Borcun Bir Kısmını Hesabdan Düşmenin Müstehab Oluşu Babı
18- (1556) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Leys, Bükeyrden, o da Iyâz b. Abdillâh'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivayet etti. Ebû Saîd şöyle demiş :
Resûlüllah iSallaHahü Aleyhi ve Selle m) zamanında bir adamın satın al*dığı yemiş sebebiyle başına belâ geldi; borcu çoğaldı. Derken ResûIüllah
«Ona sadaka verin!» buyurdu; ve halk ona sadaka verdi. Ama bu onun borcuna yetmedi. Bunun üzerine Rcsûlüîlah (Saîİallahü Aleyhi ve Sellem) o zâtın alacaklılarına :
«Bulduğunuzu alın; size bundan başka bir şey yoktur!» buyurdular.
(...) Bana Yûnus b. Abdİlâlâ' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Amr b. Haris, Bükeyr b. Eşecc'-den bu isnâdla bu hadisin mislini haber verdi.
Satıcı müşteriye teslim ettikten sonra semavî bir âfetle telef olan meyvenin parasını müşteri geri alamaz diyenlerin delili bu hadîstir. Zira bu hadîste Resûiüllah (Salİaliahii Aleyhi ve SeUem)zzr&T gören müşteriye sa*daka yerilmesini emir buyurmuştur. Eğer parasını geri almaya hakkı ol*saydı buna hacet kalmazdı. Onlar geçen hadîsteki âfet zararına tekabül eden meblâğın geri verilmesi emrini istihbâb mânâsına hamletmişlerdir.
Yahut bu emir meyve kemâle gelmeden satıldığı zamana mahsustur; der*ler. Âfet sebebiyle zayi' olan meyvenin zararını satıcıya yükleyenler bu hadîsteki borçlanma meselesine kargı şu cevabı vermişlerdir: İhtimal meyve kemâle geldikten sonra müşterinin ihmâl ederek toplamaması yü*zünden telef olmuştur. Bu takdirde zararı müşteri çeker. Bundan dola*yıdır ki, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hadisin sonunda:
«Size bundan başka bir şey yoktur.» buyurmuştur. Âfet zararlarının bedeli iade edilmeyecek olsa. alacaklılar kalan paralarını da isterlerdi. Muhalifleri de bunlara cevap vermiş ve : «Hadîs-i şerif: «Size şimdilik bundan başka bir şey yoktur. Bu zât fakir kaldığı müd*detçe ondan alacak istemeniz size helâl olmaz; vakti halt düzellnceye kadar beklemelisiniz; mânâsını ifade eder.» demişlerdir.
Bu Hadisten Çıkarılan Hükümler:
1- Hadîs-i şerif müslümanlarm hayır işlerinde birbirlerine yar*dımcı olmalarına, muhtaçlara, borçlulara muavenete ve sadaka vermeye teşvik etmektedir.
2- Borcunu Ödemeye imkân bulamayan fakirin peşine takılarak ondan mütemadiyen alacak istemek veya kendisin hapsettirmek helâl de*ğildir. İmam Mâlik, Şafiî ve birçok Mâ1ikiye ule*mâsının kavilleri budur. İbni Şureyhin : «Borcunu ödeyinceye kadar hapsolunur; velev ki, Vakîrliği sübût bulsun.» dediği; İmam Âzam'm alacaklıya borçluyu mütemadiyen tâkîb hakkı tanıdığı riva*yet olunur.
3- İflâs eden bir kimsenin elbise gibi zarurî ihtiyacından maada bütün malı alacaklılarına teslim edilir.
Bu hadiste zikri geçen borçlunun Hz. Muâz b. Cebel ol*duğu söylenir.
19- (1557) Bana arkadaşlarımızdan birçok kimseler rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize İsmâîl b. Ebî Üveys rivayet etti. (Dedi ki) : Bana kardeşim, Süleyman yâni İbni Bilâl'den, o da Yahya b. Saîd'den, o da Ebu'r-Ricâl Muhammed b. Abdirrahmâıvdan naklen rivayet etti ki, an*nesi Amra binti Abdirrahmân şunları söylemiş : Ben Âişe'yi şöyle der*ken işittim :
Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Selletn) kapıda yüksek sesle konuşan da*vacı sesleri işitti. Bir de baktı ki, biri diğerinden borcunu indirmesini istiyor; ondan bir şey hakkında hoş muamele rica ediyordu. O da: Val*lahi yapamam, diyordu. Bunun üzerine Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) yanlarına çıkarak:
«Nerede o iyiİik yapmayacağına Allah'a yemin veren?» diye sor*du. O zât:
— Benim yâ Resûlâîlah! (Borç indirimi ile hoş muameleden) hangi*sini dilerse onun olsun! dedi.
Bu hadîs İmam Müs1im'in «Sahîh»inde maktu' olarak ri*vayet ettiği on iki hadisten biridir. Kaadî Iyâz bu hususta şun*ları söylemiştir: «Râvi (Bana birçok kimseler rivayet etti) yahut (bana sika bir zat rivayet etti) veya (bana arkadaşlarımızdan bâzısı rivayet etti) derse o hadis, bu fennin ulemasmca ne maktû'dur; ne de mürsel veya mu'dal; belki meçhul bir kimseden rivayet kabîiindendir.»
Nevevî, Kaadî 'nin sözünü tasdik ettikten sonra : «Lâkin ne olursa olsun bu hadîs başka bir tarîkten sabit olmasa bu metinde bu ri*vayetle ihticâc olunamazdı. Ama başka tarikten sabit olmuştur. Buhârî onu «Sahîh»mde İsmâîl b. Ebî Üveys 'den rivayet etmiştir. İhtimâl Müslim (birçok kimseler) sözü ile Buhâri ve başkalarım kasdetmiştir. Müslim bu İsmâîl 'den «Hacc» bahsinde ve «Cihâd»m sonunda vasıtasız olarak rivayette bulunmuş*tur. ..» diyor. Hadîsi Nesâî dahî rivayet etmiştir.
Bu gibi rivayetlere bâzıları «munkati'» bâzıları «muallâk» demiş; Ebû Dâvûd ise onları «mürsel» saymıştır.
Bu Hadisten Çıkarılan Hükümler :
1- Hadîs-i şerîf borçluya karşı iyi muameleye, borcunun bir kıs*mını bağışlamak suretiyle ihsanda bulunmaya teşvik etmektedir.
2- Hayırlı iş yapmamaya yemin etmekten nehyediyor. Bâzıları bu hadîse bakarak a'râbî kıssasını müşkü saymışlardır. Kitabımızın baş taraflarında zikri geçen bu kıssanın hülâsası şudur: Bedevilerden bir zât Resûlüllah (Sallaîlahü Aleyhi veSeîlemj'e gelerek İslâm'ın şartlarını sormuş; cevabını aldıktan sonra : «Vallahi bundan ne fazla yaparım, ne noksan!» diye yemin etmiş; Resûlüüah (Sahaiialıü Aleyhi ve Selieın) de ;
«Eğer sözünde sâdık ise kurtuldu.» buyurmuş; bir hayır olan ziyade*yi yapmamağa yemin ettiği halde ona ses çıkarmamıştı.
İşkâlin cevâbı: Bedevi kıssasında Peygamber (SallallaJıü Aleyhi ve Sellem) İslâm'a davete ve ona insanları ısındırmağa çalışıyordu; onun için Bedeviye daha müsamahakâr davranmıştı. İslâm'a kalbi yatmış bir kim*senin hâli böyle değildir; onu hayırlı iğleri fazla yapmaya davet edebi*lir. Nevevî : «Hayır yapmamaya yemîn eden bir kimsenin bu ye*minden dönerek keffâret vermesi müstehapür.» diyor.
3- Hadîsimiz sahâbe-i kiramın sürati intikallerine; ve itaat için Peygamber(Sallalluhü Aleyhi ve Sellem)''in bir işaretini gözettiklerine; hayır işlemeye son derece mütemayil olduklarına delildir.
4- Borçlunun alacaklıdan biraz indirim yapmasını İstemesi caizdir. Mâlikîler 'den bâzıları bunu kerîh görmüşlerdir; zira bunda bir minnete katlanma vardır. Kurtubî : «İhtimâl keraheti mutlak söyleyenlerin maksatları bunun hilâf-ı evlâ olduğunu anlatmaktır.» de*miş. Aynî, İmam Azam'm mezhebinin de böyle olması ge*rektiğini söylemiştir Nevevi indirim istemekte beis olmadığını söy*ledikten sonra : «Lâkin zaruret yokken ısrar derecesine, nefsi tahkire ve*ya ezaya vardırmamak şarttır.» diyor.
5- Hak sahiplerinden şefaat istemek ve hayır hususunda şefaat*çiliği kabul etmek meşru'dur.
20- (1558) Bize Harmele h. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdullah b- Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus, İbni Şihâb'dan naklen haber verdi. (Demiş ki) : Bana Abdullah b. Kâ'b b. Mâlik riva*yet etti. Abdullah ona babasından naklen haber vermiş ki, babası, İbni Ebî Hadred'de olan bir alacağını Resûlüllah (Saliallahü Aleyhi ve Sellem) zamanında mescidde ondan istemiş. Bu münasebetle gürültü kaldırmış*lar: hattâ Resûlüllah (SallaUahü Aleyhi ve Sellem) evinde olduğu halde ses*lerini duymuş da yanlarına çıkmış; odasının kapı perdesini faile açmış. Ve Kâ'b b. Mâlik'e seslenerek :
«Yâ Kâ'b!» demiş. Kâ'b:
— Lebbeyk yâ Resûlâllah! mukabelesinde bulunmuş. Resûîüllah (SallaUahü Aleyhi ve Sellem) ona eliyle: Alacağının yansını bırak, diye işa*ret etmiş. Kâ'b :
— Bıraktım yâ Resûlâllah! demiş. Resûlüllah (Saliallahü Aleyhi ve SeUem)\hn\ Ebî Hadred'e :
«Ka!k borcunu öde!» buyurmuşlar.
21- (...) Bize bu hadîsi İshâk b. İbrahim de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Osman b. Ömer haber verdi. (Dedi ki) : Bize Yûnus, Zührî'-den, o da Abdullah b. Kâ'b b. Mâlik'den naklen haber verdi. Ona da Kâ'b b. Mâlik haber vermiş ki, kendisi İbni Ebî Hadred'de olan bir alacağını istemiş... Râvî, İbni Vehb hadîsi gibi rivayette bulunmuştur.
(...) Müslim der ki: Leys b. Sa'd da rivayet etti. [3] (Dedi ki) : Ba*na Ca'fer b. Rabîa, Abdurrahman b. Hürmüz'den, o 4a Abdullah b. Kâ'b b. Mâlik'den, o da Kâ'b b. Mâlik'den naklen rivayet etti ki, Kâ'b'ın, Ab*dullah b. Ebî Hadred-i Eslemî'de alacağı varmış. Bir ara ona tesadüf ederek yakasına yapışmış. Ve konuşmuşlar; hattâ sesleri yükselmiş. Der*ken yanlarına Resûlüllah (Sallallahü Aleyhive Sellem) uğramış ve:
«Yâ Kâ'b!» demiş; ve eliyle : Yansım bırak der gibi işaret buyur*muş. O da alacağının yarısını almış; yarısını bırakmış.
Bu hadîsi Buhâri «Salât», «Sulh», «Eşhas» ve «Mülâzeme» ba*hislerinde; Ebû Dâvûd ile Nesâî «Kadâyâ»da; İbni Mâce «Ahkâm» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.
Şatr: Yarı ve cüz' mânâlarına gelir. Burada yarı mânâsına kulla*nılmıştır. Nitekim rivayetlerin birinde tasrîh de edilmiştir.
Hadîsin bir rivayetinde; «Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Selîetn) yan*larına çıkmış» denilmiş; diğer rivayette bunun yerine : «Yanlarına uğra*mış» ifâdesi kullanılmıştır. Halbuki çıkmak başka uğramak başkadır. Bu ciheti nazar-ı itibara alan bâzı ulema iki rivayetin arasım bulmuş ve : »-İhtimâl Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) evvelâ onlara tesadüf ede*rek yanlarına uğramış; sonra Kâ'b (Radiyallahü ar.h) hasmını muhake*me için getirdiğinde yüksek sesle konuştuklarını duyunca yanlarına çık*mıştır.» demişlerdir. Aynî'ye göre rivayetlerin arasını bulmak için ; «Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) onların seslerim işitince evinden çıkmış ve yanlarına uğramıştır.» demek daha muvafıktır; çünkü hadîsler birbirini tefsir ederler. Bu hâl muhtelif yollardan rivayet olunan bir ha*dîste çok vâki' olur.
Sicf veya Secf: Perde demektir. Bazılarına göre kapının iki kanadı verine takılan iki parça perdedir.
Bu Hadisten Çıkarılan Hükümler:
1- Resûlüllah ( Sallallahü Aleyhi ve Selle m) 'in Hz. İbni Ebî Hadred'e : «Kaik borcunu öde!» buyurması vücûb ifâde eder. Hadîs-i şerif borç indirimi ile ödemeyi uzun zaman sallantıda bırakmanın bir arada bulunamayacağına işaret etmektedir. Çünkü alacağının yarısından vaz geçen bir kimse, geri kalanını da uzun zaman beklerse zarar görmüş olur.
2- îbni Battal 'in beyanına göre mescidde hukuk dâvası ve alacak talebi caizdir.
3- Fazla olmamak şarüyle mescidde yüksek sesle konuşmak mu*bahtır Çünkü ResûîüIIah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Hz. Kâ'b ile ar*kadaşına bu hususta bir şey dememiştir. Gerçi İbni Mâce'nin Hz. Varile 'den, Ebû Nuaym'ın Hz. Mûaz ile Cübeyr b. Mut'i m (Radiyalhhü arûı) 'dan rivayet ettiği bâzı hadîslerde çocukların ve dâvaların mescidlerden uzaklaştırılması, mescidlerde yüksek sesle ko*nuşulmaması emir buyurulmuşsa da bu hadîslerin zayıf oldukları, binâ*enaleyh bu meselenin hiç bir muâriz bulunmaksızın mubah olarak kal*dığı ileri sürülmüştür. Fakat Aynî bu cevâbı beğenmemiş; bu bâbta şunları söylemiştir : «Bu cevap benim hoşuma gitmiyor. Çünkü zayıf ha*dîsler, yollan ve mahradan değişik olursa birbirlerini te'yîd ve takviye ederler. Evlâ olan : Yüksek sesle konuşmayı rnen'eden hadîsleri fazla gü*rültü çıkarıldığı zamana hamletmektir. İbâha da fazla gürültü olmadığı surete hamlolunur.»
İmam Mâlik; «Bir kimsenin mescidde birinden alacak iste*mesinde beis yoktur; ama ticâret ve sarraflık muamelelerini hoş görmü*yorum.» demiştir.
4- İşarete i'timâd caizdir. İyi anlaşıldığı takdirde işaret dil ile be*yân gibidir. Bu esâsa binâen dilsizin işaretle yemini, gehâdeti, liâm ve bütün akidleri muteberdir; elverir ki, işaretinden maksadı ne olduğu iyi anlaşılmış olsun.
5- Hâkim irşâd yolu ile sulha işaret edebilir. Burada sulh ittifaklı ikrar üzerine yapılmıştır. Zira davacıların münakaşası borç olup olmadı*ğında değil, ödeme hususunda idi. İnkâr üzerine sulha gelince : İmam Azam'la Mâ1ik'e göre caiz; Şâfiî'ye göre bâtıldır. îbni Ebî Leylâ'nm kavli de Şâfii'nin gibidir.
6 - Hakkını almak için borçlunun peşine düşmek caizdir.
7- Hak sahibi nezdinde şefaatte bulunmak, davacıların mülayemet-le aralarına girerek onları uzlaştırmak menduptur.
8 - Ma'siyet hususunda olmamak şartiyle şefaat ve aracılığın kabu*lü caizdir.
9- Odada perde kullanmak meşrudur.