-
ÖnkoŞulsuz yaklaŞim
Kendilerine verdiğimiz kitabı gereğince okuyanlar var ya işte ona ancak onlar gereğince iman ederler." (Bakara: 121)
Önkoşul, anlaşmaya çalışan iki zıt tarafın birbirlerine sunduğu şartlardır. Bir anlaşma ve taraflar vardır. Kur'an ile müslüman ise ayrı iki taraf olmadığı için ön koşuldan bahsetmek abestir. Kur'an Rabbin sözleri olduğu için Rab tarafındandır. İnsan ise Rabbin kulu ve her şeyi ile O'na muhtaç olduğu dahası hayatı tamamen O'na bağlı bulunduğu için ön şart ileri sürmesi akıl dışıdır. O halde Rabbin kitabına da , her hangi bir ön koşulla yaklaşmak, mü'min'in göstermesi mümkün olmayan bir tavırdır. Bu tavır onu, Kur'an'ı anlamak ve kavramaktan geri bırakır.
Bu tavır yalnızca ön koşulunun bir saptırması olarak, kitabı kendi cehaleti yönünde yanlış yorumlamaya götürür.
Ön koşul dediğimiz zaman, neler bunun içine girmektedir?
Örnek olarak 'Kur'an, anlaşılması çok zor olan bir kitabtır.' tezini kendisine çıkış noktası yapan birisi, Kur'an okurken adeta anlamamak için, beyninin çalışmaması, idrak noktalarının körelmesi doğrultusunda kendini zorlayacak ve sonunda kendi kendine bu kitap anlaşılması çok zor olan bir kitapmış dedirtecektir. Allah'ın:
"Andolsun ki öğüt olması için Kur'an'ı kolaylaştırdık." (Kamer: 17) ayetlerni tekrar tekrar okumasına rağmen bir şey anlamayacaktır. Onun için kitabla çelişki içinde olması problem değildir. Önemli olan atalarının mirasından edindiği bilgiye/ön koşula aykırı bir harekete düşüp de günahkar olmamaktır. Onlar, bir kere sen mukallitsin, sen Kur'an'ı anlayamazsın dememişler mi? o kadar alim dururken sana mı kaldı bu iş, bu ne cesaret?! Allah'tan kork! dememişler mi?
Allah'tan korkmak adına, cahillerden olmaktan Allah'a sığınması gerekirken (Bakara: 67) Allah'ın sözlerini dinlememek ve cahilliğini hoş görmek gafletine düşmektedir.
Ön koşulla kitabı okuyan kimse, kitaba iman yerine, kendi anlayışı istikametinde yonttuğu ifadelere iman eder. Kitabta 'Sadıklarla beraber olun!' ifadesini alır.
Kitabtaki sadıkların kimler olduğunu, sadıklar ifadesinden kimlerin kasdedildiğini araştırmaz. Kendi kafasındaki sadıklarla beraber olur.
“Allah'ın velilerine korku yoktur.” (Yunus: 62) ayetini alır, Allah'ın velilerini Allah'ın nasıl tanıttığına bakmaz (Bak. Enfal: 34) kafasındaki velilere, belkide şeytanın velilerine tabi olarak, onların korkusuzluğuna sığınır. Kitabı defalarca da okusa kafasında bir takım ön yargılarla kitaba yaklaşan kimse sonuçta kitabın dediğine teslim olma yerine kafasındaki ön yargılarına teslim olarak Kur'an'ı doğru ve yerli yerince anlamaktan mahrum kalır.
Yine Kur'an'ın açıklamalarını yeterli bulmayarak anlayamayacağına iman etmekte olduğu için kendisi gibi beşer ve yanılma ihtimalinin %50 olduğu birisini Kur'an'a tercih etmekte tereddüt etmez. Ama eğer sen onun yaptığı gibi hareket etmiyorsan, onun gözünde çok cüretkar ve ayağı kaymakta olan birisi oluverirsin hemen. Allah'ın:
"Rabbinizden size indirilen kitaba uyun, O'ndan başka veliler edinerek onlara uymayın! Pek az öğüt dinliyorsunuz." (A'raf: 3) uyarılarının onlar için pek önemi yoktur.
Önemli olan 'hiç düşünmeden büyüklerimiz bu ayetten ne anlamış ve bize ne tavsiye etmişler? Elbette velilerden daha iyi bilecek değiliz ya. Bu cesareti ancak sapmış kimseler gösterebilir.' demesidir.
Gerçekten de pek az öğüt dinlerler. Çünkü "İnsanların çoğu cahildir. Ama cehaletlerinden habersizdirler." (En'am: 116)
alıntı