Sevgi Kanatlarıyla Yükseliş
Sevgi Kanatlarıyla Yükseliş
Mehmet ERDOĞAN
Bir gül hiç solmayan... Her mevsim tomurcuklanan Yaprakları dökülmeyen ve rengi
daima parlak, ruhları okşayıcı bir gül...
Sonra bahara işaretler taşıyan, sonsuzluk fikri ve tasavvuru ilham eden kokusuyla... Nebi sinesinden yükselen bir fidan gibi Cihana sarmaşık şeklinde uzanmış, sonra
çiçeklerini serpmiş çevreye, her eve, her ocağa, her köye, kasabaya, şehre...
İşte sevgi ve ruhları kendine çeken misk kokusu...
BALZAC “Sevgi meleklerin hayatıdır” derken, bu engin okyanustan ancak bir damlasını
gösterebilmiştir bize... Çünkü sevgi Firdevs Cennetinde, Nebi şakaklarında
harelenen Hakk’ın en parlak ve perdesiz nurudur…
Ve bu sebepten Nebiler Nebisi “İnsan sevdiğiyle beraberdir” dememiş mi? Hakk’a âşık gönlüyle O’na ulaşan Nebi ruhu, bugün, yarın ve daha sonra hep beraber olduğu ve aşkın zirvesine erdiği Zat’la ebediyen beraber olacak...
Bizler neyi ve kimi seviyoruz acaba? Ve kiminle beraber olmak için gayret gösteriyoruz?
Gönlümüzü o fani ve geçici sevgililer mi çekecek? Yoksa Nebi halesinden bir
kıvılcım düştü de gönlümüze, bizi de Miraç ikliminde kab-ı kavseyn’e mi
çekecek... Yoksa şu fani hayatın zevk ve eğlenceleri bizi de ateşten çemberine
alıp eritecek mi, yakıp kül mü edecek?
İşte OSCAR VILDE’in sözü: Sevmek insanın kendini aşmasıdır.
Yani o bir buut ve zaman üstü duygu ve histir k4 ancak onu tadabilenler yokluk çemberini geçmiş, dünya sevdasından kendini kurtarabilmiş, şan ve şöhretin zehir dolu kadehini zevale boşaltan yiğit oğlu yiğitlerdir.
Yoksa en küçük bir menfaat karşısında iki büklüm olup yahut bir küçük sinek kanadı kadar leke gördüğü için güneşi inkâra kalkan sefil ruhlular ve bir Avrupa filozofunun yalan demesiyle en büyük hakikati terk edecek kadar ahmaklaşan zavallıların kalbi sevmesini unutmuş sadece ve sadece Avrupa kaselislerinin kölesi olacak bir hale giriftar olmuştur.
Sevgi odur ki bir gelin duvağından peçeyi çeker gibi hakikati bulabilmek, çirkinlikler ortasından korkusuzca geçip, kandan irinden deryaları aşıp gerçek sevgiliyi, sevgiye en layık olanı arayıp bulabilmektir.
“Aşığa Bağdat ırak gelmez” demiş atalarımız. Seven kişi de sevdiği için en büyük zorlukların altından kalkabilmeli ve o şanlı ufka ermelidir. Yoksa hem yüzü yere bakacak, hem sevdiği Zat ‘ı kaybedecek hem de sonsuz ızdırapların deryasına düşüp boğulacaktır.
İnsan, asıl sevgiyi kalbinin sesine, vicdanının fısıltılarına kulak vererek aramalıdır.
Kalb ini dinleyen insan ise “ebed, ebed” feryatlarından başka bir ses duymaz. Özümüz ebede, sonsuza hasrettir. Ve her şeyi elinde tutan Zat’a perestiş etmektedir ve O’na kavuşmayı arzulamaktadır O’na koşma, O’nun yolunda ızdırap çekme ve yine O’nun bengi suyuyla dirilişe geçmek, ebedileşmek, istemektedir.
Ey insan, öyleyse niçin gönlünün sesini dinleyip onu asıl sevdiğine yönlendirmiyorsun? Yahut nefsini ruhuna bir binek yapıp, niçin o diyara bir sefer etmiyorsun? Haydi, sevgi kanatlarını aç. Bu fani diyarı hayal gibi resim gibi geç. Ve asıl sevgilinin ülkesine bir sefer eyle... Kab-ı kavseyn’e yüksel ve O’nunla, güzeller güzeliyle vuslata er....
Cevap: Sevgi Kanatlarıyla Yükseliş
Cevap: Sevgi Kanatlarıyla Yükseliş
Emeğine sağlık ablacım Allah razı olsun.