DÜnyadakİ malİ ve İktİsadİ mÜŞkÜllerİnİn kÖklÜ ve doĞru ÇÖzÜmlerİ
DÜNYADAKİ MALİ VE İKTİSADİ MÜŞKÜLLERİNİN KÖKLÜ VE DOĞRU ÇÖZÜMLERİ
1. İktisadi sorun; insanlara servet, mal ve hizmetlerin dağıtımı
Kapitalist sistemin bahsettiği şu görüş yanlıştır: "İktisadi sorun mal ve hizmetlerin insanların ihtiyaçlarına yetmemesidir."
Doğru olan İslam'ın gördüğü gibidir. Dünyadaki mevcut olan servet, mal ve hizmetler bütün insanlara kafi gelir. Yeter ki bunlar insanlara adaletli bir şekilde dağıtılsın.
2. İslam'ın sahih bakışına göre bu dağıtım şu şekilde gerçekleşir:
a- Her ferdin temel ihtiyacı olan yiyeceği, giyeceği ve meskeni temin etmesi için imkan vermektir. Eğer fert bunları imkanları ile elde edemez, güç yetiremez ise mirasçıları ona yardım etmelidir. Mirasçıların da gücü yeterli değilse devlet o ihtiyaçlarını temin etmelidir.
b- Zaruri olan ihtiyaçlar, tedavi, talim ve emniyettir. Hilafet devleti fakir olsun, zengin olsun bu ihtiyaçları tebaası için ücretsiz temin edecek/karşılayacaktır. Doktor ve ilaç masrafı, okul masrafı, emniyeti sağlayacak polis ve bekçi masraflarını karşılar.
c- Lüks ihtiyaçları; temel ve zaruri ihtiyaçlar dışında olup her ferdin istediği kadar kendi gücüyle sağlamaya çalışacaktır. Hilafet devleti bunları temin etmek üzere herkese imkan ve fırsat sağlar.
3. Mülkiyet türlerini tespit etmek ve de onlarla hiç oynamamak gerekir. Bunlar üç çeşittir:
a- Kamu mülkiyeti:
Kamu mülkiyeti üç kısımdır.
-Birinci kısmı; yol, park, köprü, elektrik ve su şebekeleri gibi toplumun yaşamında kolaylıklar sağlayacak genel menfaatler,
-İkinci kısmı; petrol, demir ve yeraltında bolca bulunan maden ve servetlerdir.
-Üçüncü kısım; deniz, nehir, göl ve benzeri olan, tabiatından dolayı fertlerin mülk edinemeyecekleri mallar.
Kamu mülkiyeti devletin kontrolü altında kalır, devlet bunların gelirlerini tebaasına harcar ve kendi tasarrufu altında düzenli bir şekilde tutar.
b- Devlet mülkiyeti; haraç arazisi olan topraklardan alınan haraç, diğer devletlerden gelen tüccarlardan alınan gümrük vergisi, cizye, bulunan definelerin beşte biri, olağanüstü hallerde, zorunlu durumlarda alınan vergiler gibidir.
c- Ferdi mülkiyet; toprak, kamu mülkiyetine dahil olmayan fabrikalar, ticari ve fenni işler, el işleri ve benzeri olan mülkler gibidir. Kısaca Şeriat'ın ferde izin verdiği çerçevede mülk edinebildiği mallardır.
4. Özelleştirmenin yasak olduğu gibi kamulaştırma da yasaklanmalıdır.
Kapitalizmde özelleştirme veya kamulaştırma olduğu gibi sosyalizmde de herhangi bir şey kamulaştırılabilir veya devlet mülkiyetine katılabilir. Liberal kapitalizmde bunu kabul etmektedir. Onlara göre çıkar/menfaat tek ölçüdür. Bu ise batıldır ve çok tehlikelidir.
Ferdi mülkiyete dahil olan mallar hiçbir zaman kamulaştırılamaz ve devlet elini onun üzerine koyamaz. Yine de devlet mülkiyetine veya kamu mülkiyetine dahil olan mallar özelleştirilemez, fertlere veya şirketlere verilemez.
Özelleştirme ve kamulaştırma her ikisi de batıl ve zalim uygulamalardır. Çok büyük zararlara yol açar. Misal olarak; 1960'larda Mısır'da kamulaştırma uygulanınca Mısır büyük zarara uğradı ve netice başarısız oldu. Avrupa ve Amerika'da özelleştirme uygulanınca para, servet ve mülkler az bir grup insanlarda birikip sair insanlar ya fakir ya da fakire benzer kişiler oldular. Bunlar günlük ihtiyaçlarını karşılayabilmek için gece gündüz çalışmak zorunda kaldılar.
5. Devlet sürekli vergi almaz. Ancak olağanüstü hallerde ihtiyacı nispetinde tahsil eder. Bunu da yalnızca zenginlerden toplar. Zenginlerden alınan bu vergi şu hallerde alınır:
a- Fakir, miskin, yolda parasız kalan ve cihad için Bey-tul mal'a vacip olan harcamaları kapatmak için,
b- Memurlar ve askerlerin maaşlarını ve yöneticilere verilecek miktarları ödemek için,
c- Yollar, parklar, köprüler, camiler ve okullar gibi ümmetin ihtiyaçları için,
d- Açlık, deprem, tayfun, sel ve büyük yangınlar gibi afetlerin masraflarını karşılamak için alınır. Bu hallerde Bey-tul mal'ın kaynakları yeterli gelmediğinde, kamu mülkiyetinden gelen kaynak paranın yeterli olmadığı durumlarda yalnızca geçici olmak şartı ile vergi alınır.
Mallara, ücretlere ve hizmetlere vergi konulmadığı takdirde fiyatlar yükselmez ve insanlar malları ucuz bir maddi karşılıkla elde edebilirler. Böylece insanlar yaşamlarında sıkıntısız olup fazla paraya ve mallara sahip olabilirler. Hayat meseleleri onları fazla meşgul etmez. Günümüzdeki gibi bütün günlerini geçim derdine düşerek geçirmezler, ekmek peşinde koşup durmazlar. Ayrıca ticaret, ziraat ve sanayi alanlarında korkusuzca yatırım yaparlar. Fiyatların yükselmesinden veya vergiden dolayı geri adım atmazlar.
Kapitalist sistem insanların sırtlarına ağır vergiler yüklemiştir. O vergiler altında insanlar ezilir. Vergiler malların fiyatlarına yansır ve fiyatlar yükselir. İşçilerin ve memurların ücretleri karşılamakta yetersiz kalır. Fiyatların yükselmesi ve vergiler insanların geçimlerini zorlaştırmaktadır.
6. Şeriat'ın gösterdiği şekilde, nisap miktarına ulaşınca (senede bir defaya mahsuz olmak üzere) zekat toplanır. Ve Şeriat'ın belirttiği mahsullerden onda bir veya sulama durumuna göre öşür alınır. Zekat sadece şu sekiz sınıfa dağıtılır:
"Sadakalar (zekatlar) Allah'tan bir farz olarak ancak fakirlere, miskinlere, zekat hususunda çalışanlara, kalpleri İslâm'a ısındırılmak isteyen kimselere, kölelerin kurtarılmasına, borçlarını ödeyemeyen borçlulara, Allah yolundaki (cihad gibi) harcamalara ve parasız yolda kalmışlara verilir." (Tevbe 60)
Devlet bunların arasında öncelikli olanları seçip ona göre dağıtım yapar.
Şu var ki; kamu mülkiyetinin, zekatın ve devletin mülkiyetinin gelirleri Bey-tül mal'daki malı vacibeleri karşılamadığı takdirde devlet zenginlerden vergi toplama yoluna gider. Genelde gelirler harcamaları karşılar vaziyette düzenlenmiştir.
Mal ve servetler böyle dağıtıldığı takdirde, tıp ve eğitim hizmetleri herkese sağlanırsa, yol, park, elektrik, su şebekeleri gibi hizmetler de halka sunulduğu takdirde insanlar kendilerini rahat ve eman içerisinde hisseder, gelecekleri için korku ve kaygı duymazlar.
7. Anonim şirketler yasaklanır. Zira; bu şirketler batıldır. Eğer, hisselerin piyasası borsaya girerse; haksızca paraları toplamak için hisseleri çıkarıp oynarlar. Kapitalist sistem şirketleri on katıyla veya daha fazla hisselerle sermayelerinin piyasaya sürülmesine müsaade eder. Şirketler karları veya başarıları hakkında tanıtıcı reklamlar ve haberler yayınlarlar. Yapılan tanıtım veya gösterilen karlar çoğu zaman gerçek dışıdır. Bu yola başvurmalarından kasıt bu vesileyle yeni hisseler ortaya çıkartıp bu hissedarların ellerindeki paraların piyasaya sürülmesini sağlamaktır. Daha sonra piyasaya sürülen bu paraları toplarlar. Oysa paraların çoğu en fazla hisseye sahip olanlara gider. Çünkü şirketin sorumlu ve idarecileri kendileri olurlar. Yine de hissedarlara dönüp hisselerini desteklemek için onlardan az bir kar karşılığı yeni paralar toplarlar. Bazen bu kar % 5'i geçmez. Asıl kar şirkette kalır. Şirketin varlığını sürekli kılmak, karını artırmak ve yeni yatırım yapmak için tahsis edilir. Eğer şirketler zarar görürse ve bu zarar telafi edilemeyip devam ederse borsada çalkantı başlar.
Globalizm nedeniyle dünyadaki şirketler ve borsalar birbirlerine bağlı olup birbirlerini etkilemektedir. Şirketleri finans eden bankalarda anonim şirketler olup şirketlerin paralarını depolamaktadır. Bankalar yıkıldığı takdirde veya şirketleri finans etmekten aciz kaldıklarında veyahut şirketlere ait paraları ödemekte sorun yaşadıklarında şirketler iflas eder, çöker. Misal olarak Amerika'da Wallstreet Borsasında olup-bitenler gösterilebilir. Şirketler ve bankalar birbirini etkilemeye ve sonra yıkılmaya başladı. Ondan sonra bütün dünya borsalarını da etkiledi.
8. İslam'ın tespit ettiği gibi şirketleri sadece beş çeşitle sınırlamak gerekir:
a- İnân Şirketi; İnan şirketi, iki bedenin mallarıyla ortaklaşmalarıdır. Yani iki kişinin bedenleriyle çalışmak ve kazancı aralarında paylaşmak üzere ortaya koydukları malda ortaklaşmalarıdır.
b- Ebdân Şirketi; Bu şirket, ortaya mal koymaksızın iki veya daha fazla kişinin sadece bedenleriyle yani elleriyle yani emekleriyle kazanmak hususunda belli bir işi yapmak üzere ortaklık kurmalarıdır. Yapılacak olan işin, fikrî ya da bedenî olması fark etmez.
c- Mudarebe Şirketi; "Kırad" şeklinde de isimlendirilen bu şirket, beden ve malın ortaklığı anlamına gelmektedir. Yani bir kişinin bir başka kişiye ticaret yapması, elde edilen kazancın da aralarındaki anlaşmaya göre paylaşılması için mal vermesidir.
d- Vücuh Şirketi; Bu şirket, iki bedenin kendileri dışında bir başka birisine ait mal ile ortaklaşmasıdır. Yani bir kişinin malını iki ya da fazla kişiye mudarib (çalışan ortakları) olarak vermesidir.
e- Mufavaze Şirketi; Mufavada şirketi, yukarıda adı geçen inan, ebdan, mudarabe, ve vucuh şirketlerinin tümünü bir araya getiren şirkete denir.
9. İslam'ın belirttiği bu şirketlerde kişiler belli olur. Kapitalist sisteminde olduğu gibi insanlar yalnızca hisselerle katılmazlar. Yaptıkları işler de malum olur, kar ve zarar belli olup sermayesiyle katılan kimse zararı öder, bedenen katılan kimse de emeğini kaybetmiş olur. Bu şirketlerin hesapları hayali değil gerçektir. İnsanların paraları şirketin en fazla hisse sahiplerine gitmez. Çünkü idare onların olur veya müdürler yüksek maaşla elde edilen karları yemezler.
10. Bir kişi şirketten ayrılmak istiyorsa diğerleri şirketin akdini tazelerler. Bir kişi katılmak istiyorsa onunla yeni akit/sözleşme yaparlar.
11. Para, altın ve gümüşe dayalı olmalıdır. Bir devlet para basacaksa kendisi için altın ve gümüşten belli miktar tayin ederek çıkartmalıdır. İslam Hilafet devleti 4,25 gram altın değerinde dinar çıkartır ve 2,97 gram gümüş miktarında dirhem çıkartır.
Para birimi altın ve gümüşe dayalı olunca insanlar kendi paralarının değerinin düşmesi ve büyük zara görmesinden korkmazlar. Eşya ve malların fiyatları istikrar bulur, pek yükselmez veya aşırı şekilde yükselmez. Yatırım ve iş yapmak isteyenler paranın değerini düşmekten çekinmeden harekete geçerler. Kısaca, yatırımı ve iş yapmayı teşvik eder. Birbirlerine kard-ı hasen denilen faizsiz Allah için başkalara borç verme hareketi canlanır. Böylece insanlar birbirlerinin ihtiyaçlarını giderme hususunda birbirlerine yardımcı olurlar. Ayrıca ABD gibi devletlerin dünyanın mal ve servetlerini kâğıt parayla çalmalarını engeller. Kâğıt parası olan dolara ABD dünya petrolü, altını, uranyumu ve sair devret ve mallarını alabiliyor. Sürekli kâğıt basıp böyle servetleri altın ve gümüş vermeden haksızca alıyor. Türkiye kâğıt parası olan Lira'yla hiçbir memleketten bir petrol damlasını alamaz ve hiçbir mal almaz. Oysa dolar ile Türk lirası arasında hiçbir fark yoktur. İkisi altın ve gümüşe dayalı olmayan birer kâğıt paralardır. Hangi hakla dolarla her şey alabilirsin, ama Türk lirasıyla hiçbir şey alamazsın! Sadece, bu kapitalist dünyada orman kanunu geçerli, zayıf olan parası geçersizdir! Türkiye gibi devletler ne kadar bu husustan dolayı zarar görüyor? Dışarıdan bir mal alacaksa doları satın alacak ki, burada zarar görüyor. Ondan sonra malı alabilecektir. Yanı sıra, dolara parayı dayandırmak büyük yanlıştır, hem de batıl ve haramdır. Yukarıda dediğimiz gibi yalnız altın veya gümüşe dayandırmak gerekir. Bu şekilde birçok ülke rahatlar ve ferahlanır, fakirlik asgariye indirilir.
12. Sigorta şirketleri ilga edilmelidir. Nitekim bu şirketler insanların paralarını haksızca yiyorlar. Bir kişi başka bir kişiye zarar verdiğinde zararın miktarını veya masrafını öder. Bir kişi başkasını hatasızca öldürdüğü takdirde diyet öder. Yaralama olursa yaralamanın derinliği değerlendirilip ona göre miktarını öder. Misal; bir eli koparırsa yarım diyet öder, iki eli koparırsa bir diyet öder. İnsanın her tür azalarının tamamı bir diyettir. Ondan sonra azanın kısımlarına bölünür. İki el, iki ayak, iki göz bir diyettir. Burun tek diyettir. Bir diyetin karşılığı bin dinardır (1000x4,25 gram altın).
Yangın, deprem, tufan ve benzeri afetlerden zarar görüldüğü takdirde (bu insanın iradesi dışında gerçekleşen bir olaydır) yakınları/akrabaları yardım etmez ise devlet yardım eder. Kişi diyeti de tek başına ödeyemez ise akrabaları yardım etmelidir. Bu şekilde insanlar arasında yardımlaşma ruhu canlanır, birbirlerine sahip çıkarlar ve birbirlerini severler. Bu husus birçok ekonomik sorunu çözer. Akrabalar güç yetiremediği takdirde de devlet meseleyi üslenir ve çözer.
13. Öğrenim, okul, hastane, ilaç ve tedavi masrafları devlet tarafından karşılanır. Devlet bunun için kamu mülkiyetinden bir pay ayırır. Bu zaruri hizmetleri karşılamak için kamu mülkiyetinde yeterli para yoksa zenginlerden vergi toplar.
14. Çalışanlara, işçilere ve memurlara ücretleri eksiksiz verilir. Onlardan emeklilik, tedavi veya başka bir şey için vergi kesintisi yapılmaz. İnsan gücü yettiği kadar çalışabildiği sürece çalışır. İş gücünü kaybedip çalışamadığı takdirde varsa elindeki imkanları (biriktirmiş olduğu parayı) kullanır. Yoksa akrabaları onun bakımını üstlenir. Akrabalarının da bakma gücü yoksa devlet o kişinin bakımını üstlenir.
Şu var ki; işçiler ve memur olan başkalar yanında çalışan kimselerle yapılan ücret anlaşmaları ve sözleşmeleri menfaate göre yapılır. Başka ifadeyle, çalışan kimse becerikli ve diğerlerden işi daha iyi ve güzel yapıyorsa ücreti buna göre değerlendirilir. Yine de işin menfaatine göre ücret takdir edilir. Eğer; iş büyük menfaat sağlıyorsa iş sahibi işçiye yüksek ücret verir. İşte, çalışanın ücreti bu iki ölçüye göre ayarlanmalıdır. Ya işçinin menfaatine ya da işin menfaatine göre değerlendirilir. Ama kapitalist sistemde işverenler çok kâr elde etmek için ucuz işçiliği arıyorlar. Çabuk zengin olacaklar, hem de aşırı zenginliği elde edecekler. Fakat yukarıda İslam'ın gösterdiği ölçü uygulanınca paralar ve kârlar insanlar arasında dağılmış olur. Aşırı zendin ve aşırı fakir olmaz, hatta fakirlik kalkar.
15. Kadına çalışmak farz değildir. Kocası ona bakar. Evli olmayıp ailesinin yanında yaşıyorsa ailesi ona bakar. Başta babası yoksa kardeşleri bu görevi üstlenir. Bununla birlikte kadının çalışması caizdir, istediği takdirde çalışabilir.
16. Taksitle satış caizdir. Alış-verişte başta herhangi bir fiyat üzerinde anlaşılırsa ve bu fiyat parça parça her ay ödemek üzere takside bağlanırsa caizdir. Fakat üzerine faiz eklenmez. Borçlanan kişi o ay borcunu ödeyemezse de yine üzerine faiz eklenmez.
17. İnsan taksitle ve vadeli olarak bir şey alırsa; araba, ev veya başka bir şey o onun mülkü olur. Onu kullanabilir ve de satabilir. Kalan borcunu ise ödemeye devam eder. Bundan dolayı mortgage denilen satış şekli doğru değildir. Çünkü insan borçla aldığı malı satamaz. Ta ki faizle hesaplanan ve her an faizleri artırılabilecek taksitleri ödeyinceye kadar. Amerika'daki mortgage şirketleri insanlara ev satınca ilk senesi taksit %7 faiz gelir, ikinci senesi % 9 faiz artışı ile taksit ödemeleri yükseltilir. Bu sebeple birçok insan aylık taksitlerini ödeyemez hale geldi. Evi satın almış olsa da evi satamaz çünkü ev anlaşmalara göre şirketindir/ipotek edilmiştir.
18. Satışlarda malı teslim etmek gerekir. Kim bir malı satarsa hemen satın alan müşteriye teslim etmelidir. İleride telsim edilecekse bütün vasıfları ile ve tayin edilen zamanda teslim edilmelidir. Fakat insan bir şeye sahip olmadıysa onu satamaz. Ayrıca bir şeyi satın alırsa ve eline ulaşmadan diğerleri o malı satmaya kalkışırsa caiz değildir. Borsada mal teslim olmadan satışlar yapılmaktadır. Bu hiçbir şekilde caiz değildir.
19. Sözleşmeler; mal ortada, vasıfları malum ve fiyatları belli olduktan sonra yapılır. Eğer mal ortada yoksa veya satıcının mülkünde değilse sözleşme batıldır. Vasıfları ve fiyatları belirlendikten sonra anlaşmaya varıldığı takdirde daha sonra anlaşılan fiyatın üzerine fiyat eklenmez.
20. Kapitalizmde tüketim yapılması için büyük teşvikler yapılıyor ve kolaylıklar gösteriliyor. Bu sebeple insanlar sürekli borçlanıp mal alıyorlar. Bu insanlara büyük sıkıntı ve yük getirmektedir.
Kapitalistlerin amacı çok üretip çok kar elde etmektir. Bu sebeple, değişik vesilelerle tüketimi teşvik eder ve her tür reklamını yaparlar. Oysa İslam tüketimi teşvik etmez. İnsan ihtiyacı kadarını gidermeli, normal şekilde faydalanmalı, sürekli yeni şeyler arkasında koşmamalı ve fazla tüketim için koşuşturmamalıdır. Obur olmaması gerekir. Yine İslam gösteriş yapmayı haram kılmıştır. Kişi başkalarına gösteriş amaçlı mal elde etmeye kalkışırsa günahkar olur.
21. Globalizme/küreselliğe son verilir. Yabancı şirketlerin her memlekete girmesi ve borsa kurup borsaların yabancılara açılması haramdır. Globalizm bütün dünyaya zarar getirdi. Globalizmin anası Amerika'da proplem veya kriz çıkınca bütün dünya zarar gördü. Çünkü şirketler birbirine karışmış ve her memlekete uzanmıştır.
İslam'a göre yabancı şirketler İslam Devleti topraklarında yatırım yapamaz. Böyle bir imtiyazda yabancılara verilmez. Bizim şirketlerimizle, tüccarlarımızla ortak olamazlar. Bizim şirketlerimiz ve tüccarlarımız dışarıdan mal, makine levazım ve parçalar alabilirler. Fakat yabancılar İslam devletinde iş kuramazlar. Ancak şirketlerimiz memleketimizde iş yapar, yatırım yapar, fabrika kurar ve başka projeler geliştirirler. Yabancılar mal satıp alabilirler ancak yatırım yapamazlar. Bu şekilde serbest piyasa ve global ekonomi tehlikesinden korunmuş olunur ve başka yerdeki kriz diğer yerleri etkilemez.
22. Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ticaret Örgütü ilga edilmelidir. Bu kuruluşlar dünyaya zarar getirdi. Özellikle fakir memleketlere büyük yaralar açtı. Zira bu kuruluşlar kapitalist olup ağır şartlarla devletlere krediler verirler. Böylece devletleri zor durumda bırakıp sömürgecilerin tahakkümü altına girmesini sağlarlar. Sömürgeci devletler şirketlerin her memlekete girmesini ve o memleketlerin servetlerini çalıp götürmesini istiyor. Kendi lehlerine gümrük anlaşmalarına ülkeleri teşvik ediyorlar. Bu antlaşmalarda kendilerini vergiden muaf tutuyorlar. Karşı devletlerin kanunlarına uymayıp kendilerine ayrıcalık tanıyan anlaşmalara zorluyorlar.
Her devlet dış ticaretinde kendi siyasetine göre hareket eder. Diğer devletlerin, büyük devletlerin ve sömürgeciliği gerçekleştiren kuruluşların boyunduruğunda kalmamalıdır. İkili anlaşmalar yapılmalıdır.
İslam Devleti İMF gibi kuruluşlara katılmaz. Her devletle ayrı dış ticari anlaşmalar yapar. Bu dış siyasetinden bir parça olur.
23. Borçları satmak caiz değildir. Bazı şirketler başka şirketlerin borçlarını kıymetinden daha az miktarlarla satın alıyor. Ondan sonra yüksek fiyatla tahsil etmeye çalışır. Kapitalizmde bu uygulama gayet doğaldır. İslam'da ise caiz değildir.
Burada ekonomik proplemleri tedavi etmek ve mali krizlerin çıkmasını engellemek için doğru fikirleri bütün insanlara sunuyoruz. Bu fikirler İslam'dan alındı ise de sadece Müslümanlara yönelik olmayıp bütün insanları ilgilendirir ve herkese yöneliktir. Zira İslam bütün insanların mutluluğu için gönderilmiştir.
Kapitalizm menfaate dayalıdır, hayatta menfaati ölçü alır, amellerin ölçüsü de menfaatçiliktir. Bir iş menfaat sunuyorsa yapılır, menfaat veya çıkar sağlamıyorsa ilgilenilmez. İşte sakatlık buradan başlar, insanlığın olmadığı buradan anlaşılır. Kapitalizm insanlık diye bir şey tanımaz. Onda menfaat ve çıkar tek ölçüdür ve değerin manasıdır. İnsanlığa, ahlaka, ruhaniyete çağıran dini hayattan, devletten, siyasetten, ekonomiden ve her şeyden uzaklaştırır. Vicdanlarda ve mabette mahsur bırakır.
İşte kapitalizm budur! Kendisi kendini böyle tanıtır. Bu ideolojiden hiç hayır çıkar mı?!. Kesinlikle çıkmaz!
Hiç duymayan, obur olan şirketlerin sahipleri, idarecileri nasıl insanları aldatmayacak ve paralarını hisse adı altında faizle ve ağır şartlarla kredi verip paraları çalmayacaklar?! bunu yapmadan durabilirler mi?!.
Şirketleri ve bankaları batmaya başlayınca devletler onlara yüklü para vererek kurtarmaya çalışır. Bu da halktan vergiler yolu ile alınır. Yani büyük balıklar ufak balıkları yutar.
Buna göre bütün insanlar İslam'a bakıp onun düzenini anlamaya çalışmalıdırlar. Şu var ki; bu düzen akidesi ile birlikte alınır. Veya akidesini benimseyen devletin altına girilir. Bu şekilde ancak güzel bir ortam yakalanmış olur. Zira akidesine inanarak uygulanırsa insanlar seve seve onu uygularlar. Böylece bu krizlerden kurtulunmuş olur.
24. Faiz Yasaklanmalıdır.
Nitekim faizin insanlara ne kadar zarar getirdiği herkesçe görülmektedir. Faiz arttıkça eşyaların fiyatları da yükselir. Zira bu borçlanan şirket ve tüccarlar yansır. Normal insanlar, faiz nedeniyle borçları altından kalkınıyorlar. Kapitalist dünyasında yüksek derecede hissediliyor. Misal olarak, ABD ve Avrupa'da ev alanlar evlerini faizle aldıkları için aylık taksitlerini bile ödeyemiyor ve zor ödüyorlar. İşte, dünya faiz hakkında bakışını benimserse insanları rahatlatacaklar.
25. Beytülmal insanlara faizsiz borç verir.
Bir insan özel ihtiyacı, hayatını değiştirmek veya bir iş yeri açacak veyahut herhangi bir iş yapacaksan beytülmalden faizsiz borç alabilir. Şirketler ve fabrikalar da faizsiz alabilirler. Bu insanlara büyük kolaylık sağlar ve onları büyük sıkıntılardan kurtarır. Ayrıca, alışveriş hareketini canlandırır ve projeye yatırım yapmayı teşvik eder.
26. Hiçbir banka faizle işlem yapamaz, ne faiz alır borç verince ne de faiz verir kendisine yatırılınca, tamamen yasaktır. İnsanların paralarını havale etmek veya başka yere götürmek için ücret alabilirler. İnsanlar onlarda paralarını emanet olarak saklayabilirler. Onlar emanet sahiplerinden izin isteyerek faiz vermeden çalıştırabilirler. Kâr da vermezler. Ancak yatıran ortak olursa İslam'daki şirketlerin bir türüne göre banka şirket kurar ve ortaklara faiz değil kâr dağıtır. Zarar olursa parasıyla ortak parasıyla ortak olan kimseler zararı öder.
27. İslam Devleti'ndeki Beytülmal'de insanlar faiz almadan paralarını emanet olarak saklayabilirler. İstedikleri zaman veya istedikleri miktarı çekebilirler. Böylece, insanların para, mal ve değerli eşyaları için korkmazlar. Beytülmal, paralarını saklayanlara diğerlere faizsiz borç vermek veya devletin işleri yapmak üzere kullanmak için izin alır. Böylece, denildiği gibi paralar yastık altında saklanmaz, piyasada dolaşır. Piyasanın akan paranın ihtiyacını giderir. Piyasa canlılık gösterir.
28. Rekabet yasaklanmalıdır. Tüccarların ve şirketlerin birbirlerini yıkmak için yaptıkları rekabet çok tehlikelidir. Oysa insan diğer insanı düşünüp o da benim gibi bir insan istifade etsin. Çalışsın, niye onu yıkmaya çalışayım demelidir. Yaratıcı, hepimizi yarattı ve hepimizi rızıklandırıyor, hiçbir kimse diğer kimsenin rızkını yemez diye düşünceye sahip olmalıdır.
26. İhtikârcılık ve stokçuluk yasaklanmalıdır. Fiyatların yükselmesini gaye edinip malı piyasadan hapsetmek ve az az sürüp de davranmak veyahut üretilen malın bir kısmı ve çoğunu denize atmak ve buna benzer ihtikârcı yollar tamamen yasaklanmalıdır. Zira buralar ne kadar insanlara zara getiriyorsa da haram ve batıldır.
29. Patent meselesi çözülmelidir. İslam'ın bakışı bu hususta doğrudur. Bir insan veya bir şirket yazı, kitap, kaset, disket, program ve benzeri fikri bir şey ortaya atıp piyasaya sürerse herkes o kitabın veya konun adını ve içeriğini değiştirmeden aynısını basabilir, dağıtabilir ve satabilir. Bir model çıkartırsa diğer onun gibi çıkartabilir. Nitekim marka şirketin adı gibidir, üretimle alakası yoktur. Bu şekilde, kâr insanlar arasında dağılır, serveti dağıtmaya yol açar. Ama kapitalist sisteminde görüldüğü gibi bir program keşfeden bir kişi binlerce dolarla satar ve milyardan olur. Diğerlerin bunun kopyasını yapmaların kapitalist kanunlarına göre yasaklar.
30. Toplumda iktisadi dengeyi sağlamak için çalışılmalıdır, aşırı zenginliği meydana gelmesini engelleyecek İslam'daki dağıtım siyaseti uygulamak gerekir. Bu siyasetle de fakirlik önlenir. Bu şekilde, hem aşırı zenginlik olmayacağı gibi fakirlik olmayacaktır. Çalışanların ücretleriyle kamu ve devletin mülkiyetlerine dâhil olan malları özel şirketlere verilmemesi, faizin önlenmesi ve yasaklanmasıyla herkese iş temin edilmesi, çalışamayana yardım edilmesi, kamu mülkiyetten bir kısmı fakirlere ve az gelirli olanlara dağıtılması, toprakları işletenlere dağıtılıp onlara yardım edilmesi ve buna benzer icraatlarla iktisadi denge toplumda sağlamak devletin hedefi olmalıdır. Kapitalist devlet, mal, para ve servetlerin ufak bir zümrede birikmesini hedef edinir. Çünkü kapitalist felsefesine göre para herkese dağıtılırsa iş ve yatırım yapılmaz, ama paralar şirketlerde ve bankalarda birikirse ve büyük işadamları olursa işçileri çalıştıracaklar ve devleti vergiyle finans edecekler. Oysa bu tamamen yanlıştır; İslam'ın ekonomik siyasetine göre devlet herkese iş bulunduracak ve yardım edecektir. Kendi mülkiyeti ve kamu mülkiyetten finans edilecektir. Vergi gösterdiğimiz gibi olağan üstü hallerde tahsil edilir.
31. Toplumda yüksek değerlerin yayılması gerekir. İnsanların hedefi çok para elde etmek dünya lezzet ve ziynetlerinden en büyük miktar olmak, hep yemek, içmek veya güzel yemek yiyelim, en güzel elbise giyinelim, lüks ara alalım ve en güzel ev veya villa alalım, en zengin insan olayım ve buna benzer düşünceleri yok etmek gerekir. İnsanın hedefi bunlar olmasın. Bunlar insanı mutlu etmez. Zira mutluluk veya saadet daimi itminan ve huzur duymaktır. Bu ise, ancak ve ancak Allah'ın rızasını elde etmekle gerçekleşir. İnsan Allah'ı razı ettiği ve Allah kendisinden razı ettiği his ederse mutlu olur. Dünya geçicidir, bütün elde ettiği şeyi burada bırakacak, ahret bakidir. Orada her şey güzeldir düşünürse mutlu olur. Fazla yemeği, giyimi güzel meskeni, güzel arabayı ve güzel eşyayı düşünmese normal ve muhtaç kalmamak şartıyla yaşamak istiyorum ve en büyük derdim bu dünya ve güzellikleri değil ahreti düşünürse mutlu olur. Ayrıca, insan aşırı tüketici veya bencil olmazlar, birbirlerini severler, birbirlerine bakıp yardım ederler. İşte ekonomi sistemi bu değerler üzerine kurulmalıdır. Zira böyle olunca toplumun ekonomik sorunlarının çözülmesini sağlar. Ayrıca, ekonomi sistemi topluma kolayca uygulanır.
Not: Bu çözümler; özetle sizlere aktarılmıştır. Detayları ise fıkhi ve fikri kitaplarda izah edilmiştir. Sitemizin kitaplar bölümünde mevcut olan kitaplardan da bu konularla alakalı geniş bilgiler bulmanız mümkündür.
Esad Mansur