerine Umer:
— Yavaş olunuz, acele etmeyiniz! Gök ve yer emriyle, iradesiy*le duran Allah hakkı için size sorarım: Rasûlullah (S) kendisini de kasdederek: "Biz (peygamberler topluluğu) vâris olunmayız. Bizim bıraktığımız her mal sadakadır" buyurduğunu biliyor musunuz? dedi.
Usmân ile arkadaşları:
— Evet, Rasûlullah böyle buyurdu, diye tasdik ettiler. Bunun üzerine Umer Alî ile Abbâs'a döndü de:
— Allah hakkı için size de sorarım: Rasûlullah'm böyle buyur*duğunu sizler de biliyor musunuz? dedi.
Alî ile Abbâs:
— Evet böyle buyurmuştur, diye tasdik ettiler. Bunun üzerine Umer:
— Şimdi ben size bu malın hukukî vaziyetini bildireyim: Şübhe-siz Allah Taâlâ bu fey'de tasarrufu Rasûlü'ne tahsîs buyurdu, on*dan başka kimseye bu hakkı vermedi. Allah, Kur'ân'da: "Allah'ın
onlar(m malların)c?an Rasûlü 'ne verdiği fey 'e gelince; siz bunun üze*rine ne ata, ne deveye binip koşmadınız. Fakat Allah rasûllerini dile*yeceği kimselere musallat eder. Allah herşeye kaadirdir" (ei-Ha$r:6) buyurmuştur. Binâenaleyh bu malda tasarruf hakkı sâdece Rasûlul*lah'a hâss olmuştur. Vallahi bu mala sizden başka kimse (ortak olup) toplamadı ve sizin zararınıza kimse tasarrufu kendisine seçip alma*dı.Muhakkak bu fey' mallarının gelirini sizlere vermiş ve aranızda taksîm edip yaymıştır. Nihayet fey'den o malın aslı mahfuz kaldı. Rasûlullah bu maldan ailesinin bir senelik nafakasını ayırıp verir, on*ları infâk ederdi. Sonra bundan arta kalanı alırdı ve onu Allah'ın ma*lının konulacağı yere kordu (yânî müslümânlarm umûmî işlerine sarfederdi). Rasûlullah hayâtında bu malı böyle kullandı. Şimdi size Allah adiyle sürüyorum: Bunun böyle olduğunu biliyor musunuz? de*di.
Hazır bulunanlar:
— Evet, diye tasdik ettiler. Umer, Alî ile Abbâs'a hitaben de:
— Size de Allah adiyle soruyorum: Sizler de bunu böyle biliyor musunuz? dedi.
Alî ile Abbâs da:
— Evet, diye tasdik ettiler. Umer devamla şöyle dedi:
— Sonra Allah Taâlâ, Peygamberi'ni vefat ettirdi. Ebû Bekr: "Ben Allah Rasûlü'nün velîsiyim" deyip bu mallara el koydu ve on*ları Rasûlullah'm kullandığı gibi kullandı.
(Ravî dedi ki:) Umer »Alî ile Abbâs'a dönerek:
— Sizler (o zaman hazırdınız; Ebû Bekr'in böyle muamele etti*ğini hatırlarsınız.) Şimdi ise Ebû Bekr'in şöyle şöyle yaptığını (sizleri Peygamber'in mirasından men' ettiğini) iddia ediyorsunuz. Allah bi*lir ki, Ebû Bekr bu hareketinde doğru idi, lûtufkârdı, akıl ve zekâ sahibi idi, hakka uymuştu. Sonra Allah Ebû Bekr'i vefat ettirdi. Ben de; "Rasûlullah'm ve Ebû Bekr'in velîsiyim ve vekiliyim" dedim ve emirliğimin ilk iki yılında bu mala el koydum. Ve onu Rasûlullah ile Ebû Bekr'in kullandığı gibi kullanıp idare ediyordum. Sonra ikiniz beraberce bana geldiniz, sözleriniz bir, işiniz derli toplu idi (yânî ara-
rızda niza' yoktu. Sizinle görüştüm. Sonra ayrı ayrı geldiniz. Yâ Ab*bâs!) Sen bana geldin, benden kardeşinin oğlundan isabet edecek hisseni istiyordun. (Alî'yi kasdederek:) Bu da gelip benden eşinin ba*basından düşen mîrâs payını istiyordu. Bunun üzerine ben sizlere: (Ra*sûlullah "Bizpeygamberler vâris olunmayız; bizim bıraktığımız mal sadakadır" buyurduğu cevâbını verdim. Müteakiben bu malı size ver*meyi ve sizin elinizle idare etmeyi düşündüm ve:)
— İsterseniz bu hurmalıkları size vereyim. Allah'ın ahdi ve andı boynunuzda olmak üzere siz, bu malı Rasûlullah'ın, Ebû Bekr'in ve Halîfe yapıldığım zamandan beri benim bu mallardaki amelimiz gibi amel edip idare edersiniz. Şayet bu şartla kabul etmezseniz, artık bu mallar hususunda bana birşey söylemeyiniz, dedim.
Bu teklifim üzerine siz de:
— Bu şartla o mallan bize ver! dediniz.
Ben de bu şartla o malları ikinize teslim ettim.
(Râvî dedi ki: Sonra Umer, oradaki topluluğa hitaben:)
— Sizlere Allah hakkı için soruyorum: Ben o malları bu ikisine bu şartla teslim ettim mi? dedi.
Topluluk:
— Evet (bu şartla teslim ettin), diye tasdîk ettiler.
Râvî dedi ki: Bunun üzerine Umer, Alî ile Abbâs'a döndü ve on*lara da:
— Allah hakkı için size de soruyorum: Ben bu malları size bu şartla teslim ettim mi? dedi.
İkisi de:
— Evet, diye tasdîk ettiler. Umer:
— (Aranızda çıkan ihtilâf üzerine) şimdi benden bunun hâricin*de bir hüküm vermemi mi istiyorsunuz? Gök, yer izniyle, iradesiyle duran Allah'a yemin ederim ki, ben kıyamet kopuncaya kadar bu*nun hâricinde bir hüküm vermem. Eğer siz malları bu şartla idare*den âciz olduysanız, onları bana geri veriniz. Ben onları sizin hesabınıza yeterlilikle idare ederim! dedi.