-
İnmemiş Ayetler
Hergün içimizden birisi, seçtiği ayetleri ve iniş sebeplerini ekleyecek ve konuşacağız üzerinde inşaAllah..
Herkesin katılmasını istiyorum..Bir kişi bile faydalansa kardır..
Okuyoruz, okuyoruz anlamıyoruz hep..!
Biz istiyoruz ki Okuyalım ve anlayalım Kitab’ımızı..
İnmemiş ayetler varsa içimize indirelim..
Her ayeti o an bana indi diyerek okuyalım..
Rabbim bana ne diyor diye okuyalım, anlayalım ve hayata geçirelim..
Acaba ayetler, boğazdan aşağı ve dahi hayatımıza dünyamıza inmediğinden mi bu haldeyiz?
Çok basit bir örnek olacak belki ama Size sevgilinizden bir mektup gelse, ya da en değerlinizden..Alıp satenler, kadifeler içinde duvara asar, merak etmez misiniz içinde ne yazdığını?
Edersiniz tabii ki..
Okuma bilmeseniz dahi, bir okuma bilen bulur, illa ki okutursunuz tekrar tekrar
Hani filmlerde olur ya, bakkala gidip okuturlar mektuplarını köylerde falan
Kur’an da bize indi
Yerin-Göğün Sahibi O Yaratıcı’dan!
Ne dediğini bilmiyoruz çoğumuz, garip değil mi?
Yaratan Bilmez mi?
Bilir, biliyor ve İnsanın kataloğunu göndermiş işte..
Ama okumaz, anlamazsak ..
Biraz gayret bizden, gerisi gelir, Rabbim açar yolları, kolaylaştırır elbet..
Biraz gayret..
Hadi Bakalım Allah c.c. Yardımcınız Olsun..
-
Cevap: İnmemiş Ayetler
-
Cevap: İnmemiş Ayetler
-
Cevap: İnmemiş Ayetler
Ecmain Olsun İnşallah..
Ben Nur 11- 26. ayetlerini alayım ilk olarak..
Nur 22 her zaman beni çok duygulandırıyor ya
Hz. Ebubekir’in duruşu sebebiyle inmiş ayet, bakın
“İçinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler; bağışlasınlar; feragat göstersinler. Allah’ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.”
Bu konuyla ilgili bildiklerimden bazı şeyler yazdırıp arattım Google'den ve buldum aradığımı, Özellikle Hz. Aişe ile olanı müthiş..
Nur Suresi’nin 22. Ayeti Hazreti Ebubekir Sıddık (radıyallahü anh) hakkında nazil olmuştur. O’nun ne kadar büyük bir insan olduğunu bizlere bildirmektedir. Zira onun için “fazilet sahibidir” buyuruluyor ayette.
Hazreti Ebubekir (radıyallahu anh) ın, muhacirlerin fakirlerinden olan bir teyze oğlu vardı. Bedir Savaşı'nda bulunan ve adı Mıstah olan bu Zat’a, Hazreti Ebubekir, küçüklüğünden beri para yardımı yapmaktaydı.
Hz.Ebubekir Ayşe Validemiz’e atılan iftira hadisesinde Mıstah’ın da alakası olduğunu öğrenince bir daha ona yardım etmeyeceğine dair yemin etti.
Mıstah her ne kadar özür beyan ettiyse de kabul etmedi. Böylece Mıstah ihtiyaç içinde ve müşkül bir durumda kalmış oldu. İşte bunun üzerine bu ayet-i kerime indi.
Hazreti Ebubekir sıddık bu ayeti duyar duymaz derhal Mıstah’ı çağırarak, bundan sonra iki kat vereceğini bildirdi ve yemini içinde keffaret ödedi.
Ayşe Validemiz’in de radıyallahu anha, bir cariyesi vardı. Bir gün bu cariye vefat etti. Ayşe Validemiz çok ağladı.
Dediler ki: “Niçin bu kadar ağlıyorsun cariye mi yok?”
Ayşe Validemiz: “Evet cariye çok ama bunun gibi bulunmaz.”
Sordular: “Nasıldı?”
Ayşe Validemiz: “Yat” desen kalkardı, “kalk” desen yatardı.”
Dediler: “Bunun nesine heves ediyorsun?”
O zaman Ayşe Validemiz:
“Bu, bana böyle muhalefet ettikçe ben onu görmezlikten gelirdim. Rabbimin şu ayeti ile -Nur 22 -benim amel etmeme sebep oluyordu” buyurdular.
Ağlattı beni Ayşe Annem..
Bizler de muhasebe yapalım mı?
Bekleriz efendim herkesi..
ve's-selam..
-
Cevap: İnmemiş Ayetler
ALLAH razı olsun.Güzel düşünmüşsünüz suqunet kardeşim...bende bu konuyla ilgili olarak birşeyler ekleyeyim...
Hz. Peygamber Benî Mustalik gazvesi için Medine’den ayrılırken yanına hanımı Hz. Âişe’yi de almıştı. Gazve dönüşü konakladıkları bir yerde sabaha karşı hareket hazırlıklarına başlandığı sırada ihtiyacını gidermek için ordugâhtan uzaklaşan Âişe geri dönerken ablasından veya annesinden hatıra olan Yemen (Zafâr) akiği gerdanlığını düşürdüğünü fark ederek aramaya koyuldu. Ancak karanlıkta onu bulup el yordamıyla tanelerini toplayıncaya kadar vakit kaybetmiş oldu. Konak yerine gelince kafilenin hareket ettiğini gördü ve yokluğunu anlayınca aramaya çıkacakları inancıyla orada beklemeye başladı. Ordunun artçılarından Safvân b. Muattal es-Sülemî görevi gereği kamp yerini kontrol edince orada bekleyen Hz. Âişe ile karşılaştı ve onu devesine bindirip orduya yetiştirdi. Fakat kendisi yaya olduğu için, hızlı yürümekle birlikte kafileye ancak kuşluk vakti ulaşabildi. Başlangıçta kimsenin dikkatini çekmeyen bu sıradan olay, münafıkların reisi Abdullah b. Übey ve adamlarının dedikodusu yüzünden huzursuzluklara yol açan önemli bir mesele halini aldı ve dedikodu şehirde kulaktan kulağa yayıldı. Öyle ki, bazı müslümanlar da bu fitne tuzağına düştüler. Sefer dönüş rahatsızlandığı için bir ay kadar yatan Hz. Âişe aleyhindeki konuşmaları sonradan öğrenmiş ve üzüntüsünden tekrar hastalanınca Hz. Peygamber’in kendisine önceki hastalıklarında olduğu kadar ilgi göstermediğini de dikkate alarak ondan izin alıp babası Hz. Ebû Bekir’in yanına gitti. Hz. Âişe ile birlikte başta Resûl-i Ekrem ve Hz. Ebû Bekir olmak üzere ailesi çok üzüntülü ve sıkıntılı günler geçirdi. Kendisinden nakledildiğine göre Hz. Âişe Hz. Peygamber’in tutum ve davranışlarından onun da dedikodulara inandığı izlenimi edinmiş ve kendisini aklamak üzere ne söylese şüphe ile karşılanacağı düşüncesiyle artık oğlu Yûsuf’un başına gelenler karşısında sabreden Hz. Ya‘kub gibi (bk. Yûsuf sûresi 12/18) Allah’tan yardım dilemekten başka çaresi kalmadığını ifade etmiştir. Bir süre sonra nâzil olan ve Nûr sûresinin 11. âyetinden itibaren başlayıp devam eden ilâhî beyan bu dedikoduların çirkin bir iftiradan (ifk) ibaret olduğunu, bu iftirayı ortaya atanların büyük bir azaba mâruz bırakılacağını haber vermiş ve müslümanların bu tür konularda basiretli davranıp dedikodulara âlet olmamaları gerektiğini vurgulamıştır (en-Nûr 24/11-19). Hz. Âişe’nin masum olduğunu ilân edip onu aklayan Nûr sûresinin ilgili âyetlerini Hz. Peygamber Mescid-i Nebevî’de müslümanlara okudu. Ardından bu çirkin iftiraya karışıp yayılmasına katkıda bulunan sahabîlerden Hassân b. Sâbit, Mistah b. Üsâse ve Hamne bint Cahş’ı Nûr sûresinin 4. âyetine göre cezaya mahkûm etti. Rivâyete göre meşhur şair Hassân b. Sâbit iftiranın diğer kurbanı Safvan b. Muattal ile aralarında eskiye dayanan bir husûmet bulunduğu için, Mistâh b. Üsâse akrabası Hz. Ebû Bekir’den sürekli yardım almış olmanın ezikliğiyle, Hamne bint Cahş da Rasûlullah nezdinde Hz. Âişe’nin itibarını düşürüp kız kardeşi Zeyneb’in konumunu güçlendirmek için bu fitneye karışmışlardır. Hz. Âişe kendisini fazlasıyla üzüp günlerce ağlatan iftira hadisesinin sonuç itibariyle hakkında hayırlı olduğunu anlamış ve şahsı vesilesiyle on âyetin birden inmesini ömrünün sonuna kadar hayatının en şerefli hadisesi olarak kabul etmiştir
Kur’an’da en büyük kötülüklerden biri “iftira” konusu bir çok ayette geçer.
İftira, hakkın yerine batılın ikamesidir. Gerçeğin saptırılması, suçsusuz suçlanması, suçlunun hedef saptırmasıdır. İzi kalacak pis bir çamurdur.
İftira, Kur’an-ı Kerim’de hem ahlaki ve sosyal boyutta; hem de inanç boyutunda büyük bir suçtur, günahtır.
Gelelim Hz.Ebubekir ile ilgili ayete...Hz.Ebubekir eskiden beri fakir olan bir akrabasına yardımda bulunurdu,kızına atılan bu iftirada akrabası olan mıstahında olduğunu öğrenince yardımı kesti...
Nur/22
İçinizden varlık ve servet sahibi kimseler yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere (kendi mallarından bir şey) vermeyeceklerine yemin etmesinler. Onlar affetsinler, vazgeçip iyi muamelede bulunsunlar. Allah'ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Ayeti kerimesi nazil oldu...
ALLAH Teala BEDİR savaşına katılanların günahlarını bağışlamıştı...MISTAH da bedir savaşına katılanlardandı...