Gönüller Nakkaşı : Şah-ı Nakşibend
http://img14.imageshack.us/img14/259...17ea1dcf8d.jpg
Şah’ın mübarek eşiğinde
Şahım;
Nakşının çizgileri solmak şöyle dursun, belirginleşti git gide.
Diktiğin fidan kök saldı toprağa: Gürleşti, binlerce dal budak saldı etrafa: Acem’den Hind’e, Afrika’dan Amerika’ya, Çin’den Avrupa’ya…
Asırların sorunlarına, sorularına rağmen attığın temel dipdiri…
Ve mübarek ismin düşmedi dillerden bir an bile.
Gönüllerin sana hasreti dinmedi ey gönüller nakkaşı.
Aşıkların ahı sana, ariflerin bakışı sana ve dervişlerin seyri sana.
O destansı, o şairane ve her demiyle arifane hayatın.
O mübarek, o asırlar sonrasına bile ışık tutup hayat veren nefesin.
O Peygamberî soluğa eklenen ve onu bize indirgeyen soluğun: indirgeyen ve muhabbetli kılan.
Ve adın… ah o güzel adın… ne tatlı, ne huzurlu, ne bereketli, ne serinletici, ne güven vericidir adın. Ve de ne etkileyici, ne sarsıcı, ne meydan okuyucudur adın.
Senin adın Şah’ım, Allah’a kulluktur, takvadır, tevazudur, muhabbettir, teslimiyettir, ihlâstır mümin gönüller sözlüğünde.
Şahım;
Elbet bir sır vardır, bunca kalbin -sadece kalplerin mi? akılların ve gönüllerin de- sende birleşmesini sağlayan. Bunca hasretin, bunca özlemin tabii ki var bir hikmeti.
İlticalar, istimdatlar, yakarışlar, yalvarışlar, himmet dilenmeler, eşiğine yüz sürmeler, ruhaniyetinin önünde el pençe divan durmalar bitmiyor –ve bitmeyecek biiznillah kıyamete değin-.
Büyüklüğün maddi hayatla asla sınırla olmadığını bilmek gerek. Bilmek ve ruhaniyetinin önünde saygı duruşuna geçmek...
Efendim;
Nakış, detaydır. Ve güzellik detaylarda saklıdır. Bunu bize sen bellettin.
O Mutlak Güzel’i arayışımızda bize yol haritası ve yol azığı sundun.
Ve hem kalbimizi, hem aklımızı, hem de gönlümüzü doyurdun!
Sen, gönüllere nakış işledin ey Şah. Ve gönüllere adın nakşedildi.
Sen kalpleri fethettin çünkü. Artık bütün kapılar sana açık.
Sen Hakk’a, hakkıyla teslim oldun çünkü. Ve budur, bunca aklın yoluna teslim olmasının sırrı.
Sen Efendiler Efendisi’ne kul köle oldun, ondandır efendisin, şahsın.
Bu iltica bitmez, ki kutupsun sen, gavs-ı azamsın, pirsin, şahsın, Hâce’sin!
Ve sultansın ve Şah-ı Nakşibend’sin!
Bu iltica bitmez Şahım, bu figan son bulmaz.
En iyisi, sadık bir dervişinin çaresizliğine ortak olmak:
Son bulur kelam vasfını tarif edemez
Nasıl tarif etsin ki, vasfın tükenmez.
Aşk olsun sana Şahım.
Ve de selam olsun.
Saadettin ACAR