BaŞ aÇik kur'Ân-i kerİmİ okumak ve namaz kilmak
Kıraat sesli okumak demektir. Bu sebeple kur’an okumak demek sesli olarak okumak demektir. Bu sesli okuma bağırarak ve çevreye işittirerek okumak demek değildir. Bilakis dudakları kıpırdayarak ve ses çıkararak, kendisi işitecek şekilde okumaktır. Namazdaki kıraat da budur. Yüce Allah “Sesinizi başkasını rahatsız edecek şekilde yükseltmeyin, kendiniz işitmeyecek kadar da kısmayın, bu ikisi arasında bir yol tutun” (İsra, 17:110) buyurur. Buradan kur’ana bakarak ve namazda da kalbinden geçirerek okumanın kıraat olmadığı anlaşılmaktadır.
Bunun için; Kur’an-ı Kerimi namazda okuyan kendi duyacak kadar okumazsa kıraat etmemiş, hayal etmiş olur. İbadet amacı ile namaz dışında okuyan da sadece kur’ana bakma sevabını alır; ama kur’an okumamış ve her harfine on sevap almamış olur.
Bütün bunlarla beraber Kur’an okumasını bilmeyen de Kur’an-ı Kerime bakması ve dinlemesi hepsi ibadettir. Kıraat sevabı olmasa da ibadet sevabını elde eder. Nitekim peygamberimiz (sav) “Beş şey ibadetten sayılır. Az yemek, camide oturmak, kâbeye bakmak, Kur’ân-ı Kerime bakmak ve âlimin yanında oturarak yüzüne bakmak” buyurmuşlardır.
***
Peygamberimiz (sav) Kur’an-ı kerim’in okunması ile ilgili şöyle buyurmuşlardır: “Sizin en hayırlınız kur’an-ı kerimi öğrenen ve öğretenlerinizdir. Kur’an okunan yere rahmet ve bereket iner. Kur’an okunan evin hayrı artar, bereketi çoğalır, o eve melekler dolar, şeytanlar uzaklaşır. Kur’an okunmayan evde sıkıntı olur, melekler uzaklaşır ve şeytanlar oraya dolarlar. Her gün Kur’andan on ayet okuyan gafillerden sayılmaz. Kur’andan bir ayet öğrenmek yüz rekât nafile namazdan hayırlıdır. İnsanların en çok ibadet edeni en çok kur’an okuyandır. Ümmetimin en hayırlı ameli kur’an-ı kerime bakarak okumaktır.”
Kur’an-ı Kerimi okuyan ile dinleyen sevapta ortaktır. Hatta dinlemek okumaktan daha sevaptır. Çünkü yüce Allah “Kur’an okununca onu huşu ile dinleyin” buyuruyor. (A’raf, 7:204) Bunun için okumak sünnet, dinlemek farzdır denilmiştir.
Son olarak, kim Kur’an-ı Kerimi okur, helâlını helal, haramını haram kabul eder, farz olanları yapar, haram olanlardan kaçarsa cennete girer. Böyle birisi ayrıca akrabalarından on kişiye de şefaat ederek onları cehennemden kurtarır. Peygamberimiz (sav) böyle buyurmuşlardır.
Sual: Baş açık Kur’an okumak caiz midir?
Cevap: Erkeğin baş açık kur’an okuması ve dinlemesi tenzihen mekruhtur; kadının başı açık dinlemesi ise tahrimen mekruhtur. Ayrıca avret yeri açık birinin yanında kur’anı açıktan okumak mekruhtur. Kadının saçı ve başının açık olması avretin açık olması demektir. Kur’anı yüzünden okuyanın abdestli olması gerekir. Dinleyenin abdestli olması gerekmez; ama abdestli olması ve edeple dinlemesi sevabını artırır.
Bununla beraber “Edeb Allah'ın rahmetine vesiledir. Edebe riayet etmeyen Allah'ın rahmetinden mahrum kalır” denilmiştir. Bu bakımdan Kur’an-ı Kerim okunan yerde kıraatin gerektirdiği edebe riayet etmek imanın kemalindendir. Edebe değer vermeyen sünneti terk etmiş olur. Bu gün sünneti terk eden yarın farzı terk ve ihmal etmekte bir sakınca görmez. Bu da dine ve kişinin ahiretine zarar verir. Nitekim İslam bilginleri imanı bir hazineye benzetmişler ve bunu Farzlardan bir kale ile muhafaza etmişlerdir. Farzları da Sünnetlerden diğer bir dış kale ile koruma altına almışlardır. Şeytan ve ehl-i dalalet dış kaleyi ele geçirirlerse iç kale olan farzlara hücum ederler. Bunu da ele geçirirlerse o zaman iman tehlikeye girer. Bunun için sünnetler farzları, farzlar da imanı korur denilmiştir.
Doğrudan imana ve dine müdahale edemeyenler önce sünnetleri terk ettirmeye çalışmakta, bunda başarılı olurlarsa daha sonra farzları terk ettirmeye çalışmaktadırlar. Bunun en yakın ve ibretlik örneğini aşağıda göreceksiniz. Önce Kur’anı baş açık okumakta bir sakınca görmeyenler daha sonra da işi namazda da kadınların başı açık kılabileceklerini iddia ettiklerini göreceksiniz.
**
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeliği'ne atanan ilk kadın üye olan Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı ve MEB Din Öğretimi Genel Müdürü Prof. Dr. Mualla Selçuk, Kuran ve Fatiha Suresi okunurken başını örtmedi. Duayı da başı açık yaptı. Böylece 28 Şubat sonrası radikal bir başlangıç yaptı. (Hürriyet, 25.04.2001)
Bu konuda Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Zekeriya Beyaz, Prof. Dr. Mualla Selçuk'un Kuran okunurken başını örtmemesini “Gayet normal” diye yorumladı. “Bu bir gelenektir. Dini bir dayanağı yoktur. Yani hakkında ayet ve hadis yoktur” dedi.
Eski Diyanet işleri Başkanı Prof. Tayyar Altıkulaç ve yeni Diyanet İşleri Başkanı M. Nuri Yılmaz da “Bu bir gelenektir. Dini bir vecibe ve zorunluluk değildir” dediler. Başbakan Tansu Çiller’in kur’an dinlerken başını örtmesini örnek verdiler. Bu konuda konuşan diyanet uzmanları da “Kur’an okunurken başın kapatılması şart da değildir, farz da değildir. Başın açık olması da haram değildir. Yalnızca edep olarak kapatmak adettendir” dediler.
Ankara İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Mualla Selçuk'a başı açık namaz kılınabileceğini de iddia ederek “önemli olan bireyin seçimi” demektedir. Aynı fakültenin eski dekanı Prof. Beyza Bilgin de Mualla Selçuk'la benzer görüşü paylaşmaktadır. "Başörtüsü namazın şartlarından biri değildir. Cemaat başı açık namaz kılmayı makul görüyorsa kimse bunu bozmaya yeltenmemelidir" demektedir. Prof Yaşar Nuri Öztürk ve Diyanet İşleri yeni başkanı Prof. Ali Bardakoğlu “Baş açık namaz kılınmaz” derken Marmara Üniversitesi'nden Prof. Bayraktar Bayraklı, iki hanım hocaya katılarak: "Başı açık namazın olmayacağını söyleyen kitap yok. Yasaklayabilecek otorite de yok. Kuran, kadın - erkek birlikte namaz kılınmasını yasaklamıyor. Ama peygamberin uygulaması var. Herkes kendi yerinde namaz kılar" demektedir. (Melih Âşık, 4 Şubat 2006, Milliyet)
Bu konuda Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 06.02.2003 tarihli kararı özetle şöyledir: “Son zamanlarda, başın abdest organlarından olduğu, bu organların ise örtülmesinin farz olmadığı ileri sürülerek, kadınların baş açık olarak namaz kılabilecekleri iddia edilmektedir... Namazda örtülmesi gereken yerler dini kaynaklarda setr-i avret başlığı altında incelenmiştir. Erkeğin avret yeri, Hanefi, Maliki, Şafii ve Hanbelîlerin oluşturduğu cumhur-u fukahaya göre göbekle diz kapağı arasıdır. Hanefiler diz kapağını da avret mahalline dâhil etmişlerdir... Hanefi, Maliki ve Şafiilerle, Hanbelîlerdeki hâkim görüşe göre, kadının el ve yüz dışında kalan bütün bedeni örtmesi gerekir. Hanefi mezhebindeki bir görüşe göre ayaklar da avret kapsamı dışında tutulmuştur. Bütün mezheplere göre, kadınların namazda başlarını örtmeleri gerekir. Ayrıca hadis kaynaklarında Peygamber eşlerinin evlerinde başörtüsü ile namaz kıldıklarını (Malik, Salât, 10. No: 35–36) Hz. Peygamber’in başı açık namaz kılan genç kızlara müdahale ettiğini ve buluğa eren kadınların başlarını örterek namazlarını kılmaları gerektiğini bildiren hadisler yer almaktadır... Yukarıda zikredilen açıklamalar ışığında; Namazda ve namaz dışında örtülmesi gereken avret mahallinin erkeklerde diz kapağı ile göbek arası, kadınlarda ise, el, yüz ve ayaklar dışındaki bütün beden olduğu ve namaz kılarken, bu uzuvların vücut hatlarını belli etmeyecek ve rengini göstermeyecek nitelikte bir elbise ile örtülmesi gerektiği anlaşıldığından kadınların başı açık namaz kılmalarının câiz olmadığına karar verildi.”
Cevap: BaŞ aÇik kur'Ân-i kerİmİ okumak ve namaz kilmak
Emeğinize sağlık Allah(c.c) razı olsun...