-
Hayberin fethi
543. Câbir bin Abdullah (r.a.) rivayet ediyor:
Hayber gününde Resûlullah (s.a.v.) bir adamı (keşif için) önden göndermek istedi. Adam korktu. O sırada Mu-hammed bin Mesleme Resûlullaha gelerek söyle dedi:
"Yâ Resûlallah. Ben bu günkü gibi acı bir gün görmedim" sonra da ağlamaya başladı. Resûlullah (sa.v.) şöyle buyurdu:
"Düşmanla karşılaşmayı arzulamayımz. Allah'tan sağlık ve afiyet dileyiniz. Çünkü siz düşman eliyle başınıza neyin geleceğini bilemezsiniz. Düşmanla karşılaştığınızda, 'Ey Rabbim, bizim de, onların da Rabbi Sensin. Bizim perçemimiz Senin kudret elindedir. Onları öldürecek olan ancak Sensin' diye duâ edin. Sonra da yere oturun. Sizi kuşattıklarında doğrulup tekbir getirin." Resûlullah sonra şöyle buyurdu:
"Yarın öyle birini göndereceğim ki, o Allah ve Allah'ın Resulünü sever; Allah ve Resulü de onu sever. O, düşmandan yüz çeviren, kaçan birisi de değildir."
Resûlullah ertesi gün Ali'yi çağırdı. Onun gözleri şiddetle ağrıyordu.
Resûlullah (s.a.v.), "Haydi, yürü!" buyurdu. Ali, "Ey Allah'ın Resulü, görüyorsun ki, ayaklarımın bastığı yeri dahi göremeyecek bir haldeyim" dedi. Resûlullah (s.a.v.) onun gözüne tükrüğünü koydu; onun için sancak bağladı ve ona verdi.
Ali, "Ey Allah'ın Resulü, ben neyi gerçekleştirmek üzere onlarla savaşacağım" dedi.
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Allah'tan başka ilâh olmadığına ve benim Allah'ın Resulü olduğuma şehadet edinceye kadar onlarla savaş. Bunu söylediklerinde canlarını ve mallarını benden kurtarmış olurlar. Bunu samimî olarak söyleyip söylemediklerinin hesabı ise Allah'a aittir."