Kadin erkek birlikteliginde dikkat edilmesi gereken konular?
Soru
hocam kiz arkadaslarla konusmanin bir sakincasi varmidir.bu konusma teketek degil de bir toplumun icinde,sokakta veya birkaç kisinin yaninda olursa bir maruzat var midir?Birde bize haram olan kisilerle içinde kötü bir duygu olmadan tokalsamanin ve öpüsmenin hukmu nedir.burda niyetin onemi ne derecedir.yalniz o kisilerle toklalasmasanda yanlis bir anlasilma söz konusudur.
Cevabimiz
Degerli Kardesimiz;
Olayin bir kaç boyutu vardir:
1- Müslüman kadinin giyim sekli ve bakilmasi haram olan yerleri
Müslüman kadinin giyiminde esas mesele, tesettürü saglamasidir. Eli, ve yüzü disinda bütün vücudunu örtmesi, açik kalmamasidir. Giyilen bir elbisenin tesettüre uygun olmasi için de altini göstermeyecek sekilde kalin ve avret yerlerini örtecek kadar uzun olmalidir. Bunun için altini gösterecek sekilde ince ve seffaf olan bir elbise ile örtünme gerçeklesmis olmaz.
Bu meseleye esas teskil eden hadis-i seriflerin meali söyledir:
Hz. Âise'nin rivayetine göre, kiz kardesi Hz. Esma birgün Peygamberimizin huzuruna gitti. Üzerinde altini gösterecek sekilde ince bir elbise bulunuyordu. Resulullah (a.s.m.) onu görünce yüzünü çevirdi ve söyle buyurdu: "Ya Esma, bir kadin bulug çagina erince—yüzünü ve ellerini göstererek—bunlardan baska bir tarafinin görünmesi sahih olmaz."1
Sahih-i Müslim'de Ebû Hüreyre (r.a.} tarafindan bir rivayette Peygamberimiz, giyindigi halde açik olan, yani ince ve seffaf elbise ile dolasan kadinlarin Cehennemlik olduklarini, Cennetin kokusunu bile alamayacaklarini bildirirler.2
Alkame bin Ebi Alkame annesinin söyle dedigini rivayet eder:
"Abdurrahman'in kizi Hafsa'nin basinda, saçini gösterecek sekilde ince bir basörtüsü oldugu halde Hz. Âise'nin huzuruna girdi. Hz. Âise basindan örtüsünü alarak ikiye katladi, kalinlastirdi.3
Hz. Ömer (r.a.) ise, cam gibi seffaf olmasa da, giyindigi zaman altini iyice belli eden elbisenin kadinlara giydirilmemesi hususunda mü'minlere ikazda bulunmustur.4
Imam Serahsî bu nakilden sonra, kadinin giydigi elbise çok ince de olsa yine ayni hükmü tasir, seklinde bir açiklama getirir. Daha sonra da, "Giyindigi halde açik" olan mealindeki hadisi kaydeder ve söyle der: "Bu çesit bir elbise sebeke (ag) gibidir, örtünmeyi temin etmez. Bunun için yabanci erkeklerin bu sekilde giyinmis bir kadina bakmasi helâl olmaz."5
Elbisenin seffaf olmasindaki ölçü, tenin rengini belli etmesidir. Disaridan bakildigi zaman elbisenin altindan insanin teni görünüyorsa, elbise ince de olsa, kalin da olsa böyle bir elbise ile örtünme gerçeklesmis olmaz. Bu mesele Halebî-i Sagir'de söyle belirtilir: "Elbise altini, tenin rengini belli edecek sekilde ince olursa, bununla avret yeri örtülmüs olmaz. Fakat kalin olsa da, uzva yapissa ve uzvun seklini alsa (uzvun sekli görünür hale gelse), bu durumda örtünme hasil oldugu için men edilmemesi gerekir, namaz caiz olur.6
Mesele diger mezheplerde de ayni sekilde ifade edilir. Mâliki mezhebinin görüsü söyledir: Elbise seffaf olur, cildin rengini hemen belli ederse, bununla örtünme olmaz. Bu sekilde kilinan namazin mutlaka iade edilmesi gerekir. Ince ve dar oldugu için azanin seklini belli e-den elbiseyi giymek de mekruhtur. Çünkü bu bir sahsiyetsizlik sayilir ve selef ulemasinin giyim tarzina muhalif hareket edilmis olunur.7
Hanbelî mezhebinin görüsü ise su sekildedir:
Vacip olan örtünme, cildin rengini belli etmeyecek sekildeki örtünmedir. Eger giyilen elbise cildin rengini belli edecek tarzda ince olur da bedenin beyazlik ve kirmiziligi görünürse namaz caiz olmaz. Çünkü bununla örtünme gerçeklesmis olmaz. Sayet rengini örter de, hacmini belli ederse namaz caiz olur. Çünkü örtü kalin da olsa bundan kaçinmak mümkün degildir.8
Safiî mezhebinin görüsü ise söyledir:
Vacip olan, cildin rengini belli etmeyecek elbiseleri giyinmektir. Inceliginden dolayi cildin rengini belli eden bir elbiseyi giymek caiz olmaz. Çünkü böyle bir elbise ile tesettür gerçeklesmis olmaz. Yani, inceliginden dolayi cildin beyazligini veya siyahligini gösteren elbise tesettür için kâfi gelmez. Yine, elbise kalin olsa da, dokunusu itibariyle altindan avret yerlerinin bir kismini gösterse yine yeterli sekilde örtünme saglanmamis olur. Diz kapaklari ve uyluklar gibi bedenin incelik ve kalinligini belli eden bir elbise ile kilinan namaz sahihtir, çünkü tesettür saglanmis demektir. Fakat azalari belli etmeyecek sekilde bir örtü kullanmak müstehaptir.
Bütün bu nakillerden söyle bir neticeye varmak mümkündündür:
Kadinin yabanci erkeklerin yaninda giymis oldugu tenin rengini belli edecek ve gösterecek sekilde ince ise bununla örtünme gerçeklesmis olmayacagindan giyilmesi caiz olmaz. Bu giyecek, bir elbise, gömlek ve etek oldugu gibi, basörtüsü ve çorap da olabilir. Fakat gerek çorap olsun, gerekse basörtüsü ve diger giyecekler olsun kalin oluyor da, altini göstermiyorsa böyle bir elbisenin giyilmesi caizdir. Çünkü çorap ve basörtüsü ne kadar kalin olursa olsun mutlaka bacagin ve basin seklini belli edecektir. Fakat vücudun azalarini iyice belli edecek sekilde giyilen dar pantolon ve dar gömlekle namaz sahih olsa da, bakanlarin dikkatini çekip tahrik edeceginden mesru görülmez. Merhum Ibn-i Âbidin de eserinde bu hususa isaret etmektedir.10
1.Ebû Dâvud, Libas:31.
2.Müslim, Libas.-125.
3.Muvatta', Libas:4
4.Beyhakî. Sünen, 2:235
5.el-Mebsût, 10:155-
6.Halebî-i Sagir, s.141. l.Menânü'l-Celü, 1:136
8.Ibni Kudâme. el-Mugnî, 1:337.
9.Afeaeitf. el-Mecmû, 3:170-172.
10.Reddü'l-Muhtar, 5:238.
Cevap: Kadin erkek birlikteliginde dikkat edilmesi gereken konular?
2- Kadinin sesi hangi hallerde haram olur?
Islâmiyet kisiyi fitne ve fesada sürükleyen görüntü, davranis ve hallere karsi koruyucu tedbirler alir. Çünkü Islâmda insanin safiyet ve vakarinin muhfazasi ve bozulmamasi esastir. Bu tedbir ve koruma hem erkek için, hem de kadin için esit seviyede düsünülür.
Diger yandan insana verilmis olan özellik, kabiliyet ve farkliliklar bir baskasinin vebal altina girmesine sebep olmamali, yanlis duygulara kapilmasina meydan vermemeli, nefsini azdirmamalidir.
Yaratici tarafindan kadina ihsan edilen sesi de bu çerçeve içinde düsünmek gerekir. Esas itibariyle basta insan olmak üzere hiçbir varligin sesi mutlak olarak haram ve günah sinifina sokulmaz. Çünkü yaratilisinda bir haramlik mevcut degildir. Bunun içindir ki, hiçbir âyet ve hadis kadinin sesini haram kilici bir hüküm bildirmez.
Basta Hanefi ve Sâfiî imamlari olmak üzere mezhep sahibi müçtehid imamlarimizin kanaatleri de bu merkezdedir. Hattâ bütün fikih kitaplarinda su hükmü görüyoruz: Cumhura göre kadinin sesi avret degildir. Yani bütün müçtehidlere göre kadinin sesi haram degildir.
Sâfiî mezhebi âlimleri ve diger müçtehidler söyle derler: “Kadinin sesi avret degildir. Çünkü kadin alis veris yapar, mahkemede sahitlikte bulunur. Bunun için sesini yükselterek konusmak zorunda kalir.1
Kadinin sesinin avret olmadiginin gerekçesi Islâmin ilk uygulamali devri olan Saadet Asridir. Yani Peygamber Efendimizin (a.s.m.) ve sahabilerin uygulayis biçimidir. Bu uygulanis biçimi üç sekilde görülüyor:
Birincisi: Peygamber Efendimizin (a.s.m.) sahabi hanimlarla konusmasi, onlarin sorularina cevap vermesi, sikâyetlerini dinlemesi, ihtiyaç ve taleplerini karsilamasidir.
Bir örnek olmasi bakimindan su hadis-i serifi nakledelim:
Amr bin Suayb rivayet ediyor:
Bir kadin yaninda kizi ile birlikte Resulullaha (a.s.m.) geldi. Kizin kolunda iki altin bilezik vardi. Resulullah (a.s.m.) kadina sordu: “Bu bileziklerin zekâtini veriyor musun?”
Kadin, “Hayir, vermiyorum” diye cevap verdi.
Bunun üzerine Resulullah (a.s.m.) tekrar sordu:
“Peki, kiyamette bu iki bilezik yerine Allah’in sana atesten iki bilezik taktirmasi hosuna gider mi?”
Kadin iki bilezigi hemen çikarip Resulullaha (a.s.m.) uzatti ve “Bunlar artik Allah ve Resulüne aittir” dedi.2
Ikincisi: Sahabiler gerek Peygamberimizin hanimlarina, gerekse diger hanim sahabilere hadis ve benzeri durumlarda soru sorarlar, konusurlar ve bazi konularda bilgi alirlardi.
Üçüncüsü: Yine Sahabe döneminde kadinlar, halifelere sikâyetlerini dile getirirler veya dinî meselelerde diger sahabilere bilmediklerini sorup ögrenirlerdi.
Bu mesele için de bir örnek verelim:
Kadinin biri Hazret-i Ömer’e gelerek, “Yâ Emîrelmü’minîn! Kocam geceleri ibadet eder, gündüzleri de oruç tutar” seklinde sikâyette bulundu.
Hazret-i Ömer, “Ne demek istiyorsun? Kocani geceleri ibadet etmekten ve gündüzleri oruç tutmaktan alikoymami mi istiyorsun?”
Bunun üzerine kadin baska bir sey söylemeden çikip gitti ve biraz sonra bir daha gelip ayni sikâyetini dile getirdi. Hazret-i Ömer, kadina yine ayni cevabi verdi.
Bu durumu gören Kâ’b bin Sûr söze karisti ve “Yâ Emîrelmü’minîn, kadinin hakki var. Cenab-i Hak erkege dört kadinla evlenebilecegine müsaade ettigine göre, dördüncü gün kadinin hakkidir” dedi.
Bunun üzerine Hazret-i Ömer kadinin kocasini çagirtip dört günde bir oruç tutmamasini ve her dört gecede bir kadinin yaninda yatmasini emretti.3
Ancak diger bütün mübah meselelerin mahiyet degistirip mahzurlu bir hal almasinda oldugu gibi, kadinin sesi meselesinde de ayni durum söz konusudur. Kadinin sesi mübah, masum ve mesru olmasina karsilik hangi sebeplerden dolayi “avret” olur, nasil olursa yasak sinifina girer, yabanci erkeklerin dinlemesi haram olur?
Kadinin sesi yaratilisi icabi dikkat çekicidir. Özellikle ses normalin disinda bir tonda çikarsa birtakim mahzurlari beraberinde getirmektedir ve dinî tabiriyle “fitneye” sebep olmaktadir. Demek ki, haram olan sesin kendisi degil de, kontrol disi bir mahiyet tasimasidir.
Ahzab Sûresinin 32. âyet-i kerimesi bu husustaki ölçüyü Peygamber hanimlarinin sahsinda söyle veriyor:
“Ey Peygamber hanimlari! Siz herhangi bir kadin gibi degilsiniz. Eger halinize layik bir takva ile korunacaksaniz, yabancilarla câzibeli bir sekilde konusmayin ki, kalbinde fesat bulunan kimse bir ümide kapilmasin. Konusurken ciddiyet ve agirbaslilikla söz söyleyin.”
Müfessir Vehbi Efendi bu âyeti tefsir ederken, “Söylediginiz söz fitneye sebep olmasin. Yani cazibeli ve ecânibi süpheye düsürecek bir halde edali ve naz ü istigna ile söylemeyin” seklinde izah getirmektedir. Elmalili’nin ifadesiyle “Yayilarak, kiritarak, sinik, yilisik” oldugunda “kalbi çürük kötülüge meyilli kimseler” bir ümide kapilirlar. Bundan dolayi da günaha girilmis olur.
Vehbe Zühaylî bunu normal konusmalardan ziyade dinî muhtevada da olsa ayni gerekçe ile mahzurlu görür: “Kadinin, Kur’ân seklinde de olsa, coskulu ve nagmeli olarak okumakta iken seslerini isitmek haramdir. Çünkü bunda fitneye sebep olma korkusu vardir.”4
Ibni Âbidîn ise meseleye su sekilde bir açiklik getirir:
“Tercih edilen görüse göre kadinin sesi avret degildir. Yalniz zekâsi kit olanlar zannetmesinler ki, ‘biz kadinin sesi avrettir demekle konusmasini kasdetmiyoruz. Ihtiyaç halinde ve benzeri durumlarda kadinin yabanci erkeklerle konusmasina cevaz veriyoruz. Yalniz kadinlarin yüksek sesle konusmalarini, seslerini uzatmalarini, yumusatmalarini ve nagmeli bir sekilde okumalarini caiz görmüyoruz. Çünkü bunlarda erkekleri kendilerine meylettirmek ve sehvetlerini tahrik etmek vardir. Kadinin ezan okumasi da bundan dolayi caiz olmamistir.”5
Bizim de katildigimiz hükmü Faruk Beser Hoca veciz bir sekilde söyle dile getirir:
“Kadin her seyiyle oldugu gibi sesiyle de çekici, büyüleyici ve tahrik edicidir ve aslinda bu onun çirkin oldugunu degil, güzel oldugunu gösterir. Birer nimet demek olan çekici yönlerini, bu arada sesini fitneye sebep olmak ve tahrik etmek için kullanirsa, yani konusmasini kirila döküle ve kadinsi biçimde yaparsa, ya da nagmeli sözlerle normal konusurken zaten tahrik edici olan sesini daha da etkileyici hale getirirse, sesi avret oldugundan degil de, fitneye sebep olacagindan haram olur. Vakarli ve karsisindakine ümit kestirici edayla konusursa haram olmaz.6
Son olarak zamanimizin müfessirlerinden Muhammed Ali es-Sabûnî’nin yorumuna yer verelim:
“Açikça görüldügü gibi, eger fitneden emin ise kadinin sesi haram olmaz. Ancak, erkeklerin, kadinlari fitne ve fesada götüren hallerden uzak tutmalari gerekir.”7
Sorudaki unsurlara gelince, siir ve ilahide ses incelip kalinlastigi, nagmeli oldugu ve câzip bir mahiyete büründügü için yabanci erkeklerin duyacagi sekilde söylemek beraberinde mahzurlari tasimaktadir.
Hanimlarin sesli olarak zikretmeleri de sayet yabanci erkekler duyacaksa, yine ayni kategoriye girmekte ve birtakim yanlis duygularin uyanmasina sebebiyet vereceginden ezanda oldugu gibi müsaade edilmemektedir. Ancak kendi aralarinda sesli olarak Kur’ân okumalarinda ilâhi söylemelerinde ve zikretmelerinde haliyle mahzur olmaz.
1 Tefsîrü Âyâti’l-Ahkâm, 2: 167.
2 Tirmizî, Zekât: 12.
3 Hayâtü’s-Sahâbe, 3: 349.
4 Islâm Fikhi Ansiklopedisi, 1: 467.
5 Reddü’l-Muhtar, 1: 272.
6 Hanimlara özel ilmihal, 314.
7 Tefsîrü Âyâti’l-Ahkâm, 2: 167.
Mehmed Paksu Aileye Özel Fetvalar
3- Yalniz kalmak ve dokunmak:
Bir erkek ve kadinin nikahsiz olarak ellerinin bir birine degmesi ve yalniz kalmalari da caiz degildir.
Mahrem olmayan kadina bakmak haram olduguna göre, onlara dokunmak veya tokalasmak mutlaka haramdir. Peygamber'e (sav) biat eden kadinlar dediler ki: Ey Allah'in Resulü, biat ederken elimizi tutmadiniz. Peygamber (sav) kadinlarin elini tutup tokalasmam, buyurdu (Ahmed bin Hanbel, Nesâî, Ibn Mâce). Hazreti Aise (ra) biat ile ilgili söyle buyuruyor: Allah'a yemin ederim ki Resûlüllah'in eli bir kadinin eline dokunmadi. Sadece sözle onlardan biat aldi" (Müslim ).
Peygamber (sav) bir hadisi serifinde söyle buyuruyor: "Sizden biriniz, basina igne ile dürtülmesi kendisi için helâl olmayan bir kadina dokunmaktan daha hayirlidir." Islâm dini, kadinla tokalasmayi yasaklamakla kadini tezyif etmiyor. Bilakis serefini kurtariyor. Kötü niyetli kimselerin sehvetle el uzatmasina engel oluyor. (Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar II. 170)
Bir kadinin eli, yabanci bir erkegin eline degmesi zaruret yokken haramdir. Bu itibarla, hiçbir ihtiyaca dayanmayan tokalasmada bu haramlik bahismevzu olur. Yabanci bir erkek yabanci kadinla tokalasamaz, elini namahremin eline süremez. Resûl-i Ekrem Efendimiz, yabanci bir kadinin elini tokalasmak için tutmanin ates tutmaktan daha korkunç oldugunu haber vermis, namahremin elini tutanin Cehennem atesi avuçlayacagina isarette bulunmustur.
Bu mahzur, bilhassa genç kadin ve erkekler için daha büyük çapta variddir. Hissî taraflari yok olmus yaslilar hakkinda ise mahzur daha az nisbette variddir. Hatta iki yasli kadin ve erkegin (hislerinin yoklugu halinde) tokalasmalarinda beis olmayacagi ifade edilmistir. Bu sebeble, yasli kadinlarin elleri öpülebilir. Yasliliklari, yâni hissi bakimdan ölmüs oluslari, böyle bir ruhsata sebeb olur. Bir erkegin yabanci bir kadinla tokalasmasi âninda cinsî hislerin ayaklanmasi halinde, aralarinda haramlik bahismevzu olur, sihriyet akrabaligi meydana gelebilir. Bu bakimdan kadin-erkek münasebetlerinde çok titiz olmak gerekir. Zira böyle lüzumsuz bir tokalasma yahut el öpme anlarinda dogabilecek hissî heyecan, karsi cinse duyulabilecek süflî duygu, haramliga sebeb olabilir, bu kadinin kizi bu kimseye haram hale gelebilir. Böyle süpheli halden uzak kalmak ise en sihhatli bir tedbirdir. Mümkün oldugu kadariyla uzak kalmaya gayret edilmeli, süflî bir his dogduydu, dogmadiydi gibi vesveseye mahal vermemelidir.
Hepimizin bildigi gibi bir kizla evlenmeyi düsünmek ve nisanlanmak evlenmek mânâsinda degildir. Bunun için kisinin nisanlisiyla gezip dolasmasi ve onunla yalniz kalmasi kesinlikle haram ve büyük bir vebaldir. Peygamber (sav): "Herhangi bir kimse, bir kadinla yalniz kaldigi takdirde mutlaka onlarin üçüncüsü seytandir" buyurmuslardir. Bir çok nisanlilar, tenha yerde yalniz kaldiklarinda istenmeyen ve mesru olmayan bir takim menfî neticeler meydana gelmekte ve sonunda herhangi bir nedenle nisan da bozulmaktadir. Geride kalan sey vebal ve iffetsizliktir. Bunun için dinini, dünyasini ve serefini düsünen kimseler mesru olmayan bu gibi seylere dikkat etmeleri gerekir. (1-el-Fikh'ul-Islâmî ve Edilletuha c. 7, s. 25 ;Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar II. 112)
Selam ve dua ile...